• Sonuç bulunamadı

TÜRK İŞ HUKUKUNDA BELİRLİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİ YAPMA

Belgede Belirli süreli iş sözleşmesi (sayfa 152-158)

1. 4857 Sayılı İş Kanununun Kabul Edilmesinden Önceki Dönem

4857 sayılı İş Kanunu ile getirilen düzenleme karşısında, kanunun kabulünden önceki dönemde söz konusu olan, belirli süreli iş sözleşmelerinin sınırlandırılmasının gerekliliği ve sınırlamanın hukuki dayanağına ilişkin tartışmalar önemini yitirmiştir. Belirli süreli iş sözleşmesi yapma hakkı yasa hükmü ile sınırlandırılmış olduğundan, bundan böyle objektif koşul olmadığı halde belirli süreli iş sözleşmesi yapan işveren bu madde hükmüne aykırı davranmış sayılacaktır. Bu hükme aykırı davranışın yaptırımı da yine yasada düzenlenmiştir492

. Buna karşılık, 4857 sayılı İş Kanununun kabulünden önce öğretide yapılan tartışmalar ve Yargıtay kararları, belirli süreli iş sözleşmesine ilişkin hükümlerin yorumu ve getirilen düzenlemenin yerindeliği bakımından ortaya atılabilecek yeni tartışma konularına ışık tutabilecektir.

1475 sayılı İş Kanunu döneminde, belirli süreli iş sözleşmeleri yapılarak işçilerin bazı haklarının kısıtlanması uygulamada sıkça karşılaşılan bir sorun olmuştu. Bu dönemde, İş Kanununda özel bir düzenleme yer almaması sebebiyle Borçlar

491 KRAUSE, § 13, Rn. 6; BADER, 716; HWK/Schmalenberg, TzBfG § 14, Rn. 125;

WOLLENSCHLÄGERKROGULL/LÖCHER, Rn. 460a; KITTNER/ZWANZIGER/ Lakies, § 114, Rn. 226 ; RÖWEKAMP/WORZALLA, § 14, Rn. 237.

492

139 Kanunundaki hükümlere başvurulmaktaydı. Bu düzenlemelerde ise, belirli süreli iş sözleşmelerinin sözleşme özgürlüğü ilkesi gereği serbestçe yapılabilmesi kabul edilmekteydi493. Bununla birlikte, uygulamada belirli süreli iş sözleşmelerinin kötüye kullanıldığı durumlarla karşılaşılmaktaydı. 4773 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki dönemde, işverenler sıklıkla kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğünden kurtulmak için bir yıldan kısa süreli iş sözleşmeleri yapma yoluna başvurmaktaydılar. 4773 sayılı İş Güvencesi Kanunu494

olarak adlandırılan yasanın ve 4857 sayılı İş Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte, mevzuatımızda ilk defa iş güvencesine ilişkin hükümlere yer verilmiştir495. Bu düzenlemenin yürürlüğe girmesinden sonra, işverenler iş güvencesi hükümlerinden kaçınmak amacıyla belirli süreli iş sözleşmesi yapma yoluna başvurmuşlardır.

Öğretide farklı gerekçelerle de olsa çoğunluk tarafından, belirli süreli iş sözleşmesi yapma hakkının sınırlandırılmasına ilişkin görüşler ileri sürülmüştür. Varılan sonuç ortak olmakla birlikte öğretide bu sonuca ulaşırken, kanuna karşı hile, işçiyi gözetme borcuna aykırılık ve hakkın kötüye kullanılması gibi farklı esaslara dayanıldığı görülmektedir496

.

Öğretide bazı yazarlar, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına ilişkin yeterli sebepler bulunmaksızın yapılan belirli süreli iş sözleşmelerini, işçinin belirsiz süreli iş sözleşmelerine ilişkin bazı koruyucu hükümlerden yararlanamayacak olması sebebiyle, işverenin işçiyi gözetme borcuna aykırılığı olarak nitelendirmişlerdir497.

493

BK m. 338, 339 ve 343.

494 4773 sayılı İş Kanunu, Sendikalar Kanunu İle Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar

Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, RG. 15.8.2002 - 24847

495

Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. yukarıda § 4, III, 2, b.

