• Sonuç bulunamadı

94

kendisine zarar vereceği gibi adaletten ayrılan kişiler hem kendilerine hem topluma zarar vermektedirler.

Nizâmî, adaletten şaşanların kalbinin katılaştığını Çox da acıqlanma, bərк savaş olar, / Torpaq bərкiyəndə axır daş olar328 mısralarıyla açıklamaya çalışmıştır. İnsanın adil olması için kişinin öncelikle hırsına yenik düşmemesini ve sinirlerine hakim olması gerektiğini dile getirmiştir. Aksi takdirde kişinin kalbinin katılaşarak taş gibi olacağını ifade etmiştir. İnsanın adaletle yükseleceğini Ədalətin zəngini kim ki, çaldı, ucaldı329 mısralarıyla dile getiren Nizâmî, onu üstünlük sembolü olarak nitelendirmiştir. Yığ başına ağlını əcəl gəlib yetməmiş / Bir ədalət qəsri tik, əlindən gəlirsə iş330 beytiyle adaletli davranmanın da bir maharet gerektirdiğini, en güzel kasrın adalet kasrı olduğunu belirtmiştir. O, zaman değişse asırlar geçse bile adaleti tesis edenlerin ve yaşatanların hep hatırlanacağını, zihinlerde ve gönüllerde yaşayacağını bildirmiştir.

Sonuç olarak söylemek gerekirse eserlerinde adalet konusuna geniş yer veren şair, bireyin adaletli davranarak ve olumlu davranışlar sergileyerek topluma faydasının yanında öncelikle kendisine faydasının dokunacağını ifade etmiştir. Aksi davranışların kıyamet günü insanı utandırmaktan başka bir işe yaramayacağını söyleyerek bu işten vazgeçmelerini istemiştir. Şair, bireylerin her zaman adalet konusunda nefis muhasebesi yapması gerektiğini, adaletli olan bireylerin ise her zaman kazanacağını belirtmiştir.

95

insan olmadaki sürekliliğini örnek göstererek geliştirmeyip körelttiği zaman insanlığını da kaybedeceğini belirtmiştir. Kişinin insanlık mertebesine ancak akıl vasıtasıyla yükseleceğini söyleyen Nizâmî, aklı korumayı ve ona zarar veren unsurlardan kaçınmayı tavsiye etmiştir. O, “sarhoş başta akıl bulunmaz” sözünden yola çıkarak alkollü içeceklerin akla zarar verdiği için haram kılındığını ifade etmiştir.332

Nizâmî, kişinin çevresinde bulundukları bireylerin akıl sahibi olması ile ilme ve marifete yöneleceğini belirtmiştir.333 İnsanın kavramları sadece duyu organları ile keşfetmesi mümkün değildir. Nizâmîye göre Tanrıya inanma örneğinde olduğu gibi bazı bilgilere akıl kullanılarak ulaşılabilir.334 Bilginin önemi, insan hayatındaki yeri, onun hayat serüveninin niteliğini ortaya koymaktadır. Nizâmî, insanın ilim öğrenmesinin hangi yaşta olursa olsun geç olmadığını sadece bunun farkına vararak bilinçli olarak birçok şeyin elde edilebileceğini ve her bir insanın da istediği takdirde buna sahip olabileceğini dile getirmiştir. 335

İnsanın yaşamı için maddi ihtiyaçlar gerekli olduğu kadar akli süreç için bilgi de o denli gereklidir. Aklın eyleme geçmesi bilgiyle başladığı gibi süreğenliğini de bilgi ile devam ettirmektedir.336 Şöyle ki, aklın bilgiyle olgunluğa ulaşıp ulaşmaması kişinin muhatabını seçmekle kendisini göstermektedir. İnsanın en büyük değerleri arasında aklın ve bilginin önemi onlardan yoksun kalmanın nelere yol açacağını göstermekle kendini belli etmektedir. Aklın yoksunluğu insanlıkla irtibatın kesilmesi, ilmin yoksunluğu ise hayatla irtibatın kesilmesi demektir. Nizâmî, nereden gelip nereye gideceğini bilmeden hareket etmeyi hayatın anlam ışığını görmeden karanlıkta yürümeye benzetmektedir.337

