• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

III.IX. KANUNA YÖNELİK ELİŞTİRİLER

Kanuna yönelik eleştirilerin genel olarak ortak paydaları şu konulardan oluşmaktadır.

Ulusal Devlet, sosyal devlet ve yetki devrine dayanan yerinden yönetim ilkelerine rağmen; kanun ile küreselleşme, özelleştirme ve yerelleştirmenin (siyasal gücün merkezi ve yerel yönetim arasında paylaştırılması) gölgesinde yasama, yürütme ve yargı erklerinin paylaşılması düşünülmekte, bununla zaten koordinasyon sorunu ile malul Türk kamu yönetiminde karar alma ve denetim mekanizması ile sürecin parçalanması öngörüldüğü savunulmaktadır.

Yasama yürütme ve yargı erkinin uluslar arası tahkim, ikili ve çok taraflı uluslar arası anlaşmalar gibi çeşitli vasıtalarla sınırlanmış olduğu gerçeği de dikkate alındığında, başkanlık benzeri sistemin ve vergi koyma ve toplama yetkileri de verilmiş federal devlet yapısının aralanmak istendiği, üniter yapının değiştirilmek istenildiği de yapılan eleştirilerden biridir.

186 Uluğ; “Yönetimde Yeniden Yapılanma ve Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı Üzerine Eleştirel Bir Bakış”; ss.22-23

Yürütme, yasama ve yargı denetimi; devlet sırrı ve ticari sır, uluslar arası tahkim ile uluslar arası anlaşmalar vasıtasıyla sınırlanarak, özel, serbest, özerk mali denetime ağırlık verildiği kanuna yöneltilen eleştirilerden bir diğeridir.

Yasayı; idari sorunların çözümü yerine; AB, Kıbrıs, Ege, Azınlık vakıfları, Ruhban okulu, Etnik ayrımcılık gibi bir çok konuyu içine alan kuşatma ve Ulus devleti çökertme anlayışının bir parçası olarak görmektedirler.

Düzenlemelerin temelinde, kamunun ve kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi, kamusal alanın bütünüyle piyasa ilişkilerine terk edilmesi var denilmekte, kamuya ait işletmelerin özelleştirilmesiyle başlayan sürecin, bugün eğitim, sağlık gibi temel kamu hizmetlerinin piyasaya açılması, dolayısıyla özelleştirilmesi sürecini gündeme getirdiği düşünülmektedir.

Merkezi otoritenin yetkilerinin yerel yönetimlere bırakılması konusunda endişeler var. Müfettişlik ve denetim sisteminin ortadan kaldırılması kamunun işleyişinde sağlıklı sonuçlar vermeyeceği konusunda endişeler duyulmaktadır.

Her kurumun denetiminin, yöneticisinin kendisi veya görevlendireceği personel tarafından yapılacağı öngörülmüştür. Oysa yöneticilerin kendi işlemlerinin yine kendileri tarafından denetlenmesiyle, hataların, usulsüzlüklerin ve yolsuzlukların ortaya çıkarılabilmesinin mümkün olmadığı düşünülmektedir.187

Devlet hizmet sunucu olmamalı, hizmet sunanları denetlemeli mantığıyla hareket edildiği, o doğrultuda hükümler getirildiği ve Anayasa’nın ikinci maddesindeki ‘‘Türkiye Cumhuriyeti (...) sosyal bir hukuk devletidir’’ hükmünün ayaklar altına alındığı savunuluyor. Neden olarak da sosyal devlet yerine düzenleyici devletin getirildiği söyleniyor.

Bizim anayasal düzenimizde bilindiği gibi devlet istediği hizmeti vatandaşa kendisi sunabilir. Oysa yasanın kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunlarla kendilerine açıkça görev verilmedikçe işletme kuramayacağını, mal ve hizmet üretemeyeceğini hükme bağladığı belirtilerek, hem merkezi idareyi hem de yerel yönetimleri bir bakıma kötürüm edeceği yönünde endişeler dile getiriliyor.188

Yasaya karşı olanların dile getirdiği kadarıyla bu yasa ile; * Üniter yapı bozulacaktır.

