• Sonuç bulunamadı

4.2. Nitel Verilerin Analizinden Elde Edilen Bulgular ve Yorum

4.2.1. Siyasetin Anlamı

Öğrencilere “Siyaset denince ne anlıyorsun? Siyaset sana neler hatırlatıyor?” soruları sorulmuştur. Öğrencilerin sorulara verdikleri cevaplar çeşitlilik göstermektedir. Bununla birlikte öğrencilerin en çok duyuşsal alanda, en az ise niceliksel alanda cevaplar verdikleri görülmektedir.

Tablo 4. 16. Siyasetin Anlamı An lam v e Alg ıd a Siy aset Öğrenci Görüşleri f % Biçimsel • Milletvekili dokunulmazlığı 11 38,28 • Kravat 8 27,57 • Takım elbise 7 25 • Meclisteki koltuklar 2 7,11 • Meclis lokantası 1 3,56 Toplam 28 100.0 Duyuşsal

• Yalan söyleyen kişiler 16 19,04

• Sinirlerine hâkim olamayan insanlar 11 13,09

• Hoşgörüsüz insanlar 10 11,90

• Asık suratlı insanlar 10 11,90

• Özgürlüğe saygısı olmayan kişiler 9 10,71

• Çocuk haklarını bilmeyen kişiler 9 10,71

• Adalet kavramının anlamını bilmeyen insanlar 5 5,95

• Birbirleriyle çıkar ilişkileri olanlar 5 5,95

• Zeki insanlar 5 5,95

• Türkiye sevgisi olan kişiler 4 4,76

Toplam 84 100.0

Davranışsal

• Siyasetçilerin kavgası 17 35,41

• Partilerin birbiriyle kavgası 11 22,91

• Kendi görüşünü başkasına kabullendirmeye çalışanlar 6 12,5

• TBMM’nin hareketli ortamı 6 12,5

• Etkileyici konuşan insanlar 5 10,41

• Mecliste uyuyan siyasetçiler 3 6,25

Toplam 48 100.0

Niceliksel

• Çok sayıda erkek 18 39,13

• Az sayıda kadın milletvekili 17 36,95

• Zengin bir sürü insan 11 23,91

Toplam 46 100

Tablo 4.16’ya göre öğrencilerin “Siyaset denilince ne anlıyorsun? Siyaset sana neler hatırlatıyor?” sorusuyla ilgili biçimsel, duyuşsal, davranışsal ve niceliksel olmak üzere dört kategoride incelenen cevaplarında en çok duyuşsal alanda (10 kategori); en az ise niceliksel alanda (3 kategori) fikir belirttikleri görülmektedir.

Duyuşsal alandaki 9 kategoriden 7’si olumsuz özellik gösterirken en az frekansa sahip iki kategori olumlu özellikleri içermektedir. En çok kategorinin duyuşsal alanda

ortaya çıkması ve bu kategorilerin çoğunluğunun olumsuz özellikler göstermesi, örneklem grubunun siyasete yönelik eleştirel bir bakış açısına sahip olduğu şeklinde değerlendirilebilir. Niceliksel açıdan ortaya çıkan cevapların tamamında da milletvekillerin cinsiyet dağılımı, kazançları ve çocuk haklarının temsili gibi farklı konular ifade edilmiş ve hepsinde de eleştirel bir değerlendirme yapılmıştır. Tablo 4.16’da davranışsal alan, altı kategoride değerlendirilmiştir. Duyuşsal alandaki kategoriler içinde, “Yalan söyleyen kişiler” cevabı en yüksek frekansa, “Türkiye sevgisi olan kişiler” cevabı ise en düşük frekansa sahiptir. Yağmur, bu konudaki görüşünü şöyle ifade etmiştir:

Seçim zamanı siyasetçiler, onlara oy verirsek neler yapacaklarını uzun uzun anlatıyorlar ama seçildikleri zaman söylediklerinin çoğunu yapmıyorlar. Siyasetçilerin seçilmek için yalan söylediklerini düşünüyorum. Mesela annemle babam maaşlarına zam olacağını söylediler ama ekmek hariç her şeye zam geldi. Babam elektrik ve suya çok zam geldiğini söylüyordu. Örneğin annemle babamın maaşına zam gelmedi.

İşçi bir aileden gelen Yağmur’un yorumunu ekonomik açıdan değerlendirme yapması, evde ailesinin geçim sıkıntısı nedeniyle yaşadıkları zorlukları çocuklarıyla paylaştığını düşündürmektedir. Ekmek fiyatlarından haberdar olması ise Yağmur’un evde ekmek alma konusunda görev aldığını veya ekmek fiyatlarının evde konuşulduğunu böylece Yağmur’un ekmek fiyatlarını takip ettiğini; görüşlerini ifade ederken taşıdığı sorumlulukları da göz önünde bulundurduğunu göstermektedir. Yağmur’un, gerek duyuşsal alanda gerekse tüm cevaplar içinde en yüksek frekansa sahip olan “Yalan söyleyen kişiler” başlığında yer alan cevaplar verdiği ve siyasileri dürüstlük açısından eleştirdiği görülmektedir.

