• Sonuç bulunamadı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.2. Bezm ve Rezm

3.2.2. Savaş ve Ordu

3.2.2.4. Savaş Aletleri

İskender-nâme iskender’in savaşlarını ve zaferlerini anlatan bir mesnevî olduğu için, eserde pek çok savaş aletlerine rastlamak mümkündür. Bu savaş aletlerini şunlardır: Gürz, hançer, kalkan, kılıç (şimşîr/ tîg), mancınık, miğfer, ok (tîr), süni ve yay (kemân).

3.2.2.4.1. Gürz

Ucunda madenî bir topu olan, sapı ağaç veya madenden yapılmış, vurucu bir silah türü olan gürz, eski çağlardan itibaren pek çok toplum tarafından kullanılmıştır. Türkler “gürz” yerine “topuz” ifadesini kullanmışlardır. Ortaçağ Müslüman Türk devletlerinde gürz için “amûd” ve “debbûs” ifadeleri de kullanılmıştır. Gürzün, vurucu etkiyi arttırmak amacıyla, uçtaki topun etrafına birkaç santim uzunluğunda çiviler yerleştirilmiş çeşitleri de mevcuttur (Kesik, 2011: 85-86).

İskender, iki ayrı beyitte, gürzünün Kaf dağını yıkacak derecede güçlü bir silah oluşuyla övünmektedir.

Sürme olur gürzi ursam kûh-ı Kâf Kılıcum bahrı yahar itsem musâf (1359) Kûh-ı Kāfı gürzümüñ darbı yıhar Kulzümi kılıcumuñ odı yahar (4553)

İskender’in Magrib’i fethetmek için yola çıkan ordusu da gür ve kılıçlarla dolu olarak tasvir edilmektedir.

Cevşen-i pûlâd-ıla toldı zemîn

Kanda baksañ gürz ü tîg-idi hemîn (4595)

Osmanlı sultanlarında Orhan Gazi de, gürz kullanışı ile anılmaktadır. Orhan Gazi eline gürzü alınca, düşmanları korkuya kapılmaktadır.

Gürzin alduhda ele ol nâm-dâr

Düşer-idi korhuya Sâm-ı Süvâr (6963)

3.2.2.4.2. Hançer

İki yanı bilenmiş, ucu eğri ve sivri olan, bıçağa benzer hafif bir savaş aletidir. Hançer günümüzde, kabzasının değerli taşlarla işlenmesi ile süs eşyası olarak da kullanılmaktadır.

İskender’in ejderhayı yenmek için kurduğu tuzakta zift, kibrit ve kirecin yanı sıra bin tane de uçları oldukça keskin hançer bulunaktadır.

Zift ü kibrît ü kirec getürdi tîz

Biñ dahı hancer kamu ucları tîz (3436)

Devlerin eline düşen Keykâvûs’u kurtarmak için askerleriyle yola çıkan Rüstem, devin kalbini hançeri ile parçalar.

Geldi vü ol dîvi itdi_anda helâk

Hanceri-y-l’itdi ciger-gâhını çâk (4088)

Girdiler evinde anı dutdılar

Hancer ü kılıc-ıla katl itdiler (6009)

Haçlılarla mücadele eden ve büyük zaferler kazanan Osmanlı hükümdarı Murat Han da, savaş sonrası yaralıları tespit ederken, düşman askeri tarafından hançerle öldürülür.

Çün kazâ irdi yaturken durdı ol Sıçrayup hancerle şâhı urdı ol (7123)

3.2.2.4.3. Kalkan

Ok, kılıç vb. saldırı aletlerinden korunmak amacıyla savaşçıların kullandığı siperdir. Kalkan oldukça eski bir savaş aletidir. Genellikle demir, çelik veya bakır gibi madenlerden yapılır. Bu madenlerin dışında gergedan ve fil derisinden, kaplumbağa kabuğundan, söğüt dalından, kamıştan ve ağaç kabuğu gibi organik maddelerden de kalkanlar yapıldığı bilinmektedir ( Kesik, 2011: 89). Mesnevîde kalkan aleti, sadece bir yerde, İskender’in hastalanıp, yatağa düştüğünde üstüne örtülmesi vesilesiyle zikredilmiştir.

