• Sonuç bulunamadı

6. SEÇİLMİŞ BAZI ÜLKELERDE UYGULANAN BÖLGESEL

1.3. Türkiye’de Bölgesel Dengesizliğin Göstergeleri

1.3.2. Tarımsal Yapı

Türkiye’de tarım bölgesel çeşitlilik göstermektedir. Tarımsal yapı- nın şekillenmesi tarımsal faaliyetlerin gerçekleştiği bölgenin iklim, topografik durumu, kullanılan teknik (kuru ve sulu tarım), tarım ve hayvancılıkta verimlilik oranları ve modern tarım girdilerinin (gübre, kimyasallar vb.) kullanılıp kullanılmaması gibi faktörlere göre şekil- lenmektedir144. Pazara yakınlık durumuna göre de tarımsal faaliyetler

çeşitlilik göstermektedir. O bölgede ulaşım imkanları gelişmişse ürün deseni dünya pazarına açılabilecek şekilde gerçekleşecek, bu imkanlar kısıtlıysa, ya bölge ya da biraz daha geniş kapsamlı olarak yurt içi pa- zarlar için üretim gerçekleşecektir.

Türkiye’nin yaşadığı yapısal dönüşüm sürecinde tarımın ve tarım- da kullanılan arazinin payı azalırken tarımla uğraşan nüfusun payı ise

143 DPT, İllerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması (2003), Böl-

gesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü, Yayın No: 2671, Mayıs -2003, s.13.

144 Necla UĞURLU, “Avrupa Topluluğu Bölgesel Politikası”, Yapısal Fonlar ve Bu

aynı oranda düşmemektedir. Tarımda arazi bölünmelerinin önlene- memesi ve yılın on iki ayı üretim yapacak olanaklardan mahrum bu- lunmaları sebebiyle hem ülke ekonomisinin hem de tarımsal faaliyet- lerin gerçekleştiği bölgeyi olumsuz yönde etkilemektedir.

Topraklarımızdan faydalanma oranı daha çok iklim ve yer şekilleri özelliklerine bağlıdır. Ülkemizde yüksek dağlık kesimler geniş alan kaplar. Dik yamaçlar çoktur. Buralarda topraktan faydalanma çok kı- sıtlıdır. Buna göre ülkemiz arazisinin % 36 ‘sı ekili-dikili alan, % 32’si çayır ve otlak, % 26 ‘sı orman ve % 6’sı diğer alanlar (yerleşim birimleri , tarıma elverişsiz çıplak kayalıklar gibi) dır.

Nüfusu büyük ölçüde tarımda çalışan Doğu ve Güneydoğu Anado- lu Bölgeleri ve Karadeniz Bölgesinde tarım oldukça geridir ve düşük verimlilik tarımsal gelirlerin de düşük olmasına neden olmaktadır.

Bir ülkede tarımsal nüfusun oranı düşük ise o ülke gelişmiştir. Ge- lişmiş ülkelerde bu oran düşük, az gelişmiş ülkelerde yüksektir. Ül- kemizde toplam istihdamın %43’ü tarımda çalışırken, aynı oran Mar- mara Bölgesi’nde %25’e düşmekte, Marmara Bölgesi dışındaki tüm bölgelerde aynı oran, Türkiye ortalamasının üzerine çıkmaktadır. Ka- radeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde ise tarımda çalı- şanların toplam istihdam içindeki payı %66,1, %66,4 ve %61,3 gibi çok büyük değerlere erişmektedir. Bu oranlara göre, istihdam edilen her on kişiden altısından fazlasının tarımsal faaliyet alanlarında çalış- makta olan Doğu, Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz Bölgelerinin ekonomilerinin tarıma dayalı olduğu, net olarak ortadadır145.

Topraklarının önemli bir kısmı ancak hayvancılığa müsait olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu, ülkemizdeki koyun ve kuzuların %44’üne sığırların ise %28’ine sahiptir. Bu zengin hayvan varlığına karşın bu bölgede yapılan hayvancılık, genellikle mera hayvancılığı olduğundan, Batı Bölgeleri’ndeki hayvancılıktan daha geridir.

