• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

IV.IV. ETKİNLİK VE VERİMLİLİK

Etkinlik, kamu yönetiminin yasalar ve hükümetler tarafından belirlenen amaçları gerçekleştirmede ve problemleri çözmedeki performansının başarılı olmasıdır. Yönetimde etkinlik kamu politikalarının analiz edilmesini, kamu kurumlarının ve kamu personelinin kamu politikalarını ne derece iyi uyguladıklarının değerlendirilmesini gerektirir. 229 Verimlilik ise; kullanılan kaynaklarla elde edilen sonuçlar arasında iyi bir oran elde etmek ve sürdürmektir. Bu kamu kaynaklarının ne kadar yerinde ve rasyonel kullanıldığı konusuna dikkatleri yönlendirmektir. Eş deyişle, girdi ve çıktı oranlarıyla tarif edilen verimlilik üretkenlik çabalarının boşa harcanmaması için bazı çarelere başvurmaktır. Verimlilikte ölçü istenen çıktıyı elde etmek için en az girdi kullanabilmektir. Verimlilik örgütün rekabet etme gücünün ve finansal sağlığının bir tamamlayıcısıdır.230

Doğru olan işi yapmak etkinlik, işleri doğru yapmak ise verimliliktir. Ekonomik ve teknik araçlarla kamu örgütlerine geri dönüşü en üste çıkarma verimlilik boyutunu, ekonomi dışı ve siyasal araçlarla geri dönüşü en üste çıkarma etkinliği ilgilendirmekte ve karşılıklı olarak verimlilik ve etkinlik birbirine olumlu yönde etki etmektedir. Kamu örgütlerinde etkinliğin ve verimliliğin istenen düzeyde olmaması enflasyona, cari açığa, düşük veya negatif yönde kalkınma hızına ve işsizliğe yol açar. Diğer taraftan kamu örgütlerinde kaynakların etkin ve verimli kullanımı yönetim anlayışı ve uygulamaları içinde gerçekleşir. Kamu yönetiminde etkinlik ve verimlilik artışı kaliteli yönetimle eşanlamlıdır. Diğer bir ifadeyle yönetimin kaliteli olmasında verimlilik ve etkinlik bir kriter olarak önümüze çıkmaktadır.231

229 Kösecik; “Avrupa Birliği Entegrasyonu ve Ulusal Kamu Yönetimleri”; s.11

230 Muhsin Halis; “Toplam Kalite Yönetiminin Türk Kamu Yönetiminde Uygulanabilirliği”; Kamu Yönetiminde Kalite I. Ulusal Kongresi; Ed.Ömer Peker ve diğerleri; TODAİE Yayınları; Yayın No.289; Cilt.II; Ankara; Mart 1999; s.73

Öztürk’ünde belirttiği gibi, kamu yönetiminde etkinliği ve verimliliği sağlamak, devleti etkinleştirmek demektir. Bu nedenle dünyada daha iyi ve etkin bir devlet yapısının oluşturulması amacıyla devletin yürütme organı olarak görülen kamu yönetimi eskiden beri bir takım reformlara tabi tutulmuştur. Özelikle 1980-90 arası dönemde kamu yönetimini küçültme politikaları etkili olmuş; etkinliğin ve verimliliğin sağlanmasında özelleştirme altın anahtar olarak görülmüştür. Vatandaşlar ve sivil toplum kuruluşları siyasiler üzerinde baskı kurarak devletin küçültülmesi ve verimliliğin artırılması yolunda arayışlara yönelmelerini sağlamışlardır. Zamanla bu anlayış devam etmiş ve devletin bir takım görevleri devrederek düzenleyici bir konuma gelmesi gerekli görülmüştür.232

