• Sonuç bulunamadı

1938 yılında Tannenbaum tarafından ortaya atılan ve Becker tarafından geliştirilen etiketleme (damgalama veya toplumsal reaksiyon) teorisi, 1960’lı yıllarda suç ve suçluluk çözümlemelerinde dikkat çeken ve kısa sürede belirli bir üne ulaşan ender kuramlardan biridir. Etiketleme kuramı; bireylerinin etiketlenmelerinin onların suç işleme süreçleri üzerinde etkili olduğu varsayımı

189 Korkmaz, A. ve Kocadaş, B.: A.g.e., sh.176 190 Korkmaz, A. ve Kocadaş, B.: Aynı Eser, sh.177

üzerine oturmaktadır. Teoriye göre suçlu olma süreci bireyin etiketlenmesi, dışlanması ve şikayet edilen özelliklerinin pekiştirilmesi şeklinde işlemektedir.191 Onlar polisler, öğretmenleri, komşuları, ebeveynleri ve arkadaşları tarafından etiketlenmektedirler. Bireylerin sapkın veya suçlu olarak etiketlenmeleri de, onların toplumdan dışlandıkları yönünde bir duyguya kapılmalarına yol açmaktadır. Bu dışlanma duygusu da, onların suçlu gruplarla ilişkiye girmelerinde etkili olmaktadır.

Bu teoriye göre ilk defa suç işleyen bir kişi tüm kişiliği ve sosyal yaşamı bakımından olumsuz olarak değerlendirilmekte, yani damgalanmakta ve buna tepki olarakta tekrar suç işlemektedir. Başka bir ifade ile ilk mahkûmiyet suçluyu lekelediği için bu şahsın sosyal statüsüne, mesleğine, ailesine ve esas olarakta topluma etki etmektedir. Bu durumun suçlunun kişiliği üzerinde de önemli etkileri olmaktadır. Bu bağlamda özellikle toplumda hakim olan güçlüler sınıfı tarafından suçlu olarak lekelenen/etiketlenen kişilerin yeni suçlar işlemesi olasılığı artmaktadır. 192 Bu nedenle bu teori suçluluk olgusunu ceza hukuku normları ihlal etme gerçeğinden farklı olarak suçlu olarak damgalanma süreci içinde ortaya çıktığını belirtir.

Etiketleme teorisinin suç olgusuna yaklaşım biçimi, önceki teorilerden temelde bir ayrışmayı temsil etmektedir. Bir anlamda önceki kuramlar; “birey niçin suç işlemektedir” sorusuna odaklanırken, etiketleme teorisi de, “niçin belirli davranışlar sapma olarak tanımlanmaktadır?” sorusuna yanıt arama çabası içinde olmaktadır. Bu teori özellikle, davranışların illegal ve legal sınırlarını belirleyen kuralları ve hukuk sistemini sorgulamaktadır. Bu sebeple teori, suç işleyen birey üzerinde değil, kuralları koyanlar üzerinde odaklanmaktadır. Genel olarak bakıldığında, etiketleme teorisinin yanıtını aradığı iki temel soru vardır: 193

1.Toplumsal olarak sapma nasıl oluşmaktadır veya kuralları kim koymaktadır?

2. Bireyin sosyolojik suç etiketlenmesinin, onun davranışları üzerinde nasıl bir sonuca yol açmaktadır?

Etiketleme yaklaşımının öncülerinden olan Becker’e göre suç olgusu, toplumda egemen sınıf veya güçlü konumda olanların çıkarsal öngörüleri

191 Bal, H.: A.g.e., sh.21 192 Demirbaş, T.: A.g.e., sh.141 193 Kızmaz, Z.: A.g.e., sh.74

çerçevesinde inşa edilen bir tanımlama biçimi ile ilintilidir. Bu yaklaşım, suçun bir davranışsal özellik olmaktan çok, hukuksal bir tanımlamayla alakalı bir olgu olduğunu göstermektedir. Yani Becker’e göre bazı sosyal gruplar, sapkın olarak etiketlenmede kullanılabilecek bazı kuralları koymakta ve bireylerin bu kurallara olan uyum durumlarına göre, onları sapkın veya uyumlu bireyler biçiminde damgalamaktadırlar. O halde Becker’e göre, suçlu ile suçlu olmayan arasındaki fark, suçlunun sadece etiketlenmiş olmasıdır. Becker’in bu bakış açısından hareket edildiğinde, suçlu bireylerden çok, kural koyucuların suçlu görülmesi gerekmektedir. Aslında suçun bir tanımlama biçimi olarak ele alınmasını gerektiren bazı durumların olduğu bir gerçektir. Örneğin, bazı ülkelerde, esrar kullanımı veya homoseksüellik gibi daha önceden suç eylemleri olarak kabul edilen bazı davranışların günümüzde suç kapsamından çıkartılması, suçun görece bir tanımlama biçimi olduğunu göstermektedir. Aynı şekilde, ülkeler/toplumlar bazında suç eylemlerinin farklılaşması da (örneğin, bir ülkede alkol kullanma bir suç eylemi olarak görülürken, başka bir toplumda suç olarak görülmemesi) bunun bir örneğini oluşturmaktadır.194

