• Sonuç bulunamadı

2. ETKİN İŞLEYEN FİNANSAL PİYASALARIN EKONOMİK YAPI AÇISINDAN

2.1. Global Ekonomilerde Finansal Sistemin Rolü

2.1.2. Finansal Sistem ve Finansal Piyasalar

2.1.2.3. Finansal Sistem ve Finansal Piyasa Türleri

2.1.2.3.3. Para ve Sermaye Piyasalarının Türleri

Para ve sermaye piyasaları daha küçük piyasalar şeklinde alt bölümlere ayrılabilir. Bunların her biri fon arz ve talebinde bulunanların talep ettikleri finansal araçlara göre önem arz ederler. Örneğin para piyasaları, oldukça geniş bir hazine bonosu piyasasıdır. Hazine bonoları, her tür büyüklükteki finansal kurum ve işletmeler için popüler ve güvenli bir yatırım aracıdır.

Sermaye piyasaları da çeşitli sektörlere ayrılmıştır ve her biri kendine özgü karekteristik özelliklere sahiptir. Birçok ülkede devlet ve yerel yönetimler vergiden muaf tahvillerini sermaye pazarının diğer bir bölümünde fon fazlası olanlara sunarlar. Hane halkları da sermaye pazarlarında otomobilden birtakım ev araçlarına varıncaya kadar ihtiyaçlarını gidermede fon eksikliklerini tamamlayabilmek için tüketici kredilerini kullanırlar. Yine birçok ülkede uluslararası sermaye pazarlarında temsil edilen “eurotahviller ve euronote”lar da kullanılmaktadır.

Sermaye pazarlarının en iyi bilinen türlerinden biri de belki de şirket hisselerinin büyük çapta alım-satımının yapıldığı New York Borsası, Tokyo Borsası ve İMKB gibi pazarlardır. Şirket hisselerinin nerede satıldığı önemli değildir. Bu nedenle, her bir ortaklık hissesi işletmelerde sahiplik belgeleriyle temsil edilirler, ve elinde bulundurana işletmelerce cari gelirlerden ödenen her bir kar payını alma hakkını verirler. İşletmeler aynı zamanda, her yıl büyük miktarlarda işletme senet ve tahvillerini uzun dönemli fonlar olarak sermaye pazarlarında satarlar.

a. Anlaşmalı Piyasalar ve Açık Piyasalar

Finansal sistemde finansal piyasaları sınıflandırmada üzerinde en çok durulan sınıflandırmalardan biride “Açık Pazarlar” ve “Anlaşmalı Pazarlar” ayrımıdır. Örneğin, bazı işletme tahvilleri en yüksek fiyattan alıcılara “Açık Pazarlar”da bir çok defalar satılır ve bu alım satım onların vadesinden ve borç ödenmesinden önce herhangi bir zaman dili-minde alınır ve satılırlar. Buna karşılık, anlaşmalı pazarlarda işletme tahvilleri ve hisse senetleri genellikle sadece bir veya birkaç alıcıya özel sözleşmeye bağlı olarak satılırlar. Yeni bir araba almak için ödünç almak isteyen bir birey yerel işlemciye gider ve anlaşmalı pazara girer. İşletme hisseleri için sermaye piyasalarında, “Açık Pazar”larda temsil edilen büyük borsalar vardır. Ne var ki, bu hisseler için “Anlaşmalı Pazar”da da faaliyette bulunmak mümkündür ki bu piyasada bir firma tüm hisselerini bir yada birkaç alıcıya satabilir.

b. Birincil Piyasalar ve İkincil Piyasalar

Finansal pazarlar “Birincil Piyasalar” ve “İkincil Piyasalar” şeklinde de bir ayrıma tabi tutulabilir. Birincil piyasalar daha önce piyasaya kesinlikle sürülmemiş hisse senetlerinin alım satımının yapıldığı pazarlardır (Fabozzi, Modigliani, 1996: 125). Birincil piyasaların yerine getirdiği başlıca fonksiyon, yatırımcıların yeni bina, makine teçhizat ve demirbaş yatırımlarını desteklemek amacıyla finansal sermayeyi arttırmaktır. Eğer bir şirketin henüz çıkan hisselerini satın almak yada ev almak için yeni bir ipotek göstererek ödünç para almak istediğinizde birincil piyasa işlemleriyle ilgilisiniz demektir.

Birincil piyasalarda egemen olan kurum yatırım bankalarıdır (Fabozzi, Modigliani, a.g.e., 131). Bir tüzel kişi dışarıdan fon sağlamayı kararlaştırdığında, bunu genellikle yatırım bankaları aracılığıyla gerçekleştirebilir. Yatırım bankaları yeni hisse senedi pazarlarında uzmanlaşmışlardır. Bu kurumlar yatırımcılara hisse senetleriyle ilgili planlarında yardımcı olurlar. Hangi tür menkul değerler tercih edilmeli (adi hisse senedi, imtiyazlı hisse senedi veya tahvil gibi), eğer tahvil tercih edilecekse, hangi seviyedeki faiz oranına katlanılacak,

vade şartları nasıl olacak gibi çeşitli konularda şirketlerin ihtiyaç hissettikleri konularda en iyi şekilde hizmet verirler. Yatırım bankaları hisse senetlerini çıkaran şirketlerden satın alarak kamuya satarlar. Ve diğer tüccarlar gibi alım-satım fiyatları arasındaki farktan kazanç elde ederler. Yatırım bankaları yaptıkları işlemlerde etkin bir şekilde risk ölçüsü üzerinde hükmederler, genelde geniş çaplı yeni hisse senedi çıkarımlarını diğer yatırım bankaları ile birlikte düzenlerler.

