• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1. CHP HÜKÜMETLERİNİN DIŞ POLİTİKASI DOĞRULTUSUNDA PROPAGANDA ALGISI VE

1.3 İKTİDAR ARACI OLARAK PROPAGANDA: KAPSAM VE AMAÇ

1.3.5 Propagandanın Hedef Kitlesi

1.3.5.3 Etnik Hedef Kitle

CHP Hükümetlerinin SSCB karşısında topyekûn mücadeleyi hedefleyen propagandası, milli birliğin sağlanması üzerine kurulmuştur. Dinsel farklılıklara sahip olan Ermeni ve Rumların Sovyetlerin etki alanına girecekleri düşüncesi karşısında onlara yönelik propaganda ve karşı propaganda enstrümanlarını kullanan CHP Hükümetleri, aynı hassasiyeti işçi örgütlenmesi konusunda da göstermiştir. Sovyet Rusya karşısında Türkiye’nin birliğine engel olabilecek her unsurun, her hareketin engellenmesi yönünde bir anlayışla hareket eden iktidar, jakoben bir bakışla ‘Kürtlerin’ de Sovyetler tarafından Türkiye’nin milli birliğine zarar verecek hale getirilebileceğini düşünmüştür. Memleketin içerisine yer alan unsurların ayrışmaya yönelecekleri düşüncesi, kamuoyunun harici müdahaleye açık olduğunun düşünüldüğünü göstermektedir.

CHP İktidarının Kürt meselesi ile en başından, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren ilgilendiği görülür. Devlet nezdinde kuruluş itibariyle çeşitli raporların tutulması, konuya gösterilen hassasiyetin somut delillerindendir. Özellikle Türkiye’nin ‘II. Adamı’ olan İsmet İnönü’nün 1935 yılında gerçekleştirdiği bir dizi ziyaret sonrası, kaleme aldığı Kürt raporu oldukça önemlidir.397 Şeyh Sait İsyanı sırasında, Fethi Okyar’ın yerine Mustafa Kemal tarafından Başbakanlık görevine getirilen İsmet İnönü, Hüseyin Yayman’a göre isyan sırasındaki uygulama ve tedbirleri ile Devletin doğu siyasetinin kurucusu ve yürütücüsü sayılmaktadır.398

Cumhuriyetin henüz kuruluş yıllarında ele alınan Kürt Meselesi, Türkiye’nin bütünlüğü için çözülmesi gereken bir unsur olarak görülmüştür. İnönü’nün Kürt Raporunda iç gelişmeler dışında dikkat çeken bir diğer konu, Fransızların Suriye’de kalıcı hale gelmek için Urfa, Maraş, Mardin, Antep’in kendi ellerinde bulunmasını zaruri görmeleridir. Bu sebeple Fransızların sınırda bir Türk düşmanlığı meydana getirmek için Kürtleri ve Arapları Türkiye’ye karşı saldırttığı tezi, İsmet İnönü tarafından raporuna emin bir biçimde kaydedilmiştir. Bölgedeki düşman unsuru iki kısma ayıran İnönü; Nasturileri, Ermenileri ve Çerkezleri pasif ve tedafüi mahiyette

