• Sonuç bulunamadı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.2. Bezm ve Rezm

3.2.1. Eğlence Hayatı

3.2.1.3. Mûsıkî Aletleri

Eğlence meclislerinin en önemli unsurlarından biri de mûsıkî aletleridir. İskender-nâme’de mûsıkî aletleri olarak karşımıza çeng, def, ney, rebab, rûd, sâz, târ ve ut çıkmaktadır.

3.2.1.3.1. Çeng

Kökeni ilkçağ uygarlıklarına dayanan çeng, arpın ilkel bir biçimidir. Eski İran, Arap ve Türk mûsıkîlerinde oldukça ilgi görmüş olan bu müzik aleti, geleneksel sanat müziğimizde XVIII. yüzyıla kadar kullanılmıştır. Kanuna benzer, dik tutularak çalınan bir

çeşit telli çalgıdır. Çengin tellerinin gerildiği çerçevenin bir kenarı yay biçimindedir. Genellikle mızrap veya parmakla çalınır (Say, 2005: 383). İskender-nâme’de çeng tabiri, eğlence meclisleri vasıtasıyla anılmaktadır.

Çengümi bir perdeye sâz eyleyem Kim ana Dâvûdı dem-sâz eyleyem (11) Çünki geldi işret âgâz eyledi

Çeng ü ney her yañadın sâz eyledi (1682) Ko sözi mutrib al ele çengüñi

Râst eyle perdede âhengüñi (1947)

İskender-nâme’de, çengden bahsedilen “der-sıfât-ı çeng” başlıklı kısa bir bölüm de yer almaktadır.

Elin’aldı câmı kıldı bezme sâz Çengini sâza getürdi nagme-sâz Sâz-zen çün çenge itdi râst-çeng Dürlü dürlü sözler âgâz itdi çeng Her lügatde sûz-ıla söz söyledi

Cümle uşşâkı muhayyer eyledi (2791-1793)

3.2.1.3.2. Def (Tef)

Günümüzde “tef” şeklini almıştır. Türk müziğinde bir usûl vurma aleti olan tef, ilkçağlardan başlayarak pek çok ülkede kullanılmıştır. Özellikle Ortadoğu’da yer edinerek, günümüze kadar gelmiştir. Yaklaşık 40cm çapında olan kasnağın bir yüzüne deri gerilerek yapılan bir alettir. Kimi zaman bu kasnağın etrafına belirli aralıklarla ziller de yerleştirilmektedir. Perdesi tanımsız olan tef, parmak uçlarıyla vurularak, sallayarak veya

titreterek çalınır (Say, 2005: 455). Tef, vurmalı bir çalgı olması yönüyle mesnevîde yer alır.

Def figân eyler niçe kim urılur

Çeng nâle ider niçe kim burılur (1596)

3.2.1.3.3. Ney

Aslı “nây” olan kelime, mesnevîde zaman zaman ney olarak karşımıza çıkmaktadır. Üflemeli bir çalgı olan ney, Türk mûsıkîsinin en mâruf sazıdır. Sarı ve budaklı bir çeşit kamıştan yapılan ney, belirli alıklarla oyulmuş deliklerden oluşmaktadır. Neyin delikleri kızgın demir veya ney için özel yapılmış keskilerle daire biçiminde açılır. Bu delikler biri altta olmak üzere yedi adettir. Kamışın üzerindeki deliklere parmaklar basılarak çalınan neyin ses çıkartması için, baş sola eğilerek üflenir.

Ney oldukça hisli ve tesirli bir müzik aletidir. Mevlânâ’nın, Mesnevî’ye neyden söz ederek başlaması, bu enstrümanın Mevlevîler tarafından özel kabul edilmesini sağlamıştır (Öztuna, 1990: 78-79). İskender-nâme’de ney, yanık sesli olması, kızgın demirle deliklerinin açılması vb. özellikleriyle yer almaktadır. Aşağıdaki ilk beyitte neyin sesinin güzel olması, yapılırken yanmasına bağlanır.

Yandugı-y-çun nây oldı hoş-nevâ Sanma anuñ nâlesin bâd-ı hevâ (16) Nây-zen çünkim eline aldı nay Zühre sâzı perdesin eyledi tay (2800)

Ney, Mevlânâ’nın Mesnevî’sinde önemli bir yere sahiptir. Mesnevî’nin ilk on sekiz beyitinde neyden bahsedilmektedir. Ahmedî de İskender-nâme’de, neyi anlattığı “der-sıfât-ı nây” başlıklı ve yirmi beyitten oluşan bir kısım yazmıştır. Bu yirmi beyitin ilk beyiti konuya giriş yapmak, son beyit ise bu kısmı bitirmek için yazılmıştır. Bu iki beyit yok sayılırsa, Ahmedî’nin, Mevlânâ’yı örnek alarak on sekiz beyitlik bir ney faslı yazdığı

söylenebilir. Bu kısım dışında, neyin anlatıldığı ve Mevlânâ’nın Mesnevî’sindeki ilk on sekiz beyiti andıran ifadeler de yer almaktadır.

