• Sonuç bulunamadı

Sektörün Halkla İlişkiler Eğitimine Bakış Açısı

Tarihsel süreç içerisinde,Türkiye’ye devlet öncülüğüyle gelen halkla ilişkiler özel sektörün sahip olduğu maddi olanaklarla yükselişe geçmiştir. Bu yükseliş aslında nitelik olarak pek de istendiği şekilde gerçekleşmemiştir. Halkla ilişkiler alanında çalışanların alanında uzman olan kişilerden çok ‘eş dost’ vasıtasıyla çalıştırılan kişler olması, halkla ilişkilerin reklamcılık gibi diğer alanlarla bir düşünülmesi, alanla ilgili özellikle ilk dönemlerde yeterli uzmanın bulunmayışı temel nedenler olarak gösterilmektedir.

Türkiye’deki halkla ilişkiler eğitiminde bulunan dersler konusunda, buna seçmeli dersler de dahil edilmek şartıyla, öğrencilere geniş bir yelpaze sunulduğu görülmektedir. Bu çeşitliliğe rağmen ülkemizde sektörel beklentileri giderecek, mezun olduktan sonra bu alanda istihdam edilecek insangücüne göre bir müfredat yapılanmasına gidilmediği de gözlerden kaçmamaktadır. Bu sebeple seçmeli derslerin sektöre yetiştrilecek insangücünü odak noktasında bulunduracak şekilde düzenlenmesi sektörün ve uygulayıcıların öncelikli talebi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda genel olarak sektörün mezunlardan beklentileri hem halkla lişkiler hem gündem hem de teknoloji konularında günceli yakalayabilen, yabancı dil konusunda sorun yaşamayan, kendini sürekli olarak geliştiren, okuyup araştıran, analitik düşünen, çözüm odaklı olan ve grup çalışmalarında verimli olabilen, grup içinde olduğu kadar bireysel olarak da karar alabilen, kriz anlarını yönetebilen, teoride öğrendiklerini bireysel yetenekleriyle birleştirerek uygulamada da gösterebilen halkla ilişkiler mezunları aramaktadırlar. Bu nitelikler de bizlere halkla ilişkiler uygulayıcılarından çok halkla ilişkiler profesyonel yöneticilerinin istihdam edilmesi isteğinin olduğu yönündendir. Bu isteğin halkla ilişkilerin bir yönetim fonksiyonu olarak görülmeye başlandığının karar alma ve yönetim mekanizmasında üst noktalarda yer verilmeye başlandığının bir göstergesi niteliğindedir. Bu olumlu gelişmelere rağmen sektörün unutmaması gereken nokta yeni mezunların tüm bu yetilere bir anda sahip olabilecekleri sihirli bir değneğe sahip

134

olmadıkları bu becerileri mezun olduktan sonra sektörden gördükleri destekle kendilerine sağlanan istihdam olanaklarıyla gerçekleşeceği olgusudur.

Aynı şekilde halkla ilişkiler öğrencilerine sektörden gelecek desteklerin de bu noktada önemli olacağı unutulmadan ‘sektörün halkla ilişkiler öğrencileri/ mezunları konusundaki olumsuz yöndeki önyargılarını da en düşük seviyeye indirmeleri mümkün olacaktır’. Öğrencilere stajları konusunda sunacakları destekler, sektörden profesyonel uygulayıcılar olarak paylaşacakları deneyimleri, derneklere yapacakları üyelikler, eğitim alanında etkin görev üstlenerek akademik alana el uzatmalarıyla halkla ilişkiler öğrencilerinde ve mezunlarında eksik buldukları noktaları kolaylıkla giderebilecekleri bir ortam yaratacaklarıdır. Böylelikle sıklıkla dile getirdikleri şikayetlerin başında yer alan ‘teorik bilgiyle pratiği birleştiremeyen eğitim anlayışı’ konusunda çözüm üreten, fikir beyan eden ve bir halkla ilişkiler öğrencisinden ya da mezunundan bekledikleri şekilde çözüm odaklı bir yaklaşım gerçekleştirmiş olacaklardır. Bu da –bilmekten/söylemekten çok uygulamak önemlidir- anlayışının eyleme dinüştüğü örnek bir davranış olacaktır.

