• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1. CHP HÜKÜMETLERİNİN DIŞ POLİTİKASI DOĞRULTUSUNDA PROPAGANDA ALGISI VE

1.3 İKTİDAR ARACI OLARAK PROPAGANDA: KAPSAM VE AMAÇ

1.3.5 Propagandanın Hedef Kitlesi

1.3.5.1 Dinsel Hedef Kitle

1.3.5.1.2 Rumlar

CHP Hükümetlerinin propaganda ve karşı propaganda vasıtalarını çevirdiği ilk esas azınlık Rumlar olmuştur. Zira Türkiye’nin cumhuriyet idaresine geçmesinde baş faktör olan Türk-Yunan Savaşı tarihsel birikimlerle birlikte tedavi edilmez yaralar açmış, Rumlarda bu durumun sorumluları arasında görülmüşlerdir. Fakat Kurutuluş Savaşı’nın üzerinden çok geçmeden Yunanistan’la başlayan ilişkiler, Türkiye’nin vatandaşı olan Rumlara bakışına da tesir etmiştir. II. Dünya Savaşı sonrasında da bu durumun sürdüğü görülmektedir. Yunanistan’da başlayan iç çatışmanın neticesinde, İngiltere’nin savaşın getirdiği yükler sebebiyle, Sovyet tehdidine karşı; Yunanistan ve Türkiye’ye ABD’nin yardım etmesini istemiş ve İngilizlerin bu talebi, ABD tarafından kabul edilerek 1947 yılında Truman Doktrini ile resmileşmiştir. II. Dünya Savaşı öncesinde başlayan yakınlaşma, Sovyet tehlikesiyle birlikte üst düzeye çıkmıştır. Devletlerarasında yaşanan bu gelişmeler ise CHP Hükümetlerinin Rum Cemaatine yönelik politikasına yansımıştır.

CHP Hükümetlerinin Rum Cemaatine yönelik propagandasında iki yöneliş bulunmaktadır; ilki Rumların Türk düşmanlığı ve Komünizm taraftarı olan görüşlerinin engellenmesi, ikincisi ise Rumların kazanılarak Milli Birlik Propagandası içerisinde tutulmasının sağlanmasıdır. CHP’nin Rum Cemaati üzerinde bulunduğu ilk tasarruf; karşı propaganda vasıtasıyla Rumlar arasında, Türk düşmanlığını ve komünizm sempatisini azaltmaya yöneliktir. Komünizm sempatisinin aksine Türk düşmanlığı Türkiye’nin daha önceleri karşılaştığı bir durum iken, 1945-1950 devresinde, Rumların Sovyet yanlısı hareket edebileceklerine yönelik bir kaygı oluşmuştur. Yunanistan’da yaşanan iç savaşın benzer bir biçimde, Türkiye’deki Cemaat mensuplarına sirayet etmesi kaygının esas nedenidir. Basın ve Yayın Genel Müdür Vekili Hasan Refik Ertuğ’dan Başbakanlık’a gönderilen bir değerlendirme yazısında, Apoyevmatini ile Vima gibi Rum gazetelerinin komünistler aleyhinde yazı yazmaktan çekindikleri açıkça vurgulanmıştır. Bu duruma sebep olarak da aşağıda yazılı sebepler belirtilmiştir;

357Yahudilik propagandası yapıldığına dair yazı, 11.11.1948, BCA, Fon No: 30 1 0 0 Yer Numarası: Kutu

123

-“Çoğu Türk düşmanı olan İstanbul Rumları Türkiye'nin düşmanlarına karşı daima sempati beslemektedirler.

-Rumlar arasında komünistliğe karşı sempati besliyenler de çoktur. Aralarında bunlara “Simpatundes” derler.

-İstanbul’daki Rum esnaf çırakları arasında solcular pek fazla olduğu gibi, bilhassa Yunanlı gençler arasında bol komünist vardır. Beyoğlundaki Yunan Birliği adındaki derneğin genç üyelerinin en az % 60’ı solcudur.”

Yukarıda beliritlen sebeplerden dolayı Apoyevmatini ile Vima gazetelerinin Yunanistan'ın komşularına çatmakta olduğu ve bazı tahrik edici münazaraları, Rum okurlarına iletmekte oldukları bildirilmiştir.358 Bu sebeplerle CHP Hükümeti Rumlar üzerinde, hassas bir şekilde durmuştur.