Diğer taraftan, birçok işletmede yeni hisse senetlerinin özel çıkarımı yolunu seçerler. “Özel çıkarım” işlemlerinde şirketler yatırım bankalarının aracılığını kullanmadan çıkardıkları menkul değerleri doğrudan yatırımcılara satarlar. Bu yöntemin kullanılması menkul değer ihraççılarına birtakım avantajlar sağlamaktadır. Bunlardan en önemlileri (Sarıkamış, 1998: 92); sözleşme maliyetleri olmadığından aracı kurumlarla yapılan çıkarımlara göre maliyetler daha düşüktür, kırtasiyecilik daha azdır, menkul kıymet dönemleri satın alıcıların ihtiyaçlarına daha uygun hale getirilebilmiştir.

İkincil pazarlar ise, daha önce piyasaya sürülmüş olan hisse senetlerinin alım-satımının yapıldığı piyasalar olarak tanımlanmaktadır. Bu piyasalar menkul kıymetler borsası ve serbest pazarlardan oluşmaktadır. Eğer elinizde bulundurduğunuz tahvil ve hisse senetlerinizi bir arkadaşınıza ya da borsalar gibi ortaklık hisselerinin ticaretinin yapılması için düzenlenmiş pazar yerlerinden çağırdığınız “broker”lara satmak istediğinizde bir ikincil piyasa işlemini gerçekleştiriyorsunuz demektir.

İkincil pazarlarda yapılan ticaretin değeri birincil pazarlarda yapılan ticaretin değerinden çok daha fazladır. Bu nedenle, ikincil piyasalar yeni yatırımları desteklemez ancak birincil piyasalara likidite sağlamak gibi çok önemli bir fonksiyonu üstlenirler (Fabozzi, Modigliani, a.g.e., s. 144). Bununla birlikte birincil ve ikincil pazarlar oldukça yakından birbiriyle ilgilidirler ve iç içedirler. Örneğin, İkincil pazardaki hisse senetlerindeki bir artış genellikle birincil pazarlardaki hisse senetlerinin de fiyatlarının artmasına etki eder. Tam terside olabilir. Bunun olması mümkündür çünkü kar ya da fiyattaki değişikliklere bir tepki olarak pazarlar arasında yer değiştirmeler olabilir.

c. Spot Piyasalar ile Futures, Forward ve Opsiyon Piyasaları

Finansal piyasalar Spot ve futures piyasalar ile forward ve opsiyon piyasaları şeklinde de sınıflandırılmaktadır. Hisse senedi yada finansal hizmetlerin kısa süreleri kapsayan bir zaman dilimi içinde ticareti yapıldığında “spot piyasa”dan söz edilebilir. (genellikle iki iş günü ya da bir iş günü içerisinde) Eğer telefon aracılığıyla aracı kurumunuza herhangi bir işletmenin hisselerinin bugünkü fiyatı üzerinden satın alma emrini verdiğinizde bir “spot piyasası” işlemini gerçekleştirmiş olursunuz.

Diğer taraftan Futures yada Forward piyasalar ise finansal belgelerin gelecekte teslim edilmek üzere bir sözleşmeye dayanarak ticaretinin düzenlendiği piyasalardır (Ersan, 1997: 9). Örneğin, aracı kurumunuza emir vererek bir başka yatırımcıdan sözleşmeyle belirleyeceğiniz bir fiyat üzerinden altı ay sonunda belirlenen fiyattan 1 milyon dolar tutarındaki hazine bonolarının satın alma işlemini gerçekleştirebilirsiniz. Bunun benzeri bir sözleş-menin amacı hazine bonolarının fiyatlarının yükselme ihtimaline karşılık olarak, altı aylık süreyi beklemekten ziyade bonoların fiyatını bugünden belirleyerek riski düşürmektir. Bu şekildeki işlemlerin yapıldığı piyasalar “forward” piyasalardır (a.g.e., s. 46).