397 Saygı Öztürk, Kasadaki Dosyalar, 4. Baskı, Ankara, Ümit Yayıncılık, 2003, s. 11.

398 Hüseyin Yayman, Şark Meselesinden Demokratik Açılıma Türkiye’nin Kürt Sorunu Hafızası, SETA

143 görürken, Kürt reisleri ve adamlarını ise tecavüzi olarak görmüştür.399 Cumhuriyet’in on ikinci yılında Fransızlar tarafından Kürtlerin kışkırtılacağı endişesi, Fransızların bölgeyi terk etmesinden sonra da nihayet bulmamıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında, Sovyetlerin İran’dan çekilmeyerek bölgede bir Kürt Cumhuriyet’i ilan etmesi, Türkiye’nin Kürt sorununu yeniden gündeme taşımıştır. Kadı Muhammed’in Mahabad Kürt Cumhuriyetini ilan ettiği zaman, üzerinde Sovyet Üniforması taşıyor oluşu Türkiye’nin endişelerini arttırmıştır.400 Benzer bir biçimde Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin savunma bakanı olan Molla Mustafa Barzani, Cumhuriyet’in ilgası sonrası, aşiretiyle birlikte SSCB’ye geçmiş, gizli bir isimle bir süre orada yaşamıştır. 401 Sovyetlerin Kürtlerle yakından ilgilenmesi, Türkiye’nin dikkatini çekmekte gecikmemiştir. Asım Us, 1945 yılında Kürt meselesinin Türkiye için tehlike teşkil etme nedenini, Rusların İran Azerbaycan’ında uyandırdıkları meseleyi bir de İran sınırları içerisinde uyandırmak istemeleri olarak görmüştür. Us, Sovyetlerin İran’da kurulacak küçük bir Kürt Hükümeti ile Türkiye sınırları içerisinde tahrikât yapmak ve büyük bir ‘Kürdistan’ vücuda getirmek istediğini kaydetmiştir. Asım Us’a göre, Rus siyasetinin ana gayesi budur ve her ne kadar Rusların uyandırmak istediği Kürt meselesi, eski bir mevzu olsa da İran’la sınırlı kalmayıp Irak ve Türkiye’nin toprak bütünlüğüne ve istiklaline saldırmaya yöneliktir.402

Asım Us’un fikirlerini doğrular nitelikte Bağdat Büyükelçiliği’nden Dışişleri Bakanlığı’na 3 Nisan 1946 tarihinde bir telgraf gönderilmiştir. Gelen yazıda İran’dan sızan 15-20 kişilik bir Kürt çetesinin Barzan mıntıkasında Irak karakoluna saldırdığı bildirilmiştir. Büyük Elçi, Kürt çetelerin Türkiye’de barındırılmamasını ve bu konuda Irak Devleti ile birlikte çalışılmasının iki tarafın yararına olacağını tavsiye etmiştir.403

16 Ağustos 1946 tarihinde Bağdat Büyük Elçiliği’nden gelen başka bir telgrafta ise Irak Hükümeti’nin Elçiliğe verdiği nota iletilmiştir. Buna göre Irak, “tevdi eylediği bir nota ile, Barzan aşireti resisi Molla Mustafa ve avanesinin yine isyan etmiş olduklarını bildirerek” yakında girişilecek askeri harekata karşı, Türkiye’nin Türk-Irak-

399 Öztürk, Kasadaki Dosyalar, s. 22 ve 26.

400Yalçın Küçük , “İdeolojilerin Dünya Savaşı”, İdeolojilerin Dünya Savaşı Soğuk Savaş, yay.haz.,

Ferhat Telli, YGS Yayınları, s. 55.

401 Yevgeni Primakov, Rusların Gözüyle Ortadoğu, çev., Olga Tezcan,İstanbul, Timaş Yayınları, 2009,

s. 382.

402 Us, Asım Us’un hatıra notları, s. 662 ve 674.

403Bağdat Büyükelçisi'nden Irak'a sızan Kürt isyancı çetesi hakkında bilgi verir yazı, 03.04.1946, BCA,

144 İngiliz Muahedesi ve Sadabad Paktı gereğince sınırlarını kapatmasını rica etmiştir. Irak Hükümeti’nin Kürt isyanını daha ziyade bir iç mesele olarak telakki etmesine karşın Türkiye’nin Irak’la aynı fikirde olmadığı görülmektedir.404

26 Kasım 1949 tarihinde Diyarbakır Bölgesi Müfettişi, Malatya Milletvekili Dr. Hikmet Fırat’ın merkeze gönderdiği Diyarbakır ve Siirt illerine ait raporu, Türkiye’nin Kürt meselesi karşısındaki bakışını yansıtmaktadır.

