• Sonuç bulunamadı

108

insanoğlunun yaşam süresi boyunca kurtuluş düşüncesi olarak devam etmektedir.

Nizâmî manevi değerlerin başında gelen ismet, haya kavramlarının önemini kendine has tarzı ve şiirsel üslubuyla eserlerinde anlatmaya çalışmıştır. Aşkın yüceliğini, saflığını korumak için eşrefi mahlukat olan insanın bu nitelemeye layık olması gerektiğini dile getirmiştir. Olumsuz davranışlarda bulunanları ise şiirlerinin diliyle uyarmaya gayret etmiştir.

109

takılıp kalması da doğru bir davranış değildir. Hayatta yaşanan zorluklar sabredenler için yeni bir şeyler öğrenme ve olgunlaşma vesilesidir. Ayette belirtildiği üzere

“Güçlükle beraber bir kolaylık vardır”401 uyarısı insanı erdemli olmaya sevk ederek umutsuzluğa kapılıp vazgeçmemek ve sabırla sonucunu beklemek gerektiği bildirilmiştir. İnsanın ahlaki yönden yücelmesinde sabrın vesile olduğunu söyleyen Nizâmî, sükuneti korumakla ihtişama yücelmenin tadına varılacağını, yaratılan dağların da yüksekliğine kavuşması ve azametli olması onun sabrının sonucu olarak ortaya çıktığını belirtmiştir.

Vüqarlı uca dağlar yavaş-yavaş doğulur, Sebirli, sabitti ki, ezemetli dağ olur.402

Sabrın en önemli işlevlerinden birisi de nefsin kötülüklerden korunmasını temin etmektir. “Sabır aydınlıktır, Kur’an senin ya lehinde ya da aleyhinde delildir. Herkes sabahtan (pazara çıkar) nefsini satar; kimi onu âzâd kimi de helâk eder403 hadisi bu gerçeğe işaret etmektedir. Ayrıca bu hadis ışığında sabrın, bir kurtuluş kaynağı olduğu da söylenebilir. Çocukluk çağından öğretilen bu değer “pes etmeme” olarak adlandırılan ilkenin geliştirilmesidir. Fakat bunu dizginlemek olumlu tutum ve davranışların kazandırılmasını sağlamaktadır. Okul öncesi dönemde geliştirilen bu değer, bireyin tüm yaşamı boyunca karşılaşacağı zorluklar karşısında ona öğretilen sabrın derecesini ortaya koymaktadır.404

Sabır, hayallerde kalmayıp, hayatı tozpembe gören bireylerde gerçek bir dünya algısı uyandırmaktır. Yaşamın insan için bir imtihan alanı olduğunu unutmadan sonuçlarına katlanmayı öğretmektedir. İnsanın açlık, korku, mal ve canlarda yaşayacağı eksiklikler405 ile imtihan edileceği, zorluklara göğüs gelip sabredenler belli oluncaya kadar bu yaşantıların devam edeceği,406 sabredenlerin müjdelenip Tanrı’nın hep o insanlarla birlikte olacağı407 bildirilmektedir.

401 el-İnşirâh 94/5-8.

402 Gencevî, Sirler Xezinesi, 2004, 185.

403 Müslim, “Taharet”, 1.

404 Aydın, Ailede Ahlak Eğitimi, 439.

405 el-Bakara 2/155.

406 Muhammed 47/31.

407 el-Bakara 2/153.

110

Nizâmî, sabırla hareket etmeyip isteğine hızlı ulaşmak isteyenlerin farklı sonuçlarla karşılaşacağını söylemiştir. “Iti axan sular tez кörpü yıxar” mısrasını söyleyen Nizâmî, insanın hayır bildiği şeylerde şer, şer bildiği şeylerde hayır olabileceğini anlatmaya çalışmıştır. Bu anlayışla hareket eden kimsenin darda kalmayacağı, bunun için Tanrının ona sunacaklarını sabırla bekleyip sonucunu görmesini ve buna göre davranması gerektiğini beyan etmiştir. O, var olan olumsuzlukların birden bire değişmeyeceğini, ancak insanoğlunun nasıl olsa değişmeyecek şeklinde olumsuz düşünceye kapılmamasını istemiştir. Ayrıca insanın aceleci olmamasını dile getiren Nizâmî, zorlukların arkasından gelen kolaylıkla insanın sabrettiği takdirde selamete ve saadete ulaşacağını öngörmüştür.

