• Sonuç bulunamadı

Kubbenin Depremlerde Yıkılması

2.2. ESERLERE GÖRE İNŞAATIN AŞAMALARI

2.2.3. Yapım Sonrası

2.2.3.4. Kubbenin Depremlerde Yıkılması

Müelliflerin ortaklaşa verdikleri bir bilgiye göre İstanbul’da meydana gelen bir deprem sonrasında Ayasofya’nın büyük kubbesi yıkılmıştır. Farklı detayları ile birlikte bu hadise geniş olarak eserlerimizde anlatılmaktadır. Deprem İmparator II. Justin’in iktidara geçişinin ikinci yılı meydana gelmiştir. Bazılarında depremin oluş saati

şehre geldi. Agnadiyos’un ruhban kıyafetiyle Edirne’ye gittiğini, halkın onu yerinde bulamayınca göğe çıktığını zannettiğini aktarıyor. “ferdası gün halk gelip mi‘marı tasvirin üzerinde bulamadıklarından kuvve-i kudsiyye ile semâya urûc eylediğine zâhib(o görüşte) oldular. Mi‘marı mûmâileyh ol vechile bâlây-ı tasvirden nüzûlü anda evlad ve iyalini istishab ile ruhban kıyafetinde Edirne’ye azimet eyledi.” Kostandinidi, a.g.e., s.8

387 Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.29b., str.6-8

388 “Üç yıl miktârı memâlik-i sehân edip ba’dehu Kostantiniyye şehrine gelip ve Can Alıcı kilisesinde

sâkin olur ittifak bir gün pâdişâh kilisayı mezkûrde olan esnam-ı mezbûrî ziyaret edip senân-ı butlâna tapmağa gelir, mi‘mâr-ı mezbûrde keşiş suretinde gelir, pâdişâh huzurunda durur. Pâdişâh eydür: “Ey ruhbânân ne yerden geldin?” Mi‘mâr eydür: “Ağniyadiyus’um.” Pâdişâh eydür: “Ölü dirilir mi?” Mi‘mâr sergüzeşti pâdişâha takrir eder. Pâdişâha hoş gelir, mezkûri geri mi‘mâr edinir. Ba’dehu ana nice kilisâyı dahi yaptırır. Nişancı, a.g.e., vr.61b,62a, str.10-13,1-10.; Bir gün Ustunubânos deyr-i Azrail’e ziyarete gitti Agnadyos elin kavuşturup karşısına gelip duâ eyledi. Pâdişâh dedi ki ne âdemsin, üstad dedi ki ben kulun Agnadyos’um bildi kim öldü te‘accüb edip fikre vardı ve özre başladı ve ağır ziyâfetlerve nice hil‘atler verdi, yine kendilerine mi‘mar eyledi.” Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.18a, str.5-10.; “Agnadyos tebessüm edip eyitti ben evvel ol kimesneyim ki beni helak etmeğe kasd eyledin. Ama Hak Teâlâ lütfundan beni kurtardı. Hâsılı kelam macerasını söyledi.Ve özür diledi. Padişah bundan ziyade taaccüb eyledi. Ve itdüğüne pişmanlık eyitti. Agnadiyos’a ziyade ta‘zim ve tekrim eyleyip evvelki ulûfesinden ve riayetinde dahi ziyade eyleyip sonra cümlesi ahirete intikâl eylediler.”Ali Arabî İlyas,

Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.68a-68b, str.5-11,1.

389 Nişancı, a.g.e., vr.61b, str.11.; Hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.12a, str.6.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.67b, str.9.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul...., vr.174b,

verilmiş390, bazılarında deprem anındaki halet-i ruhiye zikredilmiş, bazılarında ise can

ve mal kaybı detaylarıyla anlatılmıştır.

Abdulkayyum depremin perşembe günü saat altı civarında meydana geldiğini o esnada rahiplerin Ayasofya’da İncil okumakta olduklarını anlatır. Korkunç bir sesle başlayan depremde Ayasofya’nın kubbesi yıkılmış, kubbe altında beş bin kırk adam

kalmıştır, nakışlı kürsiler ve ferşler parçalanmıştır391. Seyyid Muhammed Ata ise dört

yüzden ziyade patrik ve rahibin bu esnada öldüğünü zikretmektedir392.