145 DİNLER, a.g.e., s.251.

Güneydoğu Anadolu’da yaklaşık 74.000 km2’yi kapsayan GAP

Bölgesinde projenin bitmesiyle 16.9 milyon dönüm alan sulu tarıma açılacaktır. Gelecekte bu bölgenin tarımı sadece bölgenin kalkınması- nı sürükleyecek güç olmadan önce, Türkiye’nin ekonomik yapısını değiştirecektir. Kuru tarımdan sulu tarıma geçilmesiyle bölgedeki ürün deseni tamamen değişeceği gibi, tarımın modernizasyonu sağla- nacaktır146.

1.3.3. Endüstrileşme (Sanayileşme)

Ülkeler arasında olduğu gibi bir ülkenin bölgeleri arasında da ge- lişmişliğin temel göstergesi sanayileşmedir. Eğer bir bölgede endüst- riyel faaliyetler diğer bölgelere göre daha canlı ise o bölgenin gelişti- ğini diğer bölgelerin ise geri kaldığını söylemek mümkündür. Böyle bir durumda bölgelerarası dengesizlikler ortaya çıkacaktır.

Marmara Bölgesinde oldukça yüksek oranlara sahip olan sanayi ve ticaret göstergeleri, katma değer oluşumunu şekillendiren sürükleyici sektörler olma vasfıyla, GSYİH değerlerine de yansımaktadır. 2000 yılı verileri itibariyle Marmara Bölgesi’nin ülke GSYİH oluşumuna katkısı, yüzde 37 civarındadır147. Marmara Bölgesi, sosyo-ekonomik

gelişmişlik seviyesini gösteren endeks değeriyle, ülke genelinde yer alan 7 bölge içerisinde ilk sırada yer almıştır. Ülkenin katma değer oluşumunu biçimleyen sanayi ve ticari faaliyetlerin İstanbul’da yo- ğunlaşması; hem ilin, hem de bölgenin hızlı bir gelişme temposu iz- lemesinin temel nedenidir. Sanayi ve ticari faaliyetler İstanbul’dan zamanla tüm bölgeye yayılarak, Marmara’yı, ülkenin en dinamik ge- lişme odağı ve çekim bölgesi yapmıştır.

Marmara Bölgesini, 8 ilden oluşan Ege Bölgesi izlemektedir. Ana iktisadi faaliyetler; zengin tarımsal potansiyellere dayalı entansif tarım, tarıma dayalı sanayiler ve özellikle 1980’li yıllar sonrasında gelişen tu-

146 A.g.e., s.252. 147 DPT, a.g.r., s.81.

rizmdir. Başlangıçta tarıma dayalı olarak gelişen sınai faaliyetler, za- manla çeşitlilik göstermeye başlamıştır. Bölge; sektörel olarak çeşitli, aynı zamanda mekansal olarak dengeli bir gelişme içerisindedir.

Üçüncü sırada 13 ilden oluşan İç Anadolu Bölgesi bulunmaktadır. Hızlı bir gelişme sürecine giren Konya, Eskişehir ve Kayseri gibi yeni sanayi odaklarıyla, bölgede sanayi faaliyetler de yaygınlaşmaya baş- lamıştır. Ayrıca, gelişen sanayi ile beraber, bölgenin ticaret merkezi konumundaki Başkent Ankara, İç Anadolu Bölgesi’nin ekonomik ve sosyal tüm göstergelerini yükseltmektedir.

Dördüncü sırada 8 ilden oluşan Akdeniz Bölgesi bulunmaktadır. Akdeniz Bölgesi’nde; tarım, sanayi ve hizmetler sektörleri hızlı bir gelişme süreci içerisindedir. Tarımda; sanayi bitkileri üretiminde uz- manlaşmış Çukurova ve tüm bölgede yaygınlaşmış seracılık faaliyet- leri önemli bir yer tutmaktadır. Sanayide de; tarımsal sanayiler yanın- da, demir-çelik ve petro-kimya gibi ana sanayi dalları bölge ekonomi- sinde önemli bir yere sahiptir. Bölgede yer alan uluslararası limanlar ve serbest bölgeler, ticari faaliyetlerin gelişmesine önemli katkı sağ- lamıştır. Ayrıca, hızla gelişen turizm faaliyetleri, bölgenin iktisadi ya- pısını daha da çeşitlendirmiştir. Bölgede mekansal düzeyde tek bir kutuba dayalı gelişme gözlenmemektedir. Bölgede yer alan illerin ço- ğu, başlı başına birer kutup niteliği taşımaya başlamışlardır.

Sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyini gösteren endeks değerleriyle ülke ortalamasının altında kalan bölgeler ise; Karadeniz, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’dur. Bunlardan, toplam 18 ilden oluşan Karadeniz Bölgesi, beşinci sırada yer almaktadır. Bölgeler içerisinde en çok ile sahip olan Karadeniz Bölgesi, sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi açısından ülke ortalamasına yakın, ancak altında yer almakta- dır. Altıncı ve yedinci sırada Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgeleri yer almaktadır148.

148 DPT, a.g.r., s.76.

İmalat sanayinde faaliyette buluna işyerlerinin %50,4’ü Marmara Bölgesinde, %17,7’si Ege Bölgesinde, %14,5’i İç Anadolu Bölgesinde yer alırken, Güneydoğu Anadolu’nun payına düşen imalat sanayi iş- letmesi %3,2’ye, Doğu Anadolu’nun payı ise %1,2’ye düşmektedir. İmalat sanayi işyerlerinin bölgesel dağılımı ile ilgili bu veriler, sana- yinin yurt yüzeyine dağılımındaki dengesizliğin boyutunu açık bir şe- kilde ortaya koymaktadır. Görüldüğü gibi ülkemizdeki tüm sanayi iş- letmelerinin yarısı, ülke nüfusunun dörtte birine sahip olan Marmara Bölgesinde, yaklaşık üçte biri ise, ülke nüfusunun altıda birine sahip olan İstanbul’da yer almaktadır149. Bu da Marmara ve Ege bölgesi dı-

şındaki bölgelerdeki işletmelerin büyük çoğunluğunun küçük ve orta ölçekli işletmeler düzeyinde olduğunu göstermektedir.

İlk defa planlı dönemde uygulanmasına başlayan, organize sanayi bölgeleri, 1962 yılında Bursa’da faaliyete geçmiştir. Bursa Organize Sanayi Bölgesi’nin yörenin sanayileşmesine katkısının ortaya çıkmaya başlamasıyla birlikte, 1964’ten itibaren Manisa, Konya, Bartın ve An- kara OSB’leri planlanmıştır. Daha sonraki yıllarda, “her ile bir OSB” sloganıyla ülkemizdeki tüm illerle hatta bazı ilçelere organize sanayi bölgesi yapılmasına karar verilmiştir. Her ilde bir OSB uygulaması kısmen başarılı olmuştur. Organize Sanayi Bölgesi parsel sayıları açı- sından bölgeler karşılaştırıldığında, bölgelerarası dengesizliğin yine sürdüğü ancak dengesizliğin boyutlarının imalat sanayi işyeri sayısı- nınkine nispetle daha az olduğu gözlemlenmektedir.

OSB’lerinin yerlerinin belirlenmesinde, bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarını azaltma açısından yaklaşılarak, farklı kriterlerle değer- lendirmeler (ölçek, teknolojik, tür, standart) ve bölgelere göre farklı- laştırılmış bir uygulamanın gerekliliği kaçınılmazdır. Her ilde, bir or- ganize sanayi bölgesi yaklaşımının terk edilerek, bölge bazında yer seçimine gidilmesi ve sanayinin yönlendirilmesi amaçlanan bölgeler öncelik verilmesi gerekir150.

149 DİNLER, a.g.e., s.249.

1.3.4. Gelir Dağılımı

Bölgesel dengesizliğin en önemli göstergesi hiç kuşkusuz, gelir dağılımı ile ortaya çıkmaktadır. Zira sanayileşmenin ve kalkınmanın nimetlerinden yararlanma; bireysel ve bölgesel bazda kendini göstere- cektir. Bu anlamda gelir dağılımı, bir yandan bölgesel dengesizliğin sebebi, diğer taraftan da sonucu olmaktadır.

Türkiye dünyada eşitlikten uzak gelir dağılımına sahip ülkelerden biridir. Bu sonucu oluşturan temel nedenler şunlardır151.

‚ Türkiye Osmanlı İmparatorluğundan bozuk bir toprak ve gelir dağılımı devralmıştır. Bu yapıda toprak sahipleri ve bürokrasi gelirin büyük kısmını almaktadır.