Son olarak, opsiyon piyasaları da para ve sermaye piyasasında rol oynayan yatırımcılara düşük risk fırsatı sunarlar. Bu pazarlar, yatırımcıya belirlenen hisse senedi ve tahvil opsiyonlarının ticaretini mümkün kılan pazarlardır. Bu pazarlarda yatırımcılar, opsiyon sözleşmeleriyle opsiyon yazıcıdan, belirlenen hisse senetlerini opsiyon sözleşmesinin geçerli olduğu süre içerisinde, herhangi bir tarihte, belirlenen fiyat üzerinden satın alma ya da satma hakkını elde ederler (a.g.e., s. 94).

d. Uluslararası Sermaye Piyasası

Bir ülkenin kullanılabilir fonlarını başka bir ülkeye ödünç vermesi yeni sayılabilecek bir uygulama değildir. Bir ülkenin vatandaşı kendi milli parasını dövize çevirerek yabancı ülkelerin para ve sermaye pazarlarından finansal araçlara yatırım yapabilir. Bu tür işlemler dünyanın belli başlı finans piyasalarında oldukça geniş bir yer bulsa bile söz konusu

piyasaları gerçek manada uluslararası piyasalar şeklinde adlandıramayız. Çünkü bu piyasalarda ev sahibi ülkenin para birimi ile işlem yapılmaktadır. Ancak bunu mümkün kılan piyasalar da vardır. Örneğin bir İngiliz diğer İngiliz’e dolar olarak uzun vadeli ödünç verebilir. Bu tür sermaye pazarları “Eurotahvil Piyasa”sı (Eurobond market) olarak adlandırılmaktadır (Luckett, 1984: 153). ABD firmalarının yurt dışına çıkaracakları sermaye miktarına getirilen kısıtlamalar bu piyasanın doğuşunun en önemli sebebi olmuştur.

Karışıklığa yol açmamak için, uluslararası piyasada mübadele edilen bazı tahvil türlerini birbirinden ayırmak ve farklılıklarını belirtmek gerekir. Sermaye akımlarını teşvik etmek amacıyla, ulusal para birimine göre belirlenmiş ve ulusal piyasalarda plase edilen fakat yabancıların da satın almasına izin verilen tahviller ile belirlendiği para birimini kullanan ülkede satılan yabancı tahvillerde eurotahvil kapsamına girmemektedir (Parasız, a.g.e., s. 536).

e. Uluslararası Para Piyasası

Eurodolar ABD dışında (özellikle Avrupa’da) bulunan dolarları ifade etmektedir. Eurodolar piyasasının başlangıcı, ABD dolarlarının Berlin ve Viyana’daki bankalara mevduat olarak yatırıldığı ve kredi olarak verilmek amacıyla yerel para birimlerine dönüştürüldüğü 20.asrın ilk çeyreğine kadar uzanmaktadır. Son derece geniş bir coğrafi alana sahip bu piyasa, uluslararası kredi, mevduat, arbitraj ve spekülasyon gibi konularda ulusal para ve sermaye piyasalarıyla, döviz piyasalarıyla, hatta altın piyasasıyla rekabet etme gücüne sahiptir (Camen, Genberg, 1990: 32). Bu nedenle piyasa, farklı bir yapıya sahiptir ve işleyiş mekanizması oldukça karmaşıktır.

Bu piyasalarda fonları kredi olarak sunanlar ticari bankalar, merkez bankaları, uluslararası finansal kurumlar, finansal olmayan kurumlar ve bireysel yatırımcılardır. Bunları kullananlar ise ticari bankalar, kıymetli evrak komisyoncuları ya da satıcıları, resmi

kurumlar, ulusal ve uluslararası firmalar, ithalatçılar ve ihracatçılardır (Luckett, a.g.e., s. 160).

Mevduat ve kredilerin maliyetleri genellikle bir hafta ile üç ay arasında değişmektedir. Bu piyasalarda, değişik para birimlerine göre belirlenmiş mevduat sertifikaları çıkarılabilmektedir. Piyasalara makro açıdan bakıldığında, bazılarının farklı yapıda olduğu gözden kaçmayacaktır. Piyasaların bir kısmı mevduat toplama, bir kısmı kredi verme ve bir kısmı da aracılık işlemlerinin daha yoğun olduğu piyasalardır (Parasız, a.g.e. s. 532). Eurodolar yaratmanın klasik yolu, ABD deki bir bankadan, örneğin Londra’daki bir bankaya fon transfer etmektir. Bu durumda mevduat sahipliği Londra’ya transfer edilmiş olmaktadır. Bankaların uluslararası düzeydeki ilişkileri dikkate alındığında, ABD deki toplam mevduat miktarında değişme olmayacak, fakat paranın işlem dolaşım hızı artacaktır. Eurodolar mevduatları vadeli mevduat olduğundan, para arzı M1 e göre belirlenmekteyse İngiltere’de de para arzı artmayacak ya da çok küçük miktarda değişecektir. Görüldüğü gibi, eurodolar yaratma süreci, özde ulusal bankaların mevduat yaratma sürecine benzemektedir. Bununla birlikte, eurodolar yaratmanın başka yollarının bulunduğu unutulmamalıdır. Örneğin, yabancı banka şubeleri bizzat aktif rol oynayarak eurodolar elde edebilir.

Eurodolar piyasaların en önemli fonksiyonları döviz kuvertürlü ulusal ve uluslararası finansal aracılık konusunda ortaya çıkmaktadır. Yasal düzenlemelerden uzak oluşu, eurodolar piyasasında faaliyet gösteren bankaların etkin bir pasif yönetimiyle ilgili yeni mekanizmalar geliştirmelerini ve karlı plasmanlara yönelmelerini teşvik etmiştir (Wood, 1990: 178).