Abdulkayyum, II. Justin’in yaşanan bu hadiseden derin üzüntü duyduğunu, mimarbaşı Ağnadiyos ve diğer mimarlara kubbede meydana gelen bu yıkımın sebebini sorduğunu belirtmektedir. Başmimar Ağnadiyos kubbe yapım sürecinde ihtiyaç duyulan malzemenin gereğinden fazla kullanıldığı, kubbenin normal sınırlardan yüksek tutulduğu için yıkıldığı cevabını vermiştir. Ayrıca kubbenin harcının kuruması için beklenmesi gereken sürenin beklenmediğini, yaş malzeme kullanılmasının bu çöküşe

sebebiyet verdiğini ifade etmiştir393.

390 Bu minvâl üzere iki sene geçti penc-şenbe(perşembe) günü altıncı saatte Ayasofya’nın büyük kubbesi

bi’l-külliye yıkıldı, ol acâib ve garâib mahfilde ve minberde olan tefârikler cümlesi kırılıp hurdâ oldu. Abdünnasır Abdulkayyum, vr.16b, str.12-15.

391 Şemseddin Karamani, a.g.e.,vr.26b, str.1-3.; Hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.10b-11a, str.20-

21,1-5.; Nişancı, a.g.e., vr.48a, str.2-10.; İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.51b, str.21-22.; “Andan sonra iki yıl mikdarı geçince bir azim zelzele vaki’ oldu. Ve Ayasofya’nın büyük kubbesi nir yerden düşdi ve içinde olan mahiyelerin ekseri bozuldi ve bu kadar emek çekdiler zâyi oldu”. Ali Arabî İlyas, Tevarih-i

Kostantiniyye..., vr.65b, str.7-10.

392 Seyyid Muhammed Ata, a.g.e., vr.32a, str.24.

393 Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.26b, str.5-17.; İbrahim Efendi (Müs.), vr.51b, str.24-27.; Nişancı, a.g.e., vr. 48a, str.13.;

Üstenobano cümle vasiyyetini yerine getirdiler bu minvâl üzere iki sene geçti penc-şenbe (perşembe) günü altıncı saatte Ayasofya’nın büyük kubbesi bi’l-külliye yıkıldı, ol acâib ve garâib mahfilde ve minberde olan tefârikler cümlesi kırılıp hurdâ oldu ve ba‘zı şeylere zarar olmadı, şehrin âdemleri mütehayyir oldular, Ustunubânus (Ustunbus) mimar Agnadus’u çağırdıp dediki “Bu kubbenin yıkılmasına sebep nedir gayri kubbeler yıkılmadı dedi. Agnadyos dediki “Ey pâdişâh-ı âlem merhum karındaşın Üstenobano acele eyledi henüz kubbenin binası ber hoşçe kurumadı üzerine döşediler ve bir dahi bukim kubbe miktarından yüksek yaptırdı, bu kadar söyledim dinlemedi”. Pâdişâh gayet gamnâk oldu fikre vardı erkân-ı devlet dediler pâdişâh-ı âlem olan oldu teessüf çekmenin faidesi iki pâdişâhımın himmeti birletekrar şöyle ma‘mur olur ki kıyâmete değin halel vakı‘ olmaya dirler bu söz ile gönlü teselli buldu Agnadyos’u çağırıp dedi ki “tekrar kubbe bina oluna”. Agnadyos dedi ki “fermân ederseniz tekrâr cezire-i Rodos’dan tuğla getirmeğe muhtaçtır”. Bu söze ittifâk edip esbâbın müheyyâ eylediler, sonra kubbe binâsı muhkem eylediler ammâ evvelki kubbeden kaddi beş arşın alçak koydular ve bir sene miktarı döşemediler tâ kim birhoşça kurudu, ammâ mahfilî ve minberî evvelki gibi edemediler, evvel altından olanı gümüşten yaptılar, gümüşten olânı bâkırdan yaptılar ve mermerden yaptılar ve dahi ferşin mermerlerin evvelki gibi ıslâh mermer bulamayıp alçak mermer döşediler. Çün kubbe bu minvâl üzere tamâm oldu, pâdişâh buyurdu ki Üstenobano’nun suretin yaldızlı bakırdan düzüp bir direk üzerine koydular pâdişâh hâtırında böyle tutmakla Agnadiyus’a bir mazarrat yetüre, zirâ kubbenin harcını iki kat miktârından ziyade etmişti.Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.16b-17b, str.14-19,1-3.

