• Sonuç bulunamadı

1.1. Prut Savaşı (1711)

1.3.2. Savaşın Başlaması ve Gelişimi

Rusya, zeminini hazırladığı bu savaş ile artık hedeflerine ulaşmak istiyordu. Bunun için ilk olarak Karadeniz’in kuzey sahillerinde hâkimiyet kurmak istedi. Don, Dinyeper ve Kuban nehirleri, kaynaklarını Rus topraklarından alarak Karadeniz’e

375 Habsburg ve Rus sarayları arasında yapılan ve kutsal olduğuna inanılan bu ittifak şu sözlerle özetlenmiştir: Hristiyan aleminin tamamını bir sel gibi alıp götürmekle tehdit eden devasa ve korkunç

Osmanlı Devleti’nin muzaffer silahlarının karşısına çıkartmak için kutsal bir ittifak kurmak zorunda kalınan dönemde, bu iki imparatorluğun birleşmesi yararlı görülürken, Rusya’nın içinde bulunduğu bu canlı dönemde daha da avantajlı görünmektedir. Bu, sele karşı kurulabilecek en güvenli seddir. Kâfirlerin bu seddi kırmak için gösterdikleri çabalar ve kullandıkları hileler, aynı zamanda Hristiyan devletler için yararlılığının bir delilidir. Bu iki itibarlı imparatorluk, karşılıklı menfaatleri gereği sıkı bağlar içinde oldukları sürece, Osmanlı Devleti’ne sınır ülkelerin, Babıali’den korkmasına gerek yoktur. Eskiden Avrupa’da huzursuzluklar baş gösterdiğinde, her seferinde Osmanlı Devleti’nin boyunduruğu altına girme tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktaydılar. Johann Wilhelm Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, c. 5, (Çeviren: Nilüfer Epçeli), Yeditepe Yayınları, İstanbul, 2011, s. 491.

376 Uğur Kurtaran, Bir Zamanlar Osmanlı Sultan I. Mahmud ve Dönemi 1730-1754, Atıf Yayınları, Ankara, 2014, s. 192; H. Karagöz, 1737-1739 Osmanlı-Avusturya Harbi ve Belgrad’ın Geri Alınması, s. 21-22; J. W. Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, c. 5, s. 488, 518; İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı

dökülmekteydiler. Bu nehirlerin aşağı kısımlarında Osmanlı Devleti, müstahkem şehirler kurmuş ve buraları kontrol altına almıştı. Bu müstahkem mevkilerden belki de en önemlisi Azak’tı. Karlofça ile Rusya’ya bırakılan Azak, Prut ile geri alınmıştı. Fakat Rusya, hedeflerine ulaşmak için burayı almak istiyordu. Bunun için de Osmanlı’ya savaş ilanı yapmadan, 1736 yılında Mareşal Kont Burkhard Christoph Münnich komutasındaki ordu ile Azak’a askeri müdahalede bulundu377. Azak’ın bu ani

muhasarasına karşın, kaptan-ı derya Canım Hoca Mehmed Paşa, çoğu firkate ve kancabaştan oluşan hafif gemiler ve Karadeniz’deki birkaç kalyonun başına geçirilip Azak’ı almak için görevlendirildi378. Bir aylık bir kuşatmadan sonra kaleyi Ruslar

teslim aldı. Bu arada Kırım’ın Osmanlılar’a yardım etmesini engellemek amacıyla, Kırım üzerine de bir ordu gönderdi379. Kırım yarımadasının kilidi olan Urkapı

bölgesinde kazandığı kesin olmayan zafer ile Bahçesaray, Akmescid ve Gözleve’yi baştan aşağı çiğnedi. Kılburun Kalesi de istila edildi. Bu harekâtta Rusya’nın hedefi Kefe’ye ulaşmaktı. Fakat Kırım’ın direnmesi karşısında, istediği sonucu yakalayamadı. Ordusuyla geçtiği tüm yerleri harabeye çeviren Rus ordusu iaşe sıkıntısı, salgın hastalık ve bazı generaller arasındaki uyuşmazlıktan dolayı Kırım topraklarını kısa sürede terk etmek zorunda kaldı. Rusya, bu harekâtıyla Prut Antlaşması’nı bozduğunu göstermiş oldu380.