Halkla İlişkiler mesleğine sektörün bakış açısını 2005 yılında Hürriyet İK ekine verilen 500 kuruma ait iş ilanlarını da inceleyerek ele alan Akbulut’un tespitleri doğrultusunda; iş ilanlarını verenlerin çoğunluğunun (%20) küçük ve orta ölçekli işletmeler olduğu, bu ilanlarda halkla ilişkiler pozisyonunun %44,27 ile ilk sırada geldiği, %68,59 oranında ilanlardaki pozisyonlarla ilgili halkla ilişkiler sözcüğünün geçtiği fakat ilanların %48,08’inde pozisyona ait bir tanıtım metninin bulunmadığı, yine ilanların genelinde %73,08’inde işlere ait genel tanıtım metninin bulunmadığı, ilanlarda halkla ilişkiler pozisyonuyla ilgili olarak %49,36’sında eğitim kriteri istenmediği, sadece %10,90’ında lisans mezunu aday arandığı ve yine ilanların sadece %24,08’inde Tanıtım ve Halkla İlişkiler Bölümü, Halkla İlişkiler Programı ya da İletişim Fakültesi mezunu aday aranırken, %17,28’inde İşletme, Reklamcılık, Pazarlama, Ekonomi, İktisat, Sağlık Yönetimi, Hemşirelik, Turizm, Psikoloji, Elektronik/Elektrik Mühendisliği, Matematik, İstatistik, Uluslararası İlişkiler, İşletme Mühendisliği, Mimarlık, İnşaat Mühendisliği, Sosyal Bilimler, Satış, Güzel Sanatlar, İletişim Bilimleri, Grafik ve Tasarım Bölümü mezunları arandığı saptanmıştır. Halkla ilişkilerin %11,54 oranında reklamcılık mesleği ile bir arada, %6,41 oranında pazarlama mesleği ile bir arada anıldığı görülmüştür. Halkla ilişkilerle birlikte anılan diğer ünvanlar ise; müşteri ilişkileri, basın ilişkileri, kurumsal iletişim gibi ünvanlar

135

olmuştur. Böylelikle halkla ilişkiler için kabullenilen tek bir ünvan olmadığı görülürken bu bulgulardan yola çıkarak halkla ilişkiler mesleğini uygulayan uzmanının reklam ve pazarlama faaliyetlerini de yürütmesi beklenmektedir. Tüm bunlar mesleğin tek yönüyle ele alındığını ve sunulduğunu göstermektedir. Bir diğer nokta da halkla ilişkiler alanında çalışmak üzere işe alınacak elemanların %12,8’inin sekreter ya da yönetici asistanı görev tanımı içerisinde görüldüğü, ilanların genelinde yani %50’lik bir oranda yabancı dil aranmadığı, ikinci yabancı dil aramayanların oranının %92,95 olduğu görümüştür. İlanlarda %31’lik bir oranla halkla ilişkilere dair hiçbir fonksiyonun belirtilmediği saptanmıştır. İlanlarda, adaylarda aranan kriterlerle ilgili MS Office programlarını bilmeleri, ikamet zorunluluğu, seyahat engeli olmamsı, insan ilişkilerinde başarılı olmak, ekip çalışmasına yatkın olmak, aktif araç kullanmak, prezentabl olmak, analitik düşünebilmek ve problem çözme yeteneğine sahip olmak gibi özellikler belirtilirken bunlara fiziği düzgün olmak, gazetecilik deneyiminin olması, sorumluluk sahibi olmak, samimi olmak gibi özellikler de eklenmiştir. Bu da kurumların kendilerine göre kriterler belirlediğini ve halkla ilişkiler ile ilgili olarak aranan özelliklerde aranan bir standardın olmadığı görülmüştür (2008, s.78-80). Tüm bu veriler bize sektörün halkla ilişkilere bakış açısını ve bu sektörde çalışanlar üzerine nasıl bir edğerlendirmede bulunduğunu da gösterir niteliktedir.

137

4.TÜRKİYEDE HALKLA İLİŞKİLER UYGULAMALARI VE SORUNLARI

Literatür taramasının ardından diğer metotların kullanılmasıyla çoklu araştırma tekniği içerisinde sormaca (anket), yarı yapılandırılmış görüşme ve e-posta yoluyla görüşme yöntemleriyle de desteklenen konu çalışmanın üçüncü bölümünde örneklem olarak seçilen üniversitelerin halkla ilişkiler/ halkla ilişkiler ve reklamcılık/ halkla ilişkiler ve tanıtım bölümlerinin ders yapıları, Bologna süreci içerisindeki yapıları, akademik kadro yapıları, mezunlarıyla ilgili geliştirdikleri veri toplama şekilleri ve durumları gibi konular genel hatlarıyla ele alınarak akademisyenlere ve öğrencilere uygulanan sormaca (anket) çalışması ile akademisyen ve sektör öncüleriyle yapılan görüşmelerin değerlendirilmelerine yer verilerek halkla ilişkiler eğitiminin mevcut durumuyla ilgili saptamaların yanı sıra olması arzu edilen durumla ilgili de saptamalar yapılmaktadır.