• Sonuç bulunamadı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.5. Aile Kurumu ve Evlilik

Aile; toplumun en küçük birimi olup, anne, baba ve çocuklardan meydana gelmektedir. Aile aynı zamanda kan bağı ile birbirine bağlı sosyal bir örgütlenmeyi de simgelemektedir. Aile kavramının kökenine bakıldığında iki farlı fikir ile karşılaşılmaktadır. Bunlardan ilki aile adı verilen sosyal yapılanmanın ilk toplumlardan itibaren var olduğudur. İkinci görüş ise serbest cinselliğin, insanın olgunlaşması ile aile yapısını oluşturması iddiasındadır. Her iki görüş de kesin olarak kabul edilmemekle birlikte ailenin, zaman içinde değişimlere uğrayarak gelişen sosyal bir varlık olduğu da bilinmektedir (Celkan, 81: 1999).

Aile, ilk Türklerden itibaren toplumun mihenk taşı sayılmıştır. Devlet teşkilatlanmasının en alt basamağında aile yer almaktadır. Aileler birleşerek boyları, boylar birleşerek bodunları (boylar birliği), bodunlar birleşerek de devleti (il) oluşturmaktadır. Bu teşkilatlanmanın en temel basamağı olan aile kutsal kabul edilmiş ve aile ilişkilerine büyük önem verilmiştir. İslâmiyet’in kabulü ile Türk aile yapısı, dinî kurallarla da muhafaza edilmeye başlanmıştır. Günümüzdeki Türk aile yapısı işte bu iki kuvvetin, diğer bir deyişle Türk töresi ve İslâmî inancın, bir araya gelmesiyle şekillenmiştir.

Saygı, sevgi, dayanışma, sadakat, şevkat gibi nitelikleri bünyesinde barındıran aile kurumu bir evlilik akdiyle başlar. Türklerde evlenmek “ev-bark sahibi olma” ifadesiyle tanımlanmıştır. Orhun Yazıtlarında “kutsal mabet” anlamına gelen “bark” kelimesi ailenin kutsallığını belirtmek için ev ile birlikte kullanılmıştır. Evlilik, “ocak” kelimesi ile de ilişkilendirilmiştir. Aile ocağı sönmez bir ateş olarak nitelenmiştir (Yazıcı, 2005:159- 161). Ocağın tütmesi ailenin varlığının bir işareti sayılmıştır.

Evlenme insan hayatındaki üç önemli geçiş döneminden biridir.6 Bu yüzden evlilik tarih boyunca her toplumda çeşitli ritüellerle kutlanmıştır. Bu ritüeller evlilik öncesi, düğün

6

İnsan hayatındaki diğer önemli geçiş dönemleri doğum ve ölümdür. Daha geniş bilgi için bakınız: Erman Altun, Türk Halkbilimi, İstanbul: Kitabevi, 2007

ve düğün sonrası gibi uygulamalara ayrılmıştır. Evlilik öncesi uygulamalara bakıldığında öncelikle evlendirilmek istenen çiftin arabulucular vasıtasıyla görüşmeleri, daha sonra kız isteme ve çeyiz geleneği dikkati çekmektedir. Bunların ardından, bir araya gelen çiftin evliliği düğün ile kutlanır. Düğünün ardından ise yöreden yöreye değişmek üzere çeşitli ritüeller uygulanmaktadır.

İskender-nâme’de evlilik ile ilgili uygulamalara geniş yer verilmemiştir. Buna karşın mesnevîde evliliğe aracı olanların durumuna, kız isteme, çeyiz ve düğün hazırlıklarına, gelin odasına ilişkin âdetlere rastlamak mümkündür.

3.5.1. Evliliğe Aracı Olanlar

Aşk mesnevîlerinde kahramanların birbirleri ile tanışmaları, buluşmaları, mektuplaşmaları, kavuşmaları ve evlilikleri aracılar vasıtasıyla gerçekleşir. Çeşitli sebeplerle bir araya gelemeyen, kavuşamayan çiftler aracılar sayesinde vuslata ererler. Bu durum İskender-nâme’de İskender ve Gülşâh arasında da karşımıza çıkar.

Gülşâh İskender’e, suretini görmeden âşık olur, ancak İskender’in bu durumdan haberi yoktur. Gülşâh’ın durumuna üzülen dâyesi, Gülşâh’ın bir resmini yaptırarak İskender’e gönderir. İskender, Gülşâh’ın resmini görür görmez ona âşık olur.