Türkiye’de bu reform dalgasından nasibini almıştır. Osmanlının son zamanlarından itibaren yönetimde reform ülke gündeminden hiç düşmemiştir. Cumhuriyet döneminde ise çeşitli reform çalışmaları devam etmiş fakat buna rağmen kamu yönetimi sağlıklı bir yapıya kavuşturulamamıştır. Kamu yönetiminin gerek örgütsel yönden gerekse işlevsel yönden sorunları bulunmaktadır. Bu sorunlar kamu yönetiminin etkin ve verimli çalışmasını engellemektedir. Bu nedenle kamu yönetiminin etkin, verimli ve adil işlemesi için yasaların herkese uygulanabilir tarzda genel olarak düzenlenmesi, ayrıcalıklar getirmemesi sağlanmalıdır. Merkeziyetçi yapıya son verilerek idari ve mali yerinden yönetim uygulanmalıdır. Kamu görevlisi olarak atanmaya ilişkin usul ve esaslar açık ve net olarak tespit edilmelidir. Kamuda açıklık genel kural gizlilik ise istisna olmalıdır. Yönetimde açıklık(şeffaflık) sağlanmalıdır. Yönetimin gerek istihdam gerekse araç gereç ve hizmet birimleri bakımından sürekli büyümesi önlenmelidir.233

232 Namık Kemal Öztürk; “Devlet Yönetiminde Etkinlik ve Türkiye”; Türk İdare Dergisi; Sayı.442; Mart 2004; Ankara; s.5

Günümüzde ise Avrupa Birliği’nin istekleri doğrultusunda yönetimin etkinliğini ve verimliliğini sağlayacak koşulların yaratılması bir aciliyet haline gelmiştir. Etkinliğin sağlanması açısından halkın politika yapımı ve uygulamalarına katılımının sağlanması gerekmektedir. Kamu hizmetlerinde verimliliğin sağlanması açısından ise, yeni standartların belirlenmesi gerekli görünmektedir. Elde bulunan araçlar ile neler yapılabileceğinin saptanması, amaçların geliştirilmesi bakımından hedeflerin belirlenmesi, etik ve açıklık ilkelerine uygun çalışma yapılması bu standartların bazıları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu standartların ise iyi yönetişimle sağlanabileceği gerçeği ortadadır.234 Bu bağlamda kamu yönetimi temel kanunu yerel yönetimleri ön plana çıkarmakta ve merkezi idarenin görevlerini sayarak belirlemekte diğer her türlü görev ve hizmetin sunumunu yerel yönetimlere bırakmaktadır. Halka yönelik hemen hemen bir çok görevi yerine getirecek olan yerel yönetimlerin kararlarının alınması aşamasında halkın katılımını özendirerek yönetimde ve hizmet sunumunda etkinliği ve verimliliği sağlamayı hedeflemektedir.

Kamu yönetiminde etkinliğin ve verimliliğin sağlanması için yapılması gereken diğer bir işlem ise kırtasiyeciliğin azaltılmasıdır. Kırtasiyeciliği tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir. Tamamen ortadan kaldırmak yerine sürdürülebilir bir seviyede tutmak ve azaltmak mümkündür. Kırtasiyeciliğin azaltılmasında bürokratlar büyük önem taşımaktadır. Kamu görevlileri profesyonelizm doğrultusunda amacın gerçekleştirilmesine yönelik çabaları ön planda tutarlarsa hem iş motivasyonları artar hem de hedefin gerçekleşmesine daha fazla katkı sağlarlar. Bu açıdan Ombudsman veya kamu denetçileri kurumun işlevsel hale getirilmesi önem taşımaktadır. Kamu denetçiliğinin etkin olduğu ve görev yaptığı durumlarda kırtasiyecilik azalır ve halkın kamu kurumlarına olan güveni artar. Bu durumda da kamu yönetiminde etkinliğin ve verimliliğin sağlanmasında olumlu yönde ilerleme sağlanır.235 Kamu yönetimi

234 Öztürk; “Devlet Yönetiminde Etkinlik ve Türkiye”; s.7 235 Öztürk; “Devlet Yönetiminde Etkinlik ve Türkiye”; s.8

temel kanunu da mahalli idareler halk denetçiliği kurumunu getirerek yönetimde ekinliğin ve verimliliğin sağlanmasını hedeflemektedir. Birliğin istediği etkin ve verimli kamu yönetimi kültürünün yerleşmesine öncülük etmekte, bu yoldaki temel taşları yerine oturtmayı hedeflemektedir.