Elif de ülkesini sevmek ile siyaseti dürüstlükle yapmak arasında paralellik kurmaktadır ve bu konudaki düşüncesini şöyle dile getirmiştir:

Türkiye’yi seven insanlar bizi yönetirse ülkemiz daha mutlu olur. Bizim ülkemizde çok farklı insanlar var. Bazen bu insanlar birbirleriyle kavga ediyorlar. Bu insanların hepsini seven biri, bu insanların kavga etmemesi gerektiğini anlatan biri Türkiye’yi yönetirse kavgalar azalır. Herkes birbiriyle iyi geçinir ve herkes Türkiye’yi daha çok sever.

Türkiye’nin kozmopolit yapısına vurgu yapan Elif, siyasetçilerin farklı kesimlerden insanlara eşit davranmalarının öneminden bahsetmiştir. Eğer ülkeyi yönetenler herkese eşit davranırsa, toplum içindeki insanların da kavga etmeyeceğine yönelik düşüncesi dikkat çekmektedir. Elif, Türkiye’yi sevmenin siyaset açısından önemli olduğunu vurgulamıştır. Siyaseti adeta vatani bir hizmet olarak algılayan Elif’in herkesi kucaklayan bir toplum içinde yaşama isteğini dile getirdiği görülmektedir.

Örneklem grubundaki çocuklar, bu konudaki kategorilerin ikisi hariç (TBMM’nin hareketli ortamı ve etkileyici konuşan insanlar) dördünde olumsuz özellikleri

belirtmişlerdir. Siyasi davranışlarla ilgili kişi ve parti düzeyinde kavgalar, kendi görüşünü kabul ettirme yönünde baskı kurma ve mesai saatinde iş yerinde “uyuma” gibi birbirinden farklı durumların ifade edilmesi çocukların siyasi gelişmeleri takip ettikleri, siyasete duyarlı oldukları yönünde değerlendirilebilir.

Görüştüğümüz öğrencilerden Mustafa, Meclisin ortamıyla ilgili düşüncesini şöyle dile getirmiştir:

Meclise şöyle bir bakarsak Meclisi oluşturan milletvekillerinin çoğunun erkek olduğunu görürüz. Haberlerde meclis konuşmalarını görüyorum, hiç sakin konuşmuyorlar. Ya birbirlerini kötülüyorlar ya da birbirleriyle kavga ediyorlar. Bazen çok abartıp dövüşmeye kadar gidiyorlar. Birbirlerinin düşüncesini anlamak yerine birbirlerine yumruk atıyorlar. Hâlbuki kadın milletvekilleri fazla olsa erkek milletvekilleri kadınlara ayıp olmasın diye çekinir yumruk yumruğa kavga edemez.

Katılımcılardan bazıları, mecliste erkek egemenliğine dikkat çekmiştir. Mustafa, erkek bir öğrenci olmasına karşılık hemcinsi milletvekillerinin çoğunlukta olması ile yaşanan gergin ortam arasında bir ilişki kurmuştur. Ayrıca erkek egemen siyaset düzenini eleştiren Mustafa, mecliste kadın milletvekillerinin sayısının fazla olmasının bu gerginliği azaltabileceğini savunmuştur. Mustafa’nın yorumu, toplumsal cinsiyet kalıp yargılarından “Erkeğin şiddete daha eğilimli” olduğu düşüncesine sahip olabileceğini düşündürmektedir. Mecliste kadın sayısının artmasının da erkeklerde oluşacak bir utanç duygusu ile şiddeti azaltacağını düşünmektedir. Bunlar Mustafa’nın toplumsal cinsiyet rollerini içselleştirdiğini ve kadınlara yönelik pozitif bir ayrıma giderek erkekleri uzlaşıcı bulmadığını dolayısıyla erkek siyasetçileri de uzlaşıcı bulmadığını göstermektedir. Bu cevap Mustafa’nın siyasete yönelik objektif bir bakış açısı geliştirebildiğini göstermektedir. Bu bakış açısını geliştirmesinde Mustafa’nın ailesi ile siyasetle ilgili konuları rahatlıkla konuşabilmesinin katkısı olduğu düşünülmektedir. Milletvekillerinin birbirlerinin düşüncelerini dinlemeleri gerektiğini düşünmesi de (başka bir cevabında da söylediği gibi) kendi fikrinin dinlendiği, demokratik denebilecek bir ailede yaşamasının bir sonucu olarak görülebilir.