Görüldüğü üzere bazı zamanlarda, Türk düşmanlığı ve Komünistlik aynı manada kabul edilmiş ve buna karşı bir politika geliştirilmiştir. CHP Hükümetlerinin bu konuda haklılığını gösteren bir başka yazı ise yine BYGM tarafından Başbakanlığa gönderilmiştir. Yunan Yazarlar Kurumu tarafından Beyoğlu’nda Yunan Tebaası Hayır Cemiyeti salonlarında açılan kitap sergisindeki 600 kadar kitabın arasından, şüpheli görülen on beş kitap tetkik edilerek Başbakanlığa bildirilmiştir. Yapılan bu tetkik neticesinde BYGM, ‘zararlı ve yurdumuz aleyhinde görülen ‘11 eserin’ Türkiye’ye sokulmaması ve sokulmuş olanların toplattırılması hakkında gerekli kararın alınmasına yönelik müracaatta bulunmuştur. Tehlikeli görülen eserler daha ziyade Türk düşmanlığı içermesi sebebiyle, Rum-Türk ilişkilerine zarar verecek yayınlardır. Bu on bir eserin içerisinde dikkat çeken Blok C isimli eser ise hem içeriği hem de yazarı itibariyle ayrıca önem atfetmeye gerek görülmüştür. Zira BYGM’e göre, “Blok C., Komünistlerin kahramanlık ve fedâkarlığını belirten tam ve tipik bir komünist tiyatro piyesidir. İlya Venezis mahut “No. 31.328” adındaki eserin de müellifi olup, Türkiye aleyhinde bu eser kadar şiddetli hiçbir kitap görülmemiştir. Binanenalyh Venezis’in her eserini reddetmek bizim için vatanî bir vazife sayılmalıdır.”359

Venezis’in 1945’te basılan Blok-C piyesi veyahut ta atıfta bulunulan daha önceki kitapları, ‘Türk düşmanlığı ve Komünizm taraftarlığı’ için önemli bir kanıt kabul

358Rumca gazetelerin Yunan iç harbi hakkındaki mütalâaları, 1948,BCA, Fon No: 30 1 0 0 Yer

Numarası: Kutu No: 101 Dosya Gömleği No: 628 Sıra No: 10 Dosya Numarası: F11

359İstanbul’da Yunan Yazarlar Kurumu tarafından açılan kitap sergisinden incelenmek üzere alınarak

zararlı görülen 11 eser hakkında yazı, 17.12.1946,BCA, Fon No: 30 10 0 0 Yer Numarası: Kutu No: 87 Dosya Gömleği No: 575 Sıra No: 5 Dosya Numarası: 86

124 edilmiştir. Bundan dolayı, Rumlar konusunda dikkatli politika izleyen CHP Hükümetleri bir yandan sahip olduğu yaptırım gücüyle karşı propaganda izlemek suretiyle, menfi yayınları engellerken bir yandan da Rum Cemaatinin devleti ve onun sahip olduğu değerleri benimsemesine çalışmıştır. Zira Rumların tehdit haline gelmeleri, CHP Hükümetlerinin Sovyetler karşısında Milli Birlik Propagandası yapmalarını engelleyebilir, dışarıdan Türkiye’nin yekpare olmadığını gösterebilirdi. Ayrıca Rumların bir diğer önemi ise seçimler sebebiyledir. Rumların kitle olarak ciddi bir oy potansiyeli barındırmaları, CHP’nin politikalarını devam ettirmek için gereken sürekliliği, az da olsa sağlayabilecek bir yapıda algılanmalarına sebebiyet vermiştir.

Türkiye ve Yunanistan’ın Truman Doktrini ile birlikte benzer politik süreçler yaşamaları, Türkiye’nin Rumları kazanabileceğine dair politika geliştirmesine sebep olmuştur. Rumlar azınlıklar içerisinde Yahudiler kadar tutulmamış veya Ermeniler kadar da tehlikeli sınıfına sokulmamıştır. İktidar tarafından azınlıkları kazanma siyasetinde Rumlar daha çok kazanılmak istenen azınlık olarak kabul görmüştür.

Bu durumun bariz göstergelerinden birisi Papa Eftim hadisesidir. CHP İstanbul Bölge Müfettişi Kocaeli Milletvekili Dr. F. Şerafettin Bürge’nin Ocak 1947’de bu konuda CHP Genel Sekreterliği’ne, gönderdiği iki rapor oldukça dikkat çekicidir. İlk rapor İstanbul Parti merkezinde Rumca tercüman olarak çalışan ve Rum işlerine vakıf bulunan ‘Behçet’e aittir. Tercüman Behçet’in değerlendirmesine göre, Lozan’la siyasi ayrıcalığını kaybeden Rum Ortodoks Kilisesi, siyasi işlerini dini kurumlar altında yürütmeye devam etmiştir. Behçet’e göre Rum Kilisesi az bir cemaati bulunan Amerikan Ortodoks Kilisesini kendisine bağlamak suretiyle, tek Ortodoks otorite olma faaliyeti içerisindedir. Fakat Papa Eftim’in Türk Hıristiyan Kilisesini kurmasıyla Rum Ortodoks Kilisesi, oldukça endişelenmiştir. Hatta Behçet’e göre “Komünistliğin Ortodoks prensiplerine uygun olduğuna” dair, verilen fetva da bu korkunun bir neticesidir.”360

