• Sonuç bulunamadı

İktisadi açıdan bölgesel dengesizlik olgusu: Osmaniye örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İktisadi açıdan bölgesel dengesizlik olgusu: Osmaniye örneği"

Copied!
224
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANABİLİM DALI İKTİSAT BİLİM DALI

İKTİSADİ AÇIDAN BÖLGESEL DENGESİZLİK

OLGUSU OSMANİYE ÖRNEĞİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Yrd.Doç.Dr. Haldun SOYSAL

Hazırlayan Hatice KILIÇARSLAN

(2)
(3)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANABİLİM DALI İKTİSAT BİLİM DALI

İKTİSADİ AÇIDAN BÖLGESEL DENGESİZLİK

OLGUSU OSMANİYE ÖRNEĞİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Yrd.Doç.Dr. Haldun SOYSAL

Hazırlayan Hatice KILIÇARSLAN

(4)
(5)

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Hatice KILIÇARSLAN tarafından hazırlanan İktisadi Açıdan Böl-gesel Dengesizlik Olgusu: Osmaniye Örneği başlıklı bu çalışma 02/11/2009 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirli-ği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Başkan Yrd. Doç. Mehmet YILDIZ

Üye Yrd. Doç. Haldun SOYDAL

Üye Yrd. Doç. Savaş ERDOĞAN

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü

(6)

vi   

TEŞEKKÜR

Hayatını yavrularının eğitimine adayan ve tez çalışmam konusun-da benden maddi manevi desteğini esirgemeyen, tez projemin başladı-ğı vakit ansızın bize veda eden rahmetli babam Hürriyet KILIÇARS-LAN’a ve fedakârlıklarıyla en büyük ikinci destekçim, anneme sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

(7)

İÇİNDEKİLER

ÖZET...xiii

ABSTRACT... xiv

KISALTMALAR... xv

TABLOLAR LİSTESİ...xvii

GİRİŞ...1

BİRİNCİ BÖLÜM BÖLGESEL DENGESİZLİK OLGUSU 1. İKTİSADİ AÇIDAN BÖLGE KAVRAMI...5

1.1. Bölge Kavramı...5

1.2. Bölge Ayrımları...7

1.2.1. Makroekonomik Açıdan Bölgeler...7

1.2.1.1. Homojen Bölgeler...7

1.2.1.2. Polarize Bölgeler...9

1.2.1.3. Plan Bölgeler...10

1.2.2. Gelişmişlik Açısından Bölge Ayrımı...12

1.2.2.1. Az Gelişmiş Bölge...12

1.2.2.2. Gelişmiş Bölge...13

2. EKONOMİK GELİŞME SONUCU ORTAYA ÇIKAN BÖLGESEL GELİŞME FARKLILIKLARI...14

2.1. Bölgesel Dengesizliğin Ortaya Çıkış Nedenleri...16

2.2. Bölgesel Dengesizliğin Yol Açtığı Değişmeler...20

2.2.1. Demografik Değişme...20

2.2.2. Sosyal Alandaki Değişme...21

2.2.3. Ekonomik Alandaki Değişme...21

2.3. Bölgesel Dengesizliğin Ekonomik Sakıncaları...23

2.3.1. Kaynakların Eksik Kullanımı Sorunu...23

2.3.2. Kaynakların Sektörler Arasında Optimal Dağılımı Sorunu...24

(8)

viii   

2.5. Aşırı Kalabalık Bölgelerin Sorunları ve Optimal Kent Ölçeği...26

3. BÖLGESEL DENGESİZLİĞE YÖNELİK TEORİLER...29

3.1. İhracat Merkezleri Teorisi...30

3.2. Sektörler Teorisi...31

3.3. Merkez Çevre Modeli...32

3.4. Mekân Dengesi Modeli...34

4. BÖLGESEL DENGESİZLİĞİ AZALTMADA SANAYİLEŞME...35

4.1. İşletmeleri Bir Bölgeye Yatırım Yapmaya Yönelten Nedenler...35

4.1.1. Ham Maddeye Yakın Olma Ölçütü...36

4.1.2. Yarı İşlenmiş Maddeleri Elde Etme Ölçütü...37

4.1.3. Enerji Kaynağına Yakın Olma Ölçütü...38

4.1.4. Pazara Yakın Olma Ölçütü...38

4.1.5. Kalifiyeli İş Gücünün Bulunması Ölçütü...39

5. BÖLGESEL DENGESİZLİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ...40

5.1. Bölgesel Kalkınma Kavramı...40

5.2. Bölgesel Dengesizliklerle Mücadelede Uygulanan İlkeleri...42

5.2.1. Sosyal Karlılık İlkesi...42

5.2.2. Kalkınma Kutbu İlkesi...43

5.2.3. Halkın Katılması İlkesi...44

5.3. Bölgesel Dengesizlikleri Azaltıcı Politikaların Amaçları...45

5.3.1. Nüfusun Ülkede Rasyonel Dağılımı...46

5.3.2. Geri Kalmış Bölgelerin Ekonomik ve Sosyal Kalkınması...47

5.4. Bölgesel Dengesizlik Sorununa Yönelik Araçlar...48

5.4.1. Teşvik Tedbirleri...49

5.4.1.1. Teşvik Tedbirlerinin Çeşitleri...50

5.4.1.1.1. Vergisel Avantajlar...50

5.4.1.1.2. Kredi Avantajları...52

5.4.1.1.3. Mali Avantajlar...52

5.4.2. Devlet Garantisi ve Kamu İhalelerinde Öncelik Hakkı...53

5.4.3. Organize Sanayi Bölgeleri Oluşturmak...54

(9)

5.4.5. Bölgesel Kalkınma İçin Gerekli Kamu Yatırımlarının

Gerçekleştirilmesi...57

5.4.6. Yerel Yönetimleri Güçlendirme ve Bölgesel Sorunlara Adaptasyonun...59

6. SEÇİLMİŞ BAZI ÜLKELERDE UYGULANAN BÖLGESEL DENGESİZLİK POLİTİKALARI...61

6.1. İngiltere’de Bölgesel Kalkınma Politikası...61

6.2. Amerika Birleşik Devletleri’nde Tennessee Vadisini Kalkındırma Politikası...63

6.3. İtalya’da Güney İtalya’yı Kalkındırma Politikası...65

İKİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE’DE BÖLGESEL DENGESİZLİK VE BÖLGESEL DENGESİZLİK POLİTİKALARI 1. TÜRKİYE’DE BÖLGESEL DENGESİZLİK KAVRAMININ ELE ALINIŞI 69 1.2. Türkiye’de Bölgesel Dengesizliğin Ortaya Çıkış Nedenleri...70

1.2.1. Coğrafi Nedenler...71

1.2.2. Tarihsel Nedenler...72

1.2.3. Sosyo- Ekonomik Nedenler...75

1.3. Türkiye’de Bölgesel Dengesizliğin Göstergeleri...78

1.3.1. Nüfus Yoğunluğu ve Kentleşme...79

1.3.2. Tarımsal Yapı...83 1.3.3. Endüstrileşme (Sanayileşme)...85 1.3.4. Gelir Dağılımı...88 1.3.5. Ulaşım İmkânları...90 1.3.6. Sağlık Hizmetleri...91 1.3.7. Eğitim Hizmetleri...92 1.3.8. Diğer Göstergeler...95

2. TÜRKİYE’DE BÖLGESEL DENGESİZLİKLER VE BU DENGESİZLİKLERİ AZALTMAYA YÖNELİK POLİTİKALAR...96

2.1. 1923-1950 Yılları Arasındaki Dönem (Devletçilik Dönemi)...96

(10)

 

2.3. Planlı Dönemde, Bölgelerarası Gelişmişlik Farklarını

Azaltmaya Yönelik Politikalar...98

2.3.1. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1963-1967)...99

2.3.2. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1968-19729...99

2.3.3. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1973-1977)...100

2.3.4. Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1979-1983)...100

2.3.5. Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1985-1989)...101

2.3.6. Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1990-1994)...102

2.3.7. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (1996-2000)...103

2.3.8. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi (2001-2005)...104

2.3.9. Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013)...105

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM OSMANİYE ÖRNEĞİ 1. OSMANİYE İLİNİN SOSYAL VE EKONOMİK YAPISININ DEĞERLENDİRİLMESİ...107

1.1. Osmaniye İlinin Kısa Tarihçesi...107

1.2. Osmaniye İlinin Genel Özellikleri...109

1.2.1. Coğrafi Konumu...109

1.2.2. İklimi...111

1.2.3. İlin İdari Yapısı...111

1.3. Osmaniye İlinin Sosyal Yapısı...111

1.3.1. Nüfus Yapısı...112

1.3.1.1. Nüfusun Yıllara Göre Değişimi...113

1.3.1.2. Nüfusun İdari Bölünüşü...115

1.3.1.3. İşgücü ve İstihdam...118

1.3.1.4. Hane Halkı ve Konut Nitelikleri...122

1.3.2. Eğitim...123

1.3.3. Sağlık...127

1.4. Osmaniye İlinin Ekonomik Yapısı...129

1.4.1. Tarım...131

(11)

1.4.1.2. Hayvancılık...137 1.4.1.3. Ormancılık...140 1.4.2. Sanayi...141 1.4.3. Enerji...155 1.4.4. Madencilik...160 1.4.5. Hizmetler...161 1.4.5.1. Ulaştırma Sektörü...161 1.4.5.2. Bilgi ve İletişim...163 1.4.5.3. İnşaat...164 1.4.5.4. Ticaret ve Finans...165 1.4.5.5. Turizm...169

2. OSMANİYE’DE BÖLGESEL DENGESİZLİĞİ GİDERMEDE ETKİN OLABİLECEK ÖNERİLER...172

2.1. Tarım Sektörü Sorunları ve Sektör Sorunları İçin Öneriler...173

2.2. Ticaret ve Diğer Hizmetler Sektörleri Sorunları İçin Öneriler...178

2.3. Sanayi Sektörü Sorunları İçin Öneriler...179

2.4. Eğitimdeki Sorunlar İçin Öneriler...184

2.5. Sağlık Sektörü Sorunları İçin Öneriler...185

2.6. Turizm Sektörü Sorunları İçin Öneriler...186

2.7. Ulaşım Sektörü Sorunları İçin Öneriler...188

2.8. Enerji Sektörü Sorunları İçin Öneriler...188

3. SONUÇ...191

(12)
(13)

ÖZET

Bölgesel dengesizlik kavramı, aynı ülkenin farklı yerlerinde görü-len her türlü eşitsizlik olarak tanımlanmaktadır. Geniş anlamda; nüfus, tarımsal yapı, gelir dağılımı, mali piyasalar, ulaşım ve haberleşme im-kânları ile sağlık ve eğitim hizmetlerindeki etkinlik ve yaygınlık dü-zeylerindeki farklılıklardır. Dar anlamda ise ekonomik ve sosyal fırsat eşitsizliği olarak tanımlanabilir.

