• Sonuç bulunamadı

Sosyal kontrol kuramına ilişkin yaklaşımlara ilk olarak Durkheim’in çalışmalarında rastlamak mümkündür. Kuramın diğer öncüleri arasında Albert J.Reiss (1922-), Jackson Toby (1925-), F.Ivan Nye (1918-) ve Walter C. Reckless

(1899-1988) gibi isimler vardır. Kontrol kuramının modern anlamdaki öncüleri ise Hirschi ve Gottfredson’dur.

Sosyal kontrol teorisi suç olgusunu, bireylerin toplumsal değer ve normlara olan bağlılık düzeyleri açısından ele almaktadır. Bu teoriye göre bireylerin; aile, okul, din ve arkadaş gibi geleneksel kurum veya unsurlara bağlılık düzeylerinin güçlü olması, suçlulukta engelleyici bir işlevi görmektedir. Benzer biçimde; söz konusu geleneksel kurumlara olan bağlılık düzeylerinin zayıflılığı ölçüsünde de, bireylerin suç işleme olasılıkları artmaktadır. Çocukların anne, baba, kardeş ve arkadaşı ile olan bağının zayıflaması, onlara duyduğu saygının azalması suç işleme oranını arttırmaktadır.176 Bu kuramda, “uyum” kavramı merkezi bir öneme sahiptir. Fonksiyonalist yaklaşımın popüler olduğu dönemde, sosyal kontrol kuramının suç olgusunu, bireylerin toplumsal ve kurumsal uyum kavramı üzerinden analiz etmesi,177 kuramın fonksiyonalist bakış açısından önemli ölçüde etkilendiğinin önemli bir göstergesidir.

Bu teori üzerinde çalışma yapan Nye’e göre suçlu davranış öğrenmenin yanında kontrol eksikliği sebebiyle de ortaya çıkar. Bireyler sosyalizasyon süreci içerisinde doğru yanlış bilincini geliştirerek içselleştirdikleri bir kontrol mekanizması kazanırlar. Bunun yanı sıra birey sevgi ve şefkat bağları olan kişiler tarafından kontrol edilebildikleri gibi kurallara uymadıkları takdirde cezalandırılacakları sosyal kontrol sistemi de vardır. Kişiler bu kontrol mekanizmalarının varlığı ile suç işlemekten korunabilirler.

Nye, çocuk suçluluğunun öğrenme süreci sonucunda ortaya çıktığını belirtmekle birlikte kontrol eksikliğinin de bunda çok büyük etkisinin olduğuna işaret etmiştir. O’na göre dört kontrol faktörü bulunmaktadır.

I. Cezalar, sınırlayıcılar ve disiplinden gelen doğrudan kontrol, II. Vicdandan gelen içselleştirilmiş kontrol,

III. Diğer insanların veya ebeveynlerin isteklerine karşı gelmemeyi gerektiren dolaylı kontrol,

IV. Hedefler için alternatif vasıtaların mümkün olmasıdır.

176 Bal, H.: A.g.e., sh.20 177 Kızmaz, Z.: A.g.m., sh.165

Nye, bu kontrol mekanizmalarından içselleştirilmiş kontrol ve dolaylı kontrolün daha etkili olduğuna işaret etmiştir.178

Sosyal kontrol kuramının varsayımlarına bakıldığında, kuramın insan davranışının denetimi ve bu denetimle ilintili olan kurumsal süreç ve unsurlar üzerinde odaklandığı görülmektedir. Diğer bir anlatımla, sosyal kontrol kuramı suçluluğu açıklarken; bireylerin toplumdaki değer, norm ve kurumlara olan bağlılığını ve bu bağlılıkla oluşan sosyal denetim olgusunu temel almaktadır. Sosyal kontrol teorileri insanların kurallara niçin uydukları sorusuna şu şekilde cevap vermektedir. “Kurallara uyuyoruz çünkü sosyal kontrol bizim suç işlememizi önlüyor.” Bu kontrol zayıfladığında veya ortadan kalktığında bireysel ve toplumsal düzeyde sapma olasılığı artmaktadır.179 Birey veya toplum üzerinde söz konusu sosyal denetimin başarısızlığı veya yetersizliği, bu kuram açısından suçluluğun önemli bir nedeni olarak görülmektedir. Bu nedenle, “sosyalleşme” ve “uyum”, kontrol kuramının iki önemli kavramını oluşturmaktadır. Bireylerin geleneksel değerler ve kurumlar karşısındaki konumlanma biçimleri ve düzeyleri de önemli ölçüde, sosyalleşme ile ilintili olmaktadır. Kişi sosyalleşemediği zaman sapkın davranışlara yönelebilmektedir. Bu kurama göre bireyin suç veya sapkın tutum geliştirmesinde çocukluk dönemlerinde yeterli içsel denetiminin gelişmeyişi veya içsel denetim mekanizmasının sonradan işlevselliğini yitirmesi ile aile, arkadaş, okul ortamlarında kazanılan sosyal rollerin birbiriyle çatışması veya öğrenilen davranışların karışıklık arz etmesi gibi faktörlerin etkili olduğu belirtilmektedir. 180

