• Sonuç bulunamadı

II. ÇOCUK SUÇLULUĞUNUN NEDENLERİ

2. ÇEVRESEL NEDENLER

2.1. Aile

2.1.3. Aile İçi İlişkiler

Aileler maddi olarak parçalandıkları gibi manevi olarakta parçalanabilirler. Aile içinde anne ve babanın birbirleriyle ilişkilerinde kavgaların, tartışmaların ve saygısızlığın olduğu aile ortamları çocukların kişiliklerini ve ruhi dünyalarını olumsuz yönde etkileyip onları suça yöneltmektedir. Yavuzer bu durumu “anne babanın duygusal sorunları olan kişiler olmaları, evlilik ilişkilerinde başarılı olamamaları, ergenin aile içinde sürekli kavga ve çekişmeye tanık olması şeklindeki kötü ev koşulları, genci bir karmaşaya, iç çatışmaya ya da suçlu davranışa itebilir”266 şeklinde anlatmaktadır.

264 Bal, H.: A.g.e., sh.43

265 Ergül, E.: Lise Öğrencilerinin Depresyon Düzeyinin Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi, Malatya, 2003, sh.63

Anne ve babalar çocukları ile muhabbetli bir diyalog, ölçülü bir disiplin, sevgi ve şefkat ağırlıklı bir davranış tarzıyla çocukları ile iletişim kurmaya çalışmalıdırlar. Nitekim çocukların evden sokağa kaçmasına sebep olan en önemli unsurlardan birisinin sevgi ve ilgi eksikliği olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir.

Hatalı anne baba tutumlarını genelde anne ve babanın sevgi ve disiplini kullanma biçimlerine göre beşe ayırmak mümkündür.

1. İlgisiz anne baba tutumu 2. Katı anne baba tutumu 3. Koruyucu anne baba tutumu 4. Mükemmeliyetçi anne baba tutumu 5. Tutarsız anne baba tutumu

Bu tutumların hiçbiri mutlak çizgilerle birbirinden ayrılmazlar hatta bazen bir ailede iki üç farklı tutum aynı anda görülebilir. İlgisiz anne ve babanın bulunduğu ailede yetişen çocuklar sevildiğini hissedemezler ve sevgiyi başka insanlarda ararlar. Aile içinde bağlar oldukça zayıftır. Çocukların asosyal olma ihtimali çok yüksektir. Yapılan araştırmalar suçlu çocukların genelde bu tür aileden geldiğini ortaya koymaktadır. Katı anne baba tutumu ile yetiştirilen çocuklar genellikle ya isyan edip asi oluyor veya sindirilip pasif bir kişilik geliştiriyorlar. Bu tutumun sergilendiği ailede yetişen çocukların evden kaçmaya daha meyilli oldukları gözlenmektedir. Koruyucu anne ve babanın yetiştirdiği çocuklar kendine güvensiz olurken mükemmeliyetçi ailelerde yetişen çocuklar ise kendini çaresiz hissederler. Çünkü mükemmeliyetçi ailelerde çocuğun hayatına aşırı müdahale vardır. Çocuk aile tarafından hep mükemmele odaklandığı için deneyip yapamamaktansa hiç denememeyi tercih edebilmektedir. Tutarsız ailelerde ise çocuk, anne ve babasının kendi aralarında analaşmadıklarına şahit olduğu için bundan sonra ne annenin ne de babanın söylediğini mutlak doğru olarak algılamamaktadır. 267

Anne ve babanın çocuğu ile yeterince ilgilenmesi ile çocuğun başarısı arasında sıkı bir ilişki vardır. Şentürk tarafından Malatya’da parçalanmış aileye mensup 1029 ilköğretim ve ortaöğretim öğrencisi üzerinde yapılan alan araştırmasına göre karnesinde üç ve daha fazla zayıfı olan öğrencilerden %