496 Belirli süreli iş sözleşmelerinin sınırlandırılmasına ilişkin olarak burada yer verdiğimiz görüşler,

4857 sayılı İş Kanununun kabulünden önce hukukumuzda da çeşitli yansımaları görülen Alman Hukukunda ileri sürülmüş görüşlerden bazılarıdır. Ancak, bu konuda ileri sürülen görüşler burada yer verdiklerimizle sınırlı olmayıp oldukça çeşitlidir. Bununla birlikte, 4857 sayılı İş Kanununun kabulünden sonraki dönemde bu görüşler bizim hukukumuz bakımından önemini yitirmişlerdir. Alman Hukukunda da 2000 yılında TzBfG in kabul edilmesiyle birlikte belirli süreli iş sözleşmelerine ilişkin sınırlamalar yasal zemine kavuşmuş olduğundan önemini yitirmişlerdir. Bu sebeple burada sadece önemli gördüğümüz ve 4857 sayılı İş Kanunu ile getirilen sınırlamaların anlaşılmasına yardımcı olabileceğini düşündüğümüz birkaç tanesine yer vermekle yetineceğiz. Belirli süreli iş sözleşmelerinin sınırlandırılmasına ilişkin hukuki görüşlerle ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. ALPAGUT, Belirli Süreli, 43-55.

497

Belirli süreli iş sözleşmelerinin sınırlandırılması gereğini zincirleme iş sözleşmeleri bakımından değerlendiren yazarlar işçiyi gözetme borcuna aykırılık sebebiyle sözleşmenin pozitif ihlalinden doğan bir tazminat yükümlüğünün doğacağı görüşündedirler. TUNÇOMAĞ, Kenan/CENTEL, Tankut, İş Hukukunun Esasları, İstanbul 1999, 195; TUNÇOMAĞ, İş Hukukunun Esasları, 195. Bu görüş Alman Hukukunda ortaya atılmış olup, daha sonra geçerliliğini yitirmiştir. Bu konuda ayrıntılı

140 Belirli süreli iş sözleşmelerinin geçerliliğini zincirleme iş sözleşmeleri bakımından değerlendiren bir diğer fikre göre, işverenin belirli süreli iş sözleşmesini emredici yasa hükümlerinden kaçınmak amacıyla yapması durumunda kanuna karşı hile söz konusudur. Kanuna karşı hilenin söz konusu olması halinde ise, uygulanacak yaptırım, belirli süreli iş sözleşmesine başvurulmasına sebep olan kaçınmak istenilen hükümlerin belirli süreli iş sözleşmesine uygulanmasıolacaktır498

.

Belirli süreli iş sözleşmelerinin sınırlandırılmasına ilişkin olarak ileri sürülen bir diğer görüş, hakkın kötüye kullanılmasıdır. Sözleşme serbestîsi ilkesi gereğince işveren sözleşmenin türünün belirlenmesinde serbesti sahibidir. Bununla birlikte, işveren belirli süreli iş sözleşmesi yapma hakkını kötüye kullandığı takdirde, işverenin bu hakkı hukuken korunmayacaktır. Belirli süreli iş sözleşmesi kurma hakkı amaca uygun olarak ve objektif koşulların varlığı halinde kullanılabilecektir. Hakkın kötüye kullanılması olgusu, zincirleme iş sözleşmelerinde daha belirgin biçimde ortaya çıkmakla birlikte, öğretide belirli süreli iş sözleşmelerinin zincirleme olarak yapıldığı durumların yanı sıra, objektif koşul olmaksızın yapılan belirli süreli iş sözleşmelerinin ilk defa yapılmasında da hakkın kötüye kullanılmasının söz konusu olabileceği ileri sürülmüştür499

.

Yargıtay, öğretide ileri sürülen bu görüşlerden hakkın kötüye kullanılması esasını benimsemiş ve zincirleme yapılan iş sözleşmelerinin, objektif bir nedene dayanmadığı durumlarda sözleşmenin baştan itibaren belirsiz süreli iş sözleşmesine dönüşeceğine karar vermiştir500

. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından

bilgi için bkz. HUECK, Alfred/NIPPERDEY, Hans Carl, Lehrbuch des Arbeitsrechts Band I, 7. Auflage, Berlin und Frankfurt a.M, 1963, 535; EKONOMİ, Belirli Süreli Hizmet Akdinin Hukuka Uygunluğu 1979, 14; ALPAGUT, Belirli Süreli, 43-45.