‚ Sonraki sanayileşme girişimlerinde devlet eliyle kapitalist yetiş- tirme amacı önemli bir yer tutmuş, bu da gelir dağılımını bozucu etki yaratmıştır.

‚ Gelirin yeniden bölüşümü girişimleri hem sınırlı düzeylerde kal- mış, hem de daha çok orta sınıflara yaramıştır.

‚ Son yıllarda küreselleşmenin, İstanbul ilinin ön plana çıkması ge- lir dağılımını daha da bozmuştur.

151 İlker PARASIZ, Büyüme Teorileri, 2. Baskı, Ezgi Kitabevi Yayınları, 2003-Bursa,

Tablo 2. 2: Bölgeler İtibariyle 1983-87 ve 2000 Yıllarında Fert Ba- şın GSYİH Endeksi (Türkiye Ortalaması=100)

1983-1997 2000 Yılı

BÖLGELER Endeks (%) Endeks (%) TL

Marmara Ege İç Anadolu Akdeniz Karadeniz G.D.Anadolu Doğu Anadolu 166 125 90 96 68 50 41 155 116 99 94 75 51 44 2857 2130 1820 1729 1395 954 811 Türkiye 100 100 1837

Kaynak: Zeynel Dinler (2005).

Bölgelerarası sosyo-ekonomik gelişmişlik farklılığını ortaya koyan en önemli gösterge, fert başına düşen GSYİH’nın bölgelerarasında gösterdiği dağılımdır. 2000 yılı verilerine göre ülkemizde kişi başına GSYİH 1.837 TL olarak gerçekleşmiştir. Sadece Marmara ve Ege Bölgeleri’nde fert başına GSYİH (sırasıyla 2.857 TL ve 2.130 TL) ül- ke ortalamasının üzerindedir. İç Anadolu ve Akdeniz Bölgelerinin ise, ülke ortalamasına çok yakındır. Ancak güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’da fert başına düşen GSYİH (sırasıyla 954 YTL ve 811YTL) ülke ortalamasının yarısından daha azdır (tablo 2.2). En gelişmiş bölge olan Marmara Bölgesinde yaşayanlar Doğu Anadolu’da yaşayanlardan 3,2 kat, Güneydoğu Anadolu’da yaşayanlardan 2,9 kat daha yüksek bir gelir elde etmektedirler.

Bölgeler arasındaki gelir dağılımdaki adaletsizliğin boyutu hak- kında kaba da olsa fikir edinilmesini sağlayan bir diğer kıstas, banka mevduatları ile banka kredilerinin bölgesel dağılımıdır. Bu dağılım GSYİH ile benzer seyir halindedir. Fakat farklılık gösteren tek olgu tarımsal kredi miktarındadır. Kırsal nüfus başına düşen tarımsal kredi

miktarının bölgesel dağılımı incelendiğinde, ilk defa Marmara Bölge- sinin ülke ortalamasının (138 TL) altında (102 TL) kaldığı, Karadeniz, Ege ve İç Anadolu Bölgelerinin de ülke ortalamasının üzerinde tarım- sal kredi kullandıkları belirlenmektedir.

1.3.5. Ulaşım İmkânları

Bilindiği üzere, bölge ve ülkenin kalkınmasında ulaşımın rolü çok önemlidir. Bir ülke veya bölgede yatırımın yapılabilmesi için, alt ya- pının tamam olması gerekmektedir. Ulaşım, bu yönü ile önem arz etti- ği gibi, ekonomik faaliyet açısından da son derece önemlidir. Üretim ve tüketim merkezler, yolar sayesinde birbirine bağlanmaktadır. Eko- nomik faaliyet ise, üretici ve tüketicinin karşı karşıya gelmesiyle olu- şacaktır. Beşeri ihtiyaçların karşılanması ise ulaşım sayesinde müm- kün olmaktadır. Ulaşımın stratejik önemi de ele alınacak kadar önemli bir konudur.