Su daim aşağı axıb töкülər / Çox çəкməz səadət üzünə gülər Səbr etməк vaxtıdır, tələsmə barı / Sular çətin axar üzü yuxarı408

Nizâmî ayrıca, insanın yaşadığı olumsuzluklarda kendi rolünün olacağını da belirtmiştir. Kur’an-ı Kerim’de yetmişten fazla ayette sabrın zikredilmesiyle onun insana kazandıracakları nakledilmiştir. Yapılan araştırmalarda da sabrın, insanın karşılaştığı zorluklara karşı bir dayanma gücü oluşturduğunu, şükür ve sabrın yaşananlarla başa çıkmada önemli rol oynadığı ortaya konulmuştur. Nizâmî, sabrın, yapılan her kötülük ve zulme karşı susmak veya düştüğü zorluk karşısında çaresizce beklemek olmadığını, bunu yapan kişinin kendisine kötülük yaptığını anlatmıştır. Bu yüzden bireyin yaşadığı zorluklarla başa çıkmayı öğrenmesi gereklidir. Müslümanın vasıflarından sayılan şükrün ve sabrın kişide bulunmasının hayra delalet ettiği, sevineceği durum olduğunda haline şükretmesinin yine zarar olduğunda da sabretmesinin kendi hayrına olacağı belirtilmektedir.409

Nizâmî, kişinin zorluklar karşısında kendisine zarar vermeden sabretmesinin kolay olmadığına vurgu yaparak, bunun için iyi bir terbiye ve güçlü iradenin gerekliliğini ifade etmiştir. Eserlerinde bir akarsuyun bile yatağında ilerlerken pek çok zorluklarla karşılaştığını örnek göstermektedir.410 Nizâmî, dünyanın fani ve her şeyin sürekli bir değişim içerisinde olduğunu, sabredenin sabrının karşılığını alacağını ifade etmiştir. Bu güzelliklere kavuşmanın Tanrı’nın sınavından geçmekle elde edileceğini ve

408 Gencevî, Xosrov ve Şirin, 2004, 236.

409 Müslim, “Zühd”, 64.

410 Gencevî, Xosrov ve Şirin, 2004, 237.

111

bu durumda sabrını körükleyen insanların selamete kavuşacağı günün uzakta olmayacağını anlatmaya çalışmıştır.411

Əvvəl şükrə çatdır, sonra dövlətə / Əvvəl səbrə çatdır, sonra zillətə Səbrimi tükədən bəlaları sən / Uzaq et, ey tanrı, sən ki adilsən Məni hər bəlaya etsən mübtəla / Əvvəlcə səbr ver, sonradan bəla

O, Tanrı’nın mal mülk vermeden şükrünü vermesini, zorluk ve acı vermeden sabrı vermesini istemiştir. İnsan sabrını aşan bela ve musibetlerden uzak olmak için Allah’ın adaletine sığınan Nizâmî, bela gelmeden ona dayanacak sabır vermesi için Allah’a dua etmiştir. Gencevî’ye göre sabrın ancak Tanrı’dan geldiği, insanın onu sahiplenme gücünün onun ihsan etmesi ile mümkün olduğunu ifade etmiştir.412 Nizâmî, her karanlık gecenin bir sabahı olduğu gibi her zorluğun arkasından bir yardımın olacağını söylemiştir. Bu düşünceye en güzel örnek olarak Yusuf peygamberin zindan hayatını ve babası Yakup’un umudunu yitirmeden evladına kavuşacağı günü sabırla beklemesini göstermiştir.

Səbr etməкlə кişi zindandan çıxar / Səbr ilə açılar bağlı qapılar Iş çətinə düşsə səbr açar bağı / Gecə dalında var sübhün çırağı413

İnsanın öz bilincinin en büyük göstergelerinden birisi bilgili ve gerçek dinin verdiği bilinçli şükürdür. Şükür verilen nimetlerin bilincinde olup onun için yapılan davranıştır.414 Nizâmî, sunulan nimete karşı şükürsüzlüğün dileklerin boşa gitmesine sebep olacağından insanoğlunun verilenlere şükrederek ona sunulanların farkına varmasını istemiştir. Yaptığı şükrün karşılığı olarak daha da çok güzelliklerle donatılacağını anlatmaya çalışmıştır.415 İnsanın topraktan yaratılması, üstün varlık olarak değerlendirilmesinin en büyük şükür unsuru gören Nizâmî, insanın kendini bilmesi ve yaradılışının hikmetini görerek şükre kapılmanın en önemli etken olduğunu belirtmiştir.416

411 Gencevî, Xosrov ve Şirin,, 2004, 440.

412 Gencevî, İsgendername (Şerefname), 2004, 22, Ayrıca bkz: en-Nahl 16/127.

413 Gencevî, Xosrov ve Şirin,, 2004, 390.

414 Ali Şeriati, Kendini Bilmek (Ankara: Endişe Yayınları, 1990), 97.

415 Gencevî, Yeddi Gözel, 2004, 148; Ayrıca bkz. Hani rabbiniz, ‘Eğer şükrederseniz size (nimetimi) daha çok vereceğim, nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım pek şiddetlidir!’ diye bildirmişti." İbrahim 14/10.

