• Sonuç bulunamadı

1.1. Problem Durumu

1.1.7. Sosyal Bilgiler Eğitimine Yönelik Başlıca Yaklaşımlar

Uzun yıllardan beri Sosyal Bilgiler uzmanları, Sosyal Bilgilerin kavramsal yapısı ile alakalı çok çeşitli sınıflamalar yapılmıştır. Edwin Fenton (1966), 1960’larda, Sosyal Bilgilerin kavramsal çerçevesini dört boyutta ele almıştır. Bunlar vatandaşlık, bilişsel ve duyuşsal süreçler, kültürel geçmiş ve bilim dalının yapısı. (Akt. Doğanay ve Sarı 2003, 154) 1980’lerde Kaliforniya eyaleti Sosyal Bilgiler programında Sosyal Bilgiler üç ana boyutta ele alınmıştır. Bunlar, “bilgi ve kültürel anlama, demokratik anlayış ve vatandaşlık değerleri sonuncusu da beceri kazanımı ve sosyal katılımdır”. Janzen (1995), 1990’larda bu dersin kavramsal yapısını altı boyutta değerlendirmiştir. “kültürel aktarım, sosyal hareket, yaşam uyumu, keşfetme, araştırma/inceleme ve çok kültürlülük (Akt. Doğanay ve Sarı 2003, 154).

Sosyal Bilgiler uzmanlarının çoğu, Sosyal Bilgilerin temel amacının vatandaşlık eğitimi programı olduğunu kabul etmektedirler ki bu ülkemiz için de geçerlidir (Öztürk ve Baysal, 1999, 13). Ancak bunu izah etmeye çalışırken ve hedefleri uygulamaya koyarlarken farklı gruplara ayrılabilmektedirler. Irving Morrissett ve John Haas (1982), Sosyal Bilgiler uzmanlarının farklı gruplara ayrılmasına sebep olan sorunlar ve fikir birliği sağlanan hususlar üzerinde şu yorumu yapmıştır;

“Şüphesiz hedeflerin en yaygın genel sınıflandırılması bilgi, beceriler, tutumlar ya da değerler ve katılım şeklinde bölünmesiyle elde edilmektedir. Farklı biçimlerde düzenlenen bilgi, özelikle de güncel bilgi, genellikle Sosyal Bilgilerin ana unsuru olarak değerlendirilmektedir. Fakat, bu bilginin içeriğinin ne olması gerektiği ile ilgili pek çok farklı görüş ortaya çıkmaktadır. Beceriler ya da yetenekler uzun zamandan beri bilgiye eşlik etmektedir. Değerler ya da tutumlar temel bireysel ve toplumsal değerlere yönelik tam vatanseverlik ve kontrol edilmesi kolay sınıf davranışlarına kadar değişen, farklı zamanlarda oldukça farklı şeyleri açıklamaktadır. Katılım, yeni katılanların oranını verir. Katılım, hem sınıf içi aktiviteleri hem de sınıf dışındaki toplumsal eylemleri içeren farklı anlamlara da gelebilmektedir.” (Akt. Dönmez, 2003, 35)

Sosyal Bilgilerin tabiatı ile alakalı en kapsamlı ve en etkili çalışmayı yapan Barr, Barth ve Shermis, (1978, 18 ) Sosyal Bilgilerin metotlarından yararlanarak demokratik vatandaşlığın ve insani değerlerin öğrencilere baskı yapmadan kavratılması ve vatandaşlığa entegresi gerektiğini söyler. Bir çok eğitimcinin de bu fikirde olduğunu ancak aile, inanç, değerler, beceriler, iletişim ve ideallerin de etkisinden söz ettikten sonra, Sosyal Bilgilerin geleneksel olarak üç şekilde anlaşıldığından bahseder. Bunlar;

Vatandaşlık Aktarımı Olarak Sosyal Bilgiler, Sosyal Bilimler Olarak Sosyal Bilgiler, Yansıtıcı İnceleme Olarak Sosyal Bilgiler.

