• Sonuç bulunamadı

2.2. ESERLERE GÖRE İNŞAATIN AŞAMALARI

2.2.2. Yapım Aşaması

2.2.2.5. Tırabzanların İnşası

Tırabzan (Trapzan), farsça derbezin, darabzin sözcüklerinden gelmekte,

merdiven parmaklığı anlamında kullanılmaktadır329. Daimi aralıklı ve parmaklık

şeklinde olup, dolma olanları korkuluk şeklinde tabir edilmiştir330. Abdulkayyum

tırabzan ismini kullanmamakla birlikte aynı maksadla kullanılan kirişlerden bahsetmektedir. Tırabzanların kastedildiğini düşündüğümüz kirişlerin yapımında altın, gümüş, kalay, bakır, kurşun, pirinç ve demir kaynatılarak göz alıcı bir karışım elde

edilmiştir. Özel kalıplarla döküm yapılmıştır331. İmparator Justiniaus, direklerin arasını

324 A.Haluk Dursun, a.g.e., s.87.

325 Cérémonies, tam adıyla De Ceremoniis Aulae Byzantinae, Bizans sarayının teşrifat usulleri kitabıdır.

Bizans İmparatorlarından Konstantinos VII. (913-959) döneminde hazırlanmıştır. Kitap sarayın resmi vesikalarına kaleme alınmıştır. Eser, imparatorun vaftizi, düğünleri, taç giyme ve imparator ve imparatoriçenin cenaze törenleri, yüksek devlet ya da saray görevlilerinin terfileri, hipodromdaki oyunlar, ordunun ve halkın yaptığı tezahüratlar, giyilen kıyafetler, muhtelif dini bayramar, yabancı elçilerin kabulü, ünvanlar ve hayatın diğer safhalarına dair konuları barındırmaktadır. A. A. Vasiliev, a.g.e., s.459.; John Julius Norwich, Bizans Yükseliş Dönemi(MS 803-1081), Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2013, s.139

326 Celal Esad Arseven, Eski İstanbul, s.126. 327 Jane Taylor, a.g.e., s.71.

328 Feridun Dirimtekin, Resimli Ayasofya. Klavuzu, s.16. 329 Kubbe altı Lügatı, C.III., s.3164.

330 Celal Esad Arseven, Sanat Ansiklopedisi, C.III., s.2036.

331 “Ustunubânu dilediki yukarı tabakada olan yeşil direklerin kirişini gümüşten yaptıra lâkin ol asrın

ukalâsı dediler ki “ey pâdişâh-ı bülend-himmet câizki senden sonra bu vilâyete hâkim olan kimesnenin gözü sizler gibi tok olmayıp tama‘ edip bu binanın içerisin ve taşrasın harâb u yebâb edip altın ve gümüş

altın tırabzanlar ile süsletmiş, hususi ibadet kısımları yaptırmıştır. Kubbenin

tırabzanlarını da altından yaptırmak istemektedir332. Hükümdara; her insanın bir gün

öleceği, yerine geçecek zatın dünyaya tama edip bu altınları şahsi menfaatı için harcayabileceği anlatılmış ve bu fikrinden vazgeçirilmiştir. Nihayetinde zamanla güzel ve değerli madenleri çalmak isteyenlerin binaya zarar verebileceği düşünülmeye başlanmıştır333.

Hindistan’dan gelen bir usta, trabzanların demir, bakır ve kalay ile altın

görünümünde bir karışımdan dökmesi için görevlendirilmiştir334. Sonraki dönemde

yaşanan talanlar vezirlerin bu görüşünü doğru çıkarmıştır.

İmparator Justiyanus döneminde Ayasofya’nın tezyininde kullanılan eserlerin

çok azı günümüze kadar gelebilmiştir. İç narteksin çapraz tonozlarında335 görülen

süslemenin renkli ve yaldızlı satıhları bunlardan bazılarıdır. Bugün görülen figürlü mozaiklerin tamamı İkonoklaşma akımı 842-867 sonrasında yapılan sülemelerdir. koparalar” Üstenobano eyitti ki “bu reyi ne yanadan yaptıralım” deyu sual ettiler, ol arada bir mimar vardı Hind vilâyetinden gelmiş idi dediki “Ey pâdişâh-ı ‘âlem yedi türlü nesneden cem‘ edip kaynadalar yani altın ve gümüş ve bakır ve kurşun ve pirinç ve demir bunların sureti gümüşten iyi olur ve kıymeti noksan olur” pâdişâh dediki “Eğer edebilirsen eyle dedi, cümle levâzımın müheyyâ eyledi, bildiğin gibi eyle dedi” üstad bunları cümle eritip kalıba döktü ve henüz dökmeden cevâhir ile münakkaş eyledi ve sonra saykal verdi bir dâne mücevher ve münakkaş ve musaykal olmuş ki bakdıkça gözler kamaşır, Üstenobano görüp beğendi emr eylediki fevkânide olan direklerin cümlesinin kirişi böyle ola”. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e.,vr.14a-14b; Ahmet Akgündüz vd., Üç devirde bir mabed, s.108.

