• Sonuç bulunamadı

2.1. Hazır Giyim Sektörü

2.1.2. Türkiye’de Hazır Giyim Sektörü Üretim ve Ticareti

Hazır giyim sektörü, Türkiye ekonomisinde, özellikle de imalat sanayii içinde, yarattığı katma değer, istihdam, yatırımlar ve ihracat açısından oldukça önemli bir yer tutmaktadır (İmer, 2006: 66). Hazır giyim sektörü ülke istihdamında oynadığı ciddi rolün yanı sıra ödediği sosyal güvenlik primleri ve vergiler yoluyla da Türkiye ekonomisine kayda değer katkılar sağlamıştır (Tan, 2001: 15). Türk hazır giyim sanayi, rekabetçi yapısı yenileşmeye açık olması nedeniyle Türkiye'nin uluslararası pazardaki güvencesi durumundadır. Ülkeye döviz kazandırmasının yanında iç piyasanın canlandırılması açısından da ekonomiye büyük katkılar sağlamaktadır (Düzgün, 2007: 81).

Tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de hazır giyim sektörü, toplumun sosyo- ekonomik koşullarındaki hızlı değişim ve gelişimine paralel olarak yeniden yapılanma içerisindedir. Nitekim, Türkiye’de hazır giyim sektöründe 1970’ li yıllardan başlayarak önemli kapasite artışları gerçekleşmiş, 1970 yılında 1,2 milyon iğden oluşan makine parkı 1998 yılında 5,7 milyon iğ ve 418,2 bin rotora ulaşmıştır (Tekinel vd, 2001: 31). 1980 yılından itibaren, ekonomide ithal ikameci sanayileşme stratejisinin yerini ihracata dayalı sanayileşme stratejisi almıştır. Böylece globalizasyon sürecinin bir parçası olarak ekonomide dışa açılma dönemi başlamış hazır giyim sektörü de bu süreçten nasibini almıştır (Saatçioğlu ve Gür, 2005: 150-151). Sektör, bu dönemde, dönem dönem iniş çıkışlar göstererek üretim-istihdam ve ihracatta lokomotif olma özelliğini korumuştur (Öziplik, 2005: 4).

Özellikle AB ile Gümrük Birliği sonrası, kotaların kalkması sonucu ihracatta önemli artış olacağı beklentisi ile 1995 yılından başlayarak sektörde yoğun modernizasyon ve yeni yatırımlar yapılmış, kapasite önemli ölçüde artmıştır. 1995 – 1997 yılları arasında Türkiye, hazır giyim sektörüne en fazla yatırım yapan ülkeler arasında ilk sıralarda yer almıştır. VI. Plan dönemi sonunda toplam sanayii ihracatının

% 33,5’ ini oluşturan hazır giyim sanayii, VII. Plan dönemi içerisinde payını daha da artırarak 1999 yılında % 36 seviyesine çıkarmıştır. Buna paralel olarak, sektörün toplam sanayi üretimi içerisindeki payı, 1995 yılında % 8,75 iken 1999 yılında % 10,6 seviyesine ulaşmıştır (Tekinel vd, 2001: 31).

1996-2001 döneminde yıllık ortalama hazır giyim ithalatı 225 milyon dolar civarında iken, türk lirasının değer kazanması ile birlikte 2002 yılından itibaren hazır giyim ithalatında belirgin artışlar yaşanmıştır. 2003 yılında 422 milyon dolara yükselmiştir (Türkan, 2006: 5). 2003-2004 yıllarında ise Çin Türkiye’nin mal sattığı önemli pazarları eline geçirmiştir. Yaşanan bu büyük rekabet gereği, 2001-2003 döneminde Türkiye’de hazır giyim ihracatçıları özellikle ABD kotalarını aşabilmek için üretimlerini Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelere kaydırarak hem ABD pazarındaki hem de AB pazarındaki pazar paylarını korumaya çalışmışlardır. 2003-2005 döneminde Çin ile rekabet edebilmek için fiyatlar düşürülmüş ve üretilen adetlerde ciddi artış sağlanmıştır. Bu sayede bu dönemde tekstil ve hazır giyim ihracatı artıyor gibi görünse de reel anlamda karlılık giderek azalmış hatta zararına mal satışlarına neden olmuştur (Görgülü, 2006: 11).

