• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

II.IV. 1 TÜRK KAMU YÖNETİMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ

yönetimi anlayışı bürokratik kuralların doğru bir biçimde uygulanmasını, kamunun alıcısı durumunda bulunan vatandaşlara hizmetin bu kurallar çerçevesinde yerine getirilmesini öngörmektedir. Bu anlayışa göre, kamu kuruluşları işlevlerini yerine getirirken bütün dikkatler vatandaşların doyumuna yönelik olmaktan çok kurallara harfiyen uyulması yönündedir. Ulaşılan sonuçlardan çok verilen hizmetin kurallara ve yasalara uygun olması önemlidir.98

Türkiye Cumhuriyeti yönetim yapısını modernleşmenin ve uluslaşmanın daha hızlı ve tek elden yürütülmesi amacıyla büyük bir oranda Fransa’nın üniter yapısına dayalı olarak kurmuş ve geliştirmiştir.1913 yılında yönetim yapısına katılan il özel idareleri geniş yetkilerle donatılmış olmasına rağmen bu yetkileri kullanabilecek mali kaynaklarla donatılmadığından uygulamada yetersiz kalmışlardır. Gerçekte aynı olgu belediyeler içinde geçerlidir. 1930 yılında çıkarılan belediye yasasında da belediyeler için mali kaynak ihmal edilmiş ve uygulamada pek çok yetkiye sahip belediyeler işlevsiz ve hareketsiz bir konumda bırakılmıştır. Bu durum gerçekte 1970’li yıllara değin sürmüştür. 1970’ler sonrasında ilk defa merkezi yönetimden farklı bir siyasal parti yerel yönetimleri elde etmiştir. Bu oluşum belediyeleri kendi kaynaklarını kendileri bulma konusunda zorlamış ve belediyeler ilk defa çeşitli yatırımlara girişmişlerdir. Günümüzde yerel yönetimler çok farklı bir vizyon ve misyon ile karşı karşıya

97 Ahmet Ulusoy; Mahalli İdareler; Seçkin Yayınları; Ankara; Nisan 2001;s.21

98 Dursun Bingöl; “Toplam Kalite Yönetiminin Kamu Yönetiminde Uygulanmasının Kurumsal ve Pratik Güçlükleri”; Kamu Yönetiminde Kalite 1. Ulusal Kongresi; Ed.Ömer Peker ve diğerleri; TODAİE Yayınları; Yayın No.289; Cilt.I; Ankara; Mart 1999; s.77

bulunmaktadırlar. Bu kendi örgütlenmelerini kendilerinin yeniden yapılandırmasıdır. Merkezi yönetimde bu konuda gerekli yardımı yapmaya çalışmaktadır.99

Kamunun memnun edeceği kitle vatandaşlardır. Kamu yönetimini varlık nedeni de iyi bir hizmet veya bir ürün sunmaktır. Fakat ülkemizde bu tam olarak yerine getirilememektedir. Bunun nedenlerinin başında da yurttaşlık kültürünün oluşturulamamış olması gelmektedir. Toplumumuzda banane hastalığı hat safhadadır. Eski Anadolu uygarlıklarında şehir yönetimine katılmayan ve politika ile ilgilenmeyen birey iyi yurttaş kabul edilmiştir. Osmanlı’daki cemaatçi yapı katılım ve inisiyatif yerine halkı dışlayan bir modele dönüşümü, bedavacı, bekleyen insan tipi, ağlayan, sadece şikayet eden, duyarsız insan tipi oluşmuştur.

Güçlü bir merkezi devlet yapısı egemen hale gelmiştir. Her şey devletin bekası içindir anlayışı devletin sorgulanamaz duruma gelmesini sağlamış, karşılıklı etkileşimle yurttaş kalitesi düşmüştür. Bu da kamu yönetiminde verilen hizmetle yetinme anlayışına neden olmuş, verilen hizmetleri iyiye götürücü bir baskı aracı haline dönüşmemiştir. Dolayısıyla kamu kuruluşları da sunduğu hizmetin kalitesini yükseltme gereği duymamıştır.

Kamu yönetiminde biçimsellik egemendir. Bunun dayanağı kamu hukukudur. Türk kamu yönetimini merkeziyetçi, gelenekçi, bürokratik yönleriyle ele aldığımızda hizmetlerin işleyiş ve faaliyetlerindeki formaliteler nedeniyle hizmette kalite ve etkinlik azalabilmektedir. Hizmette gecikme ve hizmetten beklenen amacın gerçekleşmemesi söz konusu olmaktadır.

Atanmış kişiler kamu mallarıyla iş görmektedir. Ancak kamu yönetimini siyasi yapı ile ilişkisi ve siyasetçilerin etkisi ve denetimi altında olması hizmetlerde aksamalara yol açmaktadır. Siyasal sistemin bürokratik sistem

99 Gürsel Gündoğdu; “Yerel Yönetimlerin Yapılandırılmasında Bir Araç Olarak Toplam Kalite Yönetimi”; Kamu Yönetiminde Kalite 1. Ulusal Kongresi; Ed.Ömer Peker ve diğerleri; TODAİE Yayınları; Yayın No.289; Cilt.I; Ankara; Mart 1999; ss.350-351

üzerinde yoğun etkisi, vatandaş kitlesinin istek ve gereksinimlerinin karşılanması yerine politik baskılara ve keyfiyete neden olmaktadır.

Yönetimin mevcut yapısında bulunmayan esneklik, mevzuat hükümlerinde de yoktur. Bu nedenle hukuk devletindeki yasallık ilkesi günün gelişen ve değişen koşullarını gözetmediği ölçülerde kamu hizmetleri açısından bir engel, bazen hız kaybına neden olabilmektedir.