Yönetimin bazı kamu hizmetlerinde verimli ve etkin olabilmesi için yerel yönetimlerin güçlü bir yapıya sahip olması gerekmektedir. Kamu yönetiminde etkinliğin ve verimliliğin sağlanmasının temel ilkesi hizmetlerin halka en yakın yönetim birimlerince yerine getirilmesidir.236 Çünkü yerel bazı ihtiyaçların merkez tarafından bilinmesi olanaksızdır. Mahalli idareler kendi bölgesinde yaşayan halkın ihtiyaçlarını en iyi tespit edebilen ve bu ihtiyaçları uygun araçlarla giderebilen hizmet birimleridir. Bu özellikleri ile de kamu yönetiminin amaçlarına ulaşması ve kamu hizmeti sunumunda verimlilik ve etkinlik için önemli bir mekanizmadır.237 Yasa merkezi idarenin ve mahalli idarelerin görev, yetki ve sorumlulukları başlığını taşıyan ikinci bölümde merkezi idarenin yetki ve görevlerini sayarak kalan diğer her türlü görev ve yetkiyi mahalli idarelere bırakarak ve mahalli idarelere görev, yetki ve sorumluluklarıyla orantılı gelir kaynakları sağlanır hükmünü getirerek yerel yönetimleri güçlendirici bir tavır sergilemektedir.238 Yerelleşmeyle birlikte kamu hizmetlerinin sunumunda etkinliği ve verimliliği sağlamayı hedeflemektedir. Yasanın tamamlayıcısı durumunda olan yerel yönetimler reform paketi de Türkiye’de yerelleşmenin açık bir göstergesidir.

Diğer taraftan kamu politikalarının belirlenmesinde halkın katılımının sağlanması, kararların alınması ve uygulanması aşamasında kamu hizmetinden faydalanacak olanların bilgilendirilmesi feedback döngüsünün işleyişini

236 Dönmez; “Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı ve Getirdiği Yenilikler Üzerine Değerlendirme”; s.24

237 Mahmut Özdevecioğlu; “Belediyelerde Hizmet Kalitesi ve Geliştirilmesine Yönelik Öneriler”; Kamu Yönetiminde Kalite I. Ulusak Konmgresi; Ed.Ömer Peker ve diğerleri; TODAİE Yayınları; Yayın No.289; Cilt.I; Ankara; Mart 1999; s.391

238 Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun; Madde.6,7,8,9,10

hızlandıracaktır. Bu geri dönüşüm etkinliği ve verimliliği artırmada pozitif yönde katkı sağlayacaktır. Kamu yönetimi temel kanunu da madde 41 de bilgi edinme hakkı ve saydamlık başlığı altında halkın kanunlara uygun olarak bilgi edinme hakkına sahip olduğunu hükme bağlamaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarının halkın talep ettiği bilgi ve belgeleri kanunda belirtilen istisnalar dışında vermelerini ve yıllık faaliyet raporlarını kamuoyunun bilgisine sunmalarını zorunlu hale getirmektedir.239 Bu yönüyle kanunun kamu yönetiminde etkinliği ve verimliliği hedeflediğini söylemek sanırım doğru olacaktır.