Çalışmanın ana amacı, iktisadi açıdan bölgesel dengesizlik kavra-mı çerçevesinde bölgelerarası gelişme farklarına neden olan etmenler ve bu gelişme farklarının ülkelerde yol açtığı sosyal, kültürel ve eko-nomik çöküntüleri araştırmak ve bu gelişme farklarının sakıncalarını ortaya koymaktır.

Ülke içerisinde gelişmemiş bölgeler bulunduğu gibi nispeten ge-lişmiş bölgeler içinde de gelişmemiş iller mevcut bulunabilmektedir. Örneğin Osmaniye, il olduğu 1996 yılından itibaren çevresinde yer alan iller itibariyle (Adana, Hatay, Kahramanmaraş ve Gaziantep) bir sanayi kuşağı içinde yer almasına rağmen bu illere göre daha az ge-lişmiştir. Avantajlı bir coğrafi konuma, doğal kaynak ve insan gücü potansiyeline sahip olan Osmaniye’nin, hem bulunduğu yörede komşu illeri arasında hem de Türkiye ortalamasının gerisinde kalma sebepleri çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.

(14)

ABSTRACT

The concept of regional imbalance is defined as all means of imbalance situation in the different regions of the specific country. In its broadest sense, It means the differences in population, agricultural structure, financial market, the opportunities of communication,the efficiency of education and health service. In a limited sence, it can be defined as the unbalanced situation in economic and social opportunities.

The aim of this study is to research multi-regional development differences that create social, cultural, economic destructions.

It can be both underdeveloped regions in a spesific country and underdeveloped cities in developing hinterland. For example, Although Osmaniye situated in the industrial line (Adana, Hatay, Ma-raş, Gaziantep), it is less developed comparing with other cities in the region. The subject of this study is to clarify the reasons of the underdevelopment of Osmaniye that has advantageous geographing location, natural sources and human potantial.

(15)

KISALTMALAR AB Avrupa Birliği

AR-GE Araştırma- Geliştirme Bkz. Bakınız

DA Dekar

DAKP Doğu Anadolu Kalkınma Programı DAP Doğu Anadolu Projesi

DESİYAB Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası A.Ş DİE Devlet İstatistik Enstitüsü

DOKAP Doğu Karadeniz Bölgesi Gelişme Planı DPT Devlet Planlama Teşkilatı

GSİS Genel sanayi ve İş Yeri Sayımı GSMH Gayri Safi Milli Hasıla GSYİH Gayrisafi Yurt İçi Hasıla HA Hektar

İBBS İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması KOBİ Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler

KOSGEB Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme Başkanlığı

KÖY Kalkınmada Öncelikli Yöre KSS Küçük Sanayi Siteleri KWH KiloWatt Saat MGK Milli Güvenlik Kurulu MMO Makine Mühendisleri Odası MPM Milli Prodüktivite Merkezi

(16)

Sınıflaması

ODTÜ Orta Doğu Teknik Üniversitesi OSB Organize Sanayi Bölgeleri s. Sayfa

S. Sayı

SBF Siyasal Bilimler Fakültesi

TEDAŞ Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi TOBB Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği TOBB Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği TUİK Türkiye İstatistik Kurumu

TÜBİTAK Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Vd. Ve Diğerleri

(17)

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa No:

Tablo 2. 1: Ülkemizde Nüfusun Seyri ve Nüfus Artış Hızı ...81 Tablo 2. 2: Bölgeler İtibariyle 1983-87 ve 2000 Yıllarında Fert

Başın GSYİH Endeksi (Türkiye Ortalaması=100)...89 Tablo 2. 3: Coğrafi Bölgelere Göre Sağlık Sektörü Gelişmişlik Sıralaması ...91 Tablo 2. 4: Coğrafi Bölgelere Göre Eğitim Sektörü Gelişmişlik Sıralaması ..93 Tablo 3. 1: Osmaniye ile Türkiye toplam ve kentsel nüfus artış

hızları ( % ) ...114 Tablo 3. 2: İl Nüfusunun Yerleşim Merkezlerine Göre Dağılımı ve Nüfus

Yoğunluğu (2000 yılı Nüfus Sayımı Verilerine Göre)...115 Tablo 3. 3: Merkez İlçe Nüfusunun Yıllara Göre Şehir ve Köy Nüfus

Değişimi...116 Tablo 3. 4: Osmaniye’nin Bazı Yakın İllere Göre Yıllık Nüfus Artış Hızı...117 Tablo 3. 5: Osmaniye İli 2000 Yılı İtibariyle Nüfusun Yaş Grupları ve

Cinsiyete Göre Dağılımı ...118 Tablo 3. 6: 1990 Yılı İtibariyle Mevcut İlçelerin İktisaden Faal

Nüfuslarının Faaliyet Kollarına Göre Dağılımı

(İlçe Merkezleri itibariyle, 12 yaş ve üzeri aktif nüfus) ...120 Tablo 3. 7: 2000 Yılı İstihdam Göstergeleri ...121 Tablo 3. 8: Derslik Başına Düşen Öğrenci Sayıları ...125 Tablo 3. 9: Osmaniye Merkez’de Okul, Öğrenci ve Öğretmen

Sayıları (2004-2005) ...125 Tablo 3. 10: Ortaöğretim, Okul-Öğrenci-Öğretmen Karşılaştırması ...126 Tablo 3. 11: Osmaniye’de Bilgi Teknolojisi Sınıf Bilgileri

Durumu (2007) ...126 Tablo 3. 12: Osmaniye İli Sağlık Göstergeleri (2000)...128 Tablo 3. 13: Osmaniye ili gelişmişlik performansı sağlık

göstergeleri (2003)...129 Tablo 3. 14: Osmaniye’nin Mali Göstergeleri ...130 Tablo 3. 15: İl Arazisinin İçeler İtibariyle Kullanıma Göre

Dağılımı (2006) ...132 Tablo 3. 16: Osmaniye İli tarım alanı sulama durumu...133 Tablo 3. 17: Osmaniye İli tarım alanlarının kullanım durumu (Da) ...133

(18)

Tablo 3. 18: Osmaniye tarımsal durumunun Türkiye

tarımındaki yeri (2004) ...135

Tablo 3. 19: Osmaniye Hayvansal Ürünler Üretim ve Değerleri (2006) ...138

Tablo 3. 20: Komşu İllere Göre Hayvansal Üretim (2004)...139

Tablo 3. 21: Osmaniye’de kullanıma sunulan belli başlı orman ürünleri ...140

Tablo 3. 22: Gelişmişlik Endeksine Göre Kademeli İl Grupları...142

Tablo 3. 23: Fert Başına GSYİH Tutarı 1.500 Doların Altında ve Üstünde Olan İller...144

Tablo 3. 24: GSYİH’nın Büyüme Hızları (1987-2000 Dönemi; Yıllık Ortalama; Yüzde)...146

Tablo 3. 25: İmalat Sanayi Yerleşke Dağılımı (Türkiye / Osmaniye) ...149

Tablo 3. 26: Osmaniye İli Küçük Sanayi Siteleri ...150

Tablo 3. 27: TÜİK 2002 Genel Sanayi ve İşyerleri Sayımı ...151

Tablo 3. 28: NACE Faaliyet Konusuna Göre İmalat Sanayi Dağılımı (Türkiye/Osmaniye)...153

Tablo 3. 29: Abone Gruplarına Göre Enerji Tüketimi Dağılımı (2007- kWh)...158

Tablo 3. 30: Bölgesel Elektrik Tüketimlerinin Sektörel Dağılımı (%-2006 yıl sonu verileri)...159

Tablo 3. 31: Akdeniz Bölgesinde İllere Göre Devlet Yollarının Satıh Cinslerine Göre Uzunlukları (01.01.2008)...162

Tablo 3. 32: Osmaniye’de Motorlu Kara taşıtları sayısı (Eylül 2007) ...163

Tablo 3. 33: Osmaniye İlinde İnşaatla İlgili Yapılaşmanın Mevcut Durumu...164

Tablo 3. 34: Osmaniye İli İnşaat Sektörünün Türkiye’deki Yeri (2003) ...165

Tablo 3. 35: Osmaniye İli Genel Ticaret Durumu ...166

Tablo 3. 36: Osmaniye’deki İktisadi Faaliyet Kollarının Sektörlere Göre Dağılımı ...167

Tablo 3. 37: Türkiye ve Osmaniye’de Yerfıstığı Pazarlaması (SWOT Analizi) (2004) ...175

(19)

GİRİŞ

Bugün nasıl ki ülkeler arasında gelişmişlik farkları mevcutsa, ülke ayrımı olmaksızın nüfusun ve kapitalin bölgelere göre dağılımı ve re-fahın paylaşımı açısından ülke içerisindeki bölgeler arasında gelişmiş-lik farkları bulunmaktadır. Bölgeler arasındaki bu gelişme farkları ba-zı sosyal, ekonomik ve politik sorunlara kaynak teşkil edebilmektedir. Sanayileşme ile birlikte, ülkelerin tarihsel ve coğrafi nedenlerden dolayı karşı karşıya bulundukları nispeten az olan bölgesel dengesiz-liklerin yerini, kronik bir devlet sorunu haline gelen uçurumsal bölge-sel dengesizlikler almıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, bölgebölge-sel dengesizliklerin ülkelerin sosyal ve ekonomik yapısında bozukluklar meydana getirmeye başlaması, ekonomi bilimcilerin bu tarihten itiba-ren sorunun üzerine ciddi bir şekilde eğilmelerine ve hatta bölgesel gelişmişlik farklarını giderici çeşitli teoriler geliştirmelerine sebep ol-muştur.

İktisadi bakımdan gelişememiş yöreler, nüfusun bir kısmını met-ropollere göç şeklinde ihraç etmektedirler. Kalifiye elemen ve girişim-ci kesim, iş ikliminin hakim olduğu yörelere yerleşmektedir. Bundan dolayı, göç veren yöreler, hem yatırım yapabilecek nitelikteki eleman-larını hem de potansiyel yatırım aracı olan sermayeyi kaybetmektedir-ler. Diğer yandan, metropollere yapılan göçler gecekondulaşmayı be-raberinde getirmektedir. Bu da bir çok ekonomik ve sosyal soruna se-bep olmaktadır.