Fırat’a göre, Diyarbakır’da üç propaganda bulunmaktadır. Bunlardan ilki, CHP ve onun hükümetine yönelik ağalar, beyler ve şeyhlerin kışkırtılmasıdır. Bu durumun daha ziyade parti mücadelesinden kaynaklandığı ifade edilmiştir. İkinci propaganda ise Kürt milliyetçiliği propagandasıdır. Fırat’a göre bir takım münevverler bu fikrin taraftarıdırlar ve Bedirhaniler ve Cemilpaşazade gibi aile veya aşiretler önde olmak üzere pek çok kişi “…bu ham emel peşinde kendi dilleri ile propaganda yapmaktadırlar ve bu emellerine kendilerince yegâne mani C. H. Partisini ve onun hükûmetini göstermekte ve bu emellerine nail olabilmek gayretile aşikâr veya gizli partimiz aleyhinde bulunmakta ve bize muhalif olan her partiye bu sebepten ötürü sempati izhar etmekte ve müzaheret göstermektedirler.” İşçi meselesindeki yaklaşıma benzer bir biçimde Kürt meselesinde de çift yönlü yararlılık esası üzerine durulduğu görülmektedir. Fakat burada CHP parti olarak kendisini memleketin mahvının önünde görmekte olduğunu ifade etmekte, CHP’nin iktidardan çekilmesinin ülkeyi böleceği endişesinden bahsetmektedir. Fırat’ın bahsettiği üçüncü propaganda ise Kürt milliyetçiliği ile harici tehdidin irtibatlandırılması ile ilgilidir. Bu propaganda, memleket dahilinde özellikle doğu bölgesinde, ‘ırkçılık’ eğilimini beslemek maksadıyla merkezi Irak olmak üzere kullanılan ‘Komünist tahrikatı’dır. Rapora göre, Türkiye’deki Kürt Milliyetçiliği, komünist tahrikatın gelişmesi için uygun zemin arayışının ifadesidir. Bu çerçevede yapılan propaganda ve maksad şu şekilde ifade edilmiştir:

“Bu tahrikât bu bölgelerde uyandırılmak istenen kürt milliyet fikrini desteklemekte ve ona mütenazır yürümektedir. Köy köy aşılanmak istenen komünist propagandası şöyledir Kürtçe konuşan ve yakında Rusların teklifile millerler cemiyetinde bir prensip kabul ettirilecek ve şarkta 8 vilâyette hangi milliyete mensup olduklarına dair bir plebisit yapılacaktır. Bu takdirde kürt veya arap olduğunu unutma korkma söyle zira 300000 kişilik bir Yahudi kitlesine istiklal

404Bağdat Elçiliğiminden gelen bir yazıda, Barzan aşireti resisi Molla Mustafa ve avanesinin isyan

ettiğine dair yazı, 16.08.1946, BCA, Fon Kodu: 30 1 0 0 0 Kutu No: 259 Dosya Gömleği No: 747 Sıra No: 45 Dosya Numarası: 436

145

verildi neden iki milyonluk kürt kitlesine istiklal verilmesin? bu propaganda köyden köye gizliden gizli yayılmakta ve duyulmaktadır. Bu gibi kötü ve yıkıcı telkinlere tabi olan ve olacak zümrede tabiatile partimiz aleyhindedir.” 405

Türkiye, güney doğu bölgesi dışında, Sovyet sınırında olan Kars ve havalisini de Sovyet propagandası alanı içerisinde değerlendirmiştir. 29 Ocak 1948’de Trabzon Milletvekili CHP Kars bölge müfettişi Hamdi Orhon’un Genel Sekreterliğe gönderdiği raporda, Kars halkının etnik durumundan ve milli birlik içerisinde yapılması gerekenlerden bahsedilmiştir. Buna göre raporda behsedilen konular özetle şu şekildedir: “Halkın hepsi Türk olduğu halde sırf cehalet tesiriyle aralarında yerlilik, yabancılık, meshep ve dil ayrılığı bulunduğunu sananlar vardır. ve maalesef bazı memurların halkla temaslarında bu ayrılığı gözeten bir muamele yaptıkları söylenmektedir. Kanaatimizce bu havaliye tayin edilen her derecedeki memurun Milli birliği korumaya çalışması hizmetlerinin başında gelmeli…”406