498 OĞUZMAN, Fesih, 11.

499 EKONOMİ, Belirli Süreli Hizmet Akdinin Hukuka Uygunluğu 17; agy. İş Hukuku, 83; ÇELİK,

95; EYRENCİ, Hukuka Uygun Belirli Süreli Hizmet Akitlerinin Türleri, 58; SÜZEK, Sarper, “Ferdi İş İlişkisinin Sona Ermesi ve Kıdem Tazminatı Açısından Yargıtayın 1989 Yılı Kararlarının Değerlendirilmesi”, Yargıtayın İş Hukuku Kararlarının Değerlendirilmesi 1989, İstanbul, 1991, 43; NARMANLIOĞLU, Ferdi İş İlişkileri, 182; GÜZEL, Ali, “Ferdi İş İlişkisinin Sona Ermesi ve Kıdem Tazminatı Açısından Yargıtay’ın 1993 Yılı Kararlarının Değerlendirilmesi”, Yargıtay’ın İş Hukukuna İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi 1993, İstanbul 1995, 60; TAŞKENT, İş Güvencesi, 23; ALPAGUT, Belirli Süreli, 55; MOLLAMAHMUTOĞLU/ASTARLI, 374; SUR, Bazı Yargı Kararlarının Değerlendirilmesi, 273; ERTÜRK, 237 .

500 TUNCAY, A. Can, “Ferdi İş İlişkisinin Sona Ermesi ve Kıdem Tazminatı”, Yargıtayın İş

141 verilen 06.04.1994 tarihli kararda da, “… ortada objektif haklı bir neden olmadıkça, işçinin zincirleme sözleşmelerle çalıştırılması ve böylece belirsiz süreli iş sözleşmelerine tanınan koruyucu hükümlerden kurtulmak amacının güdülmesi akit serbestîsinin kötüye kullanılması halini oluşturur…” ifadelerine yer verilerek bu hususa değinilmiştir501

.

1475 sayılı İş Kanunu döneminde Yargıtay kararlarında, zincirleme iş sözleşmelerinin belirsiz süreli iş sözleşmesine dönüşmesi için en az ikinci defa yenilenmiş olması yani üçüncü bir iş sözleşmesinin yapılması aranmaktaydı502

. Bununla birlikte, bu dönemde de belirli süreli iş sözleşmesinin zincirleme olarak yapılmasını geçerli kılan esaslı nedenlerin varlığı halinde sözleşmenin belirli süreli iş

İş İlişkisinin Kurulması ve İşin Düzenlenmesi Bakımından Yargıtayın 1987 Yılı Kararlarının Değerlendirilmesi”, Yargıtayın İş Hukuku Kararlarının Değerlendirilmesi 1987, İstanbul, 1989, 17 vd. EKONOMİ, Belirli Süreli İş Sözleşmeleri I, 15; agy., İşK 9, No:4; NARMANLIOĞLU, Ünal, “Aralıklarla Kurulmuş İş Sözleşmesiyle Çalışan İşçinin Kıdem/Hizmet Süresinin Belirlenmesine İlişkin Kanuni Esaslar ve Yargıtay’ın Tutumu”, Prof. Dr. Halid Kemal Elbir’e Armağan, İstanbul 1996, 318; SUR, Bazı Yargı Kararlarının Değerlendirilmesi, 273; EYRENCİ, Hukuka Uygun Belirli Süreli Hizmet Akitlerinin Türleri, 58. Yarg. 9. HD. E. 1993/12848, K. 1993/2920, T. 16.9.1993; Yarg. 9. HD. E. 1987/3683, K. 1987/4059, T. 22.4.1987; Yarg. 9. HD. E. 2002/23829, K. 2002/21243, T. 13.11.2002 (Kazancı Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası). Yargıtay’ın yeni tarihli kararlarında da 1475 sayılı Yasa döneminde de belirli süreli iş sözleşmelerinin zincirleme olarak yapılabilmesinin objektif nedene dayandırılması gerektiğine yönelik bir içtihat oluşturulduğuna değinilmiştir. Gerçekten Yargıtay’ın 22.06.2010 tarihli kararında bu husus şöyle açıklanmaktadır: “Borçlar Kanunu’nun 338. maddesinde, “Hizmet akdi, muayyen bir müddet için yapılmış yahut böyle bir müddet işin maksut olan gayesinden anlaşılmakta bulunmuş ise, hilafi mukavele edilmiş olmadıkça feshi ihbara hacet olmaksızın bu müddetin müruriyle, akit nihayet bulur” kuralı mevcuttur. Anılan hükme göre tarafların belirli süreli iş sözleşmesi yapma konusunda iradelerinin birleşmesi yeterli görüldüğü halde, 1475 Sayılı Yasa uygulamasında da Yargıtay kararları ile belirli süreli iş sözleşmelerine sınırlama getirilmiş ve sürekli yenilenen sözleşmeler bakımından ikiden fazla yenilenme halinde sözleşmenin belirsiz süreli hale dönüşeceği kabul edilmiştir ( Yargıtay 9. HD 07.12.2005 gün 2005/ 12625 E. 2005/38754 K )”. Yarg. 9. HD, 22.06.2010, E. 2008/35227, K. 2010/21068 (Kazancı Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası). Aynı yönde, Yarg. 9. HD. 24.1.2011, E. 2009/3392, K. 2011/23; Yarg. 9. HD. 25.5. 2009, E. 2009/19124, K. 2009/14418 (Kazancı Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası). Bu yöndeki kararlara ilişkin değerlendirme için ayrıca bkz. BAŞTERZİ, Değerlendirme 2009, 58-59.