Bir taraftan yönetimin bütünlüğü ilkesi yüzünden merkezden yönetimin hizmete uzaklığı ve onu yeterince tanıyamaması, yetki ve sorumlulukların kesin saptanamayışı, takdir yetkisinin sınırlı oluşu, karar verme işlemini yavaşlatmakta ve geciktirmektedir. Hizmetin sunumunda kesin bir iş bölümü ve uzlaşma sağlanamamakta ve hizmet aksamaktadır.

Yönetim yavaş işlemekte, kamu hizmetlerinde ve bu hizmetleri yaratan toplumsal gereksinimlerdeki gelişmeye paralel bir gelişme gösterememektedir.100

Merkeziyetçi dikey örgütlenmenin devlet ve kamu bürokrasisi içinde yukarıdan aşağı hızlı emir akışına karşılık, aşağıdan yukarıya talep artışının sağlıklı işlediğini söylemek ülkemiz açısından mümkün değildir. Kamu hizmeti sunan kurum ile hizmetten yararlanan vatandaş arasında bir iletişim kopukluğu, hatta daha ileri giderek tam bir sağırlar diyalogunun hakim olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek. Yaratıcılığın sürekli bastırıldığı, farklılığın dışlanması gereken bir marjinallik olarak algılandığı bir toplumda ataerkil aile yapısının varlığı da dikkate alınırsa her kademede insanımızdan beklenen yegane davranış örüntüsünün itaat ve uyum olduğu açıktır. Kamu görevlisi, aldığı ücrete ve her durumda nasiplendiği itaate karşılık görevini yerine getiren bir emir kulu, bir devlet memuru olarak algılanmaktadır.

100 Bingöl; “Toplam Kalite Yönetiminin Kamu Yönetiminde Uygulanmasının Kurumsal ve Pratik Güçlükleri”; ss.80-81

Türk kamu yönetimi içerisinde performans değerlendirme, yaratıcılık, becerileri geliştirme, liyakat ve ödüllendirme ilkelerinden ziyade adam kayırma, rant kollama, oy kollama ve cezalandırma ilkeleri uygulanmaktadır. Performans değerlendirme ilkelerinin uygulanmaması, bürokrasi içinde fonksiyonlar yerine unvanların egemenliğine yol açarken, ücretlendirmede yıllara göre belirlenmiş kıdem esasının benimsenmesi çalışanları kendilerini geliştirmekten ve kaliteye önem vermekten alıkoymaktadır.

Örgüt ve mali kaynaklar açısından merkeziyetçi bir yapılanmanın hâkim olduğu Türk kamu yönetiminde âdem-i merkeziyetçi ve bağımsız merkezlere dayalı büyüme ilkelerinin yerleştirilmesi biçimsel bir organizasyon reformunu gerektirmektedir. Mali açıdan merkeze bağımlılık, sorunların yerinde belirlenip çözülmesini güçleştirmekte, kamu kurumlarının talepte meydana gelecek değişikliklere adapte olmasını zorlaştırmaktadır. Var olan merkezi planlama mantığı örgütsel yapıyı disiplin, otorite, bağlılık ve emir komuta ilkelerine göre biçimlendirdiği için bu yapı içinde esnek ve dinamik ilkeleri uygulamak mümkün olamamaktadır.101

Türkiye’de taşra yönetiminin bir kanadını oluşturan mülki yönetim çok önemli ve vazgeçilmez bir işlev görmekte, tüm yetersizliklerine rağmen halkın gözünde büyük bir saygınlığa sahip bulunmakta, en güvenilir kuruluşlar arasında yer almaktadır. Ancak mülki yönetim sistemi zaman içerisinde yapılan müdahalelerle temelden bozulmuş, zamanın değiştirdiği şartlar ve yarattığı yeni ihtiyaçlar karşısında verimlilik ve üretkenlik yönlerinden aksamaya, önemli sorunlar yaratmaya başlamıştır.

Taşra yönetimini ikinci kanadını oluşturan yerel yönetimler ise, ülkemizde istenen etkinliğe ve verime kavuşturulamamıştır. Kendi başlarına

101 Gülgün Tosun; “Türk Kamu Bürokrasisi Bağlamında Devlet-Toplum İlişkisinin Sorun Boyutları”; Kamu Yönetiminde Kalite 1. Ulusal Kongresi; Ed.Ömer Peker ve diğerleri; TODAİE Yayınları; Yayın No.289; Cilt.I; Ankara; Mart 1999; ss.92-93

hareket etme imkanı bulunan yerel yönetim tüzel kişilikleri kendilerini sıklıkla yönetilemez hale getirmiş, ekonomik açıdan iflasa sürüklenmiş ve hizmet üretim sistemlerini kilitlemişlerdir. Merkezi yönetimin belirli periyotlarla çıkardığı aflar, borç silme uygulamaları ve benzeri müdahaleler bu yönetimleri sürekli olarak sorun yaratan, mazeret üreten, durumundan şikayet eden ve yalnızca isteyen birimler olmaktan çıkarıp hizmet üreten birimler haline getirmeye yetmemiştir.102

Yönetime düşen kamu hizmeti anlayışını değiştirmek, çağdaş gelişmeleri dikkate almak, kamuda hizmetlerin niteliğine göre yeni kriterler saptamak, tüm hizmetlerin sunucusu değil koordinatörü ve denetçisi olmaktır.

Ayrıca çalışanların doyuma ulaşmasında tanınma ve ödül sistemlerinin oluşturulması da kaçınılmaz bir olgudur.103