İlmin bir şeyin gerçekle örtüşen inanca dayalı olması imanın da bilgiyle oluştuğunu göstermektedir. İmanın, Tanrı’nın izni ile insanda oluşması sebebiyle Kur’an’da aklını kullanamayanların, sebep sonuç aramayanların azapla cezalandırılacağı belirtilmiştir.338 İnsanın akıl sahibi olması ve bu sayede kendisine tanınan ayrıcalıklar hayatını şekillendirmede önemli bir etkendir. Çünkü birey aklını

332 Gencevî, Sirler Xezinesi, 2004, 165.

333 Gencevî, İsgendername (İqbalname), 2004, 116.

334 Gencevî, İsgendername (Şerefname), 2004, 60.

335 Gencevî, Yeddi Gözel, 2004, 49.

336 Fazlıoğlu, Kendini Aramak, 122

337 Fazlıoğlu, Kendini Aramak, 152.

338 Yunus 10/100.

96

kullanarak evren içinde gerçekleşen olayları anlamlandırabilir ve bununla da imana ulaşmayı sağlayabilir. Kişisinin kendi yaşamını kendisi şekillendireceğinden, imana ulaşmak ve akil olmak için ilk bunu denemeye yönelik ilmin arkasına düşmesi ve doğru yanlış ayrımını yaparak hakka kavuşması önerilmektedir.339

Akıl kapısı anahtarının Tanrı’da bulunduğunu söyleyen Nizâmî, Allah’ın her şeyin ismini insana açıkladığını ve öğrettiklerini yönetmek için kılavuzluk yapacak akılla ödüllendirdiğini dile getirmiştir. Ayrıca kişinin bilgi edinmede ilk adım atacağı kaynağın Tanrı olduğunu, bilgeliğin O’na imanla başlayacağını nakletmiştir. Böylece tüm insanlığa bilgeliğe ulaşmanın yolunun aklın Tanrı’ya itaat etmesiyle mümkün olacağını beyan etmiştir.340

Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu341 ayeti ilmin yani doğru bilginin Allah katında bir değer olduğunu ortaya koymaktadır. Fakat bilgiyi değerli kılan şey onun amelle bütünleşmesidir. Tanrı’nın ilim bakımından her şeyi kuşatması,342 onun ortaya çıkarılıp insanlığa sunulmasının akıl yoluyla erişilebileceğini ayetler, “düşünmez misiniz?, idrak etmez misiniz?” uyarısı ile insanı sorgulamaya ve sonuçları görmeye yöneltmiştir.

Nizâmî, aklı can olarak nitelendirmiş ve canın hazineye bedel olduğunu söylemiştir. Ayrıca can sihrinin çözülmesinin gönül gözüyle mümkün olabileceğini ifade etmiştir. Nizâmî, bunun için insanın kendini bilmesi, tanıması gerektiğini belirtmiştir.343 Bireyin, yaşama tutunmasının, makam ve mevki sahibi olmasının yine bilgeliğe götüren yolun akılda saklı olduğunu nakletmiştir. O, aklını kullanmayanları ve onun değerini bilmeyenleri insan yüzlü ejderhaya benzetmiştir. Yani, aklı işlevsel yapmayan kişi karşılaştığı her zorlukta çare aramak için birkaç koldan her yere saldırmaya başlar ki, bu da bireydeki kişilik gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir.344 Aklın her sırra yol bulmasının ilimden geçtiğini söyleyen Nizâmî, Elmle, hünerle!- Başqa cür heç kes / Heç kese üstünlük eyleye bilmez beytiyle üstünlüğün bilgide saklı olduğunu, onun gücüyle her düzeni okuyup sırlara vâkıf olunduğunu nakletmiştir.345

339 Mülk 67/10.

340 Gencevî, İsgendername (İqbalname), 2004, 17.

341 ez-Zümer 39/9.

