• Sonuç bulunamadı

II. ÇOCUK SUÇLULUĞUNUN NEDENLERİ

2. ÇEVRESEL NEDENLER

2.6. Göç ve Düzensiz Kentleşme

Göç farklı fiziki, ekonomik, siyasi ve kültürel ortamlardan diğerine gidiş demektir. Bu göçler beraberinde gecekondulaşma, işsizlik, kültürler arası çatışma, yabancılaşma gibi birçok sorunun çıkmasına sebep olmaktadır. Çünkü kırsal kesimden gelenler eski örf ve adetlerini, alışkanlık ve davranışlarını da beraberinde getirdiklerinden şehirleşmeleri uzun zaman almaktadır. 356 Bu insanlar büyük şehirlerin kenar mahallelerinde farklı grup ve kategoriler oluşturarak şehir kültürü ve değerlerine yabancı kalmakta ve bu şekilde çatışma, gerilim ve uyumsuzluk tablosu oluşturmaktadırlar.357

Geleneksel kültür taşıyıcısı olarak tanımlanan bu kesimler, önceki yaşam biçimlerinden tam olarak kopamadıkları için yüksek kültür destekli modern yaşam biçimine geçişte uyum sorunu yaşamakta ve ne modernliğe ne de geleneğe uymayan, bir anlamda doğaçlama olarak türetilen, “türedi bir yaşam” tarzı yaratmış olmaktadırlar. Söz konusu bu durum ise bilinç yarılmasına ve kişilik parçalanmasına neden olmaktadır. Nesneleşen insanın yaşam pratikleri de onun mutsuz olmasına ve kendini ifade edememesine, köksüzleşmesine neden olmakta ve bu süreç kendinden emin olmayan, kimlik bunalımına düşmüş, mutsuz bir halk kitlesini oluşturmaktadır. 358

Şüphesiz bu ortamdan yine en fazla çocuklar etkilenmektedir. Türkiye’de 1960’lı yıllarda artış gösteren köyden kente göç etme olayı çarpık kentleşme, okula gidememe, gecekondulaşma gibi birçok sorunla beraber, kente göç eden nüfusun içerisinde reşit olmayanların egemen olması sebebiyle çocuk suçluluğunun da irdelenmesi gerekli önemli nedenlerinden birini oluşturmuştur.359 Gecekondulaşmanın yoğun olduğu yerlerde yapılan bir araştırmada 100 kişiden 32 tanesinin yaşadığı yerden memnun olmadığı ve çoğunluğunu da beklentileri yüksek olan gençlerin oluşturduğu anlaşılmıştır.360

356 Sarpdağ, M.: A.g.e., sh.44

357 Korkmaz, A. ve Kocadaş, B.: A.g.e., sh.232

358 Ersoy, R.: Şehirleşme-Halk Kültürü İkileminde Sorunlar ve Bazı Çözüm Önerileri, Kayseri, 2006, sh.235

359 Demirbaş, T.: A.g.e., sh.202

Hızlı ve yüksek oranlarda kırsalda kentlere yapılan bu göçler işsizliğin artmasına sebep olmuştur. Kırsal alanda iş bulamayıp büyük kentlere iş bulmak amacıyla gelen bu insanların nitelikli ve eğitimli iş gücü talepleri karşısında işsizlik artmaktadır. 361 İşsizlik ise kişilerin yaşam standartlarını düşürdüğü gibi, ruh ve beden hastalıklarına sebep olmaktadır.

Çocukların alıştıkları ortamdan yepyeni ve değişik bir çevreye uyum göstermeleri çok güçtür, bu güçlük çoğu zaman çocukları yanlış yollara sapmalarına neden olmaktadır. Bazen anne ve babalar dahi yeni çevreye uyum sağlayamazlar ve çocuklarının da uyum sağlamalarını istemezler. Buna birde dışarıdan göç edenlere karşı şehirlilerin önyargılı yaklaşımları ile dışlanmışlık duygusu eklendiğinde çocukların suça yönelmeleri hızlanmaktadır.