Bir cebeh altına döşek itdiler

Üstine altunlu kalkan dutdılar (7878)

3.2.2.4.4. Kılıç (Şimşîr/ Tiğ)

Bir veya her iki yüzü keskin, uzun, düz ya da eğri, ucu sivri, çelikten yapılma bir savaş aletidir. Kın içinde bele takılabilmektedir (TDK, 2005: 1153). Savaşlarda sıkça kullanılan ve geçmişi oldukça eski bir alettir. İskender-nâme’de her savaşta kılıçtan bahsedilmektedir. Mesnevîde kılıç kelimesinin yanı sıra “şimşîr” ve “tiğ” ifadeleri de yer almaktadır.

Aşağıdaki ilk beyitte kılıç, kan dökülmesine sebep olduğu için hûn-rîz (kan döken) olarak anılmaktadır. İkinci beyitte ise kılıcın iki yüzünün keskin olması, vefasızlığına bağlanmaktadır.

Gerçi igne çâbuk ü ser-tîz ola Nicesi kılıc bigi hûn-rîz ola (755) İki yüzlüdür kılıcdan urma lâf

Bî-vefâdandur vefâ ummah güzâf (1015)

İskender’in rüyasında elinde kılıçla inen bir melek görmesi ve meleğin kılıcı İskender’e vermesi mesnevîde dikkati çeken önemli bir husustur. Çünkü Selçuklu devletinde kılıç, hükümdarlık alametlerinden biri kabul edilmektedir (Merçil, 2007: 236- 238). Bu rüya ile İskender’e, Allah tarafından bir saltanat verildiği vurgulanmaktadır.

Bir kılıc getürür ü virür aña Dir ki Allâh virbidi bunı saña Kılıc Allâhuñ-durur çekgil bunı

Ol kişiye kim kıla düşmen seni (942- 943)

İskender-nâme’de Isfahanlı bir savaşçı olan Gâve’den, “kılıcı iyi kullanan” anlamına gelen “şimşîr-zen” ifadesi ile bahsedilmiştir.

Tir-endâz-ıdı vü şimşîr-zen

Nîze-dâr u gürz-gir ü saf-şiken (5266)

Mesnevîde Çin’in ve Turan illerinin hükümdarı Tamgaç Han’ın askerlerinin kılıç kullanma kabiliyetleri “tiğ-zen” tabiriyle dile getirilir.

Leşkerinde vardı on yüzbin süvâr Tîg-zen cengî kamusı nîze-dâr (3543)

3.2.2.4.5. Mancınık

Kale veya şehir kuşatmalarında, surlarda gedik açmak veya surları yıkmak amacıyla ağır taş ve gülle fırlatmada kullanılan bir silahıdır. Mancınık sadece kale veya şehir surlarını yıkmak için değil, kale veya şehir içinde bulunan askerî malzemeleri, erzâkları ve evleri tahrip etmek amacıyla da kullanılmaktaydı. Mancınığın tarihi oldukça eski dönemlere kadar sürmektedir. Topların icat edilmesi ile de mancınık kullanımı giderek azalmıştır.

İskender-nâme’de mancınık kale fetihleri için kullanılmıştır. Kaydafa’nın oğlu Kanderûş’un bulunduğu kalenin burçları mancınık ile yıkılmıştır.

Mancınîk u ra’d zahmı-y-ıla şâh Burcı yıhup şehre girdiler sipâh (4603)

Mesnevîde Hz. İbrahim’in, mancınıkla ateşe atılmasına da telmihte bulunulmuştur.

Pes Halîli mancınıka urdı ol

Hışm idüp anı oda urdurdı ol (5517)

3.2.4.2.6. Miğfer

Savaşçıların baş bölgelerini korumak adına kafalarına taktıkları madenî bir savunma aletidir. Miğferlerin kılıç vb. darbelere karşı dayanıklı madenlerden yapılası gerekmektedir. Miğferlerin yüzü açıkta bırakan veya yüzü tamamen örterek, sadece göz hizasında savaşçıların etrafı görebilecekleri kadar aralıkları olan çeşitleri de mevcuttur. Mesnevîde miğfer ifadesinin asıl şekli olan “mi’fer” kelimesi kullanılmıştır. İskender zaferlerinin ardından dinlenmek amacıyla, elinden kılıcı bırakarak kadeh alır. Başındaki miğferi çıkarıp taç giyer.