Cevapları beş kategoriye ayrılmış biçimsel alanda, önceki kategorilerde daha belirgin olan eleştirel üslubun yumuşadığı dikkat çekmektedir. Çocuklar, ayrıntılara dikkat eden ve iyi gözlemler yapabilen bakış açıları olduğunu; biçimsel alandaki “Takım elbise, kravat, koltuk ve lokanta” gibi özel detayları temsil eden cevaplarında ortaya koymuşlardır. Biçimsel açıdan en yüksek cevap “Milletvekili Dokunulmazlığı”, en düşük cevap ise “Meclis Lokantası”ndadır.

Özlem, bu konudaki düşüncesini milletvekili dokunulmazlıklarına değinerek şunları söylemiştir:

Milletvekillerinin dokunulmazlığı bence bir sorun. Bir milletvekili de yanlış yapabilir. O kişi sırf milletvekili diye ona yaptığı yanlışın nedeni sorulmayacak mı? O kişiye ceza verilmeyecek mi? Bu dokunulmazlığı kötüye kullanan milletvekilleri de olabilir. Bunu nasıl tespit edecekler? Ayrıca ülkemizde milletvekili dokunulmazlığı var da neden çocuk dokunulmazlığı yok? Bu hayatta en çok ilgi ve desteğe ihtiyacı olanlar çocuklardır. Çocukların da dokunulmazlık hakkının olması gerekir. Özlem’in görüşleri incelendiğinde adalet ve eşitlik kavramlarına vurgu yaptığı, toplumdaki eşitsiz güç ilişkilerinin Özlem’i rahatsız ettiği görülmektedir. Özlem’in adalet kavramına dayalı görüşlerinde ailesinin avukat olmasının etkilerinin olabileceği düşünülmektedir. Yaptığı değerlendirmeler üzerinden siyasete “Haklar” temelinde baktığı söylenebilir. Ayrıca milletvekillerinin de bir vatandaş gibi suç işleyebileceği, ayrıcalıklarını kötüye kullanabileceğini vurgularken suç işleyenlerin cezasız kalamaması gerektiğini dile getirmiştir. Özlem’in yaşına göre gelişmiş bir sosyal adalet anlayışı olduğu dikkat çekmektedir. Biçimsel açıdan en yüksek frekansa sahip “milletvekili dokunulmazlığı” kategorisinde değerlendirilen bu cevap ile siyasilerle ilgili bir uygulamayı eleştirmektedir.

Biçimsel cevaplardaki bir diğer ilginç bulgu, “kravat, takım elbise” gibi erkeklere has özelliklerin ifade edilmesi, doğrudan kadınları ifade eden özelliklere rastlanılmamasıdır. Biçimsel cevaplardaki erkeklere özgü kıyafetlerin yer alması, siyasetin erkek işi olarak algılandığını gösterebilir. Bazı katılımcılar, siyasetin erkek işi olarak algılanmasını eleştirmişlerdir. Örneğin, Ahmet’in siyasetçilerin giydikleri kıyafetlerle siyasetin gergin ortamı arasında bir bağ kurması ve mecliste erkek egemenliğine yönelttiği eleştiriler ilgi çekicidir. Ahmet, bu konudaki görüşünü şöyle dile getirmiştir:

Bence Meclis yeterince kalabalık bir yer. Üstelik bu kalabalığın çoğunu da erkekler oluşturuyor. Kadınlara söz hakkı verilmiyor. Siyaseti sadece erkekler anlıyormuş gibi bir şey var ortada. Aslında tam tersine kadınlar da siyasette çok başarılı olabilirler. Ama buna erkekler izin vermiyor. Mesela benim annem hem çok güzel yemek yapar hem de liderler hakkında çok şey bilir. Annem, Türkiye’nin geçmişte yaşadığı olumsuz olayları nedenleriyle bana anlatır. Ben Süleyman DAnılel, Necmettin Erbakan ve Tansu Çiller gibi eski siyasetçileri annemden öğrendim. Kadın belediye başkanları bile varmış. Bir de şöyle bir durum var. Haberlerde, Mecliste konuşma yapan kadın milletvekillerini izlediğimde onların bile çok resmi giyindiğini hatta erkekler gibi giyindiğini görüyorum. Siyasetle uğraşanların sadece ceket pantolon veya kravat giymesi gerekiyormuş gibi bir hava var mecliste. Kadın milletvekilleri bile pantolon ve ceket giyiyor. Kravat takamadıkları için gömleklerinin boyunlarına bir eşarp bağlıyor. Bu kravat ceket bence onları strese sokuyor ve böylece kavga ediyorlar. Rahat bir şeyler giyinseler düşüncelerini de kavga etmeden birbirlerine anlatabilirler.

