• Sonuç bulunamadı

6. SEÇİLMİŞ BAZI ÜLKELERDE UYGULANAN BÖLGESEL

6.3. İtalya’da Güney İtalya’yı Kalkındırma Politikası

1.2.2. Tarihsel Nedenler

Doğu Anadolu’nun ekonomik ve sosyal yönden geri kalmışlığını incelerken, dikkatimizi çeken nokta, Anadolu’nun yalnız batısında de- ğil, doğusunda da çok parlak uygarlıkları geçmişte hüküm sürmüş ol- duğudur. Eski terk edilmiş yollar, köprüler, hanlar, kervansaraylar ve özellikle büyük kent harabeleri bunu açıkça göstermektedir. Bu uygar- lıklar, birbirini izleyerek Sanayi Devrimi’nin patlak verdiği 18. yüzyı- la kadar gelmekte ve daha sonra, Osmanlı İmparatorluğu’nun gerile-

125 DİNLER, a.g.e., s. 167-168.

mesiyle birlikte, yine yalnız Doğu Anadolu’da değil Anadolu’nun her yanında geri kalmışlık, derece derece kendini göstermektedir127.

Sanayi Devrimi’ne ayak uyduramayarak yıkılan Osmanlı İmpara- torluğunun mirası üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, bir enkaz devralmıştır. Tarımı geri, sanayisi yok denilecek durumda, okur-yazar oranı düşük, ulaşım sistemi elverişsizdi. Anadolu, aynı dönem Avru- pa’sıyla karşılaştırıldığında son derece geri idi. Buna karşın, Osmanlı- ların son yıllarında izledikleri dışa açık politika sonucu, Anadolu’nun Doğusu ile Batısı arasında, Batı lehine bir farklılık oluşmaya başla- mıştır.

Osmanlı imparatorluğundan alınan bu mirasa bakılarak Osmanlı İmparatorluğunun bölgesel dengesizliğe hiç önem vermeyen bir yapı- da olduğu şeklinde yorumlanmamalıdır. 16. yüzyılda, çok geniş bir alana yayılmış olan imparatorluk önemli coğrafi farklılıklara sahip, fakat aralarında önemli gelişme farklılığı olmayan bölgelerden oluşu- yordu. Her bölge kendi içinde bir kademeli yerleşme hiyerarşisine sa- hipti. Osmanlı yönetimi o günkü sınırlar dahilinde bölgesel farklılıkla- rı azaltıcı önlemleri almanın yollarını arayan merkezi idareden ziyade yasal örgütlenmelerle bu farklılıkları gidermeye çalışan bir organizas- yon içindeydi.

İmparatorluğun güç kaybetmeye başlamasıyla birlikte lonca teşki- latı gibi kuruluşların dağılması, merkezin siyasi ve idari otoritesinin giderek zayıflaması sonucunda tımar sisteminin bozulması ve batıdaki gelişmeleri takip edemeyişinden Batı Avrupa’da patlak veren sanayi- leşme hareketine Osmanlılar seyirci kaldılar. Bu olgu Osmanlıların giderek zayıflamasına ve sonuçta, İmparatorluğun yok olmasına neden oldu. Batı’daki endüstrileşme, savaş tekniğinde ateşli silahları lehine büyük değişiklikler getirdi. Osmanlılar, devamlı talim gören ve ateşli

127 Türkiye Odalar ve Borsalar Biriliği, “Nereden Nereye Geldik, Türkiye Ekonomisinin

silah kullanan bir ordu beslemek zorunda kaldılar ve böylece eyalet askerlerinin sayısını azaltırken, kışlalarda kalan ve devamlı talim ya- pan askerlerden oluşan yeni ordular oluşturdular. Bu gelişme, eyalet askerlerine dayalı mir’i arazi rejiminin bozulmasına, toprakların sahip- lerine değil de, belirli vergi karşılığı mültezimlere verilmesine yol aç- tı. 17. ve 18. yüzyılda, köylüler köylerini terk ederek ya ıssız yerlere çekilmişler ya da bölge merkezlerine göç ederek, büyük işsiz kitleleri oluşturmaya başlamışlardır128.