416 Gencevî, Sirler Xezinesi, 2004, 138.

112

İnsanoğlunun varlığının ispatı olan şükür, bilinçli ve bilinçsiz olarak ikiye ayrılmaktadır. İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliklerden birisi onun bilinçli bir şekilde şükür içinde olmasıdır. İnsanoğlunun bilinçli bir şekilde şükretmesi ona sunulanların kim tarafından verildiğinden haberdar olduğunu göstermektedir. Bu durum ilahi iradeye uygun olduğu için insanın bir gününü değil geleceğini de teminat altına alması bakımından önemlidir.417

Yaşamdan haz almak ve şükretmek birbiri ile ilişkili iki olgudur. Mutluluk ve huzurun belirleyicisi olan şükür, olgunluğun doruk noktasına ulaşmasında yardımcı olmaktadır. Toplumsal birliktelikte beklenti içine girmeden karşı tarafa sunduğu yardımlar sayesinde hayatı huzur içinde yaşamaya olanak tanıyan ahlaki bir değerdir.

Genellikle olumlu duygusal değer olarak bilinen şükür, insanı mutlu, sağlıklı ve üretken yapacak olan psikolojik ve sosyal güç kaynakları arasında değerlendirilmektedir.418 Pozitif psikolojinin anahtar kelimelerinden birisi olan şükür, felsefeciler ve teologlar tarafından erdemli hayatı oluşturan duygu ve değer olarak görülmekte, bireyin karakter olgunluğunun vazgeçilmez göstergesi olarak nitelendirilmektedir.419 Bu yüzdendir ki şükretmeyi başaran insan iç dünyası zengin, özsaygısı gelişmiş sorumluluk sahibi olarak belirtilmektedir.420

Şükür ve maneviyat arasındaki bağlantı tüm dinlerde olduğu gibi kişinin yaratıcısı ile bağ kurmada yardımcı olmaktadır. Dini düşünce ve yaşamda insanın var olması ile ortaya çıkan temel bir öğedir. Şükretme insana inanç yolunda eşlik eden, yaratılan nimetlerden hoşnutluk bulma ve yaratanına bağlılık ile ilişkili olan duyguların tarifidir. Tanrı insanların şükrüne ihtiyaç duymamaktadır. Ancak bireyin şükretmesi onun kendi yaşam kalitesini arttırır.421

Bir organizma sürekli çevresi ile uyumlu olma durumundadır. Bireyin çevresindeki fiziksel ve psikolojik koşullar uyumu kolaylaştırır ya da zorlaştırır.

Koşullar zorlaştığında organizma tepki gösterir, bireyin de buna göre tedbir alması

417 Nevzat Tarhan, İnanç Psikolojisi, Ruh, Beyin ve Akıl Üçgeninde İnsanoğlu (İstanbul: Timaş Yayınları, İstanbul, 2010), 104.

418 Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsani Değerler, 149-150.

419 Gülüşan Göcen, Şükür ve Psikolojik İyi Olma Arasındaki İlişki Üzerine Bir Alan Araştırması (Ankara:

Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2012), 58.

420 Hökelekli, Psikoloji, Din ve Eğitim Yönüyle İnsani Değerler, 152.

421 en-Neml 27/40.

113

gerekir.422 Hayata küsen ve umutsuz olan bireyleri sunulan nimetlerdeki hikmeti anlamaya yönlendiren Nizâmî, ortaya çıkan olayları anlamlandırmadan karara varmamalarını tavsiye etmiştir. İnsan başına gelen olumsuzlukların hayır ve şerle sonuçlanacağını bilememektedir. Çünkü hayır gibi görünen olayların şer, şer gibi görünen olumsuzlukların hayır olabileceği bilinmektedir. Gencevî’ye göre, gidilen yollarda yokuşların olması varılan nimete yönelik şükrün büyüklüğüne delalet etmektedir: 423

Düzeltmek istese bir işi felek / Evvelce min oyun çıxarsın gerek Xezne vermiş olsa bir ekinciye / Gerek o ekinci evvel inciye Heyatın yolunda olmasa tiken / Olarmı Olar mı güllerin qedrini bilen

Görüldüğü gibi Nizâmî, Allah’ın takdir ettiği her olayda bir sebep ve hikmet olduğunu söylemektedir. O hayatta karşılaşılan zorlukların yıkıcı etkisinden korunmak için küsmemek, pes etmemek gerektiğini dile getirmektedir. Her şeyin zıddıyla var olduğu düşüncesini savunan Nizâmî, kötüyü görmeden iyinin değerinin bilinemeyeceğini, zorlukların insanı olgunlaştıracağını söyleyerek, bu tür durumların insanı terbiye etme amacı taşıdığını açıklamıştır.