Vatandaşlık Bilgileri Aktarımı Olarak Sosyal Bilgiler, Sosyal Bilgiler öğretimi ile ilgili en eski yaklaşımdır. Klasik felsefi anlayışı yansıtan öğretmen merkezli bir öğrenme-öğretme sürecidir. (Doğanay ve Sarı , 2003, 153). Bu yaklaşımın kökenini koloniler dönemine kadar götürmek mümkündür (Dönmez, 2003, 35).

Sosyal Bilgiler öğretiminde en yaygın anlayış olan Vatandaşlık aktarımında temel amaç öğrencilere kültürel mirası aktararak, onların iyi bir vatandaş olmalarını sağlamaktır (Barr ve diğerleri, 1978, 34; Erden Tarihsiz, 7). Kültürel miras aktarılırken, öğrencilere geçmişteki bilgiler ve olgular, temel toplumsal kurumlar, değerler, inançlar kazandırılmaya çalışılır. Bu yaklaşımda yetişkinlerin öğrencilere neler kazandırılabileceğini onlardan daha iyi bildikleri varsayılır. Burada amaç, inanış, sorgulamak değil, doğru inançları aktarmak, öne sürmek ve gerekçeleri açıklamaktır (Erden,tarihsiz:7).

Barr, Barth ve Shermis (1977) bu yaklaşımla alakalı; Öğretmenler, kendi toplumları ile alakalı bir takım beklentilerle derse başlar. Önemli hedeflerin farkındadırlar nelerin doğru nelerin yanlış olduğunu iyi bilirler. Toplum kültürünün hangi davranışları ödüllendirip hangilerini cezalandıracağını iyi bilirler ayrıca toplumsal katılım için kültürün nasıl değerlendirileceğini de bilirler (Akt. Dönmez 2003, 35).

Bu davranışlar, bilgi vs. hem öğretmen hem de öğrencinin katılım gösterdiği kültürün geleneksel bir parçasıdır. Öğretmenler, toplumun aktarılmasını beklediğini düşündükleri çok önemli kültürel kalıpları gerçek anlamda aktarmaktadırlar (Barth ve Demirtaş 1997, 8).

Bu yaklaşımın amacı, isminden de anlaşılacağı gibi, vatandaşlık bilgilerini aktarmaya yöneliktir. Vatandaş, kabul edilmiş bazı mutlak ilkelere uyan, belirli inançları taşıyan, belli değerlere sadık olan, belirli etkinliklere katılan ve gerek ulusal gerekse evrensel nitelikteki insanlara saygı duyan yönlendirilmiş bir kişidir. Burada vurgulanan öğe katılımdır. Kendisinden ne istendiğini bilen iyi bir vatandaş, bu beklentileri yerine getirir. Vurgulanan diğer bir öğe kabullenmedir. Bu da, öğrencilerin, birtakım doğru inanç ve değerleri özümsemesini gerektirir. Bu tam anlamıyla, farkına

varılmadan gerçekleşecektir. Öğrenci ilk öğretim döneminde sessizce ve yavaşça bir takım tutum, değer ve değer yargılarını benimseyecektir (Erden, tarihsiz:7).

Bu yaklaşımın temel sayıltısı, gençlerin ne tür bilgi, değer ve tutumlarla donatılacağını yetişkinlerin iyi bildiği anlayışıdır. Böylece programın içeriği yetişkinlerce belirlenen ve onlarca doğru ve gerekli olduğu sanılan bilgi, ilke ve değer- tutumlardan oluşur. Geçmişi öğrenme, geçmiş ve geleneklerle gurur duyma, sorumluluk alma, uygun davranışlar sergileme ve otoriteye bağlılık vatandaşlık aktarımı programının en önemli içeriğidir. Değişim ve gelişmeden çok mevcut değerlerin korunmasını temel alır (Doğanay, 2002,20).