Behçet’e göre, Papa Eftim teşkilatı Türkiye’nin kullanması gereken bir enstrüman hüviyetindedir. İkinci raporun yazarı olan Rum Avukat –aynı zamanda CHP’nin seçimlerde aday gösterdiği bir isim olan- Laskari de aynı konuda görüş belirtmiş ve biraz daha ileri giderek Eftim’in kendisini Türk Hıristiyanların ruhani reisi ilan edip Panayia ve Hristos Kiliselerine el koymasının Patrikhane’yi ürküttüğünden

360İstanbul’daki Rumların durumu hakkında kaleme alınan raporlar, 14.01.1947,BCA, Fon No: 490 1 0

125 bahsetmiştir. Laskari, Papa Eftim’in hükümetin, partinin adamı olduğunu ima etmiştir. Laskari’ye göre; “Papa Eftimin iki Rum Kilisesi zapt ve müsaderesi hadiseleri fırkanın ve Hükümetin müsamahası ile vukubulduğuna Cemaatın şüphesi vardır ve buna samimi inaniyor ve müteessirdir.”361 Papa Eftim’in kendisini “Türk dostu Eftim değil, Türkoğlu Türk Eftim”362 olarak tanıtması ve bu sebeple devletin otoritesinin hilafına davranamayacağı göz önüne alındığında, Rumların Papa Eftim’i hükümetin adamı olarak görmesi son derece olağandır.

Behçet’e göre “Bu gün Fener Patrikanesi bir Yunan tehlikesi halinden çıkmış, bir Rus tehlikesi şeklini almıştır. Moskova, Patriği Aleksi, Suriye’de ve Kudüs’te gazetecilere verdiği bir demeçte, “Istanbul Patriğinin debdebeli bir alayla Ayasofya Kilisesine girdiğini görmedikçe rahat etmiyeceğiz!..” demişti. Fener Patrikanesi, Yunan Hariciye Bakanlığının alelâde bir bürosundan başka bir şey değildir. Yunan Bakanlığına yeni bir Sofyanopulos veya herhangi bir solcu gelecek olursa, Patrikanenin Rusya’ya bağlanacağı muhakkaktır. Ruslar ise, Papaya karşı bir Ortodoks Vatikanı kurmak için çırpınmaktadırlar.”363

Behçet bu durum karşısında Papa Eftim’tin tutulmasını, Laskari ise bir an evvel Rumları ve Patrikhane’yi kazanmak için Papa Eftim’in reddini tavsiye etmiştir. Yunanistan’da iç savaşının sürdüğü ve bu sebeple henüz Atina’da kimin kazanacağının belli olmadığı bir savaşta, Türkiye Patrikane’nin Atina’daki değişimden etkilenip “Sovyet” yanlısı bir yapıya bürünmesi ihtimalinden rahatsızlık duymuştur. CHP iktidarının Rum Cemaati kaybetmek korkusu karşısında, Laskari’nin yaklaşımını müspet bulduğu, raporun üzerine düşülen nottan anlaşılmaktadır.364

29 Mayıs 1947’de Papa Eftim Erenerol’dan İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer’e çekilen telgrafta, CHP İktidarının Laskari’nin önerisini benimsediği anlaşılmaktadır. Papa Eftim, Hristos Kilisesi’nin iadesi kararına itiraz ederek İçişleri Bakanına şu şekilde seslenmiştir; “Hiçbir suretle Türk vatan ve milletinin hayırına olmadığına kani olduğum ve her Türkün gibi benim de millî izzeti nefsimi kıran yüreğime iyileşemez yara açan ve millî idealimi benimle beraber canlı canlı mezara sokan bu yanlış ve

361BCA, Fon No: 490 1 0 0 Kutu No: 608 Dosya Gömleği No: 108 Sıra No: 8 Dosya Numarası 3. Büro 362Papa Eftim’in Muhtıraları ve Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi, yay.haz., Erol Cihangir,

İstanbul, Turan Yayıncılık, 1996, s. XX.

363BCA, Fon No: 490 1 0 0 Kutu No: 608 Dosya Gömleği No: 108 Sıra No: 8 Dosya Numarası 3. Büro 364BCA, Fon No: 490 1 0 0 Kutu No: 608 Dosya Gömleği No: 108 Sıra No: 8 Dosya Numarası 3. Büro

126 bütün bütüne kanunsuz olan bu kararın tashihini büyük Türklük namına içli yürek sızısı ile diler ve derin saygılarımı sunarım.”365