Vây vây aglardı ol ney bigi zâr

Şerha şerha_itmişdi cânın derd-i yâr (1412) Yile virüp ömrümi sevdâ-y-ıla

İñlerem ney bigi âh u vây-ıla (1580) Ney vatandan düşdügi-y-içün cüdâ Vâyvây-ıla virür ömrin yile (3429) Ney nüvâsı ayruguñ-durur yakîn Ney bir âletdür ara yirde hemîn (7322) Dilsüz-iken râst sözler söyledi

Ayrulıhlardan şikâyet eyledi (2802)

3.2.1.3.4. Rebâb

Çok yaygın telli ve yaylı bir enstrüman olan rebâb, eski İran mûsıkîsinden Arap mûsıkîsine, buradan da Yakın Doğu ve Akdeniz’e kadar yayılmıştır. Türkçede “saz”, “çalgı” ya da “lirik saz” manalarında edebi bir tabir olarak yer almıştır. Kemençe ve kemanın atalarından olan rebâb, çoğunlukla yayla çalınmıştır. Buna rağmen rebâbın, mızrapla çalınan şekilleri de olmuştur. Basık yuvarlak bir kâsesi ve uzun bir sapı olan bu müzik aleti, kemençe gibi dize dayatılarak çalınmaktadır (Öztuna, 1990: 171). İskender-nâme’de eğlence meclislri sebebiyle anılan rebâb, kimi zaman gönülleri kebap gibi yakmakta, kimi zaman ise bir nefeste bütün meclisi mest etmektedir.

Eyle nâle itdi derd-ile rebâb

Rûd-zen çünkim rebâba urdı dest

Bir nefesde meclis ehlin kıldı mest (2872)

3.2.1.3.5. Rûd

İran menşeli bir müzik aleti olan rûd, XV. yüzyıllarda Doğu ve Türk âleminde kullanılmıştır. Rûd, telli bir enstrüman olmakla birlikte, kimi zaman yayla, kimi zamanda mızrapla çalınabilmektedir (Öztuna, 1990: 185).

Itrıla pür kıldı magzı dûd-ı’ûd Sâz-ıla şâd itdi rûhı rûd-ı ûd (2871)

3.2.1.3.6. Sâz

Türk edebiyatında genellikle, çalgı aletlerinin genel bir adı olarak kullanılmıştır. Bir enstrüman olarak sâz ise, dört telli bir çeşit bağlamadır. Mızrapla çalınan bu müzik aleti günümüzde de yaygın olarak kullanılmaktadır.

Perdede nagme düzüp gösterdi çeng Sâz-ıla her perdede yüz dürlü reng (2874) İrte gice işrete sâz eyledi

Dürlü dürlü bid’at âgâz eyledi (5374)

3.2.1.3.7. Târ

Azerbaycan, Kuzey Kafkas ve Kars başta olmak üzere, Afganistan, İran ve Türkistan’a da yayılmış bir enstrümandır. Gitara benzeyen târ, mızrapla çalınan bir alettir. Biri bam teli olmak üzere beş adet teli bulunmaktadır. Basık, geniş ve üçgen gövdeli bu müzik aletinden mandoline benzer bir ses çıkmaktadır (Öztuna, 1990: 304).

Eyle düzdi perdede sâzını ney

3.2.1.3.8. Ûd

Türkçede “ut” şeklini almıştır. Özellikle Arapların önem verdikleri, şarka ait bir oldukça eski bir enstrümandır. Zaman içinde gelişen bu alete son şeklini Farâbi vermiştir. Mızraplı bir çalgı aleti olan ut, geniş gövdeli ve kısa saplıdır. Çalınmak için alındığında, kucağı doldurmaktadır (Öztuna, 1990: 349). İskender-nâme’de bu müzik aletinin güzel ses vermesi, aletin yapılırken yakılmasına bağlanmaktadır.

Ûd yandugı-y-çun oldı hoş-nefes Şöyle k’eydür cân u dil aña heves (15) Yanmayınca ‘ûd hoş-dem olımaz

Ol ki yoķdur zahmı merhem bulımaz (42)

Ut, eğlence meclislerinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Aşağıdaki beyitlerde mutriblerin ud çalmasından ve ulu kişilein udun sesini beğendikleri için ona rağbet ettiklerinden söz edilmektedir.

Gâh mutrib düzer-idi sâz-ı ûd

Gâh bülbül söz-ile_iderdi sürûd (484) Ûddan tuyduklarıyçun hoş-nefes Ulu kiçi aña iderler heves (888)

3.2.1.3.9. Bazı mûsıkî Terim ve Tabirleri

Eğlence hayatının önemli bir kısmını müzik ve müzik aletleri oluşturmaktadır. İskende-nâme’de müzik aletleri ile birlikte mûsıkî terimleri de kullanılmıştır. Bu terimler agaz kılmak, ahenk, avaz, nağme, perde ve hicâzdır. Agaz kılmak ile anlatılmak istenen mutribin şarkı söylemesidir.

Sâz-zen çün çenge itdi râst-çeng

Ahenk ise, seslerin nota ile uyumunu ifade etmek için kullanılır.

Ko sözi mutrib al ele çengüñi Râst eyle perdede âhengüñi (1947)

Avaz ve nağme, ses anlamında kullanılmaktadır. Ancak nağme, genellikle seslerin oluşturduğu motifler olarak ele alınmaktadır.

Subhdur iy mürg-i hoş-gû sâz kıl Sûz-ıla her perdede âvâz kıl (3068)

Mutrib-i hoş-nagme bir dem sâz it Zühreye çengüñi hoş dem-sâz it (4023)

Mûsıkîde perde terimi, makam anlamında gelmekle beraber, seslerin tizlik-pestlik derecelerini ifade etmek için kullanılan bir tabirdir.

Râst ışkuñ perdesinden sâz it Nâleñi ankâ-y-ıla dem-sâz it (1333) Ney düzüp her perdede dürlü nagam Ne göñülde gussa kodı vü ne gam (2801)

Hicaz, bir mûsıkî makamıdır. İskender-nâme’de bu ifade, Hicaz şehri ile tevriyeli olarak geçmektedir.

Isfahân’ı Rûm’da eyle eyle sâz