Yöntem olarak, vatandaşlıkla ilgili değer ve inanışların öğretmen merkezli bir yaklaşımla anlatılması esastır. Öğretmen ideal vatandaşı örnek olarak gösterir ve bu vatandaşın sahip olduğu özelliklerin sorgulanmadan kazanılması gerektiğini anlatır. Kısaca bu yöntem, bir telkin yöntemidir Bu yaklaşıma göre tarih öğretimi kültürün temel değer ve inanışlarını genç kuşağa aktarmak için yapılmalıdır. Mevcut değerler sorgulanmadan kabul edilmelidir (Doğanay, 2002,20).

Sosyal Bilgilerin Bir Sosyal Bilim Olarak Öğretilmesi yaklaşımına göre, iyi vatandaş yetiştirmek için öğrencilere, sosyal bilimlerle ilgili disiplinlerdeki bilgi, beceri ve değerler kazandırılmalıdır. Öyle ki, sosyal bilimcilerin düşünme yöntemini tam olarak öğrenmiş gençler de, sosyal bilimciler gibi algılayıcı ve ayırt edici olabilirler (Barr ve diğerleri, 1978: 71, Erden tarihsiz, 7). Sosyal bilimciler, kullandıkları öğretim yöntemlerinin iyi vatandaşlar yetiştirmekte yararlı olacağını söylediğinde, kastettikleri, öğrencinin farklı sosyal bilim alanlarında, örneğin, tarih, coğrafya, vatandaşlık bilgisi alanlarında, bir düşünme tarzı geliştirmesi (uygulama ve eylem yapma yöntemi) gerekliliğidir. Bir bilim adamı gibi düşünmeyi öğrendikten sonra, bir vatandaş olarak değerlendirmeyi, dikkatle anlamlandırmayı ve mantıklı sonuçlara varmayı gereğince anlamış olacaktır (Barth ve Demirtaş 1997, 9).

Bu yaklaşımın temel mantığı, öğrencilerin sosyal bilimlerin temel ilke ve içeriğini kavramaları için onlara yardımcı olmaktır. Sosyal bilimlerin içeriği kadar bu yöntemin diğer bir önemli tarafı da, sosyal bilimcilerin bilgiye ulaşırken kullandıkları yöntemi öğrencilere öğretebilmektir. Bu şekilde çocuklar dünyayı sosyal bilimciler gibi

düşünmeye ve anlamaya çalışacaklardır. Bu yaklaşımın muhtevasını sosyal bilimlerin bilgi temeli oluşturur. Çocuklar insan davranışlarını ve vatandaş olma sorumluluğunu, sosyal bilimlerin temel prensiplerini inceleyerek öğrenirler (Doğanay ve Sarı 2004, 153).

Sosyal bilimler geleneğinde yöntem araştırma-inceleme yöntemidir. Sosyal bilim dallarıyla ilgili bilgilerin kazanımı yanında bunları öğrenme sürecine de özellikle önem verilir ( Doğanay, 2002,20).

Yansıtıcı İnceleme Yaklaşımı Olarak Sosyal Bilgiler yaklaşımını Dewey (1933), bir konunun zihin içinde evirip çevrildiği, ciddi ve ardışık bir süreç içeren bir düşünme çeşidi olarak tanımlamaktadır. Yansıtıcı düşünme, herhangi bir inancın veya faraziye halindeki bilgilerin, kanıtlar ışığında inceden inceye sürekli, kesin bir şekilde incelenmesidir(Akt. Ata, 2006, 2).

Yansıtıcı inceleme yaklaşımının odak noktasını araştırma-inceleme ve problem çözme oluşturur. Yöntem olarak sosyal bilim yaklaşımına benzer. Ancak sosyal bilim yaklaşımında içerik ve öğrenme yaşantıları sosyal bilim dallarından seçilirken, yansıtıcı inceleme yaklaşımında içerik öğrencileri kişisel olarak etkileyen durumlara ilişkin konu ve sorunlardan seçilir. Öğretmenler önce çocukların kendilerini etkileyen sorunları belirlemesi ve incelemesine, daha sonra da bunları daha geniş bir perspektifle sosyal ve politik, sorunlarla ilişkilendirmelerine yardımcı olurlar (Doğanay, 2002,21).

