• Sonuç bulunamadı

2. SANAT EĞİTİMİNİN TANIMI VE TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ

2.1. Sanat Eğitiminin Gerekliliği

Sanatların insanın eğitimindeki önemi ve gerekliliği konusunda söylenmiş sözlere ve yazılı düşüncelere antik devirlerden (en başta Platon ve Aristoteles olmak üzere) bu yana rastlanmaktadır. Sanat eğitiminin birey için önemini şöyle tanımlayabiliriz:

Sanat eğitimi; bireyin duygu düşünce ve izlenimlerini anlatabilme yetenek ve yaratıcılığını estetik bir düzeye ulaştırmak amacıyla yapılan çabadır. Sanat eğitimi; gençlere, estetik yargı yapabilme konusunda yardımı amaçlarken, yeni biçimleri hissedip eğlenmeyi ve heyecanlarını doğru biçimde yönlendirmeyi öğretir.

Arnstine Donald ise Art Education Theories (1985) adlı kitabında, sanat eğitiminin toplum için gerekliliği ile ilgili olarak, okullarda sanat eğitimi öğretilmezse, okulların eğitici görevinin azalacağını başarılı bir eğitimin insanı değiştireceği ve bu değişimin de insanda her yönden olmak zorunda olduğunu ifade etmiştir43

Sanat eğitimi, bireyin çevresini, kendisini anlamasında, çözümlemesinde etkili bir eğitim sürecidir. Bu süreçte keşfettiği şeyler doğrultusunda birey yeni bilgiler edinecek, yeni ve eski bilgileri sentezleyerek yepyeni bilgiler ekleyecek, değişik bilgiler arasında ilgiler kuracak, davranış ve kişilik gelişimini olumlu yönde gerçekleştirecek fırsatı ve ortamı bulur. Her insan kendi kültürel çevresinde büyür, yetişir, öğrenir. Eğitim bu bildikleri arasından yanlışları ayıklar, yerine yenilerini ve doğruları koymaya çabalar. Sanat eğitimi yoluyla da insanın kültürel çevresiyle iletişimi daha güçlü ve anlaşılır olacaktır. Çağdaş sanat eğitimi çevresine duyarlı bireyler yetiştirmeyi hedeflerken, çevresiyle yararlı bir etkileşim içine girmesine, estetik ihtiyaçlarını karşılamasına, ürün ortaya koyabilmesine, yorumlama yetilerini geliştirmesine fırsat tanır ve bireyin kendi yaşantısını daha anlamlı hale

getirebilmesini gerçekleştirir.

. İnsanoğlu duygusuz ve sadece beyniyle hareket eden bir canlı olsaydı, belki de sanat eğitimine ihtiyaç olmazdı. Fakat insan düşünen ve hisseden bir canlıdır. İşte bu özellik, sanat eğitimini vazgeçilmez yapmaktadır. Kişinin duygularına ve düşüncelerine yani insani niteliklerine hitap eden öğrenme, bireyi topluma hazırlar ve ona başarı yolunu açar .

Yaratıcılığını ortaya çıkarabilme ve yaratıcılığını geliştirebilme fırsatını sağlama yolu da sanat eğitiminden geçer. Yaratıcı ortam sağlanırken, birey yetenekli ve yeteneksiz şeklinde iki farklı kategoriye ayrılmaz. Sanat eğitimi, farklı özelliklere sahip her birey için gereklidir.

Burada her bireyin farklı özellikleri doğrultusunda yaratıcı olması hedeflenir. Elbette yine sanat eğitimi yaratıcı olan ve yaratıcı olmayan şeklinde bireyleri sınıflamaz. Kişinin

43

ahlaklı, toplumun yüce değerlerini kavrayabilen biri olarak yetişmesi elbette bireyin topluma uyumu, sağlıklı bir birey olarak yetişmesi anlamına gelmektedir.

Toplumun var olan değerlerinin yanında yenilerini yaratma yetisi de yine sanat eğitiminin işidir. Topluma yararlı, ben duygusundan çok kendisiyle birlikte başkalarının da çıkarlarını gözeten, bütünlükçü düşünen bir zihniyetin oluşumuna, her toplumun ihtiyacı vardır.

Sanat eğitimi için; bir bütünlük içinde, bireye estetik bilinç kazandıran, değer bilincini geliştiren, ruhsal açıdan denge kurabilme yetisini veren, topluma duyarlı ve sorumlu, kendini tanıyan ve gerçekleştiren, sanat eserine ilgi duyan, değerini bilen, yaratıcı bireyler yetiştirme açısından ele alınan hedeflerin amaçlarına ulaşma sürecidir diyebiliriz.

Sanat eğitimi kendi öznel alanının sınırlarını da aşarak, başka alanlara da önemli katkılar sağlamaktadır. Bu, sanat eğitiminin diğer derslere ne gibi katkılar sağladığını düşündüğümüzde ortaya çıkan bir durumdur. Sanat eğitimi hedeflediği amaçları gerçekleştirirken, doğal olarak, hatta kendiliğinden bireyde gerçekleştirdiği duygusal ve zihinsel gelişmelerin doğrultusunda diğer alanlarda başarı sağlamasına katkıda bulunan bir ders niteliğindedir. Bu anlayışla sanatın insanı eğiten yanı vurgulanmak istenmektedir. 20. yüzyılın sanat tarihçisi ve eğitimcisi Herbert Read de bu anlayışı savunanlardandır44

Read, eğitimde bir reformun gerekli olduğuna inanır ve bu konudaki fikirlerinin kökeni olarak Platon’u gösterir. Read’in tezi, eğitim sisteminde “sanatın temel olması” gerekliliğidir

. Read’in amaçladığı eğitim programındaki hedefi; insanın bilincinin, us’unun ve yargılama gücünün temelinde yatan duyuların eğitimi olmalıdır.