19. yüzyıla gelindiğinde Batı Avrupa artık sanayileşmiş ve ham- maddeler satın alıp, işlenmiş mamulleri satacağı pazarlar aramaya baş- lamıştır. Bu dönemde Osmanlılar, ülkelerini açık pazar haline getire- cek anlaşmaları, birbiri arkasına sanayileşen bu devletlerle yapmışlar- dır. Osmanlı’nın diğer ülkelerle yapmış olduğu ticaret anlaşmaları çerçevesinde birçok batılı ülkenin bu sınırlar dâhilinde kendi mallarını pazarlayabilirken Osmanlı’nın üretim yapısının bu mallarla rekabet edemeyecek düzeyde olması var olan sınırlı sanayinin yok olmasına sebep olmuştur. Bu ise milli ekonomiyi olumsuz etkilemiştir. Dışa ba- ğımlılığın artması dış borçların ödenemez hale gelmesi ve Duyun-u Umumi İdaresinin kurulması sonucunu doğurmuştur.

Osmanlı toplumunda 19. yüzyıl sonunda ortaya çıkan bölgelerarası gelişmişlik farkı, batıya açılma sonucu, İmparatorluğun mevcut el sa- natlarına dayalı ekonomik faaliyetlerinin gerilemesi ve yıkılmasıyla başlamıştır. Geleneksel ekonomik faaliyetlerin körlenmesi İmparator- luğun kentleri arasındaki hiyerarşinin bozulmasına neden olmuştur. Başta limanlar olmak üzere, Batı Anadolu’daki kentler, endüstrileşmiş Batı Avrupa kentleriyle daha sıkı ilişki içine girerek, ön plana çıkmış- lardır. Şu halde, Osmanlılar zamanında ortaya çıkan bölgesel denge- sizlik, dış dinamiğin doğurduğu ülkeler arası emperyalist ilişkilerin sonucu ortaya çıkan bir dengesizliktir129.

128 DİNLER, a.g.e., s.169.

Sanayileşen ülkelerde süren ilişkiler Osmanlıların geleneksel sa- nayilerini çökertirken, Anadolu’nun batısı ile doğusu arasında, eko- nomik gelişmişlik farklılıkları ortaya çıktı. Batı Avrupa ile ticari ilişki içine giren Batı Anadolu kentleri yeni koşullara uyum göstererek, dışa bağımlı bir canlanma içine girdiler. Doğu Anadolu kentleri bu ilişki- lerden, gerek coğrafi konumları, gerek yüzey şekilleri ve gerekse fakir tarımsal yapıları nedeniyle, yararlanamadılar.

Ulaştırma sistemi, son derece ilkel, gereksinimlere cevap vermek- ten uzaktı. En gelişmiş ulaşım sistemi olan demiryolu, yabancı serma- ye tarafından yaptırılmış ve işletiliyordu. Karayolları ise oldukça ye- tersizdi. Geçit vermez Doğu Anadolu, Türkiye’nin bu kötü olan yol varlığından, çok daha az bir pay alıyordu. Ege ve Çukurova Bölgele- ri’nde ise, ulaşım kolaylığı nedeniyle piyasaya yönelik bir üretim be- nimsenmiş ve bu nitelik ortalama işletme büyüklüğüne yansımıştır.

Tüm bunlardan dolayı Türkiye’de kökenleri Osmanlı’ya dayanan bölgesel dengesizliğin ortaya çıkışı 19. yüzyılda yabancı sermayeye bağımlılığın artması ile başladığı kabul edilmektedir. Kökenleri Os- manlı İmparatorluğuna dayanan bölgesel dengesizliklerle Cumhuriye- tin kurulması aşamasında ekonominin tümünde yaşanan kaynak sıkın- tısı, savaş ortamından yeni çıkmış olmanın getirdiği yükler sebebiyle ilgilenilememiştir ve dengesizlikler devam etmiştir. Cumhuriyetin ku- ruluşundan planlı döneme kadar bu alanda ciddi çalışmalar yapılama- mıştır. Birinci ve ikinci sanayi kalkınma planlarında bölgesel kalkın- manın sağlanmasına yönelik herhangi bir önlem alınamamış sadece yatırımların yurt içinde dengeli dağılımı öngörülmüştür.