• Sonuç bulunamadı

63

çevrilmeyeceğini beyan eden Nizâmî, bilinçli olarak Yaratanına baş eğmenin gerekliliğini ifade etmiştir.

Sonuç olarak söylemek gerekirse Gencevî’ye göre tevhit ilkesinin asıl amacının insanın kulluk bilinci ile yaşaması ve ömrünü O’nun rızasına uygun tamamlamasıdır.

Aslında şair, kişiyi merkeze alan doğru bir tevhit inancının, insanı ahlaki yönden sağlam ve güçlü kılacak bir fonksiyonunun olduğunu ifade etmiştir. Sağlam bir tevhit inancı ve Allah tasavvuru olmayan toplumların kamil insan yetiştirme olasılığının imkansız olabileceğini savunmuştur. Ona göre doğru bir Allah tasavvuru, kişinin tüm yaşam tercihlerine yön vermesinde ve üstlendiği sorumlulukları eksiksiz bir şekilde yerine getirmesinde etkilidir. Görülmektedir ki Nizâmî, boşluk kabul etmeyen, eksik ve hatalı bilgilerin yıkıcı sonuçlara neden olduğu dini değerlerin temel taşı sayılan tevhit inancının öğretimiyle olumlu bir Allah tasavvuru hususunda sağlam bir bilinç oluşturmayı eğitimin en önemli görevlerinden saymıştır.

64

Nizâmî, her toplumun kendisine uyarıcı bir peygamber gönderildiğini, ilk peygamberden son peygambere kadar her birinin aynı görevi (tevhit) üstlendiğini belirtmiştir. Gencevî’ye göre bu görev, Allah’ın varlık ve birliğinin tebliği, emrettiği evrensel değerlerin korunmasına önderlik etmek ve doğru yola çağrıda bulunmaktır.

Tüm peygamberlerin asıl görevi ve mesajı Tanrı’nın varlığını, birliğini ve O’ndan başka ilah olmadığını anlatmaktır.

Xalqı pis yollardan et haqqa devet / Onlar da Allaha etsin itaet Tezele kökünden köhne binanı / Temizle qefletden bütün dünyanı

Cahanı divlerin zülmünden qurtar / Dünyalar şahına ol itaetkar Bütün yatmışları yuxudan oyat / Eqlin üzündeki o niqabı at201

Mısralarıyla Nizâmî, Peygamberlere verilen görevin gerekçelerini anlatmaktadır.

O, Allah elçilerinin halkı kötülüklerden arındırmasına yardımcı olacak şahıslar olduğunu, yaptıkları yanlışlardan dönüp yeniden doğmuş gibi Yaratanına itaat ederek hayat sürmelerine vesile kılındıklarını belirtmiştir. Ayrıca onların, zulme karşı çıkmak, gaflet uykusunda olanları uyandırmak, aklını kullanarak evrenin yaratıcısına itaat etmekle mükellef olduklarını beyan etmiştir. Bunun dışında bazı kişilerin kul olduklarını unutup tüm evrene hükümranlık etme düşüncesine kapılmalarına karşı irşat görevini üstlenmişlerdir. O, Hüsrev ve Şirin adlı eserinde kendini Tanrı makamında gören Hüsrev’in son Peygamber Hz. Muhammed’in getirdiklerine inanmasını, cehennem ateşinden kurtulması için Müslüman olması gerektiğini dile getirmiştir.

Eserlerinde son peygamber Hz. Muhammed’in şanına övgüler dizen Nizâmî, onun ümmeti için tek sığınak olduğunu dile getirmiştir. Çünkü, tevhide dayalı görevlendirmenin gerçekleştirmesine muhatap olan en son Peygamber Hz. Muhammed olmuştur. Onun, peygamberlerin en üstünü ve yaratılmışların en şereflisi olduğunu ifade eden Nizâmî, Allah’tan aldığı hüküm ve emirlerle insanları cehennemden kurtardığını anlatmıştır. Görevi kendisinden miras kalan Kur’an ve hadisler ışığında ashabı tarafından üstlenilerek, asırlarca devam ettirilen tek peygamberdir.

Bizim halımıza qəlbdən yanaraq / Gündüz günəş oldu, gecələr çıraq Hər sınıq ürəyin odur pənahı / Odur bağışladan hər bir günahı

201Gencevî, İsgendername (Şerefname, İqbalname),1982, 507.