Türkiye’nin 2004 yılında gerçekleşen toplam 6.3 milyar ABD Dolar’lık konfeksiyon ithalatının ülkeler itibariyle dağılımı incelendiğinde, İtalya’nın % 12’ lik pay ile en önemli tedarikçi ülke olduğu, bu ülkeyi % 10’ luk pay ile Çin’in, % 9’luk pay ile ABD’nin, % 7’lik pay ile Almanya’nın, % 6’ lık pay ile Güney Kore ve Hindistan’ın izlediği görülmektedir. AB’nin tekstil ve konfeksiyon ithalatındaki payı % 35’dir (Türkan, 2006: 5). Hazır giyim sektörünün 2004 yılında sanayi üretimindeki payı %19,9, imalat sanayi içindeki payı %18,4 dür. Hazır giyim sektörü 20 milyar dolarlık üretim değeri, gayri safi milli hasıla içerisindeki % 11’ lik, sanayi üretimindeki % 14’ lük, imalat sanayi üretimindeki % 16’ lık, toplam istihdamdaki % 11’ lik ve sanayi istihdamı içindeki % 28’ lik payları ile ülke ekonomisinin en önemli sektörlerinden birisi konumundadır (Kaya, 2004: 15).

2005 yılı itibarıyla dünyada kotaların kalkması ile birlikte Türkiye’de tekstil ve hazır giyim sektöründe beklenildiği gibi ciddi sorunlar yaşanmaya devam etmiştir. Bu alanda Çin’in devreye girmesi, bu konudaki mevcut sıkıntıyı daha da artırmıştır. Dev üretim gücü ve neredeyse sıfıra yaklaşan üretim maliyetleriyle Çin, sadece Türkiye için

değil, gereken hazırlığı yapamayan bütün üretici ülkeler için büyük bir tehdit durumuna gelmiştir (Özcan, 2006).

Hazır giyim sektörü 2008 yılı itibarıyla ülke ekonomisine 12,4 milyar dolarlık katma değer sağlamıştır (Köse, 2010: 98). İHKİB Başkanı Hikmet Tanrıverdi, Eurostat verilerine göre; Türkiye’nin Dünya çapında hazır giyim ithalat rakamlarının 2008 yılında % 16,2, 2009 yılında % 15 ve 2010 yılında % 12,4 olarak düşüş gösterdiğini bildirmiştir. Yine İHKİB başkanı, Avrupa Birliği ülkelerinin 2010 yılının ilk beş ayında hazır giyim ithalatını bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,5 milyar dolar kıstığını belirterek aralarında Çin, Hindistan, Mısır’ın da bulunduğu 20 ülke içinde sadece Türkiye’nin % 4,3’ lük bir artış yakaladığını bildirmiştir. Türk Moda endüstrisinin tasarım üretim ve pazarlamadaki mutlak başarısını ortaya koyan bu sonucun çok daha iyi noktalara taşınabileceğini vurgulamıştır (Baykal, 2010: 1).

Coğrafi yakınlık, özellikli işgücü, kalite, moda ve marka yaratmaya verilen önem AB ülkelerini Türkiye’nin geleneksel ve en büyük pazarına dönüştürmüştür. Ülkenin hazır giyim ve konfeksiyon dışsatımının % 70’den fazlası AB üyesi ülkelerdir ve bu ülkelerdeki tüketicilerde yıllardır kalite, çevre, sağlık ve çalışma koşulları ile ilgili büyük bir duyarlılık söz konusudur. Dolayısıyla Türkiye’nin tekstil ve konfeksiyon ticaretinde AB ülkeleri ile olan yakın ilişkileri, hazır giyim ve konfeksiyon sektörünün de bu konularda sürekli duyarlı olmasını gerektirmektedir (Benli, 2008: 26).

Türkiye’nin dünyada en büyük arz fazlalığının yaşandığı ve yaşanacağı ucuz ürünlerin üretimine devam ederek, başta Çin ve Hindistan olmak üzere Asya, Afrika ve Güney Amerika ülkeleriyle rekabet etmeye çalışması, yapılabilecek en büyük hata olacaktır. Sektörün özgün tasarım, kalite, verimlilik, pazarlama ve dağıtım yeteneklerini daha da geliştirerek, üst sınıf modaya yönelik ürünler ve moda-marka ürünler grubuna yönelmesi şarttır (Görgülü, 2006: 49). Türkiye’de hazır giyim başta olmak üzere, markalaşmak yerine dünya pazarında söz sahibi markalara fason çalışmak yaygın hale gelmiştir. Türkiye’nin sahip olduğu bu sektörel avantajı daha etkin kullanması ve ekonomik faydaya dönüştürmesi açısından hazır giyim ve konfeksiyon sektörlerinde yapılacak değerlendirmeler yenilik ve değişimi destekleyici ve kolaylaştırıcı olmalıdır (Temiroğlu, 2007: 9).