Osmanlı ve Rusya arasındaki gerginliği arttıran bu gelişmeler üzerine, Sultan I. Mahmud başkanlığında merkezde bir divan toplantısı yapıldı. İstanbul’da bulunan Fransız elçi Marguis de Vilenuvve’nin teşvikinin de etkisiyle, divandan savaş kararı çıktı. 16 Haziran 1736’da Rusya’ya resmen savaş ilan edildi. Sadrazam Silahdar Mehmed Paşa nezaretinde başlayan sefer hazırlıkları tamamlanarak, Edirne’de toplanan

377 H. Karagöz, 1737-1739 Osmanlı-Avusturya Harbi ve Belgrad’ın Geri Alınması, s. 26-27. Azak’ın işgal edilmesi üzerine Osmanlı Devleti, Rusya’ya gönderdiği bir elçi vasıtasıyla şevketlu padişahımız,

kralınız Moskof çariyle henüz sulhu bozmadı, bizim haberimiz yokdur. Biz sizi henüz dost bilüb çünkü dostluğu ve sulhu menettiniz, niçin üzerimize bila-haber geldiniz kralınıza düşermi diyerek kınamıştır.

Fevzi Kurtoğlu, 1736-1737 Seferine İştirak Eden Bir Türk Denizcisinin Hatıraları, Deniz Matbaası, İstanbul, 1935, s. 10.

378 Rasim Ünlü, İnce Donanma, Deniz Basımevi Müdürlüğü, İstanbul, 2005, s. 85. Osmanlı donanmasının kaptan-ı deryası Canım Hoca Mehmed Paşa, Azak’ı kurtaramadığı için görevinden azledildiği gibi, savaş masraflarına faydası olsun diye bin kese altın ödemekle cezalandırıldı. Fakat bu yaşlı ve tecrübeli kaptandan istifade edilmesi gerektiğini düşünen Osmanlı hükümeti, bir süre sonra onu sürgünden çağırdılar ve donanmanın başına atadılar. J. W. Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, c. 5, s. 484, 504.

379 H. Karagöz, 1737-1739 Osmanlı-Avusturya Harbi ve Belgrad’ın Geri Alınması, s. 26-27.

380 M. Güler, “1737 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Özi’nin Elden Çıkması”, s. 142; H. Karagöz, 1737-1739

Osmanlı-Avusturya Harbi ve Belgrad’ın Geri Alınması, s. 26-27; F. Kurtoğlu, Bir Türk Denizcisinin Hatıraları, s. 8-9; İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. IV/I, s. 256-257.

Osmanlı ordusu Tuna Nehri’ne doğru yol alırken, Canım Mehmed Paşa komutasındaki donanma da Karadeniz’e sevk edildi381.

Bu arada Avusturya, Rusya ile yaptığı planı uygulamaya geçmiştir. Arabuluculuk rolüyle devleti oyalayıp, en uygun zamanda taarruza geçmeyi hedefliyordu. Avusturya elçisi Ludving von Talman oynadığı oyunla, 1737 yılının baharına kadar Osmanlı Devleti’ni oyalamış ve savaş hazırlıklarının tamamlanmasına mani olmuştur. Belirsiz bir barışın beklentisi ile Talman’a inanan Osmanlı, İngiltere ve Hollanda’nın da aralarında bulunduğu temsilcilerle, Lehistan sınırındaki Niyemirov’da barış görüşmelerinin yapılmasına karar verdi. Bunun bir taktik olduğu Fransa hükümeti tarafından Osmanlı’ya bildirilse de, siyasi dürüstsüzlüğün belki de en bariz örneği olan bu görüşmelere katılan sadrazam kethüdası Osman Halisa Efendi, Fransa’ya itibar etmemiştir382.

Avusturya 1737 yılının haziran ayında, yüzündeki maskeyi düşürerek Rusya’nın yanında savaşa girdiğini ilan etti. Temmuz ayında Rusya, Özi’ye saldırdı. Avusturya ise Osmanlı eyaletlerinin işgal edilmesi için gerekli emirleri vermişti. Edirne’den yola çıkarak Babadağı’nda kurulan ordu karargâhında, savaşa yönelik ciddi bir eylem emri verilmiyordu. Özi’nin elden çıkmasıyla, Rus işgalinin Karadeniz sahilleri boyunca ilerleyeceğini, merkezi, Tuna’yı ve havzasındaki Osmanlı topraklarını tehdit edeceğini çok iyi kavrayan Özi muhafızı, düşman saldırısını defalarca karargâha bildirmişti. Ancak sadrazam ve özellikle kethüdası Osman Halisa Efendi bu konuda son derece ihmalkâr tavırlar takınmıştır. Ordunun sadece birkaç birliğinin Bender ve Hotin taraflarına gitmelerine dair emir verilmiştir. Ancak bu yeterli değildi. Kethüda, hala Avusturya’nın barış yanlısı bir tutum içinde olduğunu, müttefikini bu konuda desteklediğini düşünüyor ve barışın sağlanacağına inanıyordu. Bu sebeple sadrazamı da etkisi altına almış ve savaş hazırlıklarının yapılmasına mani olmuştu. Özi’ye saldırıp, orada bir katliam gerçekleştiren Rus ordusu, kale kumandanı Yahya Paşa’yı383 ve

