• Sonuç bulunamadı

Türkiye’nin coğrafî konumu, komşu ülkelerle olan tarihî ve kültürel bağları ile stratejik avantajları, dışarıdan yapılan göçlerde hedef ülke olmasında etkili olan en önemli faktörlerdir. Ayrıca hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde Anadolu coğrafyasının komşu ülkelere göre daha güvenli ve daha istikrarlı olması da önemli bir diğer etkendir. Bundan dolayı Türkiye tarihî süreçte, hem münferit hem de kitlesel

olmak üzere pek çok sığınmacıya ev sahipliği yapmıştır.124

Jeostratejik ve jeopolitik konumu itibariyle çok önemli bir geçiş noktasında olan Türkiye, Orta Asya ülkeleri, Karadeniz ve Doğu komşuları için önemli bir cazibe

merkezidir.125 Bugün dünyada doğudan-batıya, kuzeyden-güneye giden ve çoğu zaman

yasa dışı olmak zorunda kalan bir göç yolu üzerinde bulunmaktadır. Birçok Türk soylu ve tarihî Osmanlı hinterlandı içinde kalan Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya ve Ortadoğu ülkeleri açısından Türkiye bir “hedef ülke”dir. Türkiye’de yakalanan veya basına yansıyan düzensiz göç haberleri, buzdağının sadece görünen yüzüdür. Nüfus devinimi çok hızlı olan bu ülkeye gelenlerin bir kısmı ekonomik nedenlerle, diğer bir kısmı ise ülkelerindeki etnik, ideolojik, dînî veya siyasî baskılardan dolayı göç etmektedir.126

Irak ve Suriye toprakları zaten Anadolu topraklarıyla iç içedir. İlkçağlardan günümüze kadar bu topraklarda kurulan devletler, sürekli bir mücadele veya karşılıklı sosyo-kültürel temas içerisinde olmuşlardır.127 Dolayısıyla bir ülkede yaşanan olaylar diğerini de etkilemiştir ki, bunun en bariz örneği göç hadiseleridir. Özellikle Türkler

123 Ahmet İçduygu, “The Consequences of International Migration for Turkey, Myths and Realities”,

Trans-Atlantic Perspectives on International Migration, Cross Border Impacts, Border Security, and Socio-Political Responses, (4 March 2010), s. 2.

124 Orhan Deniz, Uluslararası Göçler ve Türkiye’ye Yansıması (Sığınmacılar, Mülteciler ve Yasadışı

Göçmenler), İstanbul 2009, s. 102.

125 Fikret İşgören, “Türkiye’de İnsan Ticareti ile Mücadele ve Kaydedilen Gelişmeler”, Uluslararası Göç

ve Kadın Sempozyumu, Bildiriler, (1-2 Aralık 2007-İstanbul), İstanbul 2007, s. 89.

126 Taner Kılıç, “Bir İnsan Hakkı Olarak İltica”, www.mülteci.net, E.T.: 26.02.2011. 127 Remzi Kılıç, Osmanlı Yönetiminde Irak ve Suriye, İstanbul 2011, s. 37.

gibi aynı din veya etnik kimliğe sahip ve Ortadoğu coğrafyasına dağılmış milletlerin göç etkileşimi daha belirgin şekilde gerçekleşmiştir.128

Yüzyıllarca üç kıta yedi denize hükmetmiş olan Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra, bu ülkenin yönetimindeki topraklarda yaşayan özellikle Türk soylu insanlar, zaman geçtikçe yerleştikleri bölgelerdeki çeşitli sıkıntıların etkisiyle bulundukları ülkelerden ayrılarak soy, dil, din, tarih, kültür ve ülkü birliğinin bulunduğu

Türkiye’ye gelmişlerdir.129 Bu göçmenler Türk devletinin himayesi ile Türkiye’de yeni

bir vatana ve yeni bir sosyal hayata kavuşmuş ve mahrum bırakıldıkları insan hak ve hürriyetlerini tekrar elde etmişlerdir. Zorda kalan milyonlarca insanı müşfik bir anne

gibi bağrına basan Türkiye, kelimenin tam manası ile Türklerin anavatanı olmuştur.130

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında (1920’li ve 1930’lu yıllar), Balkanlar, Ege Adaları, Kıbrıs, Hatay, Ortadoğu ve SSCB’den Türkiye’ye on binlerce göçmen gelmiştir. Genç Türkiye’nin çekim gücü o kadar kuvvetliydi ki; Yemen, Ürdün ve

Finlandiya’dan dahi Türk göçmenler ülkeye akın etmiştir.131

1928 Tarihli bir İngiliz dışişleri raporu Türkiye’nin adeta bir cazibe merkezi oluşunu şu şekilde nakletmiştir: “Kemalistler; Kıbrıs, Suriye ve On İki Adalar’dan

