• Sonuç bulunamadı

Bölgesel Dengesizliğin Ortaya Çıkış Nedenleri

2. EKONOMİK GELİŞME SONUCU ORTAYA ÇIKAN BÖLGESEL

2.1. Bölgesel Dengesizliğin Ortaya Çıkış Nedenleri

Temel konumuz bir ülkenin farklı bölgeleri arasında görülen eko- nomik ve sosyal dengesizlik olduğu halde, bu dengesizlikler, ortaya çıkış nedenleri yönünden, ülkelerarası dengesizliklerden ayrılamazlar. O halde, bu iki tür dengesizlik arasında nedensel bir yaklaşım söz ko- nusudur.

39 DİNLER, a.g.e., s.97.

Ekonomistler ekonomik gelişmenin hiçbir zaman dünyadaki bütün ülkelerde aynı anda başlamayacağı gibi, her hangi bir ülkenin bütün bölgelerinde de aynı anda başlamasının olanaksız olduğunu, bir rast- lantı sonucu belli bir noktada -ki bu oradaki doğal kaynakların zengin- liği eseri beklenmedik bir buluş ya da coğrafi konum olabilir- başladı- ğında, güç kuvvetlerin, gelişmeyi bu başlangıç noktası etrafında yo- ğunlaştırdığı ve yoğunluğun belirli bir düzeye erişmesini takiben çev- reye yayılmaya başladığı konusunda birleşmektedirler40.

Belirli bir bölgede başlayan ekonomik gelişmenin, giderek orada yoğunlaşması iki nedene bağlanabilir. Birinci olarak, ölçek ekonomi- sinden maksimum derecede yararlanmak isteyen işletmelerin, üretim tesis ölçeklerini optimal düzeye eriştirmek için, yeni yatırımlara git- meleri, yani işletmelerini genişletmeleridir. Böylece bir işletme “pozi-

tif içsel ekonomiler” şeklinde sağlamak istediği avantajlarını maksimi-

ze etmek isterken, faaliyette bulunduğu yörede de ekonomik faaliyet- ler artmış olacaktır. İkinci olarak, birlikte bulunmaktan doğmuş olan avantajlardan yani dışsal ekonomilerden yararlanabilmek için işletme- ler aynı bölgeye toplanmak eğilimini gösterirler. Bir başka deyişle ye- ni kurulan işletmeler, dışsal ekonomilerin ortaya çıkmış olduğu yöre- lerde toplanma temayülü içine girerler.

Bazı ayrıcalıklı merkezlerde pozitif dışsal ekonomilerin doğması yeni bir coğrafi toplanma etkisi yaratır ki, buna “kentleşme ya da yı-

ğılma etkisi” adı verilir. Bu etkiler sonundadır ki, işletmelerin faali-

yetleri için kaçınılmaz olan sayısız mesleki hizmetlerin bulunabildiği büyük yerleşme merkezleri kurulur. Aynı zamanda bu büyük merkez- lerde bir ailenin tüm üyeleri, kendi uzmanlaşma alanlarına göre iş bu- labilirler41.

40 F. PERROUX; Economie du XX’eme Siecle, P.U.F, Paris - 1964, s.143. 41 DİNLER, a.g.e., s.108

Böylece bazı merkezlerde başlayan gelişme hareketi, içsel ve dış- sal ekonomiler sonucu giderek artarken, bu merkezleri daha da geliş- tirmektedir. Gelişme noktasından yoksun olan öteki bölgelerde ise du- raklama hatta gerileme, kural haline gelmektedir.

Kutuplaşma genellikle endüstri yatırımları çevresinde meydana gel- mektedir. Bu yatırımlar, kendilerine girdi sağlayacak diğer yatırımları da o bölgeye çekerler. Bu çekicilik bir zincirleme etkisi göstererek bölgenin kalkınmasını hızlandırır. Kutup bölgesinin merkezindeki yerleşim alanı giderek büyüyerek, mal ve hizmetlerin karşılıklı akımını sağlayan bir ula- şım ağı oluşturur42. Gelişme noktaları (kalkınma kutupları) etrafında, yo-

ğun bir ekonomik ve sosyal hareketliliğin giderek artması ve bunun sonu- cunda bölgelerarası dengesizliğin ortaya çıkması, kaçınılmaz bir zorunlu- luk olduğu gibi ekonomik gelişmenin de bir koşuludur43.

