• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

II.III. AB’NİN TÜRK KAMU YÖNETİMİNDEN İSTEKLERİ

etkileri ile ilgili yapılan tartışmalar bir tarafa bırakılacak olursa, AB’nin siyasi ve ekonomik bünyesine katılıp uyum sağlamayı başarmak için her şeyden önce iyi işleyen bir yönetim mekanizmasının varlığı şarttır. Çünkü AB’nin Maastricht, Kopenhag, Madrit ve Helsinki kriterleri ile AB organları tarafından açıklanan çeşitli resmi belgelerde tam üyelik için öngörülen koşullar arasında kamu yönetiminin yapısını personelini ve işleyişini yakından ilgilendiren hususların olduğu görülmektedir. Burada amaç AB müktesebatını uygulayabilmek için üye ülkelerin yeterli düzeyde yönetsel kapasiteye sahip olmalarının sağlanmasıdır.86

Birliğin devam eden genişleme süreci kamu yönetimi konusunun AB entegrasyonu içinde ayrı bir biçimde ele alınmasını gerekli kılmaktadır. Topluluk müktesebatının çeşitli kısımlarında hedeflerin ve reformların içeriğinin oldukça açık olmasına karşın bu durum üye ülkelerin kamu yönetimleri standartları için aynı değildir. Eş deyişle, üye ülkelerin kamu yönetimlerinin kendi sınırları içinde örgütlenişi, politika belirleme ve uygulama biçimleri ve benzer özellikleri hakkında öncelikli gerekler belirlenmemiştir.

85 TÜSİAD; Kamu Reformu Araştırması; s.192

86 Uğur Ömürgönülşen; M Kemal Öktem; “Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne Yönetsel Uyumu”; Çağdaş Kamu Yönetimi II; Ed. Muhittin Acar, Hüseyin Özgür; Nobel Yayınları; Ankara; 2004; s.33

AB uyum sürecinde Birliğin nasıl bir kamu yönetimi modeli öngördüğünü ortaya koymaya çalışan ilk kapsamlı belge olan SIGMA Programının 1998’de yayımladığı doküman AB düzeyindeki ilk çalışmadır. Bu doküman AB’nin kamu yönetimine ilişkin ne tür prensipleri benimsediğini ortaya koymaktadır. Komisyonun idari reforma verdiği önemi açıkça göstermekte, üyelik müzakereleri yapan aday ülkelerin topluluk müktesebatını uygulama sürecinde idari kapasitelerini gerçekleştirmek için idari reformların önemli bir yere sahip olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca Birliğin tasarladığı kamu yönetimi modelini tanımlamaya yardım edebilecek ilkeleri de kapsamaktadır.87

Genel nitelikte olmakla birlikte Kopenhag kararlarında üye ülkelerin demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını tesis eden istikrarlı kurumlara sahip olmaları gerektiğine sıkça değinilmektedir. Madrid kararlarında ise Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin uyumlu bir biçimde Birliğe entegre olmaları için idari yapılarında düzenlemeler yapmaları gerektiği açıkça yer almaktadır.

Birlik Avrupa Yerel Özerlik Şartı bağlamında yerelleşmeye büyük önem vermektedir. Bu verilen önemin yanı sıra üye ülkelerde yerelleşmenin kaç kademeden oluşmasının uygun olacağı gibi önerilerde bulunmamaktadır. Eş deyişle bir model önerisi geliştirmemiştir. Yerel yönetimler konusunda bir çok aday ülkenin yerel yönetim yapılarında yerel özerkliği hala sağlayamadığı vurgulanmakta, bu konuda bir model önerisi yapılmamakla birlikte aday ülkelerin yönetim yapılarında AB bölgesel politikalarının uygulanması ve bu amaçla aktarılacak fonların etkin denetimini sağlayacak kontrol sisteminin oluşturulması istenmektedir.88

Ulusal kamu yönetimlerini doğrudan etkileyen yetkilerinin olmamasına rağmen AB üye ülkelerin kendilerini nasıl yönetmeleri gerektiği konusunda

87 Muhammed Kösecik; “Avrupa Birliği Entegrasyonu ve Ulusal Kamu Yönetimleri”; Çağdaş Kamu Yönetimi II; Ed. Muhittin Acar, Hüseyin Özgür; Nobel Yayınları; Ankara; 2004; ss.3-4

güçlü bir etkiye sahiptir. Bu etki aday ülke statüsündeki ülkelerde kendisini daha fazla hissettirmektedir. Birlik üye ve aday ülkelerin Birlik müktesebatından doğan yükümlülüklerini yerine getirmesini zorunluluk olarak karşılarına koymaktadır. Mevcut yada gelecekteki üye ülkelerden birlik kararlarını yasal sistemlerine gecikmeden dahil eden, kendi sınırları içinde belirlenen standartları ve alınan kararları etkin biçimde uygulayabilen bir yönetim yapısına sahip olmalarını isteme yetkisine sahiptir. Ayrıca üye ülkelerin kendi iç yapılarıyla Birlik politikaları arasında zaman içindeki gelişmelere uygun olarak tutarlılığı sürdürmelerini istemektedir.89