Tarih boyunca yatırımlar konusunda ihmal edilen Doğu ve Güney- doğu Anadolu Bölgeleri, alt yapı yatırımları konusunda da bugün Ege ve Marmara Bölgeleriyle kıyaslanamayacak ölçüde geridir. Bu tespiti 1930’lu yılların başına Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine gi- ren Demiryolu için söyleyebileceğimiz gibi kara ve hava yoları için de söylememiz mümkündür152. Demir yolları ve hava yolları bakımından

da ülke ortalamasının altında bulunan Doğu Anadolu Bölgesi ülke demir yollarının %24’üne sahip, fakat hava yolları açısından ülke orta- lamasının çok altında kalmaktadır. Uluslar arası hava alanına sahip olmayan bölgelerden biridir153.

Türkiye’de 1 km2 araziye 0.0406 km yol düşerken, Doğu Anadolu

Bölgesinde 0.0335 km yol düşmektedir. Bu iki sayı arsındaki fark, Doğu Anadolu’da yolların stabilize, bozuk ve kalitesiz olduğunun

152 DESİYAB Yıllık Rapor, 1985, s.13.

153 DPT “V. Beş Yıllık Kalkınma Planı Döneminde Sektörel Gelişmeler”, 1985-1989, DPT Yayını, No: 1975, Ankara-Ocak,1985, s.238.

gösterilmesi halinde daha da büyüyecektir. Türkiye’deki yolların %8,6’sı kışın geçit vermezken bu oran Doğu Anadolu’da %15,4’e yükselmektedir. Dolayısıyla Doğu Anadolu Bölgesi ulaşım imkanları açısından diğer bölgelere göre daha dezavantajlıdır154.

1.3.6. Sağlık Hizmetleri

Sağlık hizmetlerinde temel politika, halkı hasta olmaktan korumak olmalıdır. Diğer bir deyişle hastalıktan korunma için gerekli önlemler alındıktan sonra, tedavi edici hizmetlerin sağlanması gerekmektedir. Ne var ki, genel kültür düzeyi düşük olan ülkemizde, tedavi edici sisteme ön- celik verilmiştir. Sağlık hizmetlerinin ülke düzeyine dengeli olmasa bile, belirli bir düzeyde yayılmasını sağlamak amacıyla, 1961 yılında “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun” çıkarılmıştır. Bu ka- nuna göre, 15 yıllık bir sürede, sağlık hizmetlerinin ülkenin en uç noktala- rına kadar götürülmesinin gerçekleştirilmesi öngörülüyordu155.

Tablo 2. 3: Coğrafi Bölgelere Göre Sağlık Sektörü Gelişmişlik Sıralaması

Gelişmişlik Endeksi Sırası Bölgeler Sağlık Sırası

BEBÖLÜM HEKONB DİŞHONB ECZEONB YATKONB

Marmara 1 39 16,43 3,60 3,80 28,18 İç Anadolu 2 42 17,22 2,86 3,12 26,29 Ege 3 40 14,81 2,93 3,80 23,13 Akdeniz 4 37 10,06 1,39 2,85 18,88 Karadeniz 5 42 8,73 1,08 2,22 23,65 G.doğu Anadolu 6 48 5,49 0,52 1,85 13,26 Doğu Anadolu 7 53 7,54 0,61 1,21 17,87 Kaynak: DPT, 2003.

Not: Tümü 2000 yılı verilerini içeren sağlık sektörü değişkenleri ve kodları sırasıyla şunlardır: Bebek Ölüm Oranı (BEBÖLÜM), Onbin Kişiye Düşen Hekim Sayısı (HEKONB), Onbin Kişiye Düşen Diş Hekim Sayısı (DİŞHONB), Onbin Kişiye Düşen Eczane Sayısı (ECZEONB) ve Onbin Kişiye Düşen Hastane Yatağı Sayısı (YATKONB)’dır. Değişken birimleri ise Bebek Ölüm Oranında “binde”, diğer dört değişkende ise “adet”tir.

154 GÜNDÜZ, a.g.e., s.110.

Coğrafi bölgelere göre sağlık sektörünün gelişmişlik sıralaması, gelişmişlik düzeyine göre sırasıyla şöyledir: İlk sırada Marmara Böl- gesi yer almaktadır. Diğer bölgeler ise, İç Anadolu, Ege, Akdeniz, Ka- radeniz, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu olarak sıralanmakta- dır. İç Anadolu Bölgesi’nin sağlık sektörü itibariyle ikinci sıraya yük- selmesinin temel nedeni Türkiye’nin en önemli sağlık merkezi olan Başkent Ankara’dır. Sağlık sektörünün iller bazındaki gelişmişlik sıra- lamasında ilk sırada Ankara yer almaktadır156.