Piyasa ekonomisi içerisinde kendiliğinden oluşan bu problem kar-şısında, devlet faaliyetlerini de tamamen liberal yaklaşımın sınırları içinde tutmak mümkün değildir. Çünkü; sosyal devlet anlayışı, toplum refahını yükseltmeye yöneliktir ve dolayısıyla sosyal yarar, özel yara-ra tercih edilir.

Problem ülkemiz açısından da yeni bir olgu değildir. Türkiye’deki bölgesel gelişme farklılığında, coğrafi faktörlerin etkisi olduğu gibi, Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde Osmanlı’dan devralınan bitmiş ve

(20)

vaziyette olan ekonominin, başlangıçta devlet eliyle, ve kısıtlı imkan-larla belirli cazibe merkezlerinde sanayileşme yoluna gidilmesinin de katkısı vardır. Türkiye’de Doğu ve Batı bölgeleri arasındaki tabii şart-ların da getirdiği dengesizlik, sanayileşme hareketinin başlamasıyla yeni bir boyut kazanmıştır. Kültür, sosyal yapı ve tüketim davranışla-rına da yansıyan bu dengesizlik sosyal huzursuzlukların kaynağı olan göçleri doğurmuştur. Bu ise çarpık kentleşme ve gecekondu olgusunu ortaya çıkarmıştır.

Çalışmanın ana amacı, iktisadi açıdan bölgesel dengesizlik kavra-mı çerçevesinde bölgelerarası gelişme farklarına neden olan etmenler ve bu gelişme farklarının ülkelerde yol açtığı sosyal, kültürel ve eko-nomik çöküntüleri araştırmak ve bu gelişme farklarının sakıncalarını ortaya koymaktır.

Ülkemizde de bazı il ve bölgelerin ülke ortalama değeri üzerinde bir gelişmişlik seviyesine ulaştığı, bazı il ve bölgelerin ise kalkınma veya gelişmişlik bakımından ülke ortalamasının altında performans gösterdikleri bilinmektedir. Örneğin, Osmaniye’ye komşu iller Türki-ye ortalamaları seviTürki-yesinde ve üzerinde bir gelişmişlik düzeyine ulaş-mışken, daha avantajlı bir konumda yer almasına rağmen, Osmaniye ili sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel gelişmişlik açısından Türkiye ortalamalarının çok gerisinde kalmıştır.

Bu bağlamda çalışmanın ikinci amacı, az gelişmiş ve iktisadi açı-dan bölgesel dengesizliğin yaşandığı Osmaniye ilinin, mevcut ekono-mik ve sosyal yapısını ortaya koyup, ilin gelişememe sebeplerini, kaynakları da dikkate alarak, sektörel sorunları ve çözüm önerilerini irdelemektir.

Bu nedenle birinci bölümde, bölge kavramı ve bölge ayrımları üzerinde durularak iktisadi açıdan bölge tanımlanacaktır. Daha sonra bölgesel dengesizlik kavramı çerçevesinde bölgelerarası gelişme fark-larına neden olan etmenler ve bu gelişme farklarının ülkede yol açtığı sosyal, kültürel ve ekonomik çöküntüler üzerinde durularak gelişme

(21)

farklarının sakıncaları ve bu sakıncaların şiddeti ortaya konulacaktır. Konuyla ilgili teorilere de yer verilen çalışmada işletmeleri bir bölge-ye yatırım yapmaya yönelten etmenler ve bölgesel kalkınmanın önemi ve bu konuda devlete düşen görevler vurgulanacak, bu yönde çeşitli ülkelerde yapılmış uygulamalardan örnekler verilecektir.

İkinci bölümde, Türkiye’de bölgesel dengesizlik sorunu, nedenleri ve Cumhuriyet döneminden günümüze kadar yapılan uygulamalarla beraber ele alınacaktır.

Çalışmanın son bölümünde ise, iktisadi açıdan bölgesel dengesiz-liğin yaşandığı Osmaniye ilinin sosyo-ekonomik yapısı incelenerek mevcut durumu ortaya konulacaktır. İl’in sanayi kuşağı içerisinde ol-masına rağmen bu dışsallıktan faydalanamayıp gelişememesinin ne-denleri irdelenecektir.

(22)
(23)

BİRİNCİ BÖLÜM

BÖLGESEL DENGESİZLİK OLGUSU

Her ülkenin bünyesindeki bölgeler, doğal, ekonomik, siyasal ve sosyal nedenlerden dolayı farklılık göstermektedir. Sözlük anlamı ile bölge; “sınırları idari, ekonomik birliğe, toprak, iklim ve bitki özellik-lerinin benzerliğine veya üzerinde yaşayan insanların aynı soydan gelmiş olmalarına göre belirlenen toprak parçası”1 şeklinde

belirtilebi-lir. Ancak bölge kavramı günümüze kadar anlam itibariyle tam bir açıklık kazanmış değildir. İncelemeye çalışacağımız “bölgesel denge-sizlik” sorununa, bölgenin konu oluşu nedeniyle öncelikle bu kavramı tanımlayarak başlayalım.

1. İKTİSADİ AÇIDAN BÖLGE KAVRAMI

Bu başlık altında bölge kavramının tanımı yapıldıktan sonra çeşitli bölge ayrımlarını açıklamaya çalışalım.

1.1. Bölge Kavramı

Günümüzde özellikle gelişmekte olan ülkelerin çözüm bekleyen temel sorunlarından biri de ekonomik ve toplumsal dinamizmi ülke düzeyine dengeli olarak yaymak ve bölgeler arası farklılaşmayı azalt-maktır. Ülkenin ekonomik, sosyal ve coğrafi yapılarına göre farklılık gösteren bu dengesizliklerin azaltılabilmesi amacıyla iktidara gelen hükümetler ekonomiye müdahale etmekte, bu konuda alınan tedbir ve politikalara kalkınma plan ve programlarında da yer vermektedir.

Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, hemen her ülkenin kalkınma ve büyüme planları ile hükümet programlarında, bölgesel dengesizliği giderici yönde devletin kısmi ekonomik müdahale tedbir-lerine yer verilmiştir2. Bölgesel dengesizlik konusunda devletin

eko-nomiye müdahalelerinin artması bilim adamlarının konuyla daha

1

http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF05A7-9F75456518C, 10.10.2008.

2 İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması, DPT Yayını, No 2671, s.11, Ankara-2003.

(24)

kından ilgilenmelerine, bölgesel ekonomi ve bölgesel kalkınma çalış-malarının hızlandırılmasına sebep olmuştur3.

“Bölge” ve “Bölgesel Kalkınma” kavramları literatürde henüz tam bir açıklığa kavuşmuş değildir. Bu kavram tartışması farklı amaçlara göre farklı bölge ölçeklerinin kullanılmasından kaynaklanmaktadır4.

“Bölge” kavramı ile bazen kendi içinde özellikleri olan bir kara parçası, bazen de bir ülkenin kendi içinde bölümlere ayrılan kısımları anlaşılmaktadır5.

Bir bölgeyi diğerlerinden ayıran özellikler bölgenin ekonomik, sosyal ve fiziki yapısından kaynaklanabilir. Bu nedenle bölgelerin sı-nıflandırılmasında ekonomik, coğrafi, sosyal ve kamusal amaçlı deği-şik ölçütler kullanılmaktadır. Bu yüzden yapılan incelemelerde huku-ki, sosyolojik, demografik, coğrafi, siyasal ve çevresel disiplinlere yer verilmesi kavram kargaşasını iyice artırmaktadır6.

Günümüzde bölgesel çalışmalarda genellikle fiziksel unsurlar, do-ğal kaynaklar, nüfus, ve beşeri yapı ekoloji ve çevre, iktisadi kalkın-ma, şehircilik çalışmaları ve planlakalkın-ma, bölgenin tarih, edebiyat ve sosyo-kültürel öğeleri esas alan metot ve teknikler kullanılmaktadır7.

Yapılan bu açıklamalardan sonra çalışma alanlarımızı iyi belirle-yebilmek için şöyle bir bölge tanımı yapılabilir: Bölge, şehirden bü-yük fakat ülke topraklarının bütününden daha küçük olan, kendine öz-gü ekonomik, sosyal ve kültürel özellikler taşıyan ülke parçasıdır8.

3 J.M.MEYER, “Bölgesel İktisat Bir Araştırma”, Orta Doğu Teknik Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi Yayını, No:6, Ankara -1966, s.368.

4 Ruşen KELEŞ, “Bölge Planlaması ve Bölge Kalkınması”, Şehircilik Sorunları Uygulama ve Politika S.B.F. Yayını, Ankara -1973, s.104.

5 Sabahattin ZAİM, Bölge ve Şehir Planlaması Yönünden İstanbul Sanayi Bölge-si, İstanbul Yayınevi-1971, s:41.

6 A.g.e., s.41-42. 7 KELEŞ, a.g.m., s.104.

8 Ali Yılmaz GÜNDÜZ, Bölgesel Kalkınma Politikası, Ekin Kitabevi, Bursa -

(25)

1.2. Bölge Ayrımları

Bölgesel gelişme ve bölgesel planlamayı konu edinen eserlerde çok değişik bölge ayrımlarına rastlanmaktadır. Bölge ayrımları ile il-gili ilk sistematik çalışma alansal ekonominin kurucusu Von Thunen’e aittir. Bu ekolün temsilcileri, alanı homojen olarak ve taşıma harcama-larını da her yöne aynı gibi bir takım soyutlamalarla gerçekleri büyük ölçüde göz ardı ederek, teorilerini geliştirmişlerdir.

Yapılan diğer çalışmalardan farklı olarak günümüzde bölge kav-ramı makroekonomik açıdan ele alınmaktadır. Genellikle Fransız böl-ge plancısı ve iktisatçısı J. Bouddeville’nin sınıflandırması benimsen-mektedir. Bu sınıflandırmaya göre bölgeler: “Homojen Bölge”, “Pola-rize (Kutuplaşmış) Bölge” ve “Plan Bölge” diye ayrılmaktadır9.

Ayrıca bölgeler, ekonomik gelişme derecesi göz önünde tutularak “Gelişmiş” ve “Az Gelişmiş Bölgeler” olarak da genel bir ayrıma tabi tutulmaktadır10.