AB’ye üyeliğin idari alanda Topluluk müktesebatına uyumu gerektirdiği, ulusal kamu yönetimlerinin birliğin kararlarını uyguladığı ve uygulamasını takip ettiği, dolayısıyla aday ülkelerin bu işlevi mevcut üye ülkeler gibi etkin bir şekilde yerine getirmeleri için yönetişimin genel ilkelerine bağlı kalmak ve Birlik içinde belirlenen idari standartları karşılamak zorunda oldukları belirtilmektedir.90

Katılım ortaklığı belgelerinde yer alan önceliklere göre hazırlanan 2001 ve 2003 ulusal programında yer alan kamu yönetimi alanına giren reform konuları, AB’nin yeni üyeleri olan ülkelerden beklediği gibi kamu yönetiminin etkin ve verimli işlemesine ilişkindir. Ulusal programlarda yer alan kamu yönetimi alanına giren başlıca reformlar şunlardır. İlk olarak kamu hizmetlerinin etkin, şeffaf ve katılımcı bir şekilde sunulması için gerekli yasal ve kurumsal ortamın oluşturulmasına dönük olarak kapsamlı bir kamu yönetimi reformunun yapılmasıdır. Bu kapsamlı reformun içerisinde Kamu Yönetimi Temel Kanunu önemli bir yer tutmaktadır. Bu kanun haricinde Kamu Mali Yönetim Kanunu, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ve E-Devlet projelerinin uygulanmasının sağlanması istenmektedir. Öte yandan kamu işletmelerinin özelleştirilmesinin

89 Kösecik; “Avrupa Birliği Entegrasyonu ve Ulusal Kamu Yönetimleri”; s.7 90 Kösecik; “Avrupa Birliği Entegrasyonu ve Ulusal Kamu Yönetimleri”; s.9

sosyal boyutunun da dikkate alınarak hızlandırılması gerektiğinin önemine değinilmektedir. Kamu personelinin insan hakları konusunda eğitilmeleri gerektiği söylenmektedir.91

Özellikle 2003 tarihli katılım ortaklığı belgesinde kamu idaresinin güçlendirilmesi başlığı altında Türk kamu yönetiminin AB’ye uyumu sürecinde yönetsel kapasitenin artırılması konusuna vurgu yapılmaktadır. Bu konuda AB organlarının üzerinde durduğu konular arasında merkeziyetçiliğin azaltılarak yerinden yönetimin güçlendirilmesi ve yolsuzlukla mücadele özel bir yer tutmaktadır.

Türk kamu yönetimindeki örgütlenme işleyiş uygulamada yönetimin kararları ile halkın hizmet istekleri arasındaki bağı zayıflatmakta, kırtasiyeciliği ve yolsuzluğu artırmakta, dolayısıyla hizmet duyarlılığı ve etkinliği üzerinde olumsuz etkide bulunmaktadır. AB’nin tam üyelik sürecinde Türkiye’den yerine getirmesini istedikleri arasında başta yerel ve bölgesel yönetimlerin güçlendirilmesi olmak üzere kapsamlı bir yönetsel reform yer almaktadır. Avrupa Yerel Özerklik Şartı bağlamında merkezi yönetimin görev ve yetkilerinin sınırlandırılması ve yerel yönetimlerin görev, yetki ve kaynak açısından güçlendirilmesi ön plana çıkmaktadır.

AB’nin tam üyelik sürecinde ülkemizden yerine getirilmesini istediği bir başka atılım ise yolsuzluklarla mücadele konusudur. Ülkemizde uzun zamandır kamusal alanın tamamına yayılmış bulunan yolsuzluklarla mücadele konusunda son yıllarda önemli sayılabilecek adımlar atılmıştır. 57. Hükümet Ocak 2002 de “Kamu Sektöründe Şeffaflığın ve İyi Yönetişimin Artırılması eylem Planı”nı kabul etmiştir. Bu plan özellikle kamu kesiminde yolsuzlukla mücadelede bir dizi önlemi içermektedir. Kasım 2002 de ise 58. Hükümet Acil Eylem Planı’nı

uygulamaya sokmuş, başta yolsuzlukla mücadele ve yönetimde şeffaflığı artırma olmak üzere bir önceki plana pek çok önlem ilave edilmiştir.92