342 Tâhâ 20/98.

343 Gencevî, Sirler Xezinesi, 2004, 183.

344 Gencevî, Yeddi Gözel, 2004, 9.

345 Gencevî, İsgendername (İqbalname), 2004, 37.

97

“Allah içinizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir.”346 ayetiyle üstünlüğün ilimle mümkün olacağı bildirilmiştir. Nizâmî de ancak ilim ve marifet sahibi kişilerin vuslata ulaşabileceğine çok vurgu yapmıştır.

Bu yüzden insanoğlunu üstün kılan aklı amacına uygun kullanmak önemli bir görevdir. Ancak onu işlevsel hale getirmeyenlere yani aklını kullanmayanlara akılsız diye hitap etmek de doğru değildir. Aklını kullanan kişi elde ettiği bilgiyle amel ettiği takdirde cehaletten kurtulmuş olur.347 Akıllı düşmanın akılsız dosttan daha hayırlı olacağını bildiren Nizâmî, bilgini baş tacı olarak görmüş, insanın mana yolunda yürümesi, ilerlemesi gerektiğini dile getirmiştir. O, bilginin yaydığı nur gönlün ferahlaması, zulmetin gidericisi olduğundan onun kemali, vazifenin farkına varıldığının belirtisi olduğunu nakletmiştir.348 Bilgideki kemalin üstünlüğünü her şeyden önde tutan Nizâmî, Kamil bir palançı olsa da insan / Yaxşıdır yarımçıq papaqçılıktan349 beytiyle bireyin yaptığı işin ehli olmasını, işin ehline verilmesini ve insanın kendi yetenekleri doğrultusunda yetişmesinin gerekli olduğunu savunmuştur. Bu mısrayalarıyla aynı zamanda yetenekli insanlara iş, görev vermek değil, insanlara yeteneklerine göre görev ve sorumluluk verilmesi gerektiğini dile getirmiştir. Yine insanın her işe yeltenmemesi gerektiğine vurgu yapan şair, kişinin yeteneği olan ve başarabileceği işleri tutarlı bir şekilde sürdürmesini istemiştir. Bilgi, insanı olgunlaştıran, kim olduğunu, neyi neden yaptığının bilincinde olan, tevazuya yönelten bir erdemdir. Bu erdem İslam’ın da belirttiği üzere insanı, yanan ateşten kendini korumaya yönelik bir kalkandır. Kur’an-ı Kerim’de söylenenlere kulak verip aklını kullananların kurtuluşa erecekler arasında olacağı beyan edilmiştir.350 Bilgideki hikmetin çok bilip az konuşmak, yerinde ve zamanında konuşmak, bin düşünüp bir söylemek, sabırsız davranarak insanların sırlarını açmamak olduğunu söyleyen Nizâmî, bu özelliklere sahip bireyleri sükût eden bir dağa benzetmiştir. Dağın içerisinde çeşitli madenler, yeraltı su kaynakları, üzerinde çeşitli bitkiler, hayvanlar ve benzeri zenginlikler mevcuttur. Adeta içi hazine olan dağ metaforunu kullanan Nizâmî, “İçi boş davulun sesi gür gelir” deyimindeki gibi çok konuşmanın değil, gerektiğinde konuşmanın önemini belirtmiştir:

346 el-Mücâdele 58/11.

347 İbn Hazm, el-Fasl, Dinler ve Mezhepler Tarihi, çev. Halil İbrahim Bulut (İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurulu Başkanlığı, 2017), 3/822.

348 Gencevî, Sirler Xezinesi, 2004, 155, 179.

349 Gencevî, Leyli ve Mecnun, 2004, 52

350 el-Mülk 67/10.

98

Biliklə dolmusansa, sükut edən bir dağ ol Təpədən-dırnağacan diqqət kəsil, qulaq ol! 351

Mısralarıyla bilgeliği çok konuşmakta değil susmakta gören şair, bununla ilmi ile amel etmenin önemine değinerek eğitimde teori pratik bütünlüğünün sağlanması gerektiği hususu üzerinde durmuştur diyebiliriz.