Ald’eline cam kodı hanceri

3.2.2.4.7. Ok (Oh/ Tîr)

Ucunda madenden yapılmış sivri ve delici bir parça bulunan, ahşap gövdeli, yay ile fırlatılarak kullanılan bir savaş aletidir. Hafif olması nedeniyle taşınması kolaydır. Bu sebeple hem süvariler hem de piyadeler tarafından kullanılmıştır. Okun ucunda yer alan sivri ve delici parçasına “peykân” veya “temren” denilmektedir. Peykân demir, bakır veya kemikten yapılabilmektedir.

Mesnevîde ok, dönemin dil özelliğinden kaynaklanan k > h sızıcılaşması sebebiyle “oh” şeklinde yer almaktadır. Bununla birlikte ok kelimesi için “tîr” ifadesi de kullanılmaktadır.

İskender, savaş sanatı eğitimini tamamlarken, at binmeyi ve avlanmayı öğrenir. Daha sonra ise ok atmaya merak sarar. İskender ok atmakta da maharetli olduğunu ispat eder.

Sayd u atlanmak nicedür bildi bes İlm-i tîr ögrenmege kıldı heves Oldı ol san’atda şöyle kim kader

Kılur-ıdı okı zahmından hazer (533-534)

İskender, Gülşâh ile evlenebilmek için Sistân şehrini kuşatır. İskender’in askerleri içinde iki yüz bini ok kullanmakta maharetlidir. Ahmedî, bu askerleri “tîr-zen” ve “bî-hata ohları” ifadeleriyle tasavvur eder.

Tîr-endâz iki yüz biñ nâm-ver

Bî-hatâ ohları şöyle kim kader (1744) Dilediler tîri bârân ideler

Şehri oh u taşıla tolduralar

Cümle halkın zahmıla öldüreler (1746- 1747)

Ok, mesnevîde “tîr-i hadeng” tabiri ile de yer almaktadır. Hadeng, kayın ağacına verilen isimdir. İskender’in ejderha ile mücadelesinin tasavvur edildiği bölümde böyle bir örnek dikkati çekmektedir.

Pes eline yayın alup şîr-ceng

Ejdehâya urdı bir tîr-i hadeng (3147)

3.2.2.4.8. Yay (Kemân)

Yapımı uzun, zahmetli ve ustalık gerektiren yay, iki ucu arasına kiriş gerilmiş eğri ağaç veya metallerden yapılarak elde edilen ve ok atmaya yarayan bir savaş aletidir ( TDK, 2149: 2005). Yay, at üstünde taşıması kolay olduğu için Türkler tarafından oldukça fazla tercih edilen bir alettir.

İskender-nâme’de yay kelimesi bir yerde geçmektedir. Mesnevîde daha ziyade “yay” kelimesinin Farsça karşılığı olan “kemân” ifadesi dikkati çekmektedir.

İskender’in yayını kullanışı, ayın yay burcuna girmesine benzetilmiştir.

Bir hadeng ohıyla yayın çekdi şâh

Sanasın kim burc-ı kavse girdi mâh (2894)

İskender, henüz bir şehzade iken, savaş eğitimi alır. Ok ve yay kullanmayı öğrenir. Okun atılması, İskender’in eline yay almasıyla, okun korkudan kaçması olarak tasavvur edilmiştir.

Çünki alurdı eline_evvel kemân Kaçar-ıdı okı sehminden gümân (535)

Yay bir savaş aleti olmasının yanı sıra mesnevîde bir güzellik unsuru olarak da yer almaktadır. Klasik edebiyatın önemli mazmunlarından biri kaş, kavisli şekli itibariyle yaya benzetilir. Mesnevîde İskender, Gülşâh’a yazdığı bir gazelde Gülşâh’ın kaşlarını yaya benzetir. Gülşâh bu yay kaşları ile gamze okları atar.

Gamze_ohın atar kemân_keş kaşlaruñ Râst umacı bu peykânuñ benem (1465)

Mesnevîde Rüstem, elinde kemanı savaşa yürürken tasvir edilmiştir.

Rüstem-i Destânı gördi kim kemân Dutmış elde cenge yürür bî-gümân (5687)

Yine Rüstem, ok ve yayını o kadar iyi kullanır ki, attığı oklar ile düşmanını gözünden vurur.

Rüstem eyl’atdı kemândan ohı cüst

K’irdi demrenler gözin’anuñ dürüst (5698)