II. Justin’in yaptırdığı incelemeler sonucunda kubbe yüksekliğinin normal sınırlardan daha yüksek olduğu anlaşılmıştır. Mimarın tavsiyeleri dikkate alınarak kubbe yeniden inşa edilmiş, harcın kuruması için yeterli süre beklendikten sonra kubbe tekrar inşa edilmiştir. Ali Arabi İlyas, Abdulkayyum ve Karamanî kubbenin yıkılmasıyla zayi olan altın ve gümüş malzemelerin tamirat esnasında harç yapımında kullanıldığını, mihrap ve minber üzerinde bulunan altın işlemeler gümüşe, gümüş

işlemeler ise bakıra dönüştürüldüğünü belirtmişlerdir394.

Müstensih İbrahim Efendi, kubbe yüksekliğinin beş endaze395 boyu aşağı

çekildiğini ifade eder396. Karamanî de bu bilgiyi destekler397. Kostandinidi, tamir

esnasında kubbe yüksekliğinin azaltılması ile ilgili bilgilerin bir kısım tarihlerde yer almadığını belirtmiştir. Günümüz yazarlarından Arif Müfid Mansel ise tamamen aksi bir görüşü savunmaktadır. Ona göre evvelce basık olarak inşa edilen kubbe yenilenme esnasında yirmi kadem daha kaldırılmış ve ayaklarının dayanakları istinat ayakları ile

güçlendirilmiştir398.

394 Ali Arabî İlyas, Kos.ve Aya.Aid Ba‘zı Hikayat, vr.66a, str.1-4.;Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e.,

vr.17a, str.12-13.; Pes Agnadyos eyitti “kim ey padişah-ı felek, evvela tedbir budur ki geri Rodas’a elçi gönderup pişmiş kireç kubbe içun ol cezirede pişirup hal-i hazırladasın. Zira hafifdir. İnşaallahu teâla bu defa bir kubbe bina ideruz ki ta ilâ inkiraz-ı âlem ana elem-i havadis zarar görmeye”. Eyle olsa kubbenin ciddu cehdiyle kaydın görüp gereği gibi ihtiyatıyla yaptılar. Amma evvelki binasından beş arşın miktarı alçak tutup yaptılar. Amma minber ve mihrabın vaz‘ını evvelki tarik üzere bina edup suret vermediler. Zira evvelki binasına mübalağa hazine sarf olunmuştu. Pes her esbabına zerden düzülmişti. Bunlar simden düzdiler ve sim ile düzülenleri bakırdan düzdüler. Ol sim ve zerden olan alât ve esbabı binanın meremmatına harç eylediler ve ol mevvac ve şeffaf mermerleri ve ferşlerievvelki halinegöre vaz edemediler. Zira ana ol döşedikleri ferşler toprak ve taş altında kaldı pare pare olmuş idi. Ma hâsıl binayı ihtisar üzerine yapıp tamam eylediler. Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.27a, str.3-17.

395 Bir endaze mimari ölçüde 75,8’dir. Toplamda ise 379 cm’dir. Kumaş ölçümünde ise 65 cm’dir

toplamda 325 cm öncekine göre aşağı çekilmiştir. Arşın, metrenin resmen kabulünden önce kullanılan eski uzunluk ölçüsü, orta parmak ucu ile omuz başı arasındaki mesafe. (Arşının uzunluğu çeşitlerine, kullanıldığı yerlere göre çok değişmiştir. Mimarî arşını (zirâa-i mimari) 75,8 cm, çarşı arşını 65 cm’dir. Yalnız ipekli kumaşlar için olan ve endaze denen arşın ise yaklaşık 65 cm’dir. Kubbealtı Lügatı, C.1, s.170

396 Nişancı, a.g.e., vr.59b, str.1-2.; Hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.11a, str.20.; Şemseddin

Karamani, a.g.e., vr.27a, str.5., Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.17a, str.11-12.; “Andan sonra kubbenin binâsın muhkem eylediler. Ammâ evvelkiden beş endâze alçak koydular ve bir yıl miktârı döşemediler tâ bina bir hoşça kuruya ve binâsın esası muhkem ola.” İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.52a, str.2,3.

397 Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.27a, str.10-11. 398 Arif Müfid Mansel, Ayasofya, İA, C.II., s.48.

Ayasofya’nın kubbesi farklı dönemlerde depremler ve yapılış hataları gibi sebeplerle yıkılıp tekrar yapılmıştır. Nişancı’nın iddiasına göre Ayasofya’nın kubbesi

toplamda on iki defa yıkılmıştır399.