501

Yarg. HGK. E. 1994/9-50, K. 1994/210, T. 6.4.1994 (Kazancı Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası)

502

Yarg. 9. HD. 29.01.2004 Tarih ve 2003/12091 E. 2004/1480 K. sayılı kararı, Legal İHSGD, 2004, S.3, 1054; Yarg. 9. HD. 11.04.2003 Tarih ve 2002/20581 E. 2003/6120 K. sayılı kararı, Tekstil İşveren Dergisi, S. 284, Ağustos 2003, 3; CENTEL, Belirli Süreli İş Sözleşmesinin Yenilenmesi 35. Öğretide bu konuda farklı görüşler ileri sürülmüştü. Bir fikre göre sözleşmenin ancak ikinci bir yenileme ile belirsiz süreli iş sözleşmesine dönüşeceği kabul edilirken, bir diğer fikre göre ise birinci kez yenileme ile de hakkın kötüye kullanılması söz konusu ise sözleşme belirsiz süreli iş sözleşmesine dönüşebilecektir. 1475 sayılı Kanun dönemine ilişkin bu tartışmalar için bkz. ALPAGUT, Belirli Süreli, 60; ÇELİK, Nuri, Genel Görüşme, Yargıtayın İş Hukukuna İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi 1987, 45; EKONOMİ, Münir, Genel Görüşme, Yargıtayın İş Hukukuna İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi 1987, 49; SÜZEK, Sarper, “Bireysel İş İlişkisinin Kurulması, Hükümleri ve İşin Düzenlenmesi Açısından Yargıtayın 2001 Yılı Kararlarının Değerlendirilmesi”,

Yargıtayın İş hukukuna İlişkin Kararlarının değerlendirilmesi (2001), Ankara 2003,

142 sözleşmesi olma özelliğini koruyacağı kabul edilmekteydi. Bu dönemde Yargıtay genellikle, sadece zincirleme iş sözleşmeleri bakımından sürelendirmenin geçerliliğini denetleme gerekliliği öngörmekle birlikte, öğretide olduğu gibi sözleşmenin ilk defa yapılmasında da objektif bir nedenin varlığını arayan Yargıtay kararları da vardır503.

2. 4857 Sayılı İş Kanununda Belirli Süreli İş Sözleşmelerinin Sınırlandırılması

Türk Hukukunda güçlü bir iş güvencesi sisteminin öngörülmesiyle birlikte, iş güvencesine ilişkin hükümlerin belirli süreli iş sözleşmeleri ile dolanarak bertaraf edilebilmesine karşı, belirli süreli iş sözleşmesi yapma hakkına getirilen sınırlamalarla önlem alınması amaçlanmıştır. 4857 sayılı İş Kanununun gerekçesinde, belirli süreli iş sözleşmelerine ilişkin sınırlamaların temelinde ILO’nun İş Sözleşmesine İşveren Tarafından Son Verilmesi Hakkında 158 sayılı Sözleşme ve Avrupa Birliğinin 99/70 sayılı Yönergesinde getirilen sınırlamaların bulunduğu belirtilmiştir504

.

Yargıtay kararlarında da belirli süreli iş sözleşmelerine ilişkin İş Kanunu m. 11 hükmünün 99/70 sayılı Konsey yönergesi ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğine değinilmiştir. Gerçekten Yargıtay kararlarında bu hususun şu ifadelerle belirtildiği görülmektedir: “Öte yandan 11. madde, 18 Mart 1999'da sosyal taraflar arasında

503 Yargıtay 9. HD., 23.06.1999 Tarih, 10538/11343 Numaralı kararı, EKONOMİ, Yargıtayın İş

Hukukuna İlişkin 1999 Yılı Emsal Kararları, 42-43;aynı yönde Yarg. 9. HD. E. 1991/8961, K. 1991/12308, T. 24.10.1991 (Kazancı Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası). Ayrıca bkz. ULUCAN, İş Sözleşmesi Türleri, 39.