Son olarak yukarıda değindiğimiz konuları toparlayacak olursak, kanunun amacının belirtildiği birinci madde de sayılan devletin küçültülmesi ve etkinleştirilmesi, siyaset yönetim dengesinin yeniden kurulması, şeffaf ve dürüst yönetim, merkeziyetçilikten uzaklaşma vb. eğilimler katılımcılığı, verimliliği, etkinliği ve ekonomikliği sağlamak üzere ortaya çıkmış kavramlardır.240

239 Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun; Madde.41 240 Abdulkadir Mahmutoğlu; “Küreselleşme ve Yerelleşme Boyutunda Modern Devletin Değişimi”;

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Dünya, birbirine zıtmış gibi görünen küreselleşme ve yerelleşme gibi iki eğilimi aynı anda yaşamaktadır. Bir taraftan mahalli talep ve çıkarlar ön plana çıkarken, diğer taraftan uluslar arası düzenin tek tipleştirici etkisi kendisini hissettirmektedir. Globalleşmenin mantığı gereği, günümüzde modern devlet bir taraftan otoritesini uluslar arası kuruluşlara devretmek, diğer taraftan da yerelleşme ve sivilleşme talepleri karşısında yetki ve görevlerinin bir kısmını merkezi yönetimin taşra kuruluşlarına, yerel yönetimlere ve sivil toplum kuruluşlarına devretmek gibi iki yönlü bir baskının altındadır. Bu şartlar altında yönetimde yeniden yapılanma ihtiyacı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Küreselleşme eğilimleri ve tartışmaların yoğunlaştığı bir dönemde Türkiye’de siyasi ve idari reform talepleri, bütün toplum kesimlerinin gündeminin başköşesinde yerleşmiştir. Siyasal partilerinin tüzüklerine, hükümet programlarına, sivil toplum örgütlerinin ve tüm toplumun gündemine girmiş bulunan idari reform talepleri, etkin, rasyonel, şeffaf, üretken, yetki ve sorumlulukları merkezden yerel birimleri aktarılmış bir idarenin kurulmasını gerektirmektedir. Çünkü son yıllarda meydana gelen değişiklikler örgüt ve toplum yapılarını yeni ihtiyaç ve gelişmelere uymaya zorlamakta ve buna bağlı olarak yönetim yapıları üzerinde iki yeni eğilim ortaya çıkarmaktadır. Bunlardan birincisi; yönetim yapılarının nispi olarak küçülmesi; ikincisi ise, yerinden yönetimin giderek ön plana çıkmasıdır. Bu gelişmelere paralel olarak Türk toplumunun gündeminde bulunan idari reform taleplerine cevap verebilmek için devletin yeniden yapılandırılması ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi tartışılmaktadır.

Bu anlamda uzun yıllardır tartışılan, zaman zaman bürokrasi ve siyasal otoriteler tarafından çeşitli şekillerde gündeme getirilen yeniden yapılanma ihtiyacı, artık ülkemizde ihtiyaç olmanın ötesine geçmiş ve bir gerekliliğe dönüşmüştür. Yıllardır biriken sorunlar(verimsizlik, aşırı merkeziyetçi yapı,

yolsuzluk, kayırma vb.) derinleşerek kronikleşmiş bir hale gelmiştir. Esasen bu sorunlarla birlikte küreselleşme ve sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş şeklinde özetlenebilecek olan dünyadaki gelişmeler ile halkımızın artan ve çeşitlenen talepleri, etkinliğin artırılması ve katılımcılık ekseninde kamu yönetiminde kapsamlı bir yeniden yapılanma ihtiyacını gündeme getirmiştir.

Diğer taraftan ülkemizde uzun yıllar kamu yönetiminde yeniden yapılanma düşüncesi sürekli gündemde olmuştur. 1980’li yıllara kadar yapılan çalışmalar daha çok teorik düzeyde gerçekleştirilmiş, hazırlanan raporlarla sınırlı kalmıştır. Hazırlanan raporların bütüncül bir bakış açısıyla uygulamaya aktarılması bir türlü gerçekleştirilememiştir. Gelişmelerin bu şekilde yaşanmasında etkin, kararlı ve sürekli bir siyasi iradenin ortaya konulamaması etkili olmuştur. Seksenli yıllardan sonra da gündemdeki yerini korumaya devam eden yeniden yapılanma çalışmaları seçilen yöntem ve tartışmaların farklı yönlere yönelmesi nedeniyle özelleştirmeye hapsedilmiştir. O yıllarda KAYA projesi haricinde göze çarpan bir çalışma olmamıştır. Yeniden yapılanma söylemleri kalkınma planlarının dışına çıkamamış ve uygulamada bir ilerleme sağlanamamıştır.