Türkeri tarafından 1995 yılında Çocuk ıslahevleri ve cezaevlerinde kalan çocuklar üzerinde yapılan bir araştırmada 377 çocuğun % 69’unun şehirde ikamet ettiği ve bunlarında % 23,9’unun gecekonduda yaşadıkları tespit edilmiştir.362

Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu’nun Diyarbakır’da daha önce suç işlemiş çocuklar ile suç işlememiş çocuklar üzerinde yaptığı araştırma sonucunda çocukların saldırgan davranışlar göstermesinin ve suça yönelmesinin temel nedeni olarak son yıllarda ailelerin kırsal kesimden kente göç etmesi gösterilmiştir. Ailesi göç eden çocukların, ailesi göç etmeyenlere göre daha saldırgan oldukları vurgulanmıştır. Suçlu çocukların % 90’ının son 10 yılda Diyarbakır'a göç etmiş ailelerin çocukları olması göç ile suç ilişkisini daha açık olarak ortaya koymaktadır.363

2007 yılında Türkiye genelinde yapılan bir anketin sonucuna göre, toplumun % 38’i göç etmiş ve bu göç edenlerin % 13’ü son 10 yıl içerisinde yer değiştirmiş durumdadır. Bu durumda bize toplumun üçte birinin göçle yer değiştirdiğini göstermektedir.364

Göç edenlerin şehirleşmesi yani şehre entegrasyonu için çok uzun zaman gerekmektedir. Sahte kentleşmenin getirdiği yetersiz imkanlar ve anomi suç işlemede etken olabilmektedir. Örf ve adetlerine sadık, kapalı ve özel bir toplumsal yaşam biçimine sahip gecekondunun çekirdek ailesi, geniş kırsal

361 Tatlıdil, E.: “Kentleşme ve Göç”, Sosyolojiye Giriş, (Ed.:İ.Sezal), Ankara ,2002, sh.349 362 Bal, H.: A.g.e., sh.45

363 Aydemir, B.: “Göç Suçu Besliyor”, Sabah Gazetesi, 29.10.2006, sh.16 364 Erdem, T.: A.g.e., sh.14

aileden de, kentin modern çekirdek ailesinden de farklı bir kültüre sahiptir. Bu kültürel farklılıklar düşmanlık ve gerginlik meydana getirmekte ve bu kültür çatışması en çok genç kuşakları etkilemektedir. Gençler, kentte kavuşacağını sandığı eğlence, macera, şöhret ve zenginliğin beklentisinin yanında yetersiz eğitim ve yetenek eksikliği gibi nedenlerle arzuladığı iş ve geleceği elde edemeyecekleri düşüncesine kapılırlar. Tüm bu uyumsuzluklara tepki olarak kendini kanıtlama, kentli yaşıtlarına özenme ve otoriteye baş kaldırma gibi etkenler özellikle çocukları suça yöneltir. Ayrıca kentte değişen geleneksel aile törelerinin çocuğu koruyan yaptırım gücünün zayıflaması, ailenin sosyal kontrol fonksiyonunu yerine getirebilecek başka kurumların olmaması da suça yönelmelerini kolaylaştırır. Toplumsal yalnızlık çeken ailede çocuk suçluluğu çoğunlukla bir baş kaldırma ve çevreye karşı çıkma girişimi olarak belirir. Geleneksel aile çevreye direnemez olduğunda ailede gevşeme ve serbestleşme olur, bunu hisseden çocukta kendini sokağa atar. Göçle gelen bu aileler ekonomik güçlükler nedeniyle çocuklarını okula göndermek yerine aileye katkıda bulunması için öğrenim çağında para kazanması amacıyla çalıştırırlar. Sonuçta çocuklar ayakkabı boyacılığı, hamallık, midyecilik gibi niteliksiz işler ya da dilencilik, tombalacılık, kaçak sigara satma gibi işlerde çalışırlar. Bu durumda hem çocuğun erken yaşta çalışmak zorunda kalması yüzünden eğitimini aksatmasına hem de iş çevresinde zararlı alışkanlıklar kazanmasına yol açar.365

Göç olayını yaşayan çocuklar daha çok hırsızlık ve yaralama suçlarını işlemektedirler. Yaralama suçlarının toplumsal uyumsuzluk kaynaklı olduğu düşünülmektedir. Hırsızlığın ilk planda daha çok ekonomik zorluklar nedeniyle yapıldığı, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak için bu yola başvurduğu düşünülebilir. Gerçekte nedenlerin ve tehlikenin en büyüğü ana babanın sevgi, şefkat ve bakımından yoksun olmaktır. Hırsızlık yapan çocuk bu yolla maddi gereksinimini gidermekten çok ailenin ve okulun denetiminden uzak kalmanın verdiği bir başıboşluk içinde suça yönelmekte, sevgi ve sevecenlik eksikliğini gidermek için bu yola başvurmaktadır.