Kafkaslara kadar her yerdeki Müslümanların Türkiye’ye yerleşme arzularına cevap veriyorlar. Basın, Rumlardan boşalan toprak ve evlere İzmir civarında Kıbrıslıların yerleştirildiğini; Kuzeydoğu Anadolu’nun Kafkasya’dan gelecek Müslümanlar için hazırlandığını; Doğu Anadolu’nun ise Yugoslavya, Bulgaristan ve Yunanistan’dan gelen çok sayıdaki göçmenin yerleştirileceğini kaydediyor.”132

Türkiye’ye yönelik bu göç akınlarının arkasında yatan bazı nedenlerin olduğu söylenebilir. Bunlardan biri; Türkiye’ye komşu olan ülkelerdeki siyasî karışıklıklar ve çatışmaların insanları daha iyi yaşam koşullarına sahip Türkiye’ye göç etmeye

zorlamasıdır.133 Diğeri; Türkiye’nin çok geniş bir coğrafyaya yayılmış Türk Dünyasının

lideri pozisyonunda olması, bazı göçmenler için ideolojik, ticari veya sosyal açıdan bir

128 Hala Fattah, “Negotiating Nationhood on The Net, The Case of The Turkmens and Assyrians of Iraq”,

www.Türkmenofiraq.org, E.T.: 28.11.2010.

129 EGM YHİDB, a.g.e., s. 8.

130 Cevat Eren, “Türkiye’de Göç ve Göçmen Meselelerinin Başlaması, İlk Kurulan Göçmen

Komisyonu”, Türk Dünyası, S. 1, Ankara Şubat-Nisan 1966, s. 9.

131 Soner Çağaptay, “Kemalist Dönemde Göç ve İskân Politikaları, Türk Kimliği Üzerine Bir Çalışma”,

Toplum ve Bilim, S. 93, Ankara 2002, s. 222-223.

132 FO., 424/268/E129, Clerk’ten Chamberlain’a, 4 Ocak 1928.

133 Bülent Çiçekli, “Yasadışı Göç, İnsan Kaçakçılığı ve Ticareti ile Mücadele ve Türkiye”, Polis Bilimleri

tercih sebebi teşkil etmesidir.134 Türkiye’ye gelen göçmenlerin daha çok Ortadoğu ve Akdeniz ülkelerinden gelmelerinden yola çıkarak; Türkiye’yi tercih nedenlerinin bölgede insan hakları konusunda nispeten daha iyi durumda olması, coğrafi yakınlık, nüfusun genelinin Müslüman olması ve dil birliğinin bulunması gibi etkenler olduğu söylenebilir.135

Türkiye, Dünyanın en stratejik kuşağı olan Afro-Avrasya bölgesinde bulunmaktadır ki; bu bölge savaşların, işgallerin ve iç kargaşaların en yoğun yaşandığı coğrafyadır. Bu bölgede, İHH İnsani Yardım Vakfı’nın sürekli insani yardım çalışması yaptığı 11 büyük göç dalgası olmuştur. Bu göçlerin toplamında 30 milyonu aşkın insan yer değiştirmiştir. Bunlar arasında Arakan (Myanmar), Doğu Türkistan, Hindistan, Afganistan, Özbekistan, Çeçenistan, Irak, Filistin Suriye, Bosna, Sudan ve Somali göç hareketleri bakımından kaynak ülkeler olmuştur. İHH’nın ilgi alanına giren göç hareketlerinin yarıdan fazlasını -Irak, Afganistan, Filistin ve Çeçenistan’da olduğu gibi- yabancı bir ülkenin hukuk dışı saldırısı oluşturmuştur.136 Bu nedenlerle son 30-35 yıllık dönemde Türkiye’nin komşularında yaşanan olaylar, Türkiye’yi düzensiz göç ve sığınma hareketlerinin merkezi haline getirmiştir.

İranlı, Iraklı, Afganistanlı ve Somalili başta olmak üzere, her yıl çok sayıda göçmen geldiği için Türkiye, münferit sığınmacıların akımına uğrayan bir ülke görünümündedir. Türkiye’ye son yıllarda yapılan bireysel sığınma taleplerinde ciddi artışlar görülmektedir. BMMYK verilerine göre 1994-2008 yılları arasındaki 13 yıllık dönemde Türkiye’ye yaklaşık 81.500 kişi sığınma talebinde bulunmuştur. Bunların 36.000’i İranlı, 31.000’i Iraklı ve 5.200’ü Afganistanlı’dır.137

Dünyanın değişik ülkelerinde azınlık durumunda yaşayan Türk topluluklarının bazıları kitleler halinde, bazıları ise münferiden Türkiye’ye gelmek istemektedir. Ancak göçmenlerle ilgili kanun ve nizamnamelerde hangi ülkelerden göçmen kabul edileceğine dair herhangi bir kayıt yoktur. Bunun nedeni ise, Türkiye’ye göçmen kabulü işinin siyasî bir durum arz etmesidir. Ortadoğu’dan yapılan göçlerin Türkiye’ye yakın

134 Türk Dünyası Belediyeler Birliği, Göç, Şehir ve Yerel Yönetimler, Ankara 2009, s. 10.

135 N. Işıl Demirakın, Türkiye’de Göçmen ‘Ötekiler’e Bakış, (HÜ. SBE, Basılmamış Yüksek Lisans

Tezi), Ankara 2002, s. 57; Özkan Güneş, Türkiye İle Bağlantılı Yasadışı Göç ve İnsan Kaçakçılığı’nın

Analizi, (Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara

2004, s. 40.

