• Sonuç bulunamadı

143

sahibi olduğunu dile getirerek, kibrin insana kaybettirdiklerine dikkat çekmiştir.570 Ahlaka zarar veren kibrin, bencillik duygusunun yeşermesine öncülük ettiğini belirten Nizâmî, kibirli insanı hayata kör bakan birey gibi nitelendirmiş, onun bir hiç olduğunu bu yüzden böbürlenmemesi gerektiğini açıklamıştır.

Lovğalanma, xudbin кor dolanır, bil / Rabbi gör, xudbinliк bir hünər deyil Sen кimisi çoxdur hesabda, anla / Heçe berabersen bu iddianla 571

Nizâmî, büyüklük taslayan kişileri görünüş olarak dikenli sarmaşığa benzetmiştir. Kibrinden dolayı insanlara tepeden bakan kişinin yükseklerde bulunan diken gibi göze battığını dile getiren Nizâmî, tevazu sahibi kimseleri ise kokusu ve güzel görüntüsü ile çevresini süsleyen kızıl güle benzetmiştir. O ikisi arasındaki seçimin belirleyicisinin kişinin kendisi olduğunu bildirmiştir.572

Diğer ahlak kurallarında olduğu gibi tevazunun de hem ifrat hem tefrit tarafı bulunmaktadır. Aşırılığa kaçmaya tekebbür, tefritte bulunmaya ise zillet adı verilmiştir.

Bu noktada ölçülülük önemlidir. Tevazuda ölçülülük kadar niyet de önemlidir. “Allah için tevazu gösterenin, Allah derecesini yükseltir”573 hadisinde belirtildiği gibi halis niyetle yapılan tevazünün iyiliklerle sonuçlanacağı müjdelenmiştir. Nizâmî, yaratılmış birisi olduğu halde neden kibre yöneldiğini sorgulayarak kişinin gücünün sınırlarını göz önünde bulundurmasını istemiştir. O, hastalık olarak nitelendirdiği bu bataklıktan kurtulma yolunun Allah’a kulluktan ve insani vasıfları içselleştirmekten geçtiğini dile getirmiştir.574

144

başkasının tehdidi altında olduğu düşünüldüğünde ortaya çıkan duygudur.575 Nizâmî’nin sakınılmasını istediği bu duyguların her dönemde olduğu gibi günümüzde de bir takım fesatlar oluşturabileceği düşünülmektedir.

Nizâmî, fıtratta var olan kıskançlık ve haset gibi kötü vasıfların gelişmesinin toplumsal iletişimi zedeleyeceğini beyan etmiştir. Paxıllıq eyləsə hüsnünə hər кəs / Onun yoldaşlığı torpağa dəyməz576 beytinde Nizâmî, İslam inancında vurgulandığı gibi kıskançlığın insanın kendisine, çevresine ve yakınlarına zarar verebileceğini dile getirmiştir. Kur’an’ın belirttiği gibi şeytanın Allah’ın emretmesine rağmen hasedinden dolayı Hz. Âdem’e secde etmemesi bunun bariz örneğidir.577 Nizâmî, Kim göylerin hökmüne eymedi öz başını / Felek onun qoymadı daş üstünde daşını578 beyti ile Yaratanın emrine tabi olmayanların dünyada ve ahirette bazı sıkıntılarla karşılaşacağını dile getirmiştir. Kur’an-ı Kerim’de hasedin olumsuz etkileri sıralanarak insanlar uyarılmış, kıskançlığın bazı insanları isyana hatta inkâra götürdüğü belirtilmiştir.579 Ayrıca hasedin insanın kendisine zarar verdiği gibi toplumsal huzuru da bozabileceği,580 bu yüzden haset ve diğer şerlerden korunmak için Allah’a sığınılması tavsiye edilmiştir.581

Günümüzde ebeveyn tutumları, eğitim sistemi ve diğer koşullar bireyleri rekabete yöneltebilmektedir. Bu durum kıskançlık dahil pek çok problemi de beraberinde getirmektedir.582 Günümüzün önemli hastalıklarından olan haset Nizâmî’nin yaşadığı çağın da önemli sorunlarındandır ki o, eserlerinde kıskançlığı kınamıştır. Yaratıcının nimetlerini insanoğlunun hizmetine sunmasında kıskançlığın gereksizliğini dile getirmektedir. Gencevî’ye göre kıskançlık başkasını zora sokacağı için kötü bir huydur. Çünkü kıskanan kişi, karşıdakinin her sözüne ve eylemine zıt bir tavır takınarak huzursuz bir ortam oluşmasına sebep olmaktadır.