381 U. Kurtaran, Bir Zamanlar Osmanlı Sultan I. Mahmud ve Dönemi 1730-1754, s. 192.

382 H. Karagöz, 1737-1739 Osmanlı-Avusturya Harbi ve Belgrad’ın Geri Alınması, s. 27-29. Niyemirov’daki barış görüşmelerine Osman Halisa Efendi’yle birlikte, Reisü’l-küttab Mustafa Efendi, Ruznamçe-i Evvel Mehmed Efendi, Silahdar Katibi Mehmed Said Efendi katılmışlardır. Rusya tarafından Baron Şafirov, Kontramiral Nepluyev ve avcıbaşı Volinski; Avusturya tarafından St. Petersburg sarayındaki elçi Kont Ostein, Baron Talman, Kont Wolfeck katılmışlardı. J. W. Zinkeisen, Osmanlı

İmparatorluğu Tarihi, c. 5, s. 492.

383 Yahya Paşa ile birlikte olan Osmanlı heyeti, tam dört yıl Rus esaretinde kalmışlardır. Öyle ki zaman zaman pazarlık konusu dahi edilmişlerdir. Örneğin Adakale’nin fethi sırasında Yahya Paşa, Osmanlı komutanına bir mektup yazarak, Rusların barış yapmak istediklerini, bir murahhas istediğini ve bu görüşmelerin sonucunda serbest kalacağını bildirmiştir. Görüşmeler gerçekleştirilmiş ancak Yahya Paşa

yanındaki ileri gelenleri esir aldı. Rusya, eline geçirdiği fırsat ile Özi’den sonra Boğdan’a girip Yaş’ı işgal etti384.

Bu arada Avusturya ordusu, bir koldan Eflak ve Boğdan’a, bir koldan da Vidin ve Niş’e saldırmaya hazırlanıyordu. Diğer koldan da Bosna’ya doğru uzanmanın zamanının geldiğini düşünüyordu385. Avusturya’nın üç koldan Osmanlı topraklarına

saldırma girişimi, hazırlıksız olan Osmanlı ordusunu gafil avlamıştı. Orduda yeterli sayıda askerin bulunmayışı, eli silah tutan herkesin sınır boylarında müdafaa savaşına girmesine sebep oldu386.

Savaş devam ederken bir yandan da barış görüşmeleri sürüyordu. Avusturya elçisi Talman, Rusya’nın sınır ihlalinde bulunmayacağını söyleyerek, Osmanlı ordusunun Tuna Nehri’nin öte yakasına geçmesini engellemişti. Buna rağmen sınır ihlali yapan Rusya, görüşmelerde Osmanlı’dan şu taleplerde bulunmuştur387:

 Rusya ve Osmanlı Devleti arasında bugüne kadar yapılan bütün antlaşmalar, yeni bir antlaşma karşılığında iptal edilmeliydi.

 Kırım ve Kuban Ruslara verilmeliydi.

 Eflak ve Boğdan, Rusya’nın himayesi altında bağımsız prenslikler olmalıydı.

 Rus gemileri Karadeniz üzerinden Akdeniz’e serbestçe geçebilmeliydi.

Bundan böyle Rusya çarlarına imparator diye hitap edilmeliydi.

Sınırlarını Eflak Boğdan ve Sırbistan yönünden önemli ölçüde genişletmeyi hedefleyen388 Avusturya’nın istekleri de şöyleydi389:

serbest bırakılmamıştır. 1741’de Osmanlı’nın merkezine bir mektup daha yazan Yahya Paşa, yine aynı isteklerde bulunmuştur. Yapılan sulh üzerine dört yıllık esaretin ardından Osmanlı heyeti özgür bırakılmıştır. M. Güler, “1737 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Özi’nin Elden Çıkması”, s. 150.