1.2.1. Makroekonomik Açıdan Bölgeler

Fransız bölge plancısı ve iktisatçısı Jacques Bouddeville tarafından yapılan bu ayrıma göre bölgeler Homojen, Polarize ve Plan bölgeler diye üçe ayrılmaktadır.

1.2.1.1. Homojen Bölgeler

Homojen bölge, bir ülkede bölgelerarası gelişmişlik farkının azal-tılması politikasına başlanırken başvurulan bir bölgesel ayrım tipidir. Aynı gelişmişlik düzeyinde olan komşu iller, gelişmişlik düzeyi yö-nünden homojen bölge oluştururlar. Bir ülkedeki çeşitli bölgelerin ge-lişmişlik düzeyi yönünden birbirinden ayrılmasından başka bir şey olmayan homojen bölgenin daha iyi kavranılması için, öncelikle,

9 Turan YAZGAN, Güneydoğu Anadolu Bölgesi Gelişme Planı, Emsa Anonim

Şirketi Kutsun Yayınevi, Cilt:I, İstanbul - 1977, s.107.

10 Fehmi YAVUZ, Şehir ve Bölge Planlaması Bakımından Şehirleşme Hareketle-ri, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Yayını, No:122, Ankara - 1961,

(26)

mojen alan kavramını ortaya koymak ve bu kavrama dayanarak homo-jen bölgeyi açıklamak gerekir11.

Homojenlik “bütün öğeleri aynı yapıda ya da aynı nitelikte olan,

bağdaşlık”, anlamına gelir. Homojen alanı ise, “bütün noktaları kendi aralarında mümkün olduğu kadar yakın özellikler gösteren alan” şek-linde tanımlayabiliriz.

Uygulamada bir ülkedeki çeşitli yerleşim merkezlerini birbiriyle karşılaştırarak homojen alan tespit edebilmek için, homojenlik ölçütü olarak çok çeşitli kıstaslar kullanılabilir. Bunlar arasında, kentli nüfus oranı, eğitim düzeyi, beslenme düzeyi, işsizlik oranı, endüstriyel iş-letme sayısı ve fert başına düşen milli gelir sayılabilir. Görüldüğü gibi ülke düzeyinde çeşitli alanlar arasında homojenlik, ekonomik geliş-mişlik düzeyini belirleyen kıstaslar yardımıyla ölçülmektedir. Bu kıs-taslardan herhangi biri alınarak, o kıstasa göre homojen alan saptana-bilir12. Buradan da anlaşılacağı üzere homojen alan, aynı ekonomik

özellikleri gösteren noktalardan oluşan bir birliktir. Homojen bölge ise birbirine bitişik (komşu) homojen alanlardan oluşmaktadır. Dolayısıy-la, homojen bölge, sürekli bir homojen alana tekabül eden, birbirine yakın karakteristikler gösteren komşu alanlar grubudur.

Pek çok kritere göre aynı özelliklere sahip olan bölge bulmak çok güçtür. Bir ülkenin bölgeleri arasında bir farkın olmayışı birbirine benzer ve özdeş olmaları “Homojen Bölgeler” olduklarını ifade eder13.

Eğer bölgeler arasında ekonomik, sosyal ve kültürel yönden bir benzerlik yoksa o zaman dengesizlikten bahsedilebilir. Bu durumda bölgeler homojen değil, heterojen bir yapıya sahip olacaktır. Bu tür bölgelere örnek olarak Marmara ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri gösterilebilir14.

11 Zeynel DİNLER, Bölgesel İktisat, Ekin Kitabevi, 7. Basım, Bursa - 2005, s.75. 12 DİNLER, a.g.e., s.75-76.

13 YAVUZ, a.g.e., s.196 14 YAZGAN, a.g.e., s.110.

(27)

Homojen bölgeler makroekonomik bölgelerdir. Bunların öğeleri olan yerleşim birimleri arasında fonksiyonel bir bağımlılık aranmaz15.

Görüldüğü gibi bölgeler arasındaki gelişmişlik farklarının saptanması ile elde edilen homojen bölge ayrımı statik bir değerlendirmedir. Böl-geler arasındaki sosyo ekonomik gelişmişlik farkının boyutlarının ne olduğunu ortaya konulmasını sağlar. Ne var ki, bölgesel gelişme poli-tikası izlerken bir bölgenin öteki bölgelerle olan ilişkilerinin yoğunlu-ğunun da göz önüne alınması gerekir. Bu şekilde dinamik yaklaşım bizi Polarize (kutuplaşmış) bölge kavramına götürür.

1.2.1.2. Polarize Bölgeler

Bir ülkede mevcut tüm yerleşme merkezleri karşılıklı ilişki içinde-dirler. Küçük merkezler ticari yönden daha büyük yerleşim merkezle-rine bağlıdırlar. Büyük kentlerde bir yerleşme merkezi kendisinden daha küçük yerleşme merkezlerini etkisi altına alarak bir cazibe mer-kezi halinde kutuplaşmıştır16. Bir yerleşme merkezi, kendisinden daha

küçük bir ya da birkaç yerleşme merkezini etki alanına alıyorsa, söz konusu merkez bir cazibe merkezi haline gelmiş, yani kutuplaşmıştır17.

Görülüyor ki, Polarize bölge, bir içyapısı olan, bir merkeze veya merkezlere bağlı çevreyi içine alan, çevreyi merkeze bağlayan bağla-rın, sosyal ve ekonomik ilişkilerin kaybolması veya zayıflaması ile sınırlanmış bir birimdir18. Buradan da anlaşılmaktadır ki polarize

böl-genin saptanması için yerleşme merkezleri arasındaki ticari ilişkilerin yoğunluğunun tespiti gereklidir. Yani polarize bölgeler ekonomik ge-lişme merkezi niteliği taşırlar.

15 Fehmi YAVUZ, Ruşen KELEŞ ve Cevat GERAY, Şehircilik: Sorunlar - Uygu-lama ve Politika, 2. Baskı, Siyasal Bilimler Fakültesi Yayını No: 415, Ankara -

1978, s.97.

16 GÜNDÜZ, a.g.e., s.5. 17 DİNLER, a.g.e., s.79.

18 Mustafa ERKAL, Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması, Şamil

(28)

Polarizasyon (kutuplaşma), şehirleşmenin hızlandığı sanayi ve ti-caret uygarlığına özgü bir olgudur19. Bir bölgede bu tip merkezlere

birden fazla rastlanabilir.

Polarize Bölge, bir merkezle onu çevreleyen hinterlandından (etki-lenen alan) meydana geldiğine göre ekonomik gelişmenin çok yönlü ve çeşitli sebeplerle diğer bölgeleri, bu bölgelere göre ekonomik ba-kımdan az avantajlı bir hale gelmektedir20.

Homojen bölgelerin tespiti statik bir inceleme ile ortaya çıkmasına rağmen, “Polarize Bölgeler” dinamik bir süreç içinde belirlenmekte ve dinamik bir incelemeyi gerekli kılmaktadır. Çünkü zaman içinde ge-lişmişlik özelliği göstermektedir. Çevre illerden beslenmektedir. Pola-rize bölge, çeşitli kısımları birbirini tamamlar ve kendi aralarında özellikle hakim kutup ve kutupları, komşu bölgeye nazaran daha çok değişimde bulunur. Homojen bölgenin aksi ise heterojen bölgedir21.

Polarize bölgeler komşu bölgelerin üretim faktörlerini kendilerine çekerek o bölgenin gelişmesini engelleyebilir. Türkiye’de de bu tür bölgelere İç Anadolu Bölgesinden, Ankara ve Kırşehir illeri örnek gösterilebilir. Kırşehir’in Ankara’ya yakın oluşu bu şehrin gelişmesini engellemiştir. Bazı merkezlerin kutuplaşması sebebiyle çevreyi iktisa-di gelişmeden mahrum bırakarak, dengeli bir kalkınmanın engellen-memesi için bu gibi gelişme merkezlerinin önceden tespit edilerek ge-rekli planlama çalışmalarının yapılması, kutuplaşmış merkez ile çevre ilişkilerinin iktisadi gelişme sırasında düzenlenmesi ve kontrol altına alınması gerekmektedir22.

1.2.1.3. Plan Bölgeler

Plan bölgeler daha çok ekonomik kalkınma planlarının uygulan-masını kolaylaştırmak ve bunlarla ilgili ekonomik kararlar arasında

19 YAVUZ, vd., 1978, a.g.e., s.97. 20 YAZGAN, a.g.e., s.112. 21 A.g.e., s.112.

(29)

birlik, bütünlük, uyum ve eşgüdüm sağlamak amacıyla tanımlanmış bölgelerdir23.

Plan bölge, bölgesel politikayı uygulamakta görevli yönetimin yetki alanı içinde kalan saha, daha özdeyişle, bölge planının uygulan-dığı alanlar bütünüdür. Plan bölgeler, bölgesel planlama uygulanan ülkedeki planlama anlayışına ve ülkenin bölgesel sorunlarının niteliği ve yoğunluğuna göre, tüm ülkeyi kapsadığı gibi, sadece belirli prob-lemli bölgeleri kapsayabilir. Bu plan tiplerine değinilecek olursa24:

Birinci tip plan bölge, ulusal kalkınma planına mekân boyutunu katabilmek amacıyla yapılan bölgesel ayırım sonucu ortaya çıkan bir bölge kavramıdır. Tüm ülkeyi kapsayan bu plan bölgelerin sayısı, ül-kenin genişliğine ve sosyoekonomik yapısına göre değişmektedir.

İkinci tip plan bölge, ulusal kalkınma planı uygulamasına geçilme-den önce, ya da ulusal kalkınma planına rağmen karşılaşılan yoğun bölgesel sorunların üstesinden gelebilmek amacıyla başlatılan bölgesel planlama sonucu ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımda tüm ülkenin bölge-lere ayrılması söz konusu değildir. Sadece sorunların karşılaşıldığı yö-reler, plan bölge olarak saptanarak, bu sorunları çözümleyecek tipte bölgesel planlama uygulanmaktadır.

Bu bölgesel sorunların biri ya da bir kaçı bir bölgede ön plana çı-kabilir. Bu sorunların çözümü için başvurulacak bölgesel planlar, kuş-kusuz birbirinden farklı olacaktır.