504 Avrupa Birliği Yönergeleri ülkemiz bakımından bağlayıcı olmamakla birlikte, 4857 sayılı İş

Kanunu’nun gerekçesinde yeni bir iş yasası yapılmasını gerektiren nedenler arasında, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik süreci ve AB norm ve yönergelerine uygun düzenleme getirilmesi de sayılmıştır. Gerçekten genel gerekçeye göre, “… evrensel nedenler ülkemizde yeni bir iş yasasının kabulünü zorunlu kılarken bir başka gelişme de Türkiye’yi tarihsel bir dönemecin başına getirmiştir. Bu gelişme Ülkemizin Avrupa Birliği’ne aday ülkeler arasına alınmasıdır. Bu yeni süreç içinde Avrupa Birliği’nin sosyal hukuk alanında da kendine özgü hukuk normlarına sahip olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle Ülkemizin onayladığı uluslararası çalışma sözleşmelerinin gereklerini yerine getirme çabalarını sürdürken Avrupa sosyal normlarına da uyum sağlanması gereği ortaya çıkmıştır. … Ancak AB’ne tam üyelik sürecinde Türk mevzuatında henüz bulunmayan, buna karşılık AB ülkelerini kendiliğinden bağlayan normların da Türk iş hukukuna kazandırılması gerekmektedir.” http://www2.tbmm.gov.tr/d22/1/1-0534.pdf

143 imzalanan çerçeve antlaşması yasal nitelik kazandıran 1999/70 EC Konsey Yönergesi ile birlikte ele alınmalıdır”505

.

Daha önce de değinildiği gibi, aslında iş güvencesine ilişkin olan 158 sayılı ILO sözleşmesinde, belirli süreli veya belirli bir işin tamamlanmasına yönelik işlerde çalışan işçilerin sözleşmenin uygulama alanının dışında bırakılabileceği düzenlenmiştir. Bununla birlikte 158 sayılı Sözleşmenin 2. maddesinde işverenlerin işçilerini iş güvencesi hükümlerinin dışında bırakmak amacıyla belirli süreli iş sözleşmesi yaparak, belirli süreli iş sözleşmesi yapma hakkını kötüye kullanmalarını önlemesi konusunda gerekli tedbirlerin alınması yükümlülüğü getirilmiştir. Gerçekten, belirli süreli iş sözleşmelerine ilişkin yeterli düzeyde sınırlama getirilmemesi 4857 sayılı İş Kanunun diğer maddeleriyle getirilen korumanın etkisiz kalmasına yol açabilecektir. Özellikle de iş güvencesine yönelik hükümler, belirli süreli iş sözleşmesi yapma serbestîsinin sınırlanmaması durumunda etkisiz kalır506

. Belirli süreli iş sözleşmelerinin tanım ve unsurlarına yönelik düzenleme getiren, İş Kanununun 11. maddesine göre, işin belirli süreli olması, belirli bir işin tamamlanmasına yönelik olması, belli bir olgunun ortaya çıkması ve buna benzer hallerin varlığı halinde iş sözleşmesinin belirli süreli olarak kurulması mümkündür507

. Böylece, belirli süreli iş sözleşmesi yapılabilmesi objektif koşulun varlığına bağlanarak sınırlandırılmıştır.

505

Yarg. 9. HD 24.01.2011 tarih ve E. 2009/3392, K. 2011/23 (Kazancı Mevzuat ve İçtihat Bilgi Bankası). Benzer yöndeki kararlara ilişkin değerlendirme ve Yargıtay’ın 1999/70 sayılı Konsey Yönergesini yorum ölçütü olarak dikkate almasına ilişkin olarak bkz. BAŞTERZİ, Değerlendirme 2009, 65-67.

506 4857 sayılı İş Kanunu Tasarısının Meclis görüşmeleri sırasında 11. maddeye ilişkin olarak İzmir

Milletvekili Nükhet Hotar 11. maddeye ilişkin görüşlerini şöyle ifade etmiştir: “… 11 inci madde, benim de, ısrarla düzeltilmesini istediğim bir madde; çünkü, bu maddedeki o düzenleme yapılmazsa, kanunun diğer maddelerinin uygulanabilme şansını önemli ölçüde azaltacak olan bir madde.” TBMM, Tutanak Dergisi, 22. Dönem, 1. Yasama Yılı, C. 17, 46. Birleşim, 42.

507 İş Kanunu m. 11/I hükmüne göre, “İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme

belirsiz süreli sayılır. Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir”.

144

§ 11. SÜREYE BAĞLAMANIN OBJEKTİF NEDENE DAYANMASI

Belgede Belirli süreli iş sözleşmesi (sayfa 152-158)