384 Özi Kalesi muhafızlığı için görevlendirilen Yahya Paşa, Rusların Özi’ye saldıracağına dair ordugaha son bir ümitle haberci göndermiş ve Babadağ ve İsakçı’daki Osmanlı kuvvetlerinin bir kısmının savunma amaçlı Özi ve Bender’e kaydırılmasını talep etmiştir. Durumun vehametini farkında olmayan Osman Halisa Efendi, Yahya Paşa’nın bu talebine, paşa sevdaya uğramış, Tatar müfsidlerinin sözüyle kendisine

zahmet vermesin, musâlaha tekmîl olmuşdur, cümleten avdet üzereyiz şeklinde karşılık vermiştir. Osmanlı

sardazamının içinde bulunduğu bu gafletten dolayı, Rusya cephesinde büyük bir yenilgi alındı. Bunun üzerine Mehmed Paşa azledilerek yerine Bender muhafızı Muhsinzade Abdullah Paşa getirildi. Osman Halis Efendi’de diplomatik ilişkilerde gösterdiği bu gevşeklikten dolayı katledildi. İ. H. Uzunçarşılı,

Osmanlı Tarihi, c. IV/I, s. 260, 265; H. Karagöz, 1737-1739 Osmanlı-Avusturya Harbi ve Belgrad’ın Geri Alınması, s. 30-32; M. Güler, “1737 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Özi’nin Elden Çıkması”, s. 146; F.

Kurtoğlu, Bir Türk Denizcisinin Hatıraları, s. 36-37; J. W. Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, c. 5, s. 483.

385 V. H. Aksan, Kuşatılmış Bir İmparatorluk Osmanlı Harpleri 1700-1870, s. 116.

386 H. Karagöz, 1737-1739 Osmanlı-Avusturya Harbi ve Belgrad’ın Geri Alınması, s. 34-35.

387 J. W. Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, c. 5, s. 494; İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. IV/I, s. 262.

388 J. W. Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, c. 5, s. 494.

 Bosna, Bihke, İzvornik ve Yenipazar Avusturya’ya bırakılacaktı.

 Vidin Kalesi dahil olmak üzere, Avusturya’nın Tuna üzerindeki sınırları Bulgaristan’dan Tuna Nehri’ne dökülen Lom suyuna kadar genişleyecekti. Böylece Osmanlı Devleti’nin batıdaki sınırı Dömböviçe’ye kadar geri çekilecekti.

 Eflak ve Boğdan’daki bazı yerler Avusturya sınırlarına dahil edilecekti.

 Osmanlı Devleti, yapılmasına sebep olduğu harp hazırlıklarından dolayı Avusturya’ya 12 milyon florin tazminat ödeyecekti.

Müttefik güçlerin, diplomatik notalarla oynanan aldatıcı bu talepleri, vezir-i azam Silahdar Mehmed Paşa ve Osman Halisa Efendi tarafından reddedildi. Yavaş yavaş toparlanan Osmanlı ordusu, kazanılan ya da kaybedilen bir muharebe ile herşeyi belirleyecekti. Osmanlı kuvvetleri ilk olarak Avusturya’nın eline geçen Niş’i 1737’de aldı ve ordunun ağırlıklarını bu bölgeye aktardı390. 50 bin kişilik bir kuvvetle alınan bu

önemli nokta ile Belgrad’a güvenli geçiş belgesinin alındığı söylenebilir391. Bosna

savunmasında görevlendirilen Hekimoğlu Ali Paşa, Avusturya ordusunu iki kez yendi392. Vidin’in muhafazasında 15 bin askerle bulunan Ivaz Mehmed Paşa da Tuna

demirkapılarına kadar ilerleyerek, Avusturya’ya karşı başarı elde etti. Bu arada Avusturya’ya ait çok sayıda gemi de ele geçirildi. Bu başarılar neticesine Avusturya ordusu, Macaristan’a (Kosice, Preşov, Lecova vs. gibi karargâhlara) çekilmek zorunda kalırken, Mehmed Paşa komutasındaki ordu Vidin’de kaldı. Bu saatten sonra, Sava Nehri’nden itibaren Tuna’nın güneyindeki toprakların, Osmanlı Devleti’ne bırakılması zorunlu hale geldi393.