Türkiye’de Plan bölge çalışmalarına örnek “Çorum-Çankırı Kırsal Kalkınma Projesi”, “Erzurum Kırsal Kalkınma Projesi”, “Aşağı Gediz Havzası Projesi” ve son yıllarda ülkemizde yapılan “Güneydoğu Ana-dolu Projesi (GAP)”, “Doğu AnaAna-dolu Projesi (DAP)”, ve “Doğu Ka-radeniz Projesi (DOKAP)” gösterilebilir25.

23 Ruşen KELEŞ, Kentleşme Politikası, İmge Kitabevi Yayınları, 2. Baskı, Ankara -

1993, s.237.

24 Bkz. Plan Bölge ile ilgili geniş bilgi için, DİNLER, a.g.e., s.85-93.

25 Çorum-Çankırı Kırsal Kalkınma Projesi, Cilt I-II, DPT Yayını, Ankara - 1984;

(30)

Bu projelerin temel amacı ülkenin gelişmemiş yörelerinin plan-lanması ve kalkındırılmasıdır.

1.2.2. Gelişmişlik Açısından Bölge Ayrımı

Bölgeleri ekonomik gelişme seviyelerine göre sınıflandırmak -belirli bir gelişme süreci göz önüne alınacağından- dinamik bir yakla-şım gerektirir.

Gelişmişlik açısından bu şekilde bölgeleri ekonomik özellikleri ve ekonomik gelişlik derecelerine göre “Az Gelişmiş ve Gelişmiş” olarak ikiye ayırarak incelemek mümkündür26. Burada yapılan tasnif

bölgele-rin ilerlemiş veya geri kalmış olmasına göre yapılan bir tasniftir. 1.2.2.1. Az Gelişmiş Bölge

Az gelişmiş bölgeyi belli bir zamanda çeşitli sosyal ve ekonomik faktörler açısından başka bölgelerle ve ülkenin bütünü ile karşılaştırıl-dığında, iktisadi avantajları olmayan veya kaybeden bölge olarak ta-nımlamak mümkündür27.

Az gelişmiş bölgede, sosyo-ekonomik gelişmişlik kıstasları ülke ortalamasının altındadır28. Bu bölgeler genellikle aşağıdaki özellikleri

taşır:29

Az gelişmiş bölgelerde gelir seviyesi, gelir artış hızı ülke gelir se-viyesi ve gelir artış hızından düşüktür. Kişi başına düşen gelir dağılı-mında büyük dengesizlikler görülmektedir. İktisadi faaliyetler genel-likle tarıma dayanır, nüfus artış hızı ülkenin nüfus artış hızından daha büyüktür. Tarım sektöründe genellikle bir nüfus fazlası vardır. Tarım sektöründe gizli işsizlik yaygındır ve tarım sektörü dışında çalışma

Sorunlar, Metot Yaklaşımları ve Türk Planlamasının Durumu”, Ege Üniversitesi

İktisadi Ticari Bilimler Fakültesi Dergisi, Yıl:11, Sayı:13, Mart-1977, İzmir,

s.51-62

26 GÜNDÜZ, a.g.e., s.11.

27 Benjamin HIGGNINS, Economic Development, W. W. Norton Compony Inc.,

New-York, 1997, s.11-12.

28 DİNLER, a.g.e., s.118.

29 İsmail TÜRK, Maliye Politikası-Amaçlar Araçlar ve Çağdaş Bütçe Teorileri,

(31)

imkânı yoktur. Kişi başına isabet eden sermaye miktarı azdır. Bu yüz-den bölge kalkındırılmasının gerçekleştirilmesinde etkili değildir.

Az gelişmiş bölgelerde okur-yazarlık oranı da yüksek olmadığın-dan dolayı bölgede vasıfsız işçi oranı yüksektir. İşgücünün istihdam imkânı sınırlı, sendikalaşma oranı zayıftır. Bölgede istihdam oranı çok düşük olduğundan başka bölgelere göre iş göçü oranı yüksektir. Yine özel teşebbüsün yatırım seviyesi düşük olduğundan, sosyal sabit alt-yapı yatırımları da yetersizdir. Buna bağlı olarak işsizlik oranı yüksek ve üretim faktörlerinin verimliliği de düşüktür.

Az gelişmiş bölgelerde sağlık hizmetleri de gelişmemiştir. Hasta-neler yetersiz, yatak başına düşen hasta sayısı fazla, doktor sayısı ihti-yaçtan azdır. Otel, lokanta, sinema ve park gibi sosyal ihtiyaçların karşılandığı yerlerin yeterli olduğu da söylenemez.

Bu bölgelerde gelir seviyesi düşük olduğundan halkın çok büyük bir kısmının tasarrufu da yoktur veya menfi tasarrufu vardır. Tasarruf-lar gelirin fonksiyonu olduğundan, tasarruf azlığı yatırımTasarruf-ların yetersiz kalmasına neden olmakta ve yatırımları olumsuz yönde etkilemekte-dir. Bu nedenle başta emek faktörü olmak üzere diğer üretim faktörleri etkin bir şekilde kullanılmamaktadır.

1.2.2.2. Gelişmiş Bölge

Gelişmiş Bölge; belli bir zamanda çeşitli sosyal ve ekonomik fak-törler açısından, başka ülkelerle ve ülkenin diğer bölgeleriyle karşılaş-tırıldığında, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan daha ileri olan bölge çeşididir30. Gelişmiş bölgede gelir seviyesi ve gelir artış hızı, eğitim

ve sağlık hizmetleri seviyesi ülke ortalamasının çok üzerindedir31.

30 Abdülkerim GÖV, Bölgelerarası Dengesizliklerin Giderilmesinde Maliye Politi-kasının Rolü ve GAP Örneği, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Yayımlanmamış Doktora Tezi, 2002-İstanbul, s.20

31 Erdinç TOKGÖZ, “Sanayileşmede Bölgesel Dengesizlikler”, Makine Mühendis-leri Odası, Sanayi Kongresi, Ankara - 1976, s.15.

(32)

Gelir seviyesinin yüksek olması, tasarruf oranlarının yükselmesine sebep olmakta, buna bağlı olarak da bölgedeki yatırım oranlarındaki artışları sürekli kılmaktadır32.

Gelişmiş bölgede istihdam imkanları sürekli artmakta ve bölgeye yeni göçler olmaktadır. Çalışanların sosyal güvenlikleri, diğer bölge-lerdeki çalışanlara göre daha üst seviyededir. Ülkenin modern kesimi sayılan gelişmiş bölgelerde, marjinal tüketim meyli düşük (az gelişmiş bölgelerde ise yüksektir) marjinal tasarruf meyli yüksektir33.

Gelişmiş bölgelerin belirgin özellikleri şu şekilde sıralanabilir34:

• Üretim faktörlerinin verimliliği yüksektir, faktör dağılımında aşırı dengesizlik yoktur veya azdır

• Alt yapı yatırımları yeterlidir, • Doğal çevre gelişmeye elverişlidir,

• Bölgede gelir dağılımı düzenli ve dışarıdan göç almaktadır, • Gelişmiş bölgelerin kalkınma hızları yalnız geri kalmış böl-gelerin değil aynı zamanda ülke kalkınma hızından da yüksektir,

• Bölgede tasarruflara bağlı olarak yatırımlar da yüksektir ve sürekli artışlar kaydetmektedir.

Yukarıda saymış olduğumuz, gelişmiş bölge özelliklerinden dola-yı, bu bölgelerde, bölgesel dengesizlik olmadığı/olmayacağı sonucuna varmak yanlıştır. Ancak bu bölge türünde, gelişmemiş/gelişmekte olan bölge türüne nazaran üstünlükler elbette ki söz konusudur.

2. EKONOMİK GELİŞME SONUCU ORTAYA ÇIKAN BÖLGESEL GELİŞME FARKLILIKLARI

Ülkeler arasında görülen gelişmişlik farkına benzer durum, her ül-kenin değişik bölgeleri arasında da görülmektedir. Bir ülül-kenin tüm

32 ERKAL, a.g.e., s.11.

33 Bahri YILMAZ, Ekonomik Yapı ve Büyüme, DPT, Uzmanlık Tezi, No: 111-38,

Ankara-1998, s.106.

(33)

bölgeleri coğrafi, iktisadi, sosyal ve kültürel, arazi, tabiat v.b. yapıları açısından aynı özelliklere sahip olmayacağından, ülkenin tüm bölgele-ri de aynı özellikte gelişmeyecek ve böylece bölgeler arasında geliş-mişlik açısından farklılıklar ortaya çıkacaktır. Üretim, tüketim ve bö-lüşümdeki dengesiz dağılım, iktisadi dengesizlik kavramıyla ifade edi-lebilir. İktisadi dengesizliğin yoğun olduğu bölgelerde, “Bölgesel Dengesizlik” söz konusudur.

Gelişmiş ülkelerde de belli ölçülerde var olmakla beraber, bölgeler arası dengesizlik, özellikle az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin ayırıcı özelliklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelişmiş ül-kelerde, bölgeler arası dengesizlikler giderek azalırken, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde artmaktadır. Buna bağlı olarak bölgeler ara-sı farklılıklar giderek büyüme eğilimi göstermektedir35.

Bölgesel dengesizlik, nüfus, tarımsal yapı, gelir dağılımı, mali pi-yasalar, ulaşım ve haberleşme imkânları ile sağlık ve eğitim hizmetle-rindeki etkinlik ve yaygınlık düzeylehizmetle-rindeki farklılıklar olarak tanım-lanabilir36. Bölgesel eşitsizlikler, eşitsiz sosyal fırsatlar, eşitsiz politik

fırsatlar ve eşitsiz ekonomik fırsatlar gibi birçok biçimlerde mevcut-tur37.

İster gelişmiş isterse gelişmekte olsun bir ülkede bölgesel denge-sizlikler niteliklerine göre üç ayrı grupta toplanabilir38.

Birincisi, doğal ya da coğrafi dengesizliklerdir. Bu tür dengesiz-likler doğal kaynakların ve fiziksel koşulların doğrudan sonucu olan dengesizliklerdir. Kıyı ve liman bölgeleri, zengin maden damarları

35 Oktay VARLIER; “Sanayileşme ve Bölgesel Dengesizlik”, Makine Mühendisleri Odası, Sanayi Kongresi, Ankara-1976, s.15.

36 Serdar ŞAHİNKAYA, “Türkiye’de Bölgesel Gelişmişlik Düzeyi ve Kalkınmada

Öncelikli Yöreler Üzerine Bazı Gözlemler”, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, C.XVII.,Ankara-Ocak 1993, s.151.

37 Frank J. B. STILWİLL, Regional Economic Policy, The Macmillian Press,

London-1972, s.7.