556/558 yıllarında yaşanan depremlerden hasar gören kubbe tekrar yapılmıştır. Bu esnada altı metre kadar yükseltilmiş ve kubbeye yukarı doğru hafifçe bir eğim verilmiştir. Kubbe Ayasofya’nın açılışından yirmi sene kadar sonra yüksek yapılması

nedeniyle tekrar yıkılmış beş sene sonra 562 yahut 563 yılında yeniden açılmıştır400. Bu

kubbe batı kemerleriyle birlikte 985 yılında tekrar çökmüştü. 1346’da doğu kemeri yıkıldığı için kubbeyi yeniden yapmak gerekmişti. Günümüze kadar gelmiş olan dördüncü kubbe 1860 yılında İtalyan mimar Gasper Fossati tarafından gerçekleştirilen

ana restorasyonda demir zincirlerle takviye edilmiştir401.

Son şekliyle Ayasofya kubbesinin yerden yüksekliği 55,60 m’dir. Zaman içinde geçirdiği bir takım tadilatlar sebebiyle kubbe tam bir daire şeklinden çıkıp elips görünümü kazanmıştır. Kubbe kuzey-güney doğrultusunda 31,87 m, doğu-batı

doğrultusunda ise 30,86 m’dir. Kubbenin kasnaktan yüksekliği ise 24,30 m’dir402.

Kaynaklarımızda Ayasofya’nın kubbesi ile ilgili dikkat çekici iki husus bulunmaktadır. Bunlardan birincisi kubbenin yıkılışının ardından zarar görmüş olan minber ve mahfil gibi unsurların tekrar tamir edilmeleri esnasında ilk yapılışlarında kullanılan malzemeden daha basit bir malzeme kullanılarak yapılmış olmalarıdır.

399 “Rivâyetdirki ol zamânda şehr-i mezkûre pâdişâh olanlar on iki defa kubbe-i bülenti yaptırdılar, karar

bağlayıp durmadı, muttasıl yıkıldı”. Nişancı, a.g.e., vr.51b, str.5-8.

400 John Julius Norwich, a.g.e., s.169; İstanbul’da 556,557 senelerinde mütevelliyâ hareket-i arzdan

vuku’ bulup bahusus 557 senesi teşrin-i evvelinde zuhura gelen zelzele (Niyofanis) nâm müverrihin kavline nazaran itmâmı on gün devam ederek harâbiyet-i azimeyi mucib olup bu sırada Ayasofya’nın kubbesi dahi münhedim olmuş olduğundan mayısın yedinci salı günü saat beşte yani küşâdından yirmi sene sonra kubbe tamir olunur iken mihrâbın şarkî tarafı yıkıldığından kürsi ile mihrâbın ön tarafı harab olmuş idi. Bâlâ da mezkûr (Kodiynus)’un rivâyetine göre Ayasofya’nın resmen küşadından on yedi sene sonra imparator Custinyanus’un yeğeni Custiynus kâid-i sandâlî hükûmet olduktan iki sene sonra kubbesi yıkılarak gâyet musanna' yapılmış olan kürsi ile diğer ba'zı mahalleri harab olmuş ise de kemer ve direklerine ve sâir taraflarına bir gunâ zarar isabet etmemişti. Ve kubbenin sebeb-i inhidâmı (Custiynus) tarafından tahrir ve tahkik olundukta derce-i irtifaı' hadd-i lâyıkından ziyâde olmasından neş’et eylediği anlaşıldığından hadd-i i'tidalde inşâ ettirilmiştir. Sâir Bizantin müverrihleri (Kodiynus’un) işbû rivâyetini cerh etmişlerdir. Her ne hâl ise ta'mirât-ı mukteziye tekmil olduktan sonra 562 ve âlâ rivâyet 563 senesi kânûn-ı evvelin yirmi dördüncü günü yani inhidâmından beş sene mürûrunda tekrâr resm-i küşâdı icrâ olunmuştur.Kostandindi, a.g.e., s.10,11.

401 John Julius Norwich, a.g.e., s.169. 402 Erdem Yücel, a.g.e., s.30.

Örneğin altından yapılmış olan unsurlar gümüşten yapılırken gümüşten olanları ise

bakırdan yapılmıştır403.

Dikkat çekici ikinci husus el yazmalarında kubbe yüksekliğinin azaltıldığı ifade edilirken güncel kaynaklarda ise kubbe yüksekliğinin artırıldığına yönelik bilgilerin bulunmasıdır. Nitekim Semavi Eyice kubbenin yıkılan doğu tarafının evvelkinden yirmi kadem (6,25 m) kadar yükseltilerek onarıldığından

bahsetmektedir404.