Türkiye açısından Avrupa Birliği’ne tam üyelik süreci ve sürecin sonunda üyeliğin sağlanması çetin mücadeleler gerektiren uzun ve dikenli bir yoldur. Yarım asırdır zaman zaman kesintiye uğrayan bir süreçte tam üyelik müzakereleri aşamasına gelinceye kadar ülkemizin önüne her aşamada farkı sorunlar çıkmıştır. Bu sorunlar adım adım azaltılarak tam üyelik müzakerelerine gelinebilmiştir. Üyesi olmaya çalıştığımız Avrupa Birliğinde AB ülkelerinin kamu yönetimi alanında paylaştığı temel kurumsal düzenleme ve süreçler ile ortak standart ve değerleri belirten Avrupa Yönetim Alanı kavramı Birliğe üye olacak ülkelerin kurumsal yapılanmaya öncelik vermelerinin başlıca nedeni olmaktadır.

Avrupa Birliğinde üye ülkelerin kamu yönetimlerinin örgütlenişi, hizmet sunma biçimleri ve benzeri özellikleri ile ilgili spesifik gerekler belirlenmemiştir. Doğrudan etkilememekle birlikte Birlik üye ve üye olacak ülkelere kendilerini nasıl yönetmeleri konusunda bir takım standartlar koyarak kamu yönetimi yapılarını bu standartlara göre belirlemesi yönünde tavsiyelerde bulunmaktadır. Avrupa yönetim alanını tanımlayan ve aday ülkelerinde AB üyeliği için gerekli yönetsel kapasiteye ulaşmasında uygulanacak standartları somutlaştıran temel ilkeler dört başlık altında ortaya çıkmaktadır. Bu başlıklar güvenilirlik ve öngörülebilirlik, açıklık ve saydamlık, hesap verme sorumluluğu, verimlilik ve etkinlikten oluşmaktadır. Avrupa Birliği üye ve aday ülkelere kamu yönetimi alanında benimsediği temel ilkeleri kamu yönetimi sistemlerine yerleştirmelerini istemektedir. Helsinki zirvesi ile aday ülke konumuna gelen ve tam üyelik müzakerelerine başlayan Türkiye’nin de bu ilkeleri kamu yönetimi sistemine yerleştirmesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.

Türk kamu yönetiminin AB ye yönetsel uyumu açısından Birliğin özellikle üzerinde durduğu konu yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve merkeziyetçi yapının kırılmasıdır. Avrupa Yerel Özerklik Şartını onaylayan Türkiye’nin şartın gereklerini yerine getirmesini beklemektedir. Diğer taraftan Birliğin üyelik sürecinde ülkemizden istediği ve özellikle üzerinde durduğu diğer bir konu ise, güvenilirlik ve öngörülebilirlik bağlamında yolsuzlukla mücadele konusudur.

Bu bağlamda kamu yönetimi temel kanunu Türk kamu yönetiminin temel ve geleneksel bir özelliği olan merkeziyetçiliği değiştirmeyi amaçlamaktadır. Yasada dikkati çeken ilkelerin başında hizmette yerellik gelmektedir. Yasada görev yetki ve sorumluluklar, hizmetten yararlananlara en uygun ve en yakın birime verilmiştir. Bu durum aslında Avrupa Yerel Özerklik Şartında yer alan hizmette yerellik ilkesinin Türk mevzuatına aktarılmasıdır. Yasa bir çok alanda olduğu gibi merkezi idare ile mahalli idarelerin yetki, görev ve sorumluluklarının belirlenmesinde geleneksel anlayıştan kopuşu ifade

etmektedir. Yasa yerel yönetim birimlerini tek tek saymadığı için hemen her türlü ihtiyaç değişen ölçeklerde yerel olarak yorumlanabilecektir. Yasada merkezi yönetimin görevleri tek tek sayılarak sınırlandırılmış ve bu sınırlar dışında kalan her türlü kamu hizmetinin sunumu mahalli idarelere bırakılmıştır. Bu nedenle yerel yönetim ağırlıklı yeni bir sistem getirmeyi amaçlamıştır demek yanlış olmayacaktır.