(34)

bulunan bölgeler ve verimliliği yüksek tarım bölgeleri ile dağlık, ku-rak ve kış mevsimi çok uzun süren bölgeler arasındaki dengesizlikler bu tür dengesizliklere örnektir.

İkincisi, iktisadi ve fonksiyonel dengesizliklerdir. Bu anlamda dengesizlikleri bulunan ülkelerde, aynı üretim faktörleri, farklı pazar-ları nedeni ile farklı bölgelerde değişik kazançlar elde ederler. İş gü-cünün tarım sektöründen, sanayi sektörüne aktarılması halinde ka-zançlarda da farklılık ortaya çıkabilir.

Üçüncü dengesizlik, sosyal ve kültürel dengesizliktir. Bu tür den-gesizlik, farklı bölgelerde yaşayan insanların yararlandıkları kamu hizmetlerinin miktarı ve kalitesi arasındaki farklılıklarla ilgilidir. Bu farklar eğitim, kültür ve sağlık hizmetleri sahasında görülebilir. Sosyal dengesizlikler, insanların davranışları ve değer yargıları arasındaki farklılıklardır.

Bölgesel dengesizliği, ekonomik ve fırsat eşitsizliği şeklinde, daha dar anlamda almak olasıdır. Ekonomik fırsat eşitsizliği, farklı bölge-lerdeki kişilerin gerek iş bulma, gerekse eşit işe eşit reel ücret elde et-me fırsatına sahip olmamaları şeklinde tanımlanabilir. Sosyal fırsat

eşitsizliği ise, farklı bölgelerde yaşayan kimselerin sağlık

hizmetlerin-den, eğitim hizmetlerinhizmetlerin-den, kültürel faaliyetlerden aynı derecede ya-rarlanamamaları, hatta eş seçiminde dahi aynı imkânlara sahip ola-mamalarıdır39.

2.1. Bölgesel Dengesizliğin Ortaya Çıkış Nedenleri

Temel konumuz bir ülkenin farklı bölgeleri arasında görülen eko-nomik ve sosyal dengesizlik olduğu halde, bu dengesizlikler, ortaya çıkış nedenleri yönünden, ülkelerarası dengesizliklerden ayrılamazlar. O halde, bu iki tür dengesizlik arasında nedensel bir yaklaşım söz ko-nusudur.

39 DİNLER, a.g.e., s.97.

(35)

Ekonomistler ekonomik gelişmenin hiçbir zaman dünyadaki bütün ülkelerde aynı anda başlamayacağı gibi, her hangi bir ülkenin bütün bölgelerinde de aynı anda başlamasının olanaksız olduğunu, bir rast-lantı sonucu belli bir noktada -ki bu oradaki doğal kaynakların zengin-liği eseri beklenmedik bir buluş ya da coğrafi konum olabilir- başladı-ğında, güç kuvvetlerin, gelişmeyi bu başlangıç noktası etrafında yo-ğunlaştırdığı ve yoğunluğun belirli bir düzeye erişmesini takiben çev-reye yayılmaya başladığı konusunda birleşmektedirler40.

Belirli bir bölgede başlayan ekonomik gelişmenin, giderek orada yoğunlaşması iki nedene bağlanabilir. Birinci olarak, ölçek ekonomi-sinden maksimum derecede yararlanmak isteyen işletmelerin, üretim tesis ölçeklerini optimal düzeye eriştirmek için, yeni yatırımlara git-meleri, yani işletmelerini genişletmeleridir. Böylece bir işletme

“pozi-tif içsel ekonomiler” şeklinde sağlamak istediği avantajlarını

maksimi-ze etmek isterken, faaliyette bulunduğu yörede de ekonomik faaliyet-ler artmış olacaktır. İkinci olarak, birlikte bulunmaktan doğmuş olan avantajlardan yani dışsal ekonomilerden yararlanabilmek için işletme-ler aynı bölgeye toplanmak eğilimini gösteririşletme-ler. Bir başka deyişle ye-ni kurulan işletmeler, dışsal ekonomilerin ortaya çıkmış olduğu yöre-lerde toplanma temayülü içine girerler.

Bazı ayrıcalıklı merkezlerde pozitif dışsal ekonomilerin doğması yeni bir coğrafi toplanma etkisi yaratır ki, buna “kentleşme ya da

yı-ğılma etkisi” adı verilir. Bu etkiler sonundadır ki, işletmelerin

faali-yetleri için kaçınılmaz olan sayısız mesleki hizmetlerin bulunabildiği büyük yerleşme merkezleri kurulur. Aynı zamanda bu büyük merkez-lerde bir ailenin tüm üyeleri, kendi uzmanlaşma alanlarına göre iş bu-labilirler41.

40 F. PERROUX; Economie du XX’eme Siecle, P.U.F, Paris - 1964, s.143. 41 DİNLER, a.g.e., s.108

(36)

Böylece bazı merkezlerde başlayan gelişme hareketi, içsel ve dış-sal ekonomiler sonucu giderek artarken, bu merkezleri daha da geliş-tirmektedir. Gelişme noktasından yoksun olan öteki bölgelerde ise du-raklama hatta gerileme, kural haline gelmektedir.

Kutuplaşma genellikle endüstri yatırımları çevresinde meydana gel-mektedir. Bu yatırımlar, kendilerine girdi sağlayacak diğer yatırımları da o bölgeye çekerler. Bu çekicilik bir zincirleme etkisi göstererek bölgenin kalkınmasını hızlandırır. Kutup bölgesinin merkezindeki yerleşim alanı giderek büyüyerek, mal ve hizmetlerin karşılıklı akımını sağlayan bir ula-şım ağı oluşturur42. Gelişme noktaları (kalkınma kutupları) etrafında,

yo-ğun bir ekonomik ve sosyal hareketliliğin giderek artması ve bunun sonu-cunda bölgelerarası dengesizliğin ortaya çıkması, kaçınılmaz bir zorunlu-luk olduğu gibi ekonomik gelişmenin de bir koşuludur43.

Bölgesel dengesizliğin ortaya çıkışında rol oynayan faktörler aynı zamanda ülkenin ekonomik göstergeleridir. Bunlar sırası ile işsizlik oranı, gelir düzeyi ve iç göçlerdir. İşsizlik oranı gelişmiş ülkelerde yüzde 1-3 arasında değişirken, az gelişmiş ülkelerde ise yüzde 10-20 arasındadır. Gelir düzeyi de yine işsizlik oranında olduğu gibi gelişmiş ülkelerde fert başına düşen milli gelir 20.000 doların üstünde iken az gelişmiş ülkelerde 150-1000 dolar arasında değişmektedir. Bu durum ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. İç göçlerin, az gelişmiş ülke-lerden, gelişmiş ülkelere olduğu gibi az gelişmiş bölgelerden de ge-lişmiş bölgelere insan akımını ifade etmektedir44. Örnek olarak,

Tür-kiye’de Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinden İstanbul, İzmir ve diğer gelişmiş bölgelere yapılan göçlerde son yıllarda artışlar olduğu kaydedilmektedir45.

42 Niles H. HANSEN, Development Pole Theory In A Regional Context, Kyklos,

Vol. XX, 1967, s.67.

43 DİNLER, a.g.e., s.108 44 GÜNDÜZ, a.g.e., s.16.

45 Recep İZGİ, Bölgesel Dengesizlik ve Sanayinin Yaygınlaştırılması, Uzmanlık

(37)

İç göçü zorlayan nedenlerin başında işsizlik oranının yüksek oluşu, gelir düzeyinin düşüklüğü, yetersiz toprak dağılımı gibi çeşitli sebep-ler sayılabilir. Gelişen bölgede başlayan ekonomik canlılık, iş olanak-larının artmasına neden olurken, ücretler yükselecek ve hayat düzeyi iyileşmeye başlayacaktır. Kent hayatının konfor ve avantajları ile bir-likte, çeşitli iş olanaklarının ortaya çıktığı gelişen bölge, çevre bölge-lerdeki nüfusu kendine çeker.

Genç ve girişimci ruhuna sahip aktif elemanlarını kaybeden bölge-ler, gelişme potansiyellerini de kaybederek, mevcut gelişmişlik düzey-lerini dahi korumakta güçlüklerle karşılaşırlar. Gerçekte bu hareket, bölgelerarasında, durağan bölge aleyhine işleyen bir beyin göçünden başka bir şey değildir. “Yarının girişimcileri” niteliğinde olan bu işgü-cü göçünü alan, zaten gelişmenin başlamış durumda olduğu bölgeler, bu elemanlar sayesinde daha da hızlı gelişirler46.

Bu göçün, göç veren ve göç alan bölgeler üzerindeki bir diğer etki-si de, çarpan etkietki-sidir. Göç veren bölgenin geliri, göç eden kişilerin üretimde neden oldukları katma değer ve buna ilave olarak da azalan tüketimin uyardığı çarpan etkisi kadar azalacaktır. Buna karşın göç alan bölgenin geliri, yeni göçen kişilerin geliri, tüketimde yapacakları artışla, uyarılmış çarpan etkisi toplamı kadar azalacaktır. Sonuç olarak göç veren bölgenin gelirinde düşüş olurken, göç alan bölgenin geliri artacaktır ki, bu da bölgeler arasındaki farklılığın daha da artmasına neden olacaktır47.

Durağan bölgelerden, gelişmiş bölgelere göç eden aktif elemanlar, ellerindeki sermayeyi de bu bölgelere kendileriyle birlikte getirirken, ayrıca durağan bölgelerde yeterince gelişmemiş olan bankalar, kendi-lerine emanet edilen tasarrufları, gelişen bölgelere transfer ederek de-ğerlendirmeyi yeğlerler.

46 DİNLER, a.g.e., s.110.

(38)

2.2. Bölgesel Dengesizliğin Yol Açtığı Değişmeler

Kutuplaşma bölgenin bir kısmının gelişmesini olumlu yönde etki-lerken, diğer bölgenin ise gerilemesine yol açmaktadır. Gelişme ku-tuplarının oluşturulması ile demografik, sosyal ve ekonomik alanlarda değişmeler meydana gelmektedir.

2.2.1. Demografik Değişme

Az gelişmiş bölgenin çevresindeki dinamik ve kaliteli iş gücü ku-tuplaşan bölgeye kayacaktır. Bu durum da zaten geri kalmış bölgelerin işe yarar nüfusu kaybetmeleri nedeniyle gittikçe tenhalaşacak, buna karşılık gelişen bölgede ise nüfus artışı yoğunlaşacaktır. Buna bağlı olarak yeni yatırımlar, yeni istihdam alanları ortaya çıkacaktır. İşte bu şekilde bir nüfus göçünden dolayı ortaya çıkan kentleşmeye “Demog-rafik Kentleşme” adı verilmektedir48.