63,2’sinin anne ve babasının olmadığı, % 25’inin de anne ve babasının kendisiyle ilgilenmediği saptanmıştır. Oysaki başarılı olan öğrencilerin ise % 40’ının kendileriyle ilgilenen anne ve babasının olduğu ortaya çıkmıştır. 268 Buradan da anlaşılacağı üzere anne ve babanın çocuğu ile ilgilendiğini göstermesi çocuk üzerinde olumlu etkiler oluşturmaktadır. Bu bağlamında değineceğimiz bir diğer önemli sorun da çocukların evden kaçmasıdır. Evden kaçma, çocuğun yetersiz toplumsallaşmasına yol açan anne-baba davranışlarına karşı anti sosyal olarak nitelendirilebilecek bir tepkidir. Araştırmalarda, reddeden, ihmal eden aşırı kısıtlayan, ilgisiz anne ve babaların davranışlarıyla çocukların evden kaçması arasında bir ilişki olduğu tespit edilmiştir.269

Evden kaçan gençlerin kendilerine göre tutarlı birçok nedeni vardır: Alışılagelmiş, tekdüze yaşam biçimini değiştirmek, büyüyüp olgunlaşmak, geçici de olsa huzur bulmak ve kabul görmek, yeni bir yuva ve yeni bir yaşam aramak gibi. Gençler genelde saklanmak, kaçmak, unutmak, bir düşün peşine takılmak, yeni bir başlangıç yapmak için kaçmaktadırlar. Bu kaçış bir acı çığlığa ya da bir soluk alma arayışının sağlıklı bir belirtisi olabilir. Evden kaçma kararı, kişisel rahatsızlıkların da bir sonucu olabildiği gibi, kritik aile gerginliklerine tipik bir tepki de olabilir. Aile sorunları çoğunlukla değer çelişkileri, sosyal konularda çatışma, okul başarısızlığı, ana baba tarafından ihmal ya da reddediliş gibi nedenlerden kaynaklanabilmektedir. İşin garip yanı, evden kaçan gençlerin çoğu, ana babalarını sever ve sayarlar. Bu ayrılış düş kırıklığı sonucudur; anne baba genci anlama konusunda ya da kurallarında son derece katı davranmaktadırlar veya evde dayanılması zor bir kardeş vardır ya da genç ders notlarının zayıf olmasından dolayı cezalandırılmaktan korkmaktadır. Aile boşanma veya alkolizm gibi nedenlerle parçalanmış olabilir. Evden kaçan gençlerle yapılan görüşmelerin çoğunda gençlerin çoğu evlerinde uzun süren zorluklar ve aşırı bir mutsuzluk havası bulunduğunu söylemişlerdir. Onlara göre, evleri, birbirlerine anlayış göstermeyen, sorumluluk ve güven duymayan, birbirleriyle hiçbir fiziksel ya da duygusal ilişkisi olmayan, iletişim kuramayan insanların yaşadıkları bir yerdir. 270 Kısaca, gençlerin evden kaçmalarına yoğun bir yabancılaşma duygusu, baskı ve gerginlik neden olmaktadır. Her ne kadar zor ve tehlikeli olsa da, birçok genç

268 Şentürk, Ü.: A.g.e., sh.145 269 Göç, L.: A.g.e., sh.30

evden kaçmayı, artık ayak uyduramadıkları bir yaşamdan kurtulmanın bir yolu olarak seçmektedirler.

Emniyet Genel Müdürlüğü AKKM Daire Başkanlığından temin edilen Türkiye Geneli Çocuk İstatistik Formlarına göre Emniyete gelen çocuklardan evden kaçmak sureti ile getirilenlerin oranı şu şekildedir. 0-10 yaş grubu çocuklarda % 1.5 seviyesinde olan evden kaçma oranı 11-18 yaş grubunda ortalama % 5 civarlarında seyretmesine rağmen 2006 ve 2007 yılı ilk üç aylık dönemde % 4 seviyelerine doğru azalma göstermektedir.