Osmanlı-Avusturya muharebeleri esnasında, 1738’de Adakale’nin tekrar Osmanlı topraklarına kazandırılması önemli bir gelişmedir. Çünkü Adakale (Ada-yı

390 Vakânüvis Subhî Mehmed Efendi, Subhî Tarihi Sâmî ve Şâkir Tarihleri İle Birlikte (İnceleme ve

Karşılaştırmalı Metin), (Hazırlayan: Mesut Aydıner), Kitabevi, İstanbul, 2007, s. 534-535.

391 V. H. Aksan, Kuşatılmış Bir İmparatorluk Osmanlı Harpleri 1700-1870, s. 122.

392 Hekimoğlu Ali Paşa, Avusturya’nın barış oyunlarına hiçbir zaman kanmamış ve Avusturya’nın bir çok yerden Bosna’ya saldıracaklarını ordu karargahına bildirmişti. Fakat Mehmed Paşa, Nemçe ile sulh

kaimdir, anların cemiyetinden vesvese etmiyesiniz diyerek haber göndermişti. Bu cevaptan tatmin

olmayan Hekimoğlu, casusları vasıtasıyla aldığı haberler üzerine, Avusturya kumandanına haber göndererek, arada bir düşmanlık olmamasına rağmen niçin geldiklerini sormuştur. Kumandan, aslını

bilmem bize tembih böyledir, Petro günü gelince görürsünüz diye sert bir cevap yollamıştır. Bunun

üzerine Hekimoğlu Bosna’da bulunan kadı, müftü, eşraf vs. ileri gelenleri toplatarak vaziyetin mühim olduğunu anlatmıştır. Herkesin belli bir kuvveti elde bulundurması ve düşman Bosna’nın hangi tarafından saldırıya geçerse, vakit kaybetmeden müdafaanın yapılmasını hususunda gerekli ikazlarda bulunmuştur. İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. IV/I, s. 268.

Kebir), Belgrad-Tımışvar kalelerinin kilidi konumundadır. Tuna demirkapılarına yakın bir coğrafyada bulunan Adakale’nin stratejik öneminin yanısıra, Tuna üzerindeki askeri gemiler için oluşturulan savunma sisteminin bir parçasını da oluşturmaktaydı. Adakale’yi takiben İrşova, Semendire394,Yeni Palanga ve diğer şehir, kasaba ve kaleler

Avusturya’dan alınarak, Osmanlı sınırlarına dahil edildi395. Mehadiye Kalesi’nin fethiyle de Banat’a kadar ilerleme imkânı doğdu396.

Avusturya cephesinde yaşanan bu gelişmelerin yanısıra, Rus cephesinde Bender seraskeri Numan Paşa, Kırım kuvvetlerinin de desteğiyle Aksu ve Dinyester’de verdiği mücadele ile Rus ilerlemesine mani oldu. Kaptan-ı derya Süleyman Paşa komutasındaki donanma da, Rus donanmasını yenilgiye uğrattı. Böylece Özi ve Kılburun kaleleri yeniden Osmanlı topraklarına dahil edildi397.

1736’da başlayan bu geniş sahalı savaşta, barışın sağlanması için Fransa arabuluculuk yapıyordu. Ancak Avusturya ve Rusya’nın barış için öne sürdükleri şartlar kabul edilebilir olmadığından, barış süreci gerçekleştirilemiyordu. Hatta Osmanlı Devleti, İsveç’i de savaşa sokma niyetindeydi. Rusya’ya kuzeyden saldırması karşılığında 150 milyon akçe hibe edeceğini temin etmişse de, Danimarka’nın müttefik güçlerin yanında yer alacağını bildirmesiyle, İsveç savaşmaktan vazgeçmiştir. Ancak Rusya’yı yenmesi hususunda, Osmanlı Devleti’ne sürekli telkinlerde bulunmuştur. Hollanda, İngiltere ve Fransa da barış yapılmasına dair, sürekli Osmanlı Devleti’ni teşvik etmişlerdir398.

Osmanlı Devleti, savaşta üstün durumdayken Belgrad’ı almak, böylece istediklerini Avusturya ve müttefiki olan Rusya’ya dikte etmek arzusundaydı. Gerekli tüm hazırlıkları yaparak, ordusundaki moral ve motivasyonla müdafaadan taarruza geçen Osmanlı, Pasarofça Antlaşması ile Avusturya’ya bırakılan Belgrad’a doğru yol aldı.