Demografik kentleşme herhangi bir plan dahilinde gelişmediğin-den dolayı, alt yapı sorunu, imar planlarına aykırı yapıların artışı, sağ-lık ve eğitim gibi sorunları da beraberinde getirmektedir.

Bir bölgede nüfusun artması sonucunda, fiyat artışları da olabile-cektir. Bu fiyat artışları, her türlü mal ve hizmetlerde görülmesine rağmen özellikle gayrimenkul ve kira artışlarını daha çok etkileyecek-tir. İnsanların açıkta barınmaları söz konusu olmadığı için gelirlerine göre, hazine arazileri üzerine ucuz oturma yerleri yapacaklardır. İşte bu yerleşim yerlerine “Gecekondulaşma” adı verilmektedir. Başka bir deyişle gecekondulaşma bir gecede yapılan, genellikle şehrin dışında kalan hazine arazileri üzerinde kurulan yerlerdir. Bu gibi yerlerdeki gecekondularda ulaşım, haberleşme ve sağlık hizmetleri yetersiz veya hiç yoktur49.

48 Ruşen KELEŞ, Kentleşme ve Konut Politikası, Ankara Üniversitesi Siyasal

Bi-limler Fakültesi ve Basın Yayın Yüksek Okulu Basımevi, Ankara-1984, s.9.

49 İlhan TEKELİ- Leila ERDER; Yerleşim Yapısının Uyum Süreci Olarak İç Göç-ler, Hacettepe Üniversitesi Yayını, No:26, Ankara-1978, s.44-45.

(39)

2.2.2. Sosyal Alandaki Değişme

Geri kalmış bölgelerin sosyal alandaki kalkınması ile ekonomik kal-kınma ve nüfusun ülkede rasyonel dağılımı birbirlerini bütünleyen amaç-lardır. Kutuplaşma olgusu ile birlikte sosyal alanda da birtakım değişme-ler ortaya çıkmaktadır. Bu değişiklikdeğişme-ler aşağıdaki gibi sıralanabilir50:

- Bölgede kişi başına düşen gelir seviyesi yükselecek, bu yük-seliş tasarrufları ve çarpan etkisiyle de yatırımları artıracaktır. Yatı-rımlardaki artış ise istihdamı etkileyecektir.

- Değer yargıları değişecek, geleneksel değer ölçütlerinin yeri-ni yeyeri-ni değerler alacaktır.

- Bölgedeki köyler altyapı yatırımlarına kavuşacak, bu imkan-lar köylerin statik sosyal yapısını dinamikleştirecektir.

- Eğitim kurumları yaygınlaşacak, neticede okur-yazarlık ora-nının yükselmesine neden olacaktır. Ayrıca sağlık kuruluşlarının da yaygınlaşması ile birlikte, sağlık personelinin sayısı artacaktır.

- Bölgedeki şehirleri ve köyleri birbirine bağlayan ulaşım ağla-rı gelişecektir. Bu da üretim ve tüketim tarzının değişmesine sebebiyet verecektir.

2.2.3. Ekonomik Alandaki Değişme

Kutuplaşma olayı, demografik ve sosyal alanda bir takım değişme-lere sebep olduğu gibi ekonomik alanda da değişiklikler meydana ge-tirmektedir. Bünyesinde kalkınma kutbu oluşan bölge giderek gelişir-ken, öteki bölgelerin buna ayak uyduramadığı ve hatta mevcut eko-nomik canlılığını da kaybederek, gerilediği gözlenmektedir. Ancak kalkınma kutbunun belirli bir gelişmişlik düzeyine erişmesinden son-ra, başlangıçta gerileyen çevre bölgelerin de bu gelişmeden nasibini alarak, gelişme yolunda mesafe kat etmeye başladıkları görülmektedir.

50 Joh Maynard KEYNES; İstihdam Faiz ve Paranın Genel Teorisi, Çev: A.

(40)

Gelişen bölge, çevresindeki durgun bölgeler üzerinde, aynı za-manda “belli bir merkezkaç atılış hareketi” ile ifade edilebilen, bir seri olumlu etkide bulunur. Gelişen bölgede üretim artarken, gereksinim duyulan girdilerin bir kısmının da durağan bölgelerden talep edilmesi zorunlu hale gelir. Gelişen bölge, durağan bölgelere (bu bölgelerden yaptığı alışlar sonucu), satın alma gücü zerk eder. Bu artan satın alma gücü nedeniyle ortaya çıkan ilave talebin bir kısmı, o bölgede üretilen mallarla karşılanmaya başlanır. Böylece, durağan bölgede öncelikle bölge halkının taleplerini karşılayacak tüketim malları sanayi kurulur. Bu şekilde doğan sanayiler nedeniyle bölgede iş olanaklarının ortaya çıkması, satın alma gücünün artmasına neden olurken, durağan bölge yavaş yavaş canlanmaya başlar51.

Kutuplaşma sonucunda tarıma dayalı ekonomik yapı sanayiye ka-yacaktır. Tarım sektöründeki gizli işsizlik zamanla en düşük seviyesi-ne iseviyesi-necektir. Gelişen bölge gereksinim duyduğu niteliksiz işgücünü de durgun bölgelerden talep eder. Böylece, bu bölgelerdeki açık ve gizli işsizler, gelişen bölge tarafından emildikçe, söz konusu bölgedeki emeğin marjinal verimliliği yükselmeye ve dolayısıyla da ücretler artmaya başlar52.

Görüldüğü gibi, gelişen bölge, başlangıçta tamamıyla durgunluğa sürüklediği çevresindeki bölgelerde, belli bir etaptan sonra, canlanma-nın ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bir başka deyişle, öncelikle bir bölgede giderek yoğunlaşan ekonomik gelişme, belirli bir düzey-den sonra, çevre bölgelere yayılarak, onların gelişmesini de sağlaya-caktır.

51 DİNLER, a.g.e., s.112.

52 B.R. ANDREWS; “Mechanichs of the Urban Economic Base”, Historical Development of the Base Concept, Land Economics, Vol.29, 1953, s.125.

(41)

2.3. Bölgesel Dengesizliğin Ekonomik Sakıncaları

Bölgesel dengesizliğin ortaya çıkışı, gelişmeye başlayan her ülke-nin erişmesi gerekli ilk aşama özelliği göstermektedir. Bu nedenle,

bölgesel dengesizlikten kaçınma olanağı yoktur. Öyleyse her ülke,

is-tenmeyen bu dönemi mümkün olduğunca kısa sürede atlatmaya, başka bir deyişle gelişmeden doğan dengesizlikleri hızla minimize etmeye çalışmalıdır. Çünkü hiçbir önlem alınmazsa, bir yandan geri kalmış bölge sorunları, diğer yandan da gelişen bölgelerin sürekli göç alarak aşırı kalabalık büyük kent sorunlarıyla karşılaşacağı açıktır.

Ekonomik gelişmenin başlangıç safhasında bölgelerarası farklılı-ğın ortaya çıkmasına, sempati ile bakılmaktadır. Ekonomik gelişmenin koşulu olan bu dengesizliğin normal ve kaçınılmaz olduğu düşünül-mektedir. Ne var ki, ülke belirli bir gelişmişlik düzeyine erişince, geri kalmış bölgelerin varlığı bir takım sorunların ön plana çımasına neden olmaktadır53. Bunlar kaynakların eksik kullanımı ve sektörler arasında

eksik dağılımı şeklinde karşımıza çıkmaktadır. 2.3.1. Kaynakların Eksik Kullanımı Sorunu

Bir ülkede, kaynakların optimum derecede değerlendirilmesi ama-cı ve uygulaması ekonomik kalkınmayı başlatan ve ateşleyen ekono-mik kalkınma politikası olarak adlandırılmaktadır. Bu görüşe, kaynak-ların tam kullanımı adı verilmektedir.

Bir ülkedeki kaynakların tam kullanımı, geniş anlamda tüm üretim faktörlerinin üretime katılması anlamına gelmekle birlikte, dar anlam-da sadece ülkedeki tüm işgücünün üretimde görev almasıdır. Eğer bir ülkenin bünyesindeki bölgelerarası gelişmişlik farkları önemli boyut-lara erişiyorsa, geri kalmış bölgelerdeki üretim faktörlerinin bir kısmı üretime katılmıyorsa, yani atılsa, eksik istihdam hali söz konusudur.

53 Mustafa DURAN, “Türkiye’de Uygulanan Yatırım Teşvik Politikaları

(42)

O halde göreceli olarak geri kalmış bölgede işsizliğin varlığı, o ül-kede eksik istihdamın varlığını ifade eder. Eğer bir ülül-kede eksik istih-dam varsa, söz konusu ülkede toplam üretim düzeyi (yani GSMH) ve dolayısıyla refah düzeyi, erişilebilecek düzeyin altında gerçekleşiyor demektir54.

2.3.2. Kaynakların Sektörler Arasında Optimal Dağılımı Sorunu Bir ülkede, toplam üretimin ve dolayısıyla refahın artması ancak üretim faktörlerinin (kaynakların) verimlerinin maksimum olduğu üre-tim alanlarında konuşlandırılması ile mümkün olabilmektedir. Bölge-ler arası gelişmişlik farkları bulunan bir ülkede, üretim faktörBölge-lerinin verimliliklerinin optimum olduğu alanların dışındaki üretim alanların-da istihalanların-dam edilmeleri, marjinal verimliliklerinin azalması dolayısıyla üretimin optimum seviyesine ulaşamamasına yol açacaktır.

Diğer bir ifadeyle, bölgelerarası gelişmişlik farkı, bazı üretim fak-törlerinin daha verimli olarak üretime katılabilecekleri üretim alanla-rından alıkonmaları, daha az verimli oldukları alanlarda üretime ka-tılmaları, kaynak dağılımında ekonomik etkinlikten uzaklaşılması so-nucunu verdiği için toplam üretimin artırılamamasına ve dolayısıyla refah kaybına neden olmaktadır.