Kars ve havalisinin etnik bakımdan tetkikinin sürekli irdelendiği çeşitli tarihlerde yazılan diğer raporlarda da görülmektedir. Bu surette Kars hakkında tutulan bir başka raporda Kars’ın etnik ve mezhebi yapısı değerlendirilmiştir. Rapora göre Kars’ta halk Terekeme, Karapapak, Türkmen, Azeri ve Kürt olarak beş etnik kola ayrılırken; mezhebi olarak ise Kars halkı, şii, sünni ve kızılbaş olarak tasnif edilmiştir. Kürtlerin durumu ayrı bir bahis konusu olarak alınan raporda, Kürtlerin sünni oldukları ve geçmiş dönemde Rus idaresi altında mücerret bir yaşama sürmelerinden dolayı, Kars Kürtlerinin arasında kürtlüğün henüz korkulacak bir surette olmadığı iddia edilmiştir. Ağrı isyanı sırasında asilerin bölgeye gelerek halkı kışkırtmalarına rağmen tek tük kalkışma dışında bir hareketin görülmediği kaydedilmiş; fakat buna rağmen tamamen kayıtsız kalıp kalmayacaklarının iddia edilemeyeceği ifade edilmiştir.407

Sovyetlerin sınırında yer alması dolayısıyla bölgenin erken dönemde, ‘bolşevimiz’den etkilenip etkilenmeyeceği de bölge halkı hakkında yazılan raporlara yansımıştır. Fakat 1945’e kadar genel görüş, Sovyetlerin sözkonusu bölgeyi

405Diyarbakır Bölgesi Müfettişi, Malatya Milletvekili Dr. Hikmet Fırat’ın Diyarbakır ve Siirt illerine ait

raporu, 26.11.1949, BCA, Fon Kodu: 490 1 0 0 Kutu No: 642 Dosya Gömleği No: 128 Sıra No: 1 Dosya Numarası: 4. Büro

406Kars Bölgesi Müfettişi Hamdi Orhon’un gönderdiği raporlar, 22.07.1947,BCA, Fon Kodu: 490 1 0 0

Kutu No: 667 Dosya Gömleği No: 242 Sıra No: 1 Dosya Numarası: 4. Büro

407Kars İli Raporu,BCA, Fon Kodu: 490 1 0 0 Kutu No: 667 Dosya Gömleği No: 243 Sıra No: 1 Dosya

146 etkileyemediği üzerinedir. ‘Gerek Kafkasya’ya gidip gelen tacirlerin ve gerekse oradan kaçıp gelen mültecilerin, karşı tarafta hüküm süren terör ve açlık hakkındaki acıklı hikâyeleri, Vilayet halkına Bolşevizmin hakikî çehresini doğru olarak öğretmiş olduğundan Kars vilayetinde halen böyle bir’ tehlikenin mevcut olmadığı düşünülmüştür.408 Sovyetlerin açıkça Türkiye yönelik taleplerini bildirmesinden sonra CHP İktidarı’nın Kars ve çevresine yönelik fikirlerinin değişmediği görülür. Hamdi Orhon’un raporunda bu durum şu şekilde değerlendirilmiştir; “Karsta bulunduğumuz bir aya yakın müddet içinde Kars üzerinde bütün dünyayı ilgilendiren Rus isteklerine rağmen halkını neşeli, ümitli işi ve gücü ile meşgul bir halde gördüğümüzü, yılmayan yılmayan bir ruhla ve Devletimize olan büyük bir güvenle istikbale baktıklarını da arzetmeği yerinde buluyoruz.”409

Irak ve İran üzerinden Türkiye’nin güneydoğusuna yönelen ‘Sovyet güdümlü’ Kürt milliyetçiliği ve komünist hareketlerinin tehdit skalasında daha önde tutulduğu gözlemlenmiştir. Hikmet Fırat’ın raporunda yer alan örnekler, Kürt milliyetçiliğinin Diyarbakır, Siirt gibi yerlerde görüldüğü üzerinedir. Misalen 1949 yılında