Bu yaklaşıma göre, Sosyal Bilgiler öğretiminin amacı, öğrencilerin bireysel ve toplumsal problemleri tanımlama, analiz etme ve karar verme süreçlerini geliştirmektir. Yansıtıcı düşünme, öğrencilerin bu becerilerini geliştirmesine yardımcı olur. Çağdaş sorunlar çalışmanın temelini oluşturur (Erden:7). Kişisel hisler ve sosyal problemler bu yaklaşımda önemlidir(Barr ve diğerleri, 1978, 112). Öğrenciler birer yetişkin olarak topluma katıldıkları zaman, birçok karmaşık sorunla, karar verme durumuyla karşı karşıya gelecekler; kendilerini yönetecek kişileri seçmek, haklarını korumak durumunda kalacaklardır. Bu öğrencilerin yetişkinler olarak yaşamlarının kalitesi, verdikleri kararların doğruluğuna bağlı olacaktır. İşte yansıtıcı inceleme olarak Sosyal Bilgiler yaklaşımının temel amacı, öğrencilerin yaşamlarında karşılaşacakları sosyal, politik ye kişisel sorunlarının çözümü hakkında doğru kararlar alabilmelerine yardımcı olmaktır

(Doğanay, 2002,21).

Bu yaklaşımda da amaç, diğerleri gibi iyi vatandaş yetiştirmektir. Fakat, yansıtıcı inceleme yöntemini kullananlar için vatandaşlık, vatandaşlık aktarımı ve sosyal bilimler yaklaşımını benimseyenler için olduğundan farklı bir anlama gelir. Yansıtıcı düşünme yaklaşımını benimseyenlere göre, ilk öğretimde vatandaşlık eğitimi, öğrencilerin, toplumsal ve bireysel problemler karşısında, mantıklı, makul ve düşünülerek alınmış kararlara varmasını sağlamaya yöneliktir (Barth ve Demirtaş 1997, 10).

Yansıtıcı düşünme yaklaşımında içerik, geleneksel olarak ders kitaplarında yansıtılan içerikten oldukça farklıdır. Bu yaklaşımda içerik öğrencilerde karar verme sürecinin geliştirilmesi için aracı olarak kullanılır. Öğrenciler problemleri çözerken, karar alırken bilgiyi kullanırlar, ancak odak noktası bilgi değil problem çözme ve bilimsel akıl yürütmeye dayalı karar verme becerisidir. Yansıtıcı incelemede beş temel beceri yer alır. Bunlar okuma-yazma, farklı kaynaklardan bilgiyi kullanma, problemleri belirleme ve çözme, bilgiyi yorumlama ve değerlerle ilgili durumları belirleyebilme ve çözüme kavuşturabilmedir (Doğanay ve Sarı, 2004, 155).

Araştırma- inceleme yöntemi bu yaklaşımın temel yöntemidir. Öğrenciler karşılaştıkları gerçek problemleri inceleyerek araştırma becerileri kazanırlar. Araştırma- inceleme yoluyla öğrenmeyi destekleyen etkinlikler yaratıcı drama, rol oynama, küçük grup çalışması, ahlaki ikilemler, sınıf toplantıları, benzetişimler (simülasyonlar) ve kubaşık (işbirliğine dayalı) öğrenme gibi etkinliklerdir (Doğanay, 2002,21).

Uygunluk ve statükonun vurgulanmasının aksine, yansıtıcı problem çözme yaklaşımında esas istenen, çocuklara sağlıklı bir kuşkuculuk kazandırmak ve hakim olan inanç, değer, siyaset ve uygulamaları araştırmaktır (Dönmez, 2003, 21).