Sağlık hizmetlerinin götürülmesinde öncelikli olarak Doğu ve Gü- neydoğu illeri birinci sırayı almıştır. Sağlık ocaklarının %23’ünden fazlasının Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da yapılması kararlaştırıl- mıştır. Bugün Türkiye genelinde 2966 sağlık ocağından 691’i söz ko- nusu bölgelerde bulunmaktadır. Bölgedeki doktor ihtiyacı da 1982’de çıkarılan “Mecburi Hizmet Yasası” ile giderilmeye çalışılmıştır.

Ne var ki büyük kentlerde ve özellikle de Batı Anadolu’da, gelir düzeyi daha yüksek olduğundan, sağlık hizmetlerine olan talep olduk- ça büyüktür. Sosyalizasyon uygulamasıyla ne kadar Doğu ve Güney- doğu Anadolu’ya sağlık hizmetleri götürülmeye çalışılırsa çalışsın, Batı Anadolu Bölgeleri lehine olan dengesizliği ortadan kaldırmak mümkün olmamaktadır. Bu dengesizliği etkileyen nedenler arasında Doğu bölgelerinde kışların sert geçmesi, ulaşım imkânlarının elveriş- siz olması ve yerleşme birimlerinin düzenli olmayışı da sayılabilir. Ayrıca yolların yılın birkaç ayında kapalı olması, doktorların hastala- rına gerektiğinde erişmesini engellemektedir.

1.3.7. Eğitim Hizmetleri

Ülkemizde bölgesel gelir dağılımındaki dengesizlik eğitim alanına da yansımıştır. Çeşitli dengesizlikleri bünyesinde toplayan Doğu Ana-

156 DPT, İllerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması (2003), Böl-

gesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü, Yayın No: 2671, Mayıs -2003, s.121.

dolu Bölgesi eğitim hizmetleri bakımından da geri kalmıştır. Doğu Anadolu Bölgesinde eğitim hizmetleri gerek sayı olarak, gerekse kalite, eğitim araç ve gereçleri açısından düşük bir düzeyde bulunmaktadır.

Coğrafi bölgelere göre eğitim sektörünün gelişmişlik sıralamasına gö- re ilk sırada Marmara Bölgesi yer almakta, bunu İç Anadolu, Ege, Akde- niz, Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri izle- mektedir. İç Anadolu Bölgesi’nin eğitim sektörü itibariyle ikinci sıraya yükselmesinin temel nedeni, sağlık sektöründe olduğu gibi Türkiye’nin en önemli eğitim merkezi olan Başkent Ankara’nın bölgede yer almasıdır. Eğitim sektörünün iller bazındaki gelişmişlik sıralamasında da ilk sırada Başkent Ankara yer almaktadır. Ankara hem sağlık, hem de eğitim sektör- lerinde Türkiye’nin en gelişmiş merkezi durumundadır157.

Tablo 2. 4: Coğrafi Bölgelere Göre Eğitim Sektörü Gelişmişlik Sıralaması

KULLANILAN DEĞİŞKENLER Bölgeler Eğitim Sektörü sırası

OKURYZR OKYZKAD ÜNİVERS OKULİLK OKULLİS OKULMSL

Marmara 1 92,40 88,14 9,95 115,65 41,05 29,39 İç Anadolu 2 90,32 84,96 10,31 92,95 41,58 21,69 Ege 3 89,78 84,20 8,42 100,07 39,67 25,35 Akdeniz 4 88,16 81,96 8,28 97,69 42,18 16,55 Karadeniz 5 85,82 78,49 5,92 87,39 31,70 23,04 Doğu Anadolu 6 77,71 65,90 6,13 86,41 26,33 9,29 G.Doğu Ana- dolu 7 73,22 60,16 4,99 94,12 27,32 6,60 Kaynak: DPT, 2003.