Tablo 7: Türkiye Geneli 2004-2005-2006 Yılları ile 2007 Yılı İlk Üç Aylık Emniyet Müdürlüğüne Evden Kaçmak Sebebi İle Getirilen Çocuklar

Y

IL

L

A

R

GELİŞ NEDENİ EVDEN

KAÇMA TOPLAM ÇOCUK SAYISI ORAN 0-10 YAŞ ARASI 162 12249 % 1.3 20 04 Y IL I 11-18 YAŞ ARASI 4049 80949 % 5 0-10 YAŞ ARASI 217 13578 % 1.5 20 05 Y IL I 11-18 YAŞ ARASI 5056 95364 % 5 0-10 YAŞ ARASI 282 16118 % 1.7 20 06 Y IL I 11-18 YAŞ ARASI 4412 109977 % 4 0-10 YAŞ ARASI 26 2908 % 0.9 20 07 /3 Y IL I 11-18 YAŞ ARASI 1171 29751 % 4

(Kaynak: Emniyet Genel Müdürlüğü AKKM Daire Başkanlığı Çocuk İstatistik Formu)

Kişiler sosyalleşme süreci içerisinde ödüllendirme ve onaylamama sayesinde davranışlarına şekil verirler. Ödüllendirme ile davranışlarının benimsendiğini, onaylamama ile hoş olmayan bir davranış sergilediklerini anlarlar ve aynı davranışın bu şekilde tekrarlanmasının önüne geçilmiş olunur. Çocukluk döneminde hoş olmayan bir davranış ile karşılaşıldığında, ebeveynin onaylamayarak cezalandırması daha etkili olmaktadır.271 Fakat verilen cezalarda sertliğin yararı olmayacağı gibi tersine büyük zararı olacaktır. Çünkü “sürekli dövülerek eğitilmeye çalışılan çocuklar nadiren iyi insan olurlar.”272 Çocuklara

271 Dönmezer, S.: A.g.e., sh.139 272 Locke, J.: A.g.e., sh.49

dayak atmak suretiyle verilen cezalarda dayak hiçbir şekilde fiziksel ve anlık zevklere kapılmak ve isteksizlikten kaçınmak gibi doğal eğilimleri kontrol edemez aksine onları teşvik eder, içimizdeki bütün insani eylemlerin ve işten kaçınarak eğlenceye düşkünlüğün başlangıcının köklerini güçlendirir. Mesela somut istek ve isteksizlik dışında hiçbir güdü bir çocuğu kitap okumaya yönlendiremez veya sağlıksız bir meyveyi yemesine mani olamaz. Ayrıca çocuklar geçmişte kendilerine güzel görünen şeylerden dolayı azarlandıklarını ve dayak yediklerini kavradıkça bu şeylerden nefret etmeye başlarlar. Yine bu çocukların dayak korkusu ile inatçı doğaları kırılabilir ama bu defa onun yerine çocuk, ezik ve mazlum bir kişilik kazanır ki bu durumda ne kendine ne de topluma bir yararı olmaz.

Aile içi çocuk eğitiminde, çocuğu suça iten en önemli unsurlardan biride çocuğa uygulanan disiplinin şekli ve derecesidir. Anne babaların disiplin yetkisini suiistimal ederek çocuklarına fiziki veya psikolojik kötü muamelede bulunmaları çocukların ebeveynleri ile sağlıklı bir iletişim kuramamalarına ve saldırgan bir kişilik kazanmalarına sebebiyet vermektedir. Saldırgan ebeveynler saldırgan çocuklar yetiştirirler. Nitekim Glueck’ler tarafından yapılan bir incelemede 2000 suçlu çocuktan % 95’ine aileleri tarafından ölçüsüz disiplin uygulandığı saptanmıştır.273 Burada ölçüsüz disiplinden ya çok yumuşak olunup çocuğa karşı alakasız davranma ya da çok sert olup her konuda baskı yapma veya çocuğun denetimi konusunda eşler arasında mutabakatın bulunmaması nedeniyle düzenli bir kontrolün uygulanamaması kastedilmektedir. Çocuğun sosyalleşmesi sürecinde ödül ve ceza dengesinin iyi ayarlanması gerekmektedir. Çok gevşek disiplin ne kadar zararlı ise aşırı baskıcı bir disiplinde muhakkak çocuğun kişiliğinin gelişiminde olumsuz etkiler bırakacaktır.