65

Dahidir, böyükdür o dahilərdən / Üstündür, yüksəkdir hər peyğəmbərdən202 Ayrıca Hüsrev ve Şirin eserinde yer alan Peygamberin Övgüsü başlığında Hz.

Peygamber’in şemailinden, şefkat ve merhametinden, ümmetine düşkünlüğünden, getirdiği dinin son ve hak din olduğundan, mucizelerinden, mütevazı bir hayat yaşadığından bahsetmiştir. Bununla birlikte Hz. Peygamber’in miraca yükselişini, bu miraçla evrenin sırrına vâkıf olduğunu da dile getirmiştir.203 Hatta onun ümmi olmasına vurgu yaparak gösterdiği mucizenin gerçek olduğuna dikkat çekmiştir. Ayrıca, Nebilerden üstün qılıncı, tacı, Şeriet-qılıncı, taç da meracı204 diyen Nizâmî, miraç olayının Hz. Muhammed’in bütün nebi ve resullerden üstünlüğünün göstergesi olduğuna vurgu yaparak getirdiği dinin de son ve mükemmel din olduğunu beyan etmiştir.

Husrev ve Şirin eserinin Peygamberin Hüsrev’e Mektup Yazması başlıklı bölümünde Hüsrev’in evrene ve evrendekilere bakıp ibret almasını istemiş, Allah’ın büyüklüğü karşısında bütün güçlerin bir hiç olduğunu, bu yüzden onun Allahlık iddiasından vazgeçmesini talep etmiştir. Ayrıca insanı cehenneme götürecek davranışlardan vazgeçip cennete yönelmesi gerektiğini bildirmiştir. Yine Hz.

Peygamber’in doğduğu gece gerçekleşen olaylara yer veren Nizâmî, Mustafa dininin mucizesinden / Mehv oldu Pervizin şahlığı birden mısralarıyla, son ve gerçek dinin hakim olmasıyla Hüsrev’in şahlığının yok olduğunu anlatmıştır.205

Hz. Muhammed’le birlikte diğer peygamberlerin mucize ve vasıflarını ele alan Nizâmî, ilk peygamber Hz. Adem’in yaptığı hatadan dolayı yeryüzüne indirilişini, Hz.

Yusuf’un kuyuya atılmasını anlatmıştır. Bu örneklerle Allah’ın her an onların yanlarında olduğunu, vahiy yolu ile kendilerine yardım ettiğine işaret etmiştir. Dev bir balık tarafından yutulan Hz. Yunus’un balığın karnında iken duyduğu pişmanlıktan sonra yaptığı dua ile umutsuzluğa düşmenin gereksiz olduğuna, pişmanlıktan sonra tövbe etmenin önemine dikkat çekmiştir. Bunun yanı sıra bedeni örtüp koruyan zırhlar yapan Hz. Davut’un hatıra kalan zırhıyla telmih yapan Nizâmî, Hz. Muhammed’in öğretilerinin yüz zırha bedel olduğunu dile getirmiştir.

202 Gencevî, İsgendername (İqbalname), 2004, 20.

203 Gencevî, Xosrov ve Şirin, 1962, 8-10.

204 Gencevî, Yeddi Gözel, 2004, 20.

205 Gencevî, Xosrov ve Şirin, 2004, 466.

66

Türk İslam edebiyatında var olan Hz. Muhammed sevgisinin tezahürlerini eserlerinde fazlaca gördüğümüz Nizâmî, tahtıyla bilinen Hz. Süleyman’ın saltanatının geçici olduğunu, ancak Hz. Muhammed’in ise ebediyete kadar devam ettiğini anlatmıştır. Ayrıca Hz. İsa’nın beşikte konuşma mucizesiyle birlikte göğe yükselmesinden, Hz. Musa’nın Cenab-ı Allah’la konuşmak için Tur dağına çıktığından bahsederken, Hz. Muhammed’in ise Allah'a yaklaşmada varlıkların ulaşabileceği son sınır olarak kabul edilen yerde O’nunla konuştuğunu beyan etmiştir.206

Netice olarak Nizâmî, peygamberlerin yaşam hikayelerinin ve öğretilerinin değerler eğitimi açısından önemli olduğu gerçeğini eserlerinde sıkça yer vererek ortaya koymuştur. Peygamberlerin mücadeleci ruha sahip olmalarının her çağın insanlarına örnek olacağını dile getiren dahi şair, onların yaşamından örnek alınacak davranış modellerinin kişilik gelişimi açısından önemli olduğuna durmadan vurgu yapmıştır.