Not: Eğitim sektörünün gelişmişlik sıralamasında altı adet eğitim değişkeni veri

seti olarak kullanılmıştır. Eğitim sektörü değişkenleri ve kodları sırasıyla şunlardır: Okur-Yazar Nüfus Oranı (OKURYZR), Okur-Yazar Kadın Nüfu- sun Toplam Kadın Nüfusa Oranı (OKYZKAD), Üniversite Bitirenlerin 22 ve üstü yaş Nüfusa Oranı (ÜNİVERS), İlköğretimde Okullaşma Oranı (OKULİLK), Liseler Okullaşma Oranı (OKULLİS) ile Mesleki ve Teknik Liseler Okullaşma Oranı (OKULMSL)’dır. İlk üç değişken 2000 yılı verile- rini, diğer üç değişken ise 2000-2001 eğitim-öğretim dönemi verilerini içer- mektedir. Tüm değişkenlerin birimleri ise “yüzde” oranıdır.

157 DPT, a.g.r., s.126.

2000 yılı verilerine göre, okuma yazma bilenlerin toplam nüfusu- muz içindeki payı %87,3’e erişirken, bu oran Marmara Bölgesinde %92,4’e, Ege Bölgesinde %89,7’ye yükselmekte, Doğu Anadolu’da %77’ye, Güneydoğu Anadolu’da ise %73,2’ye düşmektedir. Bölgele- rimiz arasında okuryazar olan nüfus yönünden var olan bu dengesizlik okullaşma oranları yönünden de artarak devam etmektedir. Genel ola- rak okullaşma oranı ilkokuldan liseye doğru düşerken, bölgelerarasın- da ilkokul düzeyinde çok düşük boyutlarda olan farklılıklar ortaokulda artmakta, lise düzeyinde daha da büyümektedir.

Öte yandan, orta öğretimde yeterli öğretmenin bulunmamasından dolayı derslerin boş geçmesi ve eğitimin aksaması yanında gelir düze- yinin düşüklüğü nedeniyle de üniversiteye giriş sınavı için ders (özel dershaneler ya da özel hocalardan) alınmamasından dolayı, üniversi- teye giriş sınavlarında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu liselerinden me- zun olanların öteki yörelerden mezun olanlara oranla daha az başarı elde ettikleri saptanmaktadır.

Üniversiteye girişte en başarılı iller sıralamasında, ilk sıraları ge- nellikle Batı Anadolu illeri işgal ederken, Doğu ve Güneydoğu Ana- dolu bölgelerinin illeri en başarısız iller arasında başı çekmektedirler. Bunun yanında, Marmara ve İç Anadolu bölgelerinde üniversite biti- ren diplomalıların oranı, ülke ortalamasının üzerindedir. Ege bölgesi ancak ülke ortalamasını yakalayabilmiştir. Karadeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde üniversite bitirten diplomalıların payı ül- ke ortalamasının altındadır. En düşük orana sahip olan bölge ise, Ka- radeniz bölgesidir.

Diğer yandan, geri kalmış bölgelerde yaşayan, gelir düzeyi öteki bölgelerinkine göre daha düşük olan ailelerin çocukları, üniversite sı- navlarında başarılı olsalar bile, maddi olanaksızlıkları nedeniyle, okumakta zorlanmaktadırlar. Son yıllarda, ülkenin her köşesinde yeni üniversiteler ve yüksek öğrenim kurumlarının açılması, öğrencilerin

ailelerinin yanında okuyabilmeleri şansını artırırken, maddi olanaksız- lık nedeniyle ortaya çıkan, üniversite tahsili güçlüğünü azaltmıştır.

1.3.8. Diğer Göstergeler

Haberleşme İmkânları: Güneydoğu Anadolu Projesi ile birlikte, köy yollarının yapımında önemli değişmeler olmakla beraber, bölgede km2 araziye düşen yol, Ege ve Marmara bölgesinin çok altındadır. Di-

ğer taraftan çok önemli bir gelişme gösteren ve ulaşımın diğer bir dalı olan telefon sayısı ise, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde, Ege ve Marmara bölgesinin düzeyine ulaşamamıştır. Bu bölgelerde telefonsuz köy yokken, Adıyaman’da 350 köyün %97’si, Mardin’de %96’sı, Elazığ’da %97’si telefon imkanına kavuşmuştur. Bu durum Bölge için iyi bir gelişme olmakla birlikte batı bölgesi seviyesine ula- şılması hedef olmalıdır. Teleks sayısında arazinin engebeli olması ne- deniyle Doğu Anadolu Bölgesinde de Türkiye teletekslerinin ancak