136 Ahmet Emin Dağ, “İHH Üç Kıtada Mültecilerin Yanında”, http, //multeci.ihh.org.tr, E.T.: 22.03.2010;

OECD, Trends in International Migration, Continuous Reporting System on Migration, Annual

Report 1999, OECD, Paris 1999, s. 213.

coğrafyalardan gerçekleşmesi, dış Türkler üzerinden siyaset riskini biraz daha artırmaktadır. Bundan dolayı göçmenlerin kabulü Bakanlar Kurulu’nun kararıyla çıkartılan özel kanunlarla düzenlenmektedir.138

Dış Türklerin yaşadıkları ülkelerdeki siyasi baskılar, terör ve savaş nedenleriyle can ve mal güvenliklerinin olmaması, müreffeh yaşam standardına ulaşma arzusu, gelecek endişesi ve eski tarihlerde Türkiye’ye göç edenlerin yakınlarının da Türkiye’ye yerleşme isteği gibi faktörler, Türkiye’ye soydaş göçünün belli başlı sebeplerdir.139

Hedef ülke olarak Türkiye’nin tercih edilmesinde ekonomik kalkınmışlığının çevre ülkelere görece daha iyi olması da önemli bir faktördür. Çünkü yurtdışından gelen göçmenler, Türkiye’de kaldıkları sürece, genellikle ucuz işgücü olarak inşaat, kuyumculuk, fırıncılık ve dericilik sektörlerinde kaçak olarak çalışabilmektedirler.140 Dolayısıyla kendi ülkelerinde geçim sıkıntısı yaşayan bu insanlar için Türkiye ekonomik bir tercih sebebi olabilmektedir. Nitekim zirai nüfus başına hesaplanan bitkisel hâsıla bakımından, Türkiye’nin durumunun 1935-1950 yılları arasında Afrika’nın 4, Asya’nın 2 katı olması bu gerçeği doğrulamıştır.141 Diğer taraftan Türkiye’nin sahip olduğu doğal zenginlikler ve kullanılabilir su potansiyelinin yüksekliği de zaman zaman göçmenlerin tercihini Türkiye’den yana kullanmalarında etkili olmaktadır.142

Türkiye’nin göç açısından hedef ülke olmasının bir nedeni de eğitim amacıyla gerçekleşen nüfus hareketleridir. Türkiye, son döneme kadar üniversite eğitimi için yurtdışına öğrenci gönderen bir ülkeyken, günümüzde bu durum halen devam ediyor olmakla birlikte, artık yabancı öğrenci kabul eden ve her geçen yıl üniversitelerinde eğitim gören yabancı uyruklu öğrenci sayısı giderek artan bir ülke konumundadır. Özellikle akraba topluluklarından gelen bu öğrencilerin sayıları her geçen gün artmaktadır. Türkiye bu geçici göçmenlere öğrenim harçları ve katkı paylarının yanı sıra, aylık burslar da vermektedir. Türkiye’nin ilgili ülke öğrencilerine bu hizmetleri sunmasının temel amaçlarından biri, Türk uyruklu insanlar arasında dayanışmayı artırmaktır. Diğer taraftan yeni bağımsızlıklarını kazanmış ve kendilerine yeni bir sistem arayışı içerisinde olan bu insanlara kültürel değerleri aktarmayı amaçlamış

138 EGM YHİDB, a.g.e., s. 9. 139 S. Yusuf, a.g.m., s. 112. 140 Ö. Güneş, a.g.t., s. 41.

141 Reşat Aktan, “Türkiye Ziraatinde Prodüktivite”, Birinci Prodüktivite Semineri, 5-8 Mayıs 1958-

Ankara, İktisadi Araştırmalar Enstitüsü, Ankara 1958, s. 1.

olmasının da payı büyüktür.143 Bu hizmet karşılığında eğitim amacıyla gelen göçmenlerin sayısı da kayda değer oranlara ulaşmıştır.

Türkiye’de 1980’li yıllardan beri devam eden siyasal ve ekonomik dışa açılım süreci, Türkiye’yi göçmenler için daha da cazip hale getirmiştir.144 Bilhassa 1990 yılı sonrasında artan sayıda ülke vatandaşları, çalışma veya eğitim-öğretim amacıyla Türkiye’ye gelmiştir. Bu kişilerin Türkiye’de kalışı ilgili yasal düzenlemeler, İçişleri Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı’nca düzenlenmiştir. 2000’li yılların başındaki resmi verilere göre, yıllık ortalama olarak, 150-160.000 yabancı ülke vatandaşı Türkiye’den oturma izni talep etmiştir.145