Kontrol teorisinin ilk kuramcılarından olan Hirschi (1969), sapkınlığın, toplumda hakim olan değer ve inançların bir çıkarımı olmadığını aksine toplumda sapkınlığı yasaklayan değerlerin zayıflaması veya tamamen ortadan kalkmasının bir sonucu olduğunu ileri sürmüştür. Hirschi, teorisinde, Durkheim’in kişinin ait olduğu grupla bağlarının kopması halinde kontrol edilme güçlüğü181 olacağı fikrini kullanarak bireyin topluma bağlılığı zayıfladığı ölçüde suç işleme olasılığının artacağını belirtir.

178 Korkmaz, A. ve Kocadaş, B.: A.g.e., sh.175 179 Korkmaz, A. ve Kocadaş, B.: Aynı Eser, sh.173 180 Kızmaz, Z.: A.g.e., sh.71

Hirschi, bireyin topluma olan bağlılığını dört unsur üzerinden analiz etmektedir. 1. Bağlılık, 2. Taahhüt, 3. Katılma, 4. İnanç. 182 Buna göre; yeterli düzeyde bağlılığın olmaması, özellikle ebeveyn ve okula, yetersiz düzeydeki taahhüt, eğitimsel ve mesleksel başarı, izcilik ve sportif oluşumlar gibi geleneksel aktivitelere yetersiz katılma ve ahlak ve hukuka olan inancın yetersizliği, suçlulukta etkili faktörler olarak değerlendirilmektedir.

Bağlılık; bireyin cemiyet hayatını paylaştığı diğer insanlara, özellikle ebeveynlere, arkadaş çevresine ve kendisi için önemli olan diğer insanlara bağlılığıdır. Bu bağlılık arttıkça birey çevresinin ve toplumun beklentilerine uygun hareket etmek isteyecektir.183 Fakat bir otorite veya himaye altında bulunmayan yani şikâyet edebilecek anne ve babası olmayan çocuklar, polise ulaşamayacağından, sapmalara daha fazla eğilimli olacaklardır.184Buradan da anlaşılacağı üzere çocuğun suça yönelmemesi büyük ölçüde çevresiyle olan derin ve nitelikli ilişkisine bağlıdır.

Taahhüt; bağlılık vicdanlılığın karşılığıysa, taahhüt ortak duygunun karşılığıdır. Taahhüt, bireyin davranışlarını toplumun değerlerine uygun olarak gerçekleştirmesidir. Kişilerin uzun vadeli amaçlarına ulaşmak veya başarıyı elde etmek için kendine yasal yollar keşfetmesi uyum olasılığını arttırır.185 Birey başarıyı elde etme yolu olarak geleneksel usullere riayet ederse, elde edeceği mükâfatlar artacaktır. Bu durumu keşfeden birey, sapkın eylemler sonucu kaybının ne olacağını anlar ve sapma davranışlardan uzak durmaya çalışır. Bireyin böyle bir değer taahhüdünün olmayışı, bireyin suç eylemine katılmasını teşvik eder.

Katılım; bireyin, toplumun değerlerine, yasal faaliyetlere zaman ve enerjisini harcayarak yoğun bir biçimde katılımı, suç eylemlerine yönelmesini sağlayacak zamanı bulamamasına sebep olur. Ferdin katılıma karar vermesinde bağlılık ve taahhüdün büyük rol oynadığı açıktır. İnsanlar ailede, okulda, işyerlerinde, mesleklerinde itibar kazanmak için çabalarlar. Bu çaba içinde, bağlılık ve taahhütten dolayı diğer insanlardan daha az sapma fırsatına sahip olurlar.

182 İçli, T.: A.g.e., sh.518 183 Bal, H.: A.g.e., sh.20

184 Sokullu Akıncı, F.: A.g.e., sh.132 185 Bal, H.: A.g.e., sh.20

İnanç; bireyin toplumun değerlerine, inançlarına ve normlarına bağlılığı arttıkça sapkın davranışlara katılma ihtimalinin de azaldığını öngörmektedir. Değerlerin ve normların doğru ve gerekli olduğuna dair inançların zayıflaması, değerler dünyasına ve normatif yapıya bağlılığının azalmasına zemin hazırlar. 186 Bu durum anti-sosyal kişiliklerin yaygınlaşmasına ve suçluluğun artmasına sebep olur.