Milli Eğitim Bakanlığının okullardaki şiddet ve madde bağımlılığını azaltmak için yaptığı çalışmaya Emniyet Müdürlüğünün 2007 yılında hazırlamış olduğu rapora göre suç işleyen çocukların % 56’sının aile içinde dövüldüğü ve % 13,5’inin de aile içinde cinsel istismara maruz kaldığı belirtilmektedir.274

Türkiye İstatistik Kurumunca yapılan bir araştırmada ise 3–17 yaş arasında çocukları olan babaların, % 0,9’u sıklıkla, % 9,7’si bazen çocuklarını

273 Dönmezer, S.: A.g.e., sh.249

dövdüğünü; % 13,2’si sıklıkla, % 46,2’si bazen çocuklarını azarladığını ifade etmişlerdir. Annelerin ise % 2,0’si sıklıkla, % 20,5’i bazen çocuklarını dövdüğünü belirtirken; % 21,8’i sıklıkla, % 48,6’sı bazen çocuklarını azarladıklarını ifade etmişlerdir.275

Sosyalleşme süreci, insan doğduktan sonra başlar ve insan yaşadığı sürece tüm hayatı boyunca devam eder. Çocuk bir aile içinde doğar bu nedenle ilk sosyalleşme kurumu ailedir. Toplumun dilini ilk aileden öğrendiği için çocuk ilk donanımını ailesi vasıtasıyla kazanmıştır. Öğrendiği bu dil vasıtasıyla çocuk iletişime ve etkileşime girerek ilköğrenimine başlar. Bu şekilde aile çocuğuna toplumun sosyal ve kültürel mirasını aktarmaya başlar. İlk bilgileri ailesinden alan çocuk daha sonraki aşamalarda akran ve arkadaş çevresinden yeni kültürler öğrenmeye başlar. Sosyalleşme sürecinde aileden sonra diğer önemli kurum ise eğitim kurumudur. Dolayısıyla okul çevresi ve öğrenim süreci çocuğa önemli donanımlar kazandırır.276 Okul çevresinden sonra çocuğun sosyalleşmesini ve olgunlaşmasını sağlayan önemli bir unsurda iş ve çalışma hayatıdır. Yine kitle iletişim araçları da hayatın her safhasında ferdin sosyalleşmesi sürecinde katkıda bulunan vasıtalardandır. Bu bağlamda biyolojik, psikolojik ve sosyal boyutlarıyla bir bütün olan çocuk, sosyalleşme sürecinde sağlıklı sosyal ve kültürel bir çevrede yetişmelidir. Bu yetişmede aile, okul, kitle iletişim araçları, sosyal kurumlar ve tabiî ki devletin önemli sorumlulukları vardır.

Gençlerin sosyalleşmesi ilk çocukluk yıllarında başlar ve aile içindeki psikolojik ve sosyal ortam içinde çocuğa verilen olumlu-olumsuz etkiler ile tamamlanır ve bu sosyalleşmenin etkisi ile daha sonra suçlu veya suçsuz davranışları ortaya çıkar.277 Ergenlik döneminde erkek çocuklar kişilik gelişimi ve çatışmalarında karşılaşacakları zorluklarda kendisine yardımcı olacak güçlü bir babaya, kız çocuklar ise başarılı bir model olacak örnek bir anneye ihtiyaç duyarlar.278 Bu nedenle aile düzenini en çok etkileyen öğeler anne ve babalardır. Eğer aile düzeni içerisinde anne ve baba gereksinimi tam olarak karşılanmazsa o ailede yetişen çocukların yaşamlarının her yönü olumsuz etkilenir.279