45

Sanat Eğitimi’ne yalnızca diğer alanlara olumlu etkiler sağlayan bir nitelikte bakmak, sanat eğitimini kapsam olarak ifade eder nitelikte bir anlayış olmaz. Sanat Eğitimi yalnızca eğitimin amaçlarına ulaşmada bir aracı ya da araç konumunda bir ders değildir.

.

Sanat yoluyla eğitim çocukta ve gençte akıl ve aklın denetiminden çok, duyulara, duygulara ve heyecanlara yer vererek, eğitim sistemlerindeki ussallaştırmaya karşı çıkıp, duygusal yaşantılara ağırlık vermektedir. Sanat için eğitimde ise biraz daha somut ve gerçekçi bir yaklaşımla çağın bilim ve teknoloji çağı olduğu düşüncesiyle sanat eğitimini daha akılcı temellere oturtur.46

44

Herbert READ, Sanat ve Toplum, (çev. Selçuk Mülayim), Ankara, 1981.

45

San, a.g.e., s. 134.

Sanat yoluyla eğitim bireyin duyularını, algılarını, duygularını eğitmeyi amaçlar ve eğitimin ussal, sadece akla dayalı yapılan çalışmaların ön planda olması gerekliliğine karşı durur fakat sanat için eğitim anlayışında ise daha akılcı bir temelle şekillendirilmiş, çağın gereksinimlerine yanıt verebilecek niteliklerle planlanmış, teknoloji desteğini de alan, yoğunluklu bir eğitim anlayışı söz konusudur denilebilir.

Eğitimin genel hedeflerinin, davranış biçimine dönüşmesinde sanat eğitiminin katkısı büyüktür. Çünkü, eğitimin bütünleşmesinde hedefle sonuç arasındaki bağı, sanat eğitimi kurar. İnsanın zihinsel, duygusal, fiziksel gelişiminde görme, işitme ve dokunma gibi duyu organlarıyla elde ettiği deneyim ve bilgileri, bir gereci eliyle biçimlendirerek yaratıcı gücünü ortaya koyması, beynin en geniş anlamda çalışmasını ve kullanılmasını sağlar47

Sanat yoluyla eğitim kapsamı içinde düşünebileceğimiz bu anlayışın, sanat eğitiminin zihinsel ve bedensel işlevleri bir arada kullanabilme yetilerini geliştirerek, öğrenmeye ve yaşama katkısını vurguladığını söyleyebiliriz. Zihnin, duyuların ve ellerin birlikte çalışabilmesi, bireyin tüm yönleriyle, yetileriyle birlikte çalışıyor, gelişiyor, öğreniyor olması anlamına gelmektedir. Bu, insanın öğrendiği şey üzerine kendini tamamen vermesi demektir. Sanat eğitimini, eğitim sistemi içinde sadece bir yardımcı, bir destekleyici etkinlik olarak görmek büyük bir yanlışa düşmek olur.

.

Ancak sanatın doğası gereği insana, insanlığa daha doğrusu insan olabilme bilincine yönelik olması dolayısıyla sanat eğitimi, genel eğitimin de hedeflerine ulaşmada oldukça etkendir.

Dünya tarihine baktığımızda, büyük devrimler yaşanırken, Dünya’da sanat ve bilim hep birlikte varlık göstermişlerdir. Rönesans’ta sanat ve bilim çok önemliydi. Fakat Endüstri devriminde insanın yaptığını makineler yapmaya başlayınca, ürünler halka yayılınca, sanat da belirli bir kesimin tekelinden çıkıp, halka ulaşınca, “sanat eğitimi” önem kazanır. Yeni kurumlar, okullar kurulmaya başlandı. “Bauhaus” bu okullardan biridir. İş Eğitimi temellerine oturtulmuş ilk güzel sanatlar okuludur48

Bu dönem için ikili bir amaç söz konusuydu: Endüstriyel gelişmeye bağlı olarak yaşanabilecek yozlaşmayı önleyebilmek ve sanat eğitimine önem verilerek halkın eğitilmesini sağlayabilmek. Sanatın ve eğitiminin insanlık açısından önemi anlaşılmaya başlanmasından itibaren, sanat eğitimi bir politika olarak da sürdürülmüştür. Çünkü güzellikten yoksun kalan

.

47

Hasan TELLİ, “Neden Sanat Eğitimi?”, İmece, İstanbul, Ağustos 2004 , s. 43.

48

bir toplumun gelişme yolunda varlığını sürdürebilmesi zordur. İnsanın kendine yabancılaşmasını, dolayısıyla insana yabancılaşmasını önlemek adına sanat eğitiminin geliştirildiğini görürüz.

Sanat eğitimi insanı özgürleştirir, kendini ve dış dünyayı tanıtıp, yaratıcılığı geliştiren bir eğitim biçimidir. Sanat eğitimi, kişiyi yaratıcı faaliyetlere yöneltmesi, estetik beğeni kazandırması ve hobiler oluşturması ile insanları ruhsal çöküntüden kurtarabileceği düşüncesi yaygındır. Altyapısı hazırlanarak verilebilecek bir sanat eğitimi, diğer derslerdeki başarıyı da artırabilir49

Sanat eğitimi yukarda anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere, 21. yüzyıl insanının uygar, ruhsal gereksinimleri doyurulmuş, dengeli, kendine güvenli teknolojik gelişmeler karşısında denge oluşturmasına yardımcı olacaktır.

.