Ahmet’in siyasete yönelik fikirlerinde annesinin etkisi olduğu söylenebilir. . Meclisteki kadın azınlığa ve kadınların siyasete yönelik bilgi eksikliği algısına getirdiği eleştiriler de kendi gözünde annesinin bulunduğu konumdan kaynaklanıyor olabilir. Annesini siyasetten anlayan kadınlara bir örnek olarak göstermesinden ziyade kendi siyaset bilgisi için bir başlangıç noktası olarak anlatması bunu düşündürmektedir. Ahmet’in de

Mecliste geçen tartışmaları dile getirmesi ve durumu ortadan kaldırmak için kıyafet temelli bir çözüm önerisinde bulunması mecliste yaşanan gerginliklerden oldukça etkilendiğini kanıtlar niteliktedir. Ahmet ve Mustafa’nın söylemlerine bakıldığında çocukça bakışın en fazla hissedildiği yorumlar arasında olduğu görülmektedir. Ayrıca, bu öğrencilerin Meclisteki erkek egemenliğini eleştirdikleri de görülmektedir. Biçimsel alanda değerlendirilen bu cevapta kravat ekseninde erkek hâkimiyetiyle ve kadınlara bu noktada haksızlık yapılabildiğiyle ilgili tespitler yapılmıştır. Gerek Ahmet gerek Mustafa’nın cevapları erkek öğrencilerin cinsiyetçi bakış açısından uzak olduklarını ortaya koymaktadır. Tüm alanlara göre siyaset denildiğinde çocukların akıllarına parti, kanun, hak, temsil gibi kavramlar yerine genellikle siyasetçiler ve onlarla ilgili de olumsuz özellikler gelmektedir. Bunun yanı sıra siyasette biçimsel özellikten ziyade daha çok duyuşsal özelliklere dikkat ettikleri, kategorilerde eleştirel bakış açısının hâkim olduğu, farklı konularla ilgili fikir sahibi oldukları ve detaylarla ilgilendikleri görülmektedir. Öğrencilerin siyasetçileri sürekli kavga ediyor olarak görmeleri siyasilerin yanlış tavırlar sergilediklerini ve bu yaş grubu öğrencilerin siyasetin gergin ortamından etkilendiği sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Bu bölümde öğrencilerin en çok üzerinde durduğu, siyasetçilerin birbirleriyle “kavga etmesi” (katılımcıların anlatımıyla) konusundaki düşüncesini Arzu şöyle dile getirmiştir:

Siyasetçiler birbirleriyle kavga ediyor. Farklı partilerdeki siyasetçiler hep kavga içindedir. Birbirlerinden farklı düşünmeleri çok normal ama bunu kabullenmeyip birbirleriyle tartışıyorlar. Tartışma programları hiç sakin geçmiyor. Siyaset konuşulduğu zaman konuşma hemen kavgaya dönüşüyor. Sanırım siyaset sakin sakin konuşulacak bir konu değil.

Arzu’in söylediklerinden siyaset anlayışının simgesel şiddet öğeleri barındırdığı anlaşılmaktadır. Arzu, siyasetin yaşandığı Mecliste ve siyasetin değerlendirildiği televizyondaki tartışma programlarında şiddetle ilgili örneklerin sıkça sergilenmesini eleştirmiş hatta siyasetin sakinlikle yapılamayacak bir eylem olduğuna yönelik algısını paylaşmıştır. Çocuklar için bir tür öğrenme aracı olarak da gösterilebilecek televizyon tartışma programları Arzu’in siyaset anlayışını da olumsuz yönde etkilemiştir. Bu noktada Arzu’in cevabı, siyasilerin davranışlarının ve kitle iletişim araçlarının çocukların siyasetle ilgili algılarını nasıl etkileyebildiği göstermek açısından önemli bir örnektir. Ayrıca Arzu, farklı fikirlerdeki bireylerin bunu kabullenmek yerine kavga etmelerini de eleştirmiştir. Yapılan görüşmelerden Arzu’in farklılıkları kabul etmede hoşgörülü olduğu ortaya çıkmıştır. Öğrencilerin yaptığı açıklamalardan ise siyasilerin farklılıkları kabullenmeyip tartışma zemini ortaya çıkardıkları anlamı çıkmaktadır. Bu yaş grubu öğrencilerin bunun farkına varması dikkat çekici bir konudur. “Siyasetin Anlamı” başlığı altında sunulan

öğrenci cevapları cinsiyet fark etmeksizin çocukların siyasi konulara ilgi duyduklarını, siyaseti eleştiren bir bakış açısıyla gözlemlediklerini ve siyasi iklimden nasıl etkilenebildiklerini göstermektedir.