332 İbn-i Kemal, a.g.e., s.87.

333 İbrahim Efendi (Müs.), a.g.e., vr.50a, str.11-12.; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.23a, str.3-7.; Ali

Arabi İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul...., vr.173a, str.15-18.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i

Kostantiniyye..., vr.60b-61a, str.7-11,1-3. “Ol asırda ukela müttefik olup eyittiler ki “Ey padişah-ı âlî-

himmet. Serefraz-ı zamir-i münîrinize mahfî değildir ki safây-ı dünyayıdun ve bi vefây-ı çarh-ı bukalemun bir karar üzerene bâki değildir ve devlet-i âlem gaddâr u haşmet nâ-payidardır. Mümkündür ki zamanla bir hâkim dun-u himmet ve bir zalim bi-devlet bu mübarek hıttaya hükm edip hırs belasına uğrayıp bunca zahmetle hâsıl olmuş eşyanın zer u simine tama edup tırabzanları çıkarup bina-yı latiflerin harab edup heba ederler. Pes Ustuyanoş bu kelamı müvecceh görüp kabul kıldı.” Şemseddin Karamani,

a.g.e., vr.19b, str.6-16.; Ol zamânın vüzerâsı pâdişâha eyittiler: “Saltanat bakî değildir, caizdir ki sizden

sonra gelen pâdişâhlar tama‘ edip mermerlerden altın ve gümüşü söktürüp alalar.” Çünkim pâdişâh bu haberi vüzerâdan işitti, ettirmeden ferâgat eyledi. Nişancı, a.g.e.,vr.43b-44a, str.11-13,1-3.

334 “Hind vilayetinden gelmişbir üstad-ı gerdan ilerü gelup eyitti. Ey ser-defter-i şahân eğer emr-i âlî olup

ben bendeye mültefit olursa ümîzdir ki tuncdan ve bakırdan ve kalaydan ve demürden bir terkip va‘z edup zuhura getürem. Ânı gören altundan fark etmeyeler ve harcı muhtasar ola.” Şemseddin Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.20a, str.2-15.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul...., vr.173a, str.18-21; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.60b-61a, str.4-11,1-7.

335 Bir kemer açıklığının devamı suretiyle yapılan kârgir inşaata denir. Tonozlar, kavislerinin şekline göre

muhtelif olurlar. En basiti yarım daire kavsinde olan ve beşik tonozlardır. Romalıların kullandıkları bu şekil tonozlar, Bizans’larda kubbe tonoz şeklini almış, Ortaçağ mimarilerinde geçme tonoz yani manastır tonozu şekillerini almıştır. Kemer ve tonoz Avrupa’ya şarktan ve Türk’lerden gelmiştir. Tonoz kelimesinin aslı Türkçe’de kemer manasına olan tol kelimesidir. Osmanlılar kemer ve kubbe tabirlerini kullanmışlardır. Bununla birlikte bir kubbeye kemer diyemeyiz, fakat tonoz diyebiliriz. Celal Esad Arseven, “Tonoz”, Sanat Ansiklopedisi, C. IV., s.2012

Ayasofya süslemeleri arasında mozaiklerden bahseden hiçbir kayda rastlanmamıştır.

Şayet varsa da İkonoklaşma336 akımı sırasında kazındığı tahmin edilmektedir337.

Bizans XIII. yydan itibaren güçlenmeye başlayınca Ayasofya’da da yeniden

süslemeleri başlatmıştır338. Ne varki İstanbul’un putperestlerin istilasına maruz kalması

üzerine bu süslemeler tekrar tahrip edilmiştir. Tırabzanların dış görünüşüne aldanan

istilacılar değerli maden zannedip söküp götürmüşlerdi339. Ayasofya’nın mermerlerine

zarar vermişlerdi. Ali Arabî İlyas, bu bilgileri Ayasofya’nın doğusunda bulunan

Yunanca kitabelerden ileri sürmektedir340.

Ayasofya Osmanlı’ya intikal ettikten sonra tarihi dokusu korunmuş. Zaman zaman bu maksatla çalışmalar yapılmıştır. Sultan Abdülmecid döneminde 1847-1849 Ayasofya’daki mozaiklerin ortaya çıkarılması amacıyla çalışmalar başlatılmış, sıva ve badana altındaki bütün mozaikler meydana çıkarılmıştır. Mozaiklerin ortaya çıkarılması için 1932’de başlatılan bir diğer çalışma 1970’lere kadar sürmüştür. Amerikalı araştırmacı Thomas Whittemore’nin “yedi yıllık çalışmalarımız boyunca, mozaiklerde hiçbir kasıtlı tahrip ve yüzlerinde zedelenme izine rastlamadık” şeklindeki ifadeleri Osmanlı döneminde Ayasofya’nın özenle korunduğunu göstermesi açısından ilginçtir341.