275 Aile Yapısı Araştırması Dergisi, Ankara, 2006, sh.12-13

276 Bayhan, V.: Üniversite Gençliğinde Anomi ve Yabancılaşma, Ankara, 1984, sh.204 277 Demirbaş, T.: A.g.e., sh.160

278 Yavuzer, H.: A.g.e., sh.131 279 Cüceloğlu, D.: A.g.e., sh.52

Şirinyer Çocuk Islahevinde yapılan görüşmede, çocukların % 75’inin evden kaçtığı ve evden kaçma sebeplerinin başında da baba baskısı ve aile içi kavgalar gelmektedir. Bu çocukların % 47’si babaları ile arkadaş gibi konuşamadıklarını belirtmektedirler. % 57 civarında çocuk ise babaları tarafından sık sık dövüldüğünü ifade etmektedir.280

Disiplinin katı olarak uygulandığı bu nevi ailelerde genelde çocuk annesi ile iletişim kurmakta ve sorunlarını annesiyle paylaşmaktadır. Ankara, İzmir, Elazığ Çocuk Islahevi ile Sinop Çocuk Cezaevinde 377 çocukla yapılan görüşmede çocukların % 86,7’si annesiyle sevgi ve şefkat ağırlıklı ilişki kurduklarını ifade ederken bu oran babalar için % 72,4’dür. Babaları tarafından dövüldüğünü belirtenlerin oranı % 62,9 iken, evden kaçanların oranı % 46,7’dir. Bu evden kaçan çocukların % 29,5’inin ise bir daha eve dönmemiş olması çok üzücüdür.281

Birlikte yaşamasına rağmen aralarında çok fazla bozulmuş duygusal ilişki olan karı ve kocalar farkına varmasalar bile çocuklarının akran gruplarındaki birlik ve dayanışmaya yakınlaşarak olumsuz davranışlar edinmelerine sebep olmaktadırlar. Çocuğun yaşadığı aile ortamı içinde ebeveynleri arasında sürekli tartışma ve sıkıntıların bulunması anne ve babanın çocuğunu eğitiminde iyi motive edememesine ve başarısızlığa sebep olmaktadır. Nitekim Şentürk tarafından yapılan araştırmada karnesinde fazla zayıfı olan çocukların % 35’i sürekli tartışmanın olduğu aile içinde yaşarken, % 60’ı ailesiyle yaşamayan yurt çocuklarıdır. Başarılı olan çocukların ise % 42,9’unun sevgi ve saygının olduğu aile ortamında yaşayan çocuklardır. Yine aynı araştırmada sevgi ve saygının olduğu aile içinde yaşayan çocukların % 25,3’ünün kendilerini güçlü, sözü geçen, otoriter olarak tanımladıkları ortaya çıkmıştır. Buna karşılık sürekli tartışmaların yaşandığı aile içinde yaşayan çocukların % 12,1’inin ise kendini beş para etmez olarak tanımladığı sonucuna varılmıştır. 282 Bu nedenle ailedeki mutluluk, düzen ve istikrar çocuklara kendilerine güven, lider ve yardım sever olma zemini hazırlamaktadır. Buna karşın ailedeki geçimsizlik ve tartışma, çocuğun içine kapanmasına, kendine dönük yaşamasına ve kendini değersiz görmesine neden olmaktadır.

280 Bal, H.: A.g.e., sh.44 281 Bal, H.: Aynı Eser, sh.46 282 Şentürk, Ü.: A.g.e., sh.148-159

Aile içinde şiddete ve kötü muameleye maruz kalan çocukların toplum içinde bir risk grubu oluşturdukları bilinmektedir. Çünkü bu çocuklar ileriki yaşlarında şiddet eğilimi, evden kaçma, gençlik suçluluğu, fahişelik, uyuşturucu madde kullanımı, intihar suçu işlemektedirler.283 Aile içinde aşırı gerginlik çocukları evden ve okuldan kaçmaya iten davranış ve uyum bozukluklarına sebep olmaktadır. Çocuklarda ve gençlerde görülen bu kurallara karşı çıkışlar ise duygusal taşkınlık ve tedirginliğe hatta bazen intihara kadar varmaktadır. İntiharın genç kız ve erkeklerde en çok görüldüğü yaşların 17 ve 18 olması da bu bağlamda çok manidardır.284