575 Ezgi Tuna, “Haset ve Kıskançlığın Tanımlanması ve Klinik Görünümü”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi 58/2(2018), 1751-1767.

576 Gencevî, Xosrov ve Şirin, 2004, 380.

577 el-Bakara 2/34.

578 Gencevî, Sirler Xezinesi, 1953, 116

579 el-Bakara 2/90, 109.

580 el-Bakara 2/213, Âl-i İmrân 3/19.

581 el-Felak 113/1-5.

582 Asude Malkoç-Devrim Erginsoy, “Rekabetçi Tutum, Bilişsel Çarpıtmalar ve Çok Boyutlu Kıskançlık”, Psikoloji Çalışmaları Dergisi 28(2012), 1-14.

145

Nizâmî, eserlerinde kuşaklararasında var olan kıskançlığa da yer vermiştir.

Gençlere karşı olumsuz tutum besleyen yaşlıları eleştirmiştir. Oysa onları da kendileri yetiştirmiştir. Küçümsediği gençlerin çeşitli güzel işler yapacağını ve yeni nesillere örnek olacaklarını hatırlatarak kuşaklararası kıskançlığa dikkat çekmiştir. Mesajını şu mısralar ışığında tasvir etmiştir:

Ele besle ağacı meyve göre bilesen / Ellerini uzadıb xurma dere bilesen.

Den ki düştü torpağa gözden salma sen onu / Dönüb sünbül olacak, sanma daha den onu583

Nizâmî, hasedin bencillik ve başkalarının ondan üstün olma tahammülsüzlüğünden kaynaklandığını ifade etmiştir. Temelinde aşağılık duygusu bulunan hırs, kibir gibi hasetten korunmanın çaresinin ilahi yardım olduğunu bildirmiştir. O, kötülüklerin oluşmasına sebep olduğu gibi, iyilik, yardımlaşma gibi duyguları mahveden hasedin, kötü ahlakı ortaya çıkarmada belirleyici bir unsur olduğunu beyan etmiştir.

Ona göre haset insanın içini kene gibi ısıran bir huydur. Ayette de belirtildiği gibi hasetten korunmak için gücü her şeye yeten Yaratıcıya sığınılması gerektiği ifade edilmiştir.584 Dahi Nizâmî ayetler ışığında, hasetten korunmanın yolunun inzivaya çekilerek derviş gibi yaşamakla mümkün olabileceğini şu mısralarla anlatmıştır:

Paxıllıq tozuyla ele gün olar / Günahsız qönçeler saralar, solar Gül kimi silahı tökdüm torpağa / Hesed dükanından qaçdım uzağa

Eynime geydiyim derviş paltarı / Paxıllıq odundan qorusun barı Bu dehşet yurdunda dolduqca yaşa / Ömür ancaq bele vurular başa585

Nizâmî, hasetten kurtulup bu dünyada huzurlu yaşamanın yolunu bireyin kendi nefsine odaklanmasında görmüştür. Bu sayede birey güçlü ve zayıf yönlerini fark eder iradesini kullanıp kendini geliştirme fırsatı bulur. Kendini tanıyan birey de Rabbine yönelir. O’nun rızasına uygun davranışlarda bulunur.586 Hadislerde kulun kalbinde imanla hasedin bir arada bulunamayacağı587 ateşin odunu yakmasıyla hasedin de

583 Gencevî, Poemalar, 60.

584 el-Bakara 2/ 109.

585 Gencevî, Yeddi Gözel, 2004, 47.

586 Hasan Meydan, Din Eğitiminde Manevi Boyut (İstanbul: Dem Yayınları, 2015), 234.

587 Nesai, “Cihad”, 8.

146

iyilikleri yok etme gibi bir özellik taşıdığı588 bildirilmektedir. Hasedin gök ve yerde işlenen ilk günahların nedeni olduğu bilinmektedir. Şeytanın Hz. Âdem’e haset etmesi gökte işlenen, Kabil’in Habil’i haset ederek öldürmesi yerde işlenen ilk günahlara589 örnek verilebilir.