Aynı şekilde Gottfredson ve Hirschi, suçluluğu “düşük benlik denetimi” kavramı ile açıklamaktadırlar. Onlara göre düşük benlik denetimi, yetersiz yetişme tarzıyla alakalıdır. Yetersiz düzeyde sosyalleşen bireyler, düşük bir benlik denetimine sahip oldukları için, suç işlemeye daha eğilimli olmaktadırlar. Düşük benlik denetimi de özetle; içgüdüsellik, duygusuzluk, fiziksel risk alma, kısa görüşlülük, sözel beceri yetersizliği, maceraya düşkünlük, suç mağdurlarına karşı kayıtsızlık (acı ve ızdıraplara ilgisizlik), düşük düzeyde bir performans, bencillik, evlilik, iş ve arkadaş edinme gibi alanlardaki istikrarsızlık ve şiddete eğilimli olmak gibi faktörlerle yakından ilintilidir.187

Sosyolog Travis Hirschi, “topluma olan bağlılığımız arttıkça içsel kontrol sistemimizin daha etkili olacağını” savunmasına rağmen bu teori yüksek statüdeki insanların topluma olan bağlılıklarını açıklamada zorlanmaktadır. Çünkü teori, genellikle alt sosyo-ekonomik düzeydeki topluma bağlılığı yüksek olmayan insanlarda ortaya çıkan sapkın davranışlar üzerinde durmuştur ve üst sosyo- ekonomik düzeydeki insanlarda ortaya çıkan, cürüm, seks ve uyuşturucu ile ilgili olan sapkın davranışları tam olarak açıklayamamaktadır. 188 Mesela yüksek mevkilere gelmiş bir kimsenin uyuşturucu kullanmasını, cinsel tacizde bulunmasını açıklamak bu teoriyle pek mümkün olmamaktadır. Oysa ki yüksek statüdeki bu insanların topluma olan bağlılıkların yüksek olması gerekirdi.

Sosyal kontrol teorilerinin en iyi bilinen izahlarından birisi de Walter Reckless’ın kısıtlayıcı teorisidir. Kısıtlayıcı teori, temel olarak bireylerin onları suça çeken baskılara karşı koymasında onlara yardım eden, çeşitli sosyal kontrol unsurlarına sahip olduklarını dikkate alır. Teori, bireyleri suça sevk eden ya da onları izole edebilen kişisel özellikler için olduğu kadar, bireyleri suça yatkınlaştıran sosyal güçleri de izah etmeye teşebbüs eder. Değişik sosyal

186 Korkmaz, A. ve Kocadaş, B.: A.g.e., sh.178-179-180 187 Kızmaz, Z.: A.g.m., sh.166

baskılar, fert için hem dahili hem de harici kısıtlamalarla ferdin psikolojik dünyasında birbirini etkiler ve bu kısıtlamalar suçluluğa karşı direnmenin vasıtaları olurlar. Reckless’ ın kısıtlamalar teorisinin temel unsurları olan sosyal baskı katmanları şu şekilde sıralanabilir.189

Harici Baskılar: Bireyi etkileyen değişkenler; kötü hayat şartları, olumsuz ekonomik şartlar ve meşru fırsatların yokluğunu içerir. Bireyi suçluluğa sevk eder. Harici Çekiciler: Sapma alt–kültürü, kitle iletişim araçlarının etkisi gibi hususlar bireyleri normlardan uzaklaştırmaya çalışır.

Dahili Baskılar: Fiziki kusurlar, zihinsel çatışmalar, eşitsizlik ya da aşağılık duygusu gibi kişisel gerginlikleri içerir.

Dahili Kısıtlayıcılar: Geleneksel davranış değerlerinin işselleştirilmesini ve baskılara karşı koymak için bireye imkan veren kişisel özelliklerin gelişmesini içerir. Güçlü özgüven, kimlik ve engellere karşı kuvvetli mukavemet şeklindeki özellikler bu çerçevede değerlendirilir.

Dış Kısıtlayıcılar: Bireye baskılara karşı koymak için yardım eden aile ve diğer organizasyonları içerir.

Reckless’in teorisine göre suç davranışı, sosyal baskıların fazlalığından ve kısıtlayıcıların yetersizliğinden dolayı meydana gelmektedir. Reckless, insanların geleneksel kuralları, değerleri ve kurumları içselleştirmelerinin, sapmaya yönelmelerini engelleyeceğini ileri sürmektedir. Reckless’in değerlendirmelerine göre bireylerin kuralları ve değerleri içselleştirmeleri, iç kısıtlayıcıların güçlenmesine zemin hazırlayacağından, suç davranışına yönelmelerini engelleyecektir.190