Dâye ol kız hâline idüp nazar

Akl u rây-ıla_oldı işe çâre-ger (1424) Pes bulur bir nakş-bend-i hurde-kâr Kim kılurdı sûretin cânuñ nigâr (1426) Sûretin yazdurdılar kızuñ aña

Şöyle kim gören kalur-ıdı taña Gören anı dir-idi Gülşeh-durur

Bunları yazup harîre dirdiler Mühr urup bir kul eline virdiler Kim nihânî anı ilçiye vire

K’ilçiyi_açup anda ne vardur göre (1441- 1442) Şâh çünkim itdi ol nakşa nazar

Kıldı ol dem ışk cânına eser (1443)

İskender Gülşâh’ı canlı olarak görmek ister. İskender bu arzusunu Gülşâh’ın bir hâdimi ile iletir. Haberi alan Gülşâh çok sevinir. Gülşâh’ın dâyesi de iki sevgilinin buluşmaına yardımcı olur. Dâye Gülşâh’ı gül bahçesine götürür ve Gülşâh’ın yüzünü İskender’e gösterir.

Gülşahuñ bir hâdimin buldurdı şâh Hâlını cümle aña bildürdi şâh Didi bir kez ger anuñ yüzin görem

Sîm ü zer n’olur saña cânum virem (1457- 1458) Çünki hâdim buldı ol ser-mâyeyi

Vâkıf itdi işbu hâle dâyeyi Dâye hod dilerdi şeh kızı göre

Cân-ıla_ol dahı aña göñül vire (1471- 1472) Dâye şâha böyle virbidi haber

Kim yarın gül-zâre iderüz güzer Gülşah-ıla gül-şene gidiserüz

Gülşahı gül bâgına iletdiler Şeh visâkınuñ yanından gitdiler Şeh nihân yirden gözedürken nıkâb Götürüp arz itdi yüzin âfitâb (1486- 1487)

Birbirinden ayrı düşen İskender ve Gülşâh’ın birbirlerine yazdıkları mektupları, sahiplerine ulaştırmak için İskender’in peyki (ulak), Gülşâh’ın hâdimi aracı olur.

Pes kalem alıban ol gül-şende şâh Gülşaha bir biti yazdı tolu âh (1581) Nâmeyi çünkim iletdi peyk-i şâh

Hâdime virmeklige_anı buldı râh (1628)

İskender’in hasretine dayanamayan Gülşâh, dâyesi ve hâdimi vasıtasıyla kumaştan bir merdiven yaparak saraydan kaçar ve İskender’in bargâhına varır. Böylece iki sevgili aracılar vasıtasıyla kavuşmuş olur.

Gördiler hâdimle dâye Gülşah’ı Kim virür cân ger göremezse şahı Virmesün diyü gam u hasretle cân Perniyândan düzdiler bir nerdübân Nerdübân burcuñ boyınca-y-dı temâm Çünki gitdi nûr irişdi zulâm

Nerdübânı burca muhkem itdiler Üçi dahı andan inüp gitdiler Geldi hâdem şâha irürdi haber

3.5.2. Kız İsteme

Ailelerin rızası alınarak gerçekleştirilen evlilikte, geleneklere göre erkeğin, beğendiği kıza talip olması gerekir. Kızı babasından istemesi için aracılar seçilir. Mesnevîlerde sultan veya şehzâderin kız istemede aracı olması için vezirleri seçtikleri görülür. İskender-nâme’de de bu geleneğin devam etmesi dikkati çeker. İskender, Gülşâh’ı Zeresb’den istemesi için veziri Aristo’yu görevlendirir. Aristo yanına mücevherler, inciler, altınlar, Çin ipeği ve tazılar alarak Gülşâh’ı istemek amacıyla Sistân’a gider. İskender’in dileğini Zeresb’e iletir, ancak Zeresb bu evliliğe razı olmaz.

Didi al zerr ü cevâhir bî-şümâr Var Zeresbüñ kızına ol hâst-âr (1692) Çün Arestû tutdı şah sözine gûş

Bildi kim gidüpdür andan akl u hûş (1702) Aldı bî-hadd gevher ü dürr-i semîn

Tazı itlerle zer ü dîbâ-yı Çîn (1704) Sîstân şehrine çün irişdi ol

Hem Zeresb-ile dahı görişdi ol

Devlet a’yânın dirüp anda ayân Her ne peygâmi ki var itdi beyân Çünki irişdi Zeresb’e bu haber

Oldı göñli gussadan zîr ü zeber (1706- 1708) Gülşah’uñ işine virmedi rızâ

Olmad’ol hâcet katınd’anuñ revâ (1718)

İskender ile savaşa girmek istemeyen Keyd kızı Şehr-Bânû ile ülkesini İskender’e vermek istediğini bildiren bir elçi gönderir. İskender Keyd’in kızı Şehr-Bânû ile evlenmeyi