Diğer taraftan yasa bilgi edinme yoluyla kamu yönetiminde açıklığı ve şeffaflığı sağlayarak yolsuzlukları önlemeye yönelik ana düşüncesini ortaya koymaktadır. Bu şekilde yasa ilke düzeyinde de olsa açıklık ve şeffaflık ilkesine yer vermiştir. Yönetimde gizliliğin yerini tam zıt bir yaklaşım olarak yönetimde açıklık/şeffaflık almıştır. Kanunda bu konunun ana hatlarıyla değerlendirilmesi ve ilke olarak kısaca açıklanması kanunun temel nitelikli bir yapıya sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Genel olarak kamu yönetiminin yapılandırılmasına yönelik ilkeleri ortaya koymakta ve diğer alt düzenlemeleri mevzuatta yapılan diğer düzenlemelere bırakmaktadır. Açıklık ve şeffaflık bu kanunun tamamlayıcısı konumunda bulunan ve ikinci bölümde incelemeye çalıştığımız Bilgi Edinme Hakkı Kanununda ayrıntılarıyla düzenlenmektedir. Bilgi Edinme Kanunu ile birlikte artık bir çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de gizlilik istisna açıklık genel kuraldır.

Bu genel çerçeve içinde hazırlanan Kamu Yönetimi Temel Kanunu, gerekçesinde de belirtildiği gibi yeni ve kapsamlı bir perspektif içinde kamu yönetiminde yeniden yapılanma sürecini başlatmak ve bu sürece rehberlik etmek üzere hazırlanmıştır. Kamu yönetimi zihniyetinde, yaklaşımında ve yöntemleri ile organizasyon yapısında köklü değişiklikler öngören yasa, kapsamlı bir çerçeve ve uzun vadeli bir perspektif içinde, merkezi yönetim ve yerel yönetimlerde birliğin öngördüğü ilkeleri hayata geçirmeyi hedeflemektedir.

Kamu Yönetimi Temel Kanunu ile öncelikle kamu hizmetlerinin amacı ve temel ilkeleri ortaya konmakta, merkezi yönetim ve mahalli idareler reformu

için gerekli hukuki altyapı oluşturulmakta, bu kapsamda merkezi idare ile mahalli idareler arasındaki iş bölümü netleştirilmektedir. Bu kanun ile yeniden yapılanma süreci bitmemekte, tam aksine başlamış olmaktadır.

Bu süreç tamamlandığında, ülkemizde yıllardan beri süre gelen kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması çalışmaları büyük ölçüde tamamlanmış olacaktır. Böylece saygın bir ülkeye layık, etkili ve katılımcı bir kamu yönetimi için Kamu Yönetimi Temel Kanununda öngörülen yeni anlayışın ve yapılanmanın çeşitli unsurlarıyla en kısa sürede hayata geçirilmesinin ülkemizin yararına olacağı şüphesizdir.