Bölgesel dengesizliğin ortaya çıkışında rol oynayan faktörler aynı zamanda ülkenin ekonomik göstergeleridir. Bunlar sırası ile işsizlik oranı, gelir düzeyi ve iç göçlerdir. İşsizlik oranı gelişmiş ülkelerde yüzde 1-3 arasında değişirken, az gelişmiş ülkelerde ise yüzde 10-20 arasındadır. Gelir düzeyi de yine işsizlik oranında olduğu gibi gelişmiş ülkelerde fert başına düşen milli gelir 20.000 doların üstünde iken az gelişmiş ülkelerde 150-1000 dolar arasında değişmektedir. Bu durum ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. İç göçlerin, az gelişmiş ülke- lerden, gelişmiş ülkelere olduğu gibi az gelişmiş bölgelerden de ge- lişmiş bölgelere insan akımını ifade etmektedir44. Örnek olarak, Tür-

kiye’de Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinden İstanbul, İzmir ve diğer gelişmiş bölgelere yapılan göçlerde son yıllarda artışlar olduğu kaydedilmektedir45.

42 Niles H. HANSEN, Development Pole Theory In A Regional Context, Kyklos,

Vol. XX, 1967, s.67.

43 DİNLER, a.g.e., s.108 44 GÜNDÜZ, a.g.e., s.16.

45 Recep İZGİ, Bölgesel Dengesizlik ve Sanayinin Yaygınlaştırılması, Uzmanlık

İç göçü zorlayan nedenlerin başında işsizlik oranının yüksek oluşu, gelir düzeyinin düşüklüğü, yetersiz toprak dağılımı gibi çeşitli sebep- ler sayılabilir. Gelişen bölgede başlayan ekonomik canlılık, iş olanak- larının artmasına neden olurken, ücretler yükselecek ve hayat düzeyi iyileşmeye başlayacaktır. Kent hayatının konfor ve avantajları ile bir- likte, çeşitli iş olanaklarının ortaya çıktığı gelişen bölge, çevre bölge- lerdeki nüfusu kendine çeker.

Genç ve girişimci ruhuna sahip aktif elemanlarını kaybeden bölge- ler, gelişme potansiyellerini de kaybederek, mevcut gelişmişlik düzey- lerini dahi korumakta güçlüklerle karşılaşırlar. Gerçekte bu hareket, bölgelerarasında, durağan bölge aleyhine işleyen bir beyin göçünden başka bir şey değildir. “Yarının girişimcileri” niteliğinde olan bu işgü- cü göçünü alan, zaten gelişmenin başlamış durumda olduğu bölgeler, bu elemanlar sayesinde daha da hızlı gelişirler46.

Bu göçün, göç veren ve göç alan bölgeler üzerindeki bir diğer etki- si de, çarpan etkisidir. Göç veren bölgenin geliri, göç eden kişilerin üretimde neden oldukları katma değer ve buna ilave olarak da azalan tüketimin uyardığı çarpan etkisi kadar azalacaktır. Buna karşın göç alan bölgenin geliri, yeni göçen kişilerin geliri, tüketimde yapacakları artışla, uyarılmış çarpan etkisi toplamı kadar azalacaktır. Sonuç olarak göç veren bölgenin gelirinde düşüş olurken, göç alan bölgenin geliri artacaktır ki, bu da bölgeler arasındaki farklılığın daha da artmasına neden olacaktır47.

Durağan bölgelerden, gelişmiş bölgelere göç eden aktif elemanlar, ellerindeki sermayeyi de bu bölgelere kendileriyle birlikte getirirken, ayrıca durağan bölgelerde yeterince gelişmemiş olan bankalar, kendi- lerine emanet edilen tasarrufları, gelişen bölgelere transfer ederek de- ğerlendirmeyi yeğlerler.

46 DİNLER, a.g.e., s.110.