Nizâmî, hayatta insanların birbirlerine haset etme sebebini kişilerin kendi elindekilere bakmaksızın başkalarının sahip olduklarına özenmeleri sonucu bu yanlış duyguya düşme ihtimalinin yüksek olduğunu değerlendirir. O, bireyin bir hedefe ulaşmaya çalışırken zaman zaman çeşitli engellerle karşılaşabileceklerini söylemiştir.

Bu engellerden birinin de hased etmek olduğunu ifade etmiştir. Nizâmî, yapılan haksızlıklara hoşgörüyle yaklaşmış ve Rabbine sığınmıştır. Şair, başkalarının yaptığı güzel şeyleri takdir etmenin bireyi haset duygusundan alıkoyabileceğini dile getirmiştir.

“Terlansan” deyirem bir serçeye men / Qeşeng göz görürem qarğada ancaq, Pis şeye de sözüm ehsen olacaq / Bir qulağım menim eşidir pis söz,

O biri deyir ki, itaet et döz / Varlıq çırağımı güçlü külekten Bele ustalıkla qoruyuram men / Hansı bir ölkede yansa bir çıraq,

Her bir qanacaqlı töker ona yağ.590

Şairin mısralarında; İnsanın istediği takdirde yaratılmışların her birinde olumlu vasfı ve güzelliği görebileceğini açıklamıştır. Hoşgörüden uzak olmanın ve kıskançlık yapmanın güzellikleri görmeyi engellediğini dile getiren Gencevî’ye göre haset duygusu insani vasıfları yok etmektedir. Bu durumda Yaratanın affına sığınmanın ve günahlara girmemek için dilekte bulunmanın önemini ifade etmiştir.

Gazali hasedi yok etmenin herkes için mümkün olmadığını, ama aklın ve dinin buyruğuna uyarak bu duyguyu kontrol altında tutanların dini ve ahlaki sorumluluklardan da kurtulacaklarını dile getirmiştir.591 Nizâmî, haset duygusunun iki şekilde; ilim ve amelle tedavisinin mümkün olabileceğini söylemiştir. İlim yoluyla duygunun zararları, mahiyeti ve sebepleri araştırılarak işin aslına inilmelidir. Amellerle bu sebepleri doğuran vasıfların aksini yapmaya çalışmalıdır. O, haset sahiplerinin

588 İbn Mâce, “Zühd”, 22; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 44.

589 Mustafa Çağrıcı, “Hased”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 1997), 16/378.

590 Gencevî, Xosrov ve Şirin, 1962, 307.

591 el-Gazzalî, Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed, İhyâu Ulûmiddin, çev. Ahmed Serdaroğlu, (İstanbul: Bedir Yayınları, 1975), 238-239.

147

özelliklerinden bahsederken onların kendi ahlaki eksiklerinden uzak durmadıklarını beyan etmiştir. Kıskançlık yapanların, cömert, vefalı, fedakar ve yetenekli insanları engellediğini, kendi yapmadıklarının başkalarının da yapmasına fırsat tanımadığını belirtmiştir. O ayrıca sadakat vefa gibi değerleri hiçe sayan kıskanç kişilerin, cömertlik ve fedakarlık yapanlara israfçı dediğini dile getirmiştir.592 Nizâmî, insanı zayıflığa sürükleyen bu duygunun kişinin kendini geliştirmesine engel olduğunu, bireyin zihnini ve kalbini meşgul eden sorulara cevap bulamamasına zemin oluşturduğunu anlatmıştır.

Hər kəsi ötməkçün çıxanda yola / Tələsmə, həsədə yol vermə əsla!

Həsəd dərdə salar daim insanı / Insana yad edər dostu, aşnanı.593

Nizâmîye göre hayatın akışında rekabet olsa da dengeli davranışın bireyi yanlış yapmaktan koruyacağını ifade etmiştir. Hasede götüren yolların baştan kapatılması gerektiğini savunmuştur. O, bu huyun insanda dertler oluşturduğunu, insanı ebedi saadetten mahrum bırakacağını anlatmıştır. Ayrıca, insanın iç dünyasını mahveden bu duygu bireysel olduğu kadar toplumsal ilişkilerde de büyük sorunlara yol açarak insani ilişkileri zedelemektedir. Bu yüzdendir ki, şair dünyasını ve ahiretini kurtuluşa erdirmesini isteyen bireylerin hasede karşı sağlam ve sarsılmaz bir imana sahip olmaları gerektiğini bildirmiştir.