Ayasofya kubbesinin yeniden inşası ile ilgili en dikkat çekici rivayetlerden biri

o dönemde Pers şahı olan Nuşirevan405 önemli miktarda para gönderip kubbenin tekrar

yaptırılmasına yardımcı olduğu iddiasıdır. Bu konu müellifini bilemediğimiz Der- Beyân-ı Sur-ı Kostantınıyye ve Ayasofya-i Kebir adlı eserde, ‘Nuşirevân ol kubbe

ta‘miri çün meblağ-ı kesîr iblâğ etti ânınla tersîm olmuştur’ ifadeleriyle geçmektedir406.

Abdulkayyum, Ali Arabî İlyas ve Müstensih İbrahim Efendi Pers şahı Nuşirevan’dan ve Nuşirevan’ın gönderdiği para hakkında bilgi paylaşmışlardır. Ayasofya kubbesinin tekrar yapımı için Nuşirevan’ın ifa ettiği meblağ yardımının doğru olduğunu Karamanî ifade etmiştir407.

Bu rivayetlerden ikincisi Hz. Muhammed’in doğumunda gerçekleşen hadiseler içerisinde Ayasofya’nın kubbesinin de yıkıldığı iddiasıdır. Karamanî’ye göre Ayasofya

kubbesinin yarısı, mihrap tarafına yakın olan kısmı bu gecede yıkılmıştır408.

403 “Ayasofya’daki minber binasın vaz‘üzere etmediler.Altından olanı gümüşten eylediler ve gümüşten

olanı mermerden eylediler. Ma hâsıl-ı kelam Ustunyanu pâdişah devrinde vaz‘ olduğu gibi yapmadılar.” Nişancı, a.g.e., vr.59b, str.5-8.; Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.27a., str.13-16.

“Ammâ mahfili ve minberî evvelki gibi edemediler, evvel ol altından olanı gümüşten yaptılar, gümüşten olânı bakırdan yaptılar ve mermerden yaptılar ve dahi ferşin mermerlerin evvelki gibi ıslâh mermer bulamayup alçak mermer döşediler. Çün kubbe bu minvâl üzere tamam oldu”. Abdünnasır Abdulkayyum,

a.g.e.,vr.17a, str.14-17.

404 Semavi Eyice, “Ayasofya”, DİA, C.4, s.207.

405 Nuşirvan-Nuş-u Revân-ı Âdil şeklinde de yazmalarda geçmektedir.; Nuşirevan hakkında ayrıntılı bilgi

için bak. Peter Brown, a.g.e., s.95.

406 Der-Beyân-ı Sur-ı Kostantınıyye ve Ayasofya-i Kebir, vr.32b.str.12

407 Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.68b, str.4-5.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul...., vr.174b, str.27.; Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.30a, str.2-4.; İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e.,

vr.52a, str.27-28.; Nişancı, a.g.e., vr.59b, str.13.; “Ol zaman Nuş-u Revân-ı Adil yedi iklimin padişahı idi. Mal ve kervan gönderup ta kim kubbe müremat itdiler.” Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.18a, str.14- 15.

408 Şemseddin Karamani, a.g.e., vr. 29b-30a, str. 13-17, 1-2.;Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr. 18a.,

14-15.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr. 68b, str.7-10.; İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.52a, str.25-27; Der Beyan-ı Sur-ı Kostantiniyye ve Ayasofya-i Kebir, vr.32b, str. 8-11.

Abdulkayyum’a göre kubbenin mihrab kısmı yıkılmıştır409. Ali Arabî İlyas ve

Müstensih İbrahim Efendi de eserlerinde bu hadiseyi belirtmişlerdir. Der-Beyân-ı Sur-ı Kostantınıyye ve Ayasofya-i Kebir adlı eserde o gece meydana gelen hadiseler zikredilmiştir410.

Anonim Osmanlı Kroniği adlı eserde mevlüt gecesinde ateşperestlerin taptığı ateşin söndüğü, Nuşirevan’ın sarayı ve pek çok kilise kubbesi ile birlikte Ayasofya kubbesinin de çöktüğü, kubbenin yenileme çalışmalarının başarılı olmadığı, en sonunda Herakliesus (610-641) tarafından gönderilen elçi vasıtasıyla Hz. Muhammed’in izni

alınınca kubbenin eskisi gibi yapılabildiği rivayetlerine yer verilmiştir411.

Kubbenin tekrar yapımında Nuşirevana dayandırılan hadisenin sonradan Osmanlı yazmalarında Hazreti Muhammed’e atfedildiği akla gelmektedir. Yazmaların müellifleri ile yazmaları istinsah eden müstensihler kendi duygu ve düşüncelerini, inançlarını, örf ve adetlerini Ayasofya Tarihi eserlerinde yansıtmışlardır.