Yasa, kamu yönetimine yeni bir ruh ve yeni bir anlayış getirmektedir. Kuşkusuz bu getirilen yeni sistemde de bazı aksaklıklar olacaktır. Bazı sorunlar yaşanacaktır. Bu aksaklıkların yaşanmasındaki temel neden ise yapılan reformların pramitin tepesinden tabana bahşedilmesi ve ülkemizin toplum yapısıyla tam olarak bütünleşememesidir. Batıya yönelik olarak hazırlanan bu reformlar diğer ülkelerdeki örneklerinden bire bir alındığı için uygulamada sorunlarla karşılaşmak kaçınılmazdır. Yasanın getirmeye çalıştığı yerelleşme, vatandaş odaklılık, hesap verebilirlik, açıklık ve saydamlık gibi ilkeler demokratik kültürün tam olarak yerleşmediği toplumumuz tarafından tam olarak algılanamamaktadır. “Büyükler daha iyi bilir, devlet baba, ulul emre itaat” gibi kavramlar toplum bilincinde fazlasıyla yer kaplamaktadır. Bu da kamusal hizmetlerin sunumunda açıklık ve şeffaflığın artırılmasını, hizmet sunumunda hesap verebilirlik kurumunun işletilmesi ve yönetime katılma gibi demokratik yönetim yollarının gerçek anlamları ile sisteme dahil edilmesi engellemektedir. Ancak önemli olan bu sorunları büyütüp değişimden yenilikten vazgeçmek değil, bu sorunların ve aksaklıkların üstesinden gelip ülkeyi geleceğe, aydınlığa, daha güzel yarınlara taşımaktır. Bunun içinde reformların toplum yapısıyla uyumlu hale getirilmesi, reformların uzun bir evrimsel sürece yayılması ve yapısal değişimin yönetimi açısından toplumsal uzlaşmanın taşıdığı önemin gözden kaçırılmaması gerekmektedir.

Bu bağlamda; Avrupa Birliği yolunda kamu yönetiminde yeniden yapılanma çalışmalarının Türkiye’de uygulamaya konulması koşullarının var olduğu görülmektedir. Bu kapsamda reformların kısa vadede bürokratik engele orta vadede halk engeline takılmaması için yapılması gereken, yapılan çalışmaların halka ve kamu personeline anlaşılır bir dille net olarak açıklanarak öncelikle toplumun bütün kesimlerine mal edilerek mümkün olan en geniş toplumsal uzlaşmayı yaratmaktır. Bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini ise zaman gösterecektir.

KAYNAKÇA

ACAR; Ali; İsmail SEVİNÇ; “1980 Sonrası Türk Kamu Yönetiminin Merkez Örgütünde Yapılan Reform Çalışmaları”; Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi; Sayı.13; Yıl.2005; Mayıs 2005; ss.19-37

AKIN; Cengiz; “Kamu Yönetimimizde Yeniden Düzenleme Çalışmaları ve Denetim Sistemimiz”; Türk İdare Dergisi; Yıl.72; Sayı.427; Haziran 2000; ss.77-108

AKSOY; Muammer; “Türkiye’de Taşra Yönetiminin Aksayan Yönleri ve Taşra Yönetim Yapısına Yeni Bir Model Önerisi”; Kamu Yönetiminde Kalite 1. Ulusal Kongresi; Ed.Ömer Peker ve diğerleri; TODAİE Yayınları; Yayın No.289; Cilt.I; Ankara; Mart 1999; ss.379-387

AKTAN; Coşkun Can; Değişim Çağında Devlet; Çizgi Kitabevi; Konya; Eylül 2003;

AKYILDIZ; Bircan; “Uyan Türkiye’m”; 2023 Dergisi; Sayı 34; Şubat 2004; ss.28-29

AL; Hamza; Bilgi Toplumu ve Kamu Yönetiminde Paradigma Değişimi; Bilim Adamı Yayınları; Ankara; Kasım 2002

AL; Hamza; “Türk Kamu Yönetiminde Liberal ve Postmodern Esintiler:Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı”; Amme İdaresi Dergisi; Cilt.37; Sayı.4; Aralık 2004; ss.1-10

AL; Hamza; “Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı”;

www.haberanaliz.com; (15/09/2004)

ALPER; Emin; “Bürokrasinin Parçalanan Demir Kafesi”; Birikim; Nisan 2004; ss.60-77

AYDEMİR; Süleyman Ruhi; “Kamu Yönetimi Temel Kanunu Taslağı