2.4. Bölgesel Dengesizliğin Sosyo-Politik Sakıncaları

Bir ülkenin bölgeleri arasında ekonomik gelişmişlik farklarının olması ve bu farklılığın giderek artması ya da en azından azaltılama-ması önemli sosyal sakıncalar doğurur. Her şeyden önce ekonomik farklılık, aynı ölçüde sosyal farklılığa da yansır. Şöyle ki55; Gelişmiş

bölgelerde istihdam olanaklarının fazla olması, hem işsizlik oranının çok düşük, hem de ücretlerin yüksek olmasına neden olmaktadır. Geri kalmış bölgelerde ise istihdam olanakları çok sınırlı olduğundan, açık ve gizli işsizlik oranı önemli boyutlara varır. Bu bölgelerde gelirler

54 DİNLER, a.g.e., s.121.

(43)

düşük, yaşam koşulları son derece zordur. Geri kalmış bölgede üreti-min, ücretlerin ve dolayısıyla satın alma gücünün düşüklüğü, bu böl-gede sosyal hizmetlerin gelişmemesine neden olur. Bu bölgelerde sağ-lık hizmetleri geridir, eğitim hizmetleri yeterince gelişmemiştir. Kül-türel faaliyetler son derece sınırlıdır. Bölge insanları için tek kurtuluş yolu, istihdam olanakları ile sosyal hizmetlerin daha fazla, ücretlerin daha yüksek olduğu gelişmiş bölgeler göç etmektir.

Devlet ekonomik israfın önüne geçebilmek için, kamusal alt yapı yatırımlarını, gelişmiş bölgelerden başlayarak, geri kalmış bölgelere doğru yaymak zorunluluğunu hisseder.

Görüldüğü gibi yetersiz alt yapı, yetersiz sosyal hizmetler ve dü-şük satın alma gücü işletmelerin faaliyete geçmesi için olumsuz koşul-lar teşkil etmektedir. Yeni işletmelerin bölgede faaliyete geçmemesi, olumsuz koşulların sürüp gitmesine ve bölge insanlarının göç etmesi-ne etmesi-neden olur. Öyle ki, mahrumiyet bölgesi olarak kabul edilen bu bölgelere kamu görevlisi göndermek bile güçleşir. Bu nedenle başta temel kamu birimlerinde görev yapan kamu görevlileri için bu bölge-lerin maddi ve manevi açıdan cazip hale getirilmesi gerekir. Ayrıca bölge halkının da bu olumsuz koşullarda yaşamaya terk etmek, sosyal devlet anlayışına ters düşmekle birlikte zamanla ülke bütünlüğü ve huzuru açısından ilerleyen süreçte kötü gelişmelere gebe bir durum oluşması da söz konusu olabilir. Çünkü ülkenin bazı bölgeleri giderek hareketlenip daha da zenginleşirken, bazı bölgelerinin giderek sönük-leşmesi gelişmiş bölgelerle geri kalmış bölgeler arasındaki benzerlik-lerin azalmasına ve giderek bu bölgebenzerlik-lerin birbirine yabancılaşmalarına kadar varabilir. Din, mezhep ve ırk farklılıkları gibi, aslında ekonomik gelişmişlik düzeyi yüksek olan ülke ve bölgelerde birlikte yaşayan in-sanların önemsemedikleri, hatta kültür zenginliği olarak gördükleri etmenler, geri kalmış bölgelerde ön plana çıkabilir ve huzursuzluk kaynağı olmaya başlayabilir56. Çünkü “Ait Olma Duygusu”

56 DİNLER, a.g.e., s.123.

(44)

lunun sosyal yaşamının temelini oluşturmaktadır. Yani neslini sür-dürmekten emin olacağı ve üyesi olmakla gurur duyduğu bir topluluk-ta olmak insanoğlunun içgüdüsel bir dürtüsüdür. İşte devletin bu ko-nuda etkinliği arttıkça, bireyler kendilerini o ülkeye ait hissedecekler-dir. Tersi bir durumda ise, daha küçük bir topluluğa üye olarak ait ol-ma duygularını tatmin etmenin yollarını arayacaklardır. Yani bireyler, devletçe kendilerine mensubu olmaktan gurur duydukları bir üst toplu-luk sağladığı sürece devlete bağlı kalacaktır. Aksi takdirde aç ve guru-ru kırılmış adalete gücenmiş insanları, kırılan guguru-rurlarını onarmak kendilerini yeni bir guruba ait hissettirmek için ikna etmek çok kolay olacaktır57.

2.5. Aşırı Kalabalık Bölgelerin Sorunları ve Optimal Kent Ölçeği Geri kalmış bölgelerin sakıncalarının yanında, gelişen bölgelerin başta işgücü olmak üzere, diğer bölgelerdeki tüm üretim faktörlerini emerek kalabalıklaşması da önemli sorunlar doğurmaktadır. Başlan-gıçta sanayileşmeyle başlayan kentleşme olgusunda büyük kentlerin giderek kalabalıklaşmasına, ülke gelişiminin göstergesi olarak bakıl-maktadır. Ancak belirli bir zaman sonra, aşırı kalabalıklaşan bölgele-rin sorunları çözümü olanaksız boyutlara erişebilmektedir. Nüfusu birkaç milyonu aşan kentlerde yaşayanlara hizmet götürmek güçleşir-ken, giderek ağırlaşan çevre sorunları hayatı felce uğratmaktadır58.

Gelişen bölge ve o bölgenin merkezi, belirli bir gelişme düzeyine eriştikten sonra, bir yandan dışsal avantajlar tersine dönerken, öte yandan altyapı kuruluşları ile yöresel hizmetlerin maliyetleri giderek artmaya başlayacaktır. İşletmelerin üretim giderlerine ve çeşitli hesap-lara sokulması olanaksız olan, hatta çoğu kez rakamlarla bile ifade edilemeyen ancak kentsel topluluklar düzeyinde muhasebeleştirilen ve makro ekonomik bir hesaplamayı gerektiren bu gider artırıcı öğelerin tümüne “sosyal maliyetler” ya da “kentsel gelişmenin maliyeti” denir.

57 Nihat G. KINIKOĞLU, “Güneydoğu’daki Sefalete Ne Zaman Dur Denecek?”, Ye-ni Yüz Yıl Gazetesi, 21-Aralık-1992, s.2.

(45)

P.N. DERYCKE sosyal maliyetleri parasal ve parasal olmayan maliyetler olmak üzere ikiye ayırmaktadır59.

Parasal olmayan maliyetler, aşırı yığılmalar sonucu işletmeler ve bireyler yönünden söz konusu olan ve para ile ifadesi güç olduğundan hesaplarda görülmeyen tüm dezavantajları kapsar. Kalabalıklaşmadan doğan zaman ve enerji kaybı, sinirsel yıpranmalar strese dayalı hasta-lıklar vs. bu dezavantajlara örnek gösterilebilir.

Parasal ve sosyal maliyetler, kentsel gelişmenin özel maliyetleri, kamusal maliyetler ve adaptasyon maliyeti olmak üzere üç guruba ay-rılır60.

i. Kentsel gelişmenin özel maliyetleri firmalar için arsa fiyatlarının yükselmesi, trafik tıkanıklığı sebebiyle zaman kaybı, yaşamın daha pahalı olması nedeniyle işçi ücretlerinin daha yüksek olması, fertler için ise yer değiştirmenin artan maliyeti, kiraların ve başta kültürel fa-aliyet olmak üzere hizmetlerin fiyatlarının artmasını kapsar.

ii. Kamusal sosyal maliyetler, kentleşme masraflarının en iyi bili-nen kısmıdır. Bu maliyetler daha çok belediye bütçelerinde görülebi-len, çalışma ve donatım harcamalarıyla ilgilidir.

iii. Adaptasyon maliyeti, belirli bir yerleşim merkezindeki nüfusun yararlandığı kamu hizmetlerinin kalitesini artırmak amacıyla yapılan harcamalar ile artan nüfusa halihazırdaki nitelik ve nicelikte hizmet götürmek için yapılan harcamalardan oluşmaktadır.

Artan sosyal maliyetler, işletmelerin üretim giderleri arasına ka-tılmadığı için (bunlar esasen vergilerle karşılanmaktadır), gelişmekte olan (ya da gelişmiş) bir bölgede işletmelerin yığılmalarını, öteki daha az gelişmiş bölgelere oranla, avantajlı kılmaktadır. Gelişmiş bölgeler-deki yığılmaların artması ile birlikte kıt kaynakların kullanımı ve 58 Bkz. Geniş Bilgi İçin DİNLER, a.g.e., s.138-162.

59 DERYCKE, P.N., Economie Urbanie, P.U.F., 1970-Paris, s.217’den aktaran

Zey-nel Dinler, a.g.e, 147.

Şekil

Tablo 2. 1: Ülkemizde Nüfusun Seyri ve Nüfus Artış Hızı
Tablo 2. 2: Bölgeler İtibariyle 1983-87 ve 2000 Yıllarında Fert Ba- Ba-şın GSYİH Endeksi (Türkiye Ortalaması=100)
Tablo 2. 3: Coğrafi Bölgelere Göre Sağlık Sektörü Gelişmişlik  Sıralaması
Tablo 2. 4: Coğrafi Bölgelere Göre Eğitim Sektörü  Gelişmişlik Sıralaması
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

7- Ekonomik nedenler kadar siyasi eğilimler de elektrik hırsızlığına yönelişte etkili olmuş, devlete karşı kin ve nefret duyan bazı gruplar kendi

Özetlersek, bazı kontrol değişkenlerinin etkisi konusunda farklı sonuçlar verseler de, hem yatay kesit analizi hem de panel veri analizi sonuçlarının, Türkiye’de

According to the set of measures for the development of the INSTC transit potential on November 7, 2020 the Decree of the Government of the Russian Federation on

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı |Politika Notu | Sayfa 11 Gıda ya da farklı alanlarda ihtiyaç olarak gördüğümüz ve ekim ya da ithalatını

Yüksek oranlı büyümeye paralel olarak önümüzdeki 25 yıl içinde tarım ürünleri üretimi hızla artacak ve aynı zamanda nüfus artışına bağlı olarak artan ihtiyacı ÇİN

• Üçüncü devletlerin seyrüsefer serbestisi, uçma serbestisi ile kablo ve boru döşeme serbestisine

bir küme olarak, Gence Turizm Ürünleri Sektörünü aşağıdaki faktörler açısından sahip olunan rekabet gücü düzeyine göre her maddeyi ayrı ayrı, 1 ile 10

gerçek bir federasyona girilene kadar, KKTC bu hukuksal statüsünü sürdürmek niyetindedir 339. KKTC’nin hukuksal statatüsü ile ilgili sorun halen devam etmektedir