Etiketleme teorisyenlerine göre önemli bir sorunda bu etiketi kimin kime, hangi belirleyicilere göre uyguladığıdır. Hangi süreçler ve prosedürler etiketi yapıştırır ve bunu kim belirler? Toplumda güçlü olanın arkasında fonksiyon gören kontrol birimleri, etiketleri daha az güçlü olanlara empoze eder. Toplumda gücü elinde bulunduran hangi davranışın yasadışı veya sapmış sayılacağına karar verir.195 Bu nedenle Becker’in “hangi davranışın sapma davranışı olarak alınacağı, o davranışı kimin yaptığına bağlıdır” düşüncesiyle, suçun sınıf temelli bir nitelik arz ettiğini vurgulamış olmaktadır. Örneğin üst veya orta sınıfa mensup olan gençlerin tutuklanmaları, alt sınıfa kıyasla daha düşük bir oranı teşkil etmektedir. Giddens bu olayın nedenini şu şekilde açıklamaktadır: Üst sınıfa mensup bireylerin çocukları tarafından işlenen her hangi bir hırsızlık olayı, polis veya mahkemeler tarafından masum çocuk oyunları olarak görülürken, alt sınıfa mensup bireyler tarafından veya yoksul bölgelerde işlenen bu eylemler, hırsızlık olayları olarak görülerek, bu yönde işlem yapılmaktadır.196 Oysaki çocuk yaptığı

194 Kızmaz, Z.: A.g.m., sh.168 195 İçli Günşen, T.: A.g.e, sh.519 196 Kızmaz, Z.: A.g.m., sh.169

hareketleri çeşitli faaliyetleri içeren bir oyun olarak algılamaktadır, toplum ise baş belası, kötülük, cezalandırılması gereken bir faaliyet olarak algılamaktadır.197

Bu kuramın diğer bir temsilcisi olan Lemert ise, sapmayı birincil ve ikincil sapma şeklinde ayırmıştır. Ona göre, bireyin ilk norm ihlali olarak görülen birincil sapma, geçici bir durumu betimlemektedir. Bu normsal ihlal, bireyin suçlu bir kimlik kazanmasını sağlayan bir sapma olarak görülmez. Bireyin gerçekten suçlu bir kişiliğe dönüşmesi, ikincil sapma ile oluşmaktadır. Çünkü ikincil sapmada, bireyin sosyal normlara olan tepkisi pekişmektedir. Stigmatize olan birey, sapkın alt-kültür gruplarıyla iletişime girerek, suçlu kültür etrafında yeniden sosyalleşmektedir. Ona göre gerçek suçluluk, aslında bu yeni sosyalleşme biçimiyle ortaya çıkmaktadır. O halde bu yaklaşıma göre; cezaevleri, ıslah evleri ve akıl hastaneleri, sapkınlığı pekiştiren kurumlar olarak işlev görmektedir.198

Bu teoriye göre kişiler ebeveynleri, komşuları, öğretmenleri veya arkadaşları tarafından etiketlendikleri için suç işlerler. Suç işleme süreci etiketlenme, dışlanma ve suçlu davranışı pekiştirme şeklinde devam eder. Kişiler bir defa polis, mahkeme veya cezaevi tarafından suçlu olarak etiketlendikten sonra suçlu gibi davranmaya başlarlar. Bu şekilde etiketlenen insanlar kendilerine olan saygılarını koruyabilmek için topluma düşman olurlar. Kendileri gibi insanları toplum içinde arayıp bulurlar ve yeni alt kültürler oluşturarak suçlu etiketine uygun davranırlar.199

Etiketleme teorisi aynı zamanda kişinin damgalama süreci sonunda kendini kavramlaştırması ile de ilgilenir. Yani sapıcı bir eylemde bulunan kişinin damgalanması, kişinin kendisi hakkındaki kavramlaştırmasını etkileyerek kişiyi ikinci bir sapmaya yönlendirir.200 Kanunu ihlal eden ve polis tarafından yakalanarak savcılığa sevk edilen kişilerin kendileri hakkındaki düşünceleri değişebilir ve bu insanlar kendilerini suçlu olarak görmeye başlarlar.

197 Korkmaz, A. ve Kocadaş, B.: A.g.e., sh.165 198 İçli Günşen, T.: A.g.e., sh.519

199 Bal, H.: A.g.e., sh.22