* Ulus Devleti tartışılır hale getirecektir.

* Merkezi otorite kırılmakta, yerel yetki artırılmakla bölgesel ayrılıkçı düşüncelere zemin hazırlanmaktadır.

* Sosyal devlet ilkesi kaldırılmaktadır.

* Taşra teşkilatları kaldırılarak, hizmet koordinasyonları ve denetim görevi yok edilmektedir.

* İdarenin bütünlüğü ilkesi kaldırılarak, egemenlik paylaşılmaktadır. * Kamu hizmetlerinin ulusal politika ve hedeflere göre değil yerel amaçlara göre düzenlenmesi ve yerine getirilmesi hedeflenmektedir.

* Bölgeler arası uçurumun artırılması ile ülke bütünlüğü sorgulanır kılınacaktır.

* Denetim mekanizması tersyüz edilmektedir.

Yukarıdaki sonuçları doğuracağı yönünde eleştirilere maruz kalan yasa; devletin yapısını, görevlerin ve görev anlayışını değiştiren, yüzyıllarca oluşan bürokrasi kültürünü hiçe sayan zihniyetin ürünü olarak algılanmaktadır.189

Son olarak, Kamu Yönetimi Temel Kanunu ile ilgili endişe edilen konular ve tespitler ana başlıklar halinde şu şekilde sıralanabilir:

* Ulus devlet yapısının önemli ölçüde tartışılır hale geleceği düşünülmektedir.

* Bu tasarının federal yapının temel taşları olacağı konusunda endişeler bulunmaktadır.

* Geleneksel devlet anlayışının ortadan kalkacağı savunulmaktadır. * Yönetim anlayışının geleneksel ilkelerine ters düştüğü söylenmektedir. Bu yersiz bir eleştiridir. Günümüz şartlarında yeni kamu yönetimi anlayışı dünyaya hakimken eski geleneksel anlayışa bağlı kalmak anlamsız olacaktır.

* Kamu hizmeti ve kamu yararı kavramlarının özüne aykırı olduğu yolunda eleştiriler mevcuttur.

* Sosyal devlet anlayışının tamamen ortadan kalkacağı söylenmektedir. * Bakanlıkların taşra teşkilatlarının kaldırılarak hizmet koordinasyon ve denetim görevlerinin yok edildiği başka bir eleştiri noktasıdır.

* Halk denetçisi kurumunun yeni bir kavram ve uygulama karmaşasına yol açılacağı savunulmaktadır.

* İdarenin bütünlüğünün zedeleneceği yönünde eleştiriler vardır. Fakat bu eleştiriler yapılırken idarenin bütünlüğünün Anayasa tarafından güvence altına alındığı göz ardı edilmektedir.190

189 Nurullah Aydın; “Kamu Yönetiminde Reform”; www.haberanaliz.com; (20/09/2004) 190 Bircan Akyıldız; “Uyan Türkiye’m”; 2023 Dergisi; Sayı 34; Şubat 2004; s.28

* Yerel yönetimlere bu kadar fazla görev verilmesi eleştirilmektedir. Neden olarak da yerel yönetimlerin bu kadar hizmeti gördürmesinin ve bunlara kaynak ayırmasının mümkün olmadığı söylenmektedir. Bir çok görev yerel yönetimlere devredilirken, gerekli kaynakların devredilmemesinin temel hizmetlerde daha büyük aksamalara yol açacağı düşünülmektedir.191

* Kamu hizmetlerinin özel sektör eliyle yapılmasının hizmetlerin ticari bir zihniyetle yapılmasını beraberinde getireceği endişesi bulunmaktadır.

* Özel sektör eliyle yaptırılacak hizmetler için bu sektöre aktarılacak kaynağın akıbetinin takip edilemeyeceği yönünde eleştiriler dile getirilmektedir.

* Kamu hizmetlerinde ulusal politika ve hedeflerden söz edilemeyeceği ve mahalli stratejilerin ön plana çıkacağı düşünülmektedir. Bunun sonucunda da kamu hizmeti standardı ve önceliğinin ortadan kalkacağı savunulmaktadır.

* Yasayla birlikte bazı bölgelerde kalifiye eleman sıkıntısı yaşanırken, bazı bölgelerde personel fazlalığı yaşanacağı ve bununda ulusal düzeyde dengeleri bozacağı yönünde endişeler bulunmaktadır.

* Üst düzey bürokratların görev süreleri hükümetin görev süresi ile sınırlandırılarak devlet politikalarının ve kamu hizmetlerinin devamlılığı ilkesi zedelenmektedir denilmektedir.192

* İç ve dış politik gelişmelere paralel endişeyi ise; hükümetin hazırladığı tasarının arkasında ABD ve Avrupa Birliğinin Türkiye’yi federasyonlaştırmaya yönelik hedeflerinin yattığı yönündeki endişe ve eleştiriler oluşturmaktadır.193 Fakat tasarı yansız bir şekilde incelendiğinde söylendiği gibi federalizme yol açacak her hangi bir maddeye veya anlama rastlanmamaktadır. Bu eleştiri öküzün altında buza aramaya benzemektedir.

191 Yıldırım Koç; “Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılandırma Girişimi”; 2023 Dergisi; Sayı 34; Şubat 2004; s.41

192 Akyıldız; “Uyan Türkiye’m”; s.29 193 Akyıldız; “Uyan Türkiye’m”; s.31

Yasaya yönelik bu eleştirilerle birlikte; Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Kamu Yönetimi Temel Kanunu’nun, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 11, 16, 23, 38, 39, 40, 46, 49, geçici 1, geçici 3, geçici 4, geçici 5, geçici 6, geçici 7, geçici 8 ve geçici 9. maddelerinin bir kez daha görüşülmesi amacıyla 3 Ağustos 2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne iade etti.

Cumhurbaşkanı Sezer, Meclis’e iade gerekçesinde, yapılan düzenlemelerin, “Anayasa’da öngörülen tekil devlet yapısına, ‘idarenin bütünlüğü’, ‘yetki genişliği’ ve ‘idari vesayet’ ilkelerine ve kamu yararına uygun düşmediğini” bildirdi.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in 5227 sayılı kanunun on dört asıl, sekiz geçici maddesinin TBMM’ye iade etmesi ile ilgili ve iade gerekçesi ise genel olarak aşağıdaki nedenlere dayanmaktadır:194

* İdarenin bütünlüğü ilkesi, tekil devlet modelinde yönetim alanında öngörülen temel ilkedir.

* Tekil devlet modelinde, tek bir egemenlik vardır ve tek yetkili devlettir.

* Yerinden yönetimin en önemli sakıncası, devletin birliğini ve kamu hizmetlerinin tutarlılığını bozabilmesidir.

* Bu içeriğiyle, Yasa’nın belirtilen maddeleri ile yapılan düzenlemeler, Anayasa’da öngörülen tekil devlet yapısına, ‘idarenin bütünlüğü’, ‘yetki genişliği’ ve ‘idari vesayet’ ilkelerine ve kamu yararına uygun düşmemektedir.

194 “Kamu Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması Yasasına Veto: Veto Gerekçesi”;

* Bu düzenlemeler, amaçlanmasa da, Anayasa’da öngörülmeyen bir yönetim modeline geçilmesine neden olabilecek niteliktedir.

* Anayasa’ya göre merkezi yönetim, Devlet iktidarını ve tüm kamu hizmetlerini ülke genelinde örgütlerken, yerel yönetimler, sınırlı bir coğrafyada ortak yerel gereksinimlerin karşılanması gibi sınırlı bir konuda örgütlenebilmektedir.

* Bu nedenle, yönetsel örgütlenmede, merkezi yönetim konu yönünden ‘genel’, yerel yönetimler ise ‘özel’ görevlidir. Başka bir anlatımla, yasalarda merkezi yönetimin görevleri soyut ve genel, yerel yönetimlerin görevleri somut ve belirgin biçimde düzenlenmelidir. İncelenen Yasa’yla bunun tam tersi bir düzenleme yapıldığı görülmektedir.

* Türban yasağının kaldırılması amaçlanıyor.

* Yasalarda türbana ilişkin bir düzenleme yapılması olanaksızdır.

* Ulusal ve ulusal üstü yüksek mahkeme kararlarında açıklanan içerikleriyle gerek Anayasa gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kuralları, Türkiye Cumhuriyeti’nde türban konusunu, geriye dönülemeyecek biçimde gündemden çıkarmıştır.

* Merkezi ve yerel yönetimlerin ‘genel idare esaslarına’ göre yürüttükleri görevleri mutlaka vardır ve ‘kamu gücü’ ve ‘kamu otoritesi’ kullanılarak yürütülen bu görevler asli ve sürekli kamu hizmetleridir. Bu hizmetlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi zorunludur.

* Kamu hizmetlerinin özel sektöre gördürülmesi konusunda hiçbir ilke konulmadan, temel kurallar ve yöntemler belirlenmeden yalnızca yetkilendirmede bulunulmaktadır.

* Kimi üst düzey kamu görevlilerinin görev sürelerinin hükümetin ömrüne bağlanması hiçbir bilimsel ölçüte dayanmamaktadır. Tüm kamu görevlileri gibi müsteşarlar, başkanlar ve genel müdürler de Devlet’in görevlileridir ve görevlerini yasalar çerçevesinde dürüstlük ve yansızlıkla yapmakla yükümlüdürler.

* Getirilen düzenleme ile üst düzey kimi görevlerde bulunan kamu görevlilerinin “Devlet memuru” kimliği yok edilmekte, parti yandaşlığı yarışının önü açılmaktadır.

* Kamu yönetiminde yeniden yapılandırma gereksinimi olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Kamu yönetiminin hızlı, etkili ve verimli biçimde çalışması ve nitelikli hizmet üretmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması zorunlu duruma gelmiştir.

* Ancak, yapılacak düzenlemelerin Ülke ve Ulus birliğini, tekil devlet yapısını, merkezi yönetim-yerel yönetim dengesini zedelememesine, anayasal ilkelere, kamu yararına ve kamu hizmetinin gereklerine uygun olmasına özen gösterilmesi yaşamsal önem taşımaktadır.

IV. BÖLÜM

KANUNUN AVRUPA BİRLİĞİ’NİN İSTEKLERİNİ KARŞILAMA DÜZEYİ

Dünyadaki teorik ve reel değişimler sonucunda kamu yönetiminin toplumsal rolü ve işlevleri de değişime uğramaktadır. Uluslar arası sistemlerin en önemli aktörleri olan birlikler üyesi olan veya olmak isteyen ülkelere bir takım reformları yerine getirmeleri konusunda yaptırımlar getirmekte ve devletleri yeniden yapılanmaya zorlamaktadır. Genel olarak ifade edilecek olursa toplumun taleplerine karşı daha duyarlı, katılımcılığa önem veren, hedef ve öncelikleri netleşmiş, hesap veren şeffaf, daha küçük ancak daha etkin bir kamu yönetimi taleplerini dile getirmektedirler. Yaşanan değişimler kısaca küreselleşme ve yerelleşme boyutunda sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş şeklinde kendini göstermektedir. İç ve dış arsındaki ayrımın göreli olarak kolay çizilebildiği bir dünyanın yerini, sınırların gittikçe belirsizleştiği ve etkileşimin yoğunlaştığı bir ortamda dışarısı ile içerinin kaynaşması almıştır.

Küreselleşme süreci bir yandan uluslar üstü ve bölgesel entegrasyonları güçlendirirken, diğer yandan yerel değerleri ortaya çıkarmaktadır. Bunun sonucunda da devletler bölgesel birliklere, uluslar üstü oluşumlara katılmakta yada katılmaya çalışmaktadır. Küreselleşmeyle birlikte devletin değişen rolü özelleştirme, sivilleşme ve yerelleşme şeklinde gelişen eğilimleri desteklemektedir.195

Bu bağlamda tam üyelik müzakerelerine başladığımız Avrupa Birliği de ülkemizi bir takım reformları gerçekleştirmesi için zorlamaktadır. Özellikle kamu yönetiminde yeniden yapılanma çalışmalarının biran önce tamamlanmasını ve

195 Ömer Dinçer; Cevdet Yılmaz; Değişim Yönetimi İçin Yönetimde Değişim; T.C. Başbakanlık; Ankara; Ekim 2003; ss.24-27

uygulamaya geçirilmesini istemektedir. Birlik yeniden yapılanma sonucunda Türk kamu yönetiminin hesap verebilir, sorumlu, denetlenebilir, yönetimde yerelleşmeyi sağlamış, açık ve saydam, verimli ve etkin bir yapıya kavuşturulmasını istemektedir.196 Kamu oyunda kamu yönetimi temel kanunu olarak bilinen 5227 sayılı Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Avrupa Birliğinin az önce saydığımız standartlarını kamu yönetim sistemimize yerleştirmek amacıyla yürürlüğe konmuştur. Kanunun birinci maddesinde temel ilkeler olarak; katılımcılık, saydamlık, hesap verebilirlik, insan hak ve özgürlüklerine saygı, hizmetlerin süratli, kaliteli ve verimli bir şekilde yerine getirilmesi, kamu yönetiminde etkinliğin sağlanması sayılmaktadır. Benzer olarak, beşinci madde kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde sürekli gelişim, katılımcılık, hizmetten yararlananların ihtiyacının esas alınması, sonuca odaklılık, kamu politikalarının oluşumunda sivil toplumun görüşünün alınması, vatandaş odaklılık, hizmet standartlarının belirlenmesi ve bunların sürekli geliştirilmesi gibi kavramlar yer almaktadır.197

IV.I. HESAPVEREBİLİR SORUMLU VE DENETLENEBİLİR KAMU YÖNETİMİ

Vatandaş bakımından kamu yönetimi, devletin bir amacı değil bir aracıdır ve onun için önemli olan bu aracın nasıl ve hangi amaçla kullanıldığıdır. Modern devletlerin refah devleti anlayışıyla yeni ve değişik roller üstlenmesiyle yönetimlerin üzerine düşen görevlerde hem sayı hem de büyüklük açısından önemli artışlar görülmüştür. Bu bağlamda devlet yönetiminde hesap verebilirlik anlayışının vurgulanması özellikle son yirmi yıl içerisinde gündeme gelen yönetimde yeniden yapılanma, değişim, reform, yeni kamu yönetimi ve yönetişim yaklaşımları içerisinde vazgeçilmez temaların başında gelmektedir.

196 Dinçer; Yılmaz; Değişim Yönetimi İçin Yönetimde Değişim; s.29 197 Coşkun; “Kamu Reformları:Değişim ve Süreklilik”; s151

Gittikçe azalan kamu oyu güvenini kazanmanın ve artırmanın bir yolu olarak da hesap verebilirlik ve denetim gündeme getirilmektedir.198

Hesap verebilirlik bir kimsenin yaptıklarından dolayı başka bir otoriteye açıklamada bulunmasıdır. Kamu yönetimi açısından hesap verebilirlik ise; kamu kurumlarının kamu hizmetlerini sunarken görev, yetki ve sorumluluklarını ne gibi yollarla ve nasıl yerine getirdiğini başka otoritelere daha da önemlisi halka açıklamalarıdır. Ancak hesap verebilirlikten bahsedebilmek için bazı şartların bulunması gerekir. Bu şartlardan birinci olarak, hesap verebilirlik dışsaldır yani başka bir dış otoriteye karşı yapılır. Bu otorite halk adına kamu yönetimini denetleyen otoritelerdir. İkinci olarak sosyal bir etkileşim ve karşılıklılık içerir. Üçüncü olarak, otoritenin haklarını kabulü anlamına gelir. Kamu sektöründe hesap verebilirliğin amaçlarına bakılacak olursa bunların; kamusal yetkilerin yanlış kullanımının suistimallerin kontrol altına alınması, kamusal kaynakların hukuka ve kamusal değerlere uygun olarak kullanımının güvenceye bağlanmasının sağlanması ve sürekli öğrenme amacının teşvik edilmesidir.199

Yönetimin sorumluluğu anlamına gel hesap verebilirlik, asıl olarak bürokrasinin mali sorumluluğu ile ilgilidir. Kısaca belirtilecek olursa bürokrasiyi hesap verebilir kılma hedefine ulaşmanın yolu kamu kurumlarını ve bütün olarak devleti özel/özerk mali denetim kuruluşlarının denetlemesinden geçmektedir. Kamu kurumlarının ve devletin mali denetimi siyasal demokratik denetimin yanı sıra iç denetim kurumları ve Sayıştay tarafından yapılmalıdır.200

Hesap verebilirliğin yanında denetimde yönetimlerin etkinliğin saplanmasında önemli bir araçtır. Yönetsel anlamda denetim teknik bir özelliğe sahiptir. Denetim yönetimin durumunu değerlendirmek, aksayan yönlerini

198 Asım Balcı; “Kamu Yönetiminde Hesap Verebilirlik Anlayışı”; Kamu Yönetiminde Çağdaş Yaklaşımlar; Ed.Asım Balcı ve Diğerleri; Seçkin Yayınları; Ankara; 2003; s.115

199 Balcı; “Kamu Yönetiminde Hesap Verebilirlik Anlayışı”; ss.116-117

200 Birgül Ayman Güler; “Devlette Reform”; Kamu Yönetimi Dünyası Dergisi; Yıl.4; Sayı.13; Ocak- Mart 2003; s.11

saptamak için yapılan faaliyetleri kapsamaktadır. Özel yada kamu olsun bir örgütün eylemlerini denetleyebilmesi için örgüt amacının ve bu amaca ulaşabilmek için ne tür işlemlerin ne şekilde yapılacağının önceden saptanması ve bir plana bağlanması gerekir.201

Denetimin kapsamı yürütülecek olan faaliyetlerin amaç ve planlara uygunluğunu sağlamak üzere belirli ölçütlerin saptanması ve sonra elde edilen verilerin(uygulama sonucunda elde edilen çıktıların önceden belirlenen kriterlerle karşılaştırılması sonucu bulunan verilerdir) değerlendirilmesi ve varsa sapma ve düzeltici önlemlerin alınmasına yönelik durumun belirlenmesini kapsar. Bu kapsamdan da anlaşılacağı gibi denetimin yetersiz olduğu durumlarda yönetimin etkinliğinden bahsetme olanağı olmaz. Denetim ne türde olursa olsun her koşulda örgütsel etkinlik ve işlemleri, yönetimi, personeli yada örgütsel çıktıyı konu almak zorundadır.202

Avrupa Birliği’nin tam üyelik sürecinde Türkiye’den yerine getirmesini istediği önemli atılımlardan birisi yolsuzluklarla mücadele konusudur.203 Bu açısından yapıcı ve önleyici denetim önem kazanmaktadır. Yapıcı denetim denetimin öğretici, geliştirici yanına vurgu yapar. Eş deyişle süreci geliştirme amaçlı performans yönelimlidir. Hata nedenlerinin gözlenerek ileriye yönelik olarak ortadan kaldırılması denetimin buradaki amacını oluşturmaktadır. Diğer bir ifadeyle yapıcı denetim denetimin rehberlik boyutunu oluşturmaktadır.204

Birliğin istekleri açısından yasa hesap verebilirlik, sorumluluk ve denetim açısından bir takım ilkeleri kamu yönetimi yapısına sokmayı amaçlamaktadır. Yasada yer alan ilkelerden biri hesap verebilirliktir. Yasa yönetime genel sorumluluk anlayışının yanı sıra hesap verme sorumluluğunu da

201 Akın; “Kamu Yönetimimizde Yeniden Düzenleme Çalışmaları ve Denetim Sistemimiz”; s.88 202 Uluğ; “Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı Işığında Kamu Denetim Sisteminde Yeniden

Yapılanma”; s.99

203 Ömürgönülşen; Öktem; “Türkiye’nin Avrupa Birliğine Yönetsel Uyumu”; s.59

204 Uluğ; “Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı Işığında Kamu Denetim Sisteminde Yeniden Yapılanma”; s.100

yüklemektedir. Bu ilke kamusal sorumluluğu genişleterek kamunun denetiminde yeni yaklaşımları gündeme getirecektir. Hesap verebilirlik oldukça karışık bir ilkedir. Artık kamu görevlileri mevzuata , toplumun değerlerine, mesleki standartlara, vatandaşların menfaatlerine ve piyasaya duyarlı olmak zorundadır. Yasada kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde, hizmetten yararlananların ihtiyacının esas alınacağı belirtilerek yeni kamu yönetimi anlayışının benimsediği vatandaş odaklılık anlayışını kamu yönetimi sistemimize sokmaktadır.205

Yasa hizmet alanın hizmet sunandan hesap sorabilmesine yönelik kanalların açılacağına ve vatandaş memnuniyetinin her şeyden üstün tutulması gerektiğine yönelik açık hükümler bulunmaktadır.

Yasayla birlikte hizmet üretim ve sunumunun il genel meclisi ve belediyelere devredilmesi hizmetlerden sorumlu bir yerel meclisi doğrudan halka karşı sorumlu kılacaktır. Çünkü bu meclisler seçimle iş başına geleceklerdir. Yasada bulunan halk denetçiliği kurumu doğrudan halk denetiminde ve dolayısıyla halka karşı hesap verebilirliği artıracak diğer bir yeni düzenlemedir. Hukuki bir yaptırımı olmasa da halk denetçisi vatandaş mağduriyetinin ulaştırıldığı bir kanal işlevi görecektir. Bunun yanında halk denetçisi hazırladığı raporlarla yürütmeden sorumlu il genel meclisinin kararlarının meşruiyetini sorgulayabilecektir.206

Yasa açısından denetimin amacı kurumsal etkinlik ve işlemlerde hataların önlenmesine yardımcı olmaktır. İkinci bir amaç ise hem denetlenen hem de çalışanların gelişmesine rehberlik etmektir. Diğer bir amaç da denetimin düzenini geçerli, güvenilir ve tutarlı kılmaktır. Yukarda bahsedilen ilk iki amaç dikkate alındığında yasanın denetimden çıkardığı, ağırlıklı olarak önleyici yani

205 Al; “Türk Kamu Yönetiminde Liberal ve Postmodern Esintiler: Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı”; s.4

yapıcı rehberliğe vurgu yapan bir denetim anlayışıdır. Yasanın denetim anlayışını rehberlik üzerine odaklandırdığı açıca görülmektedir. Gerçektende yasanın bütününde bu anlayışın egemen olduğu, görünüşte vatandaş odaklı bir denetim anlayışının temel alındığı kendini hissettirmektedir. Denetimi tanımlayan maddede sonuç odaklı yönetim stratejinden yola çıkılarak denetimin mevzuata, önceden belirlenmiş amaç ve hedeflere, performans ölçütlerine ve kalite standartlarına dayalı olarak yapılmasının hüküm altına alınması yeni kamu yönetimi anlayışı bağlamında sonuca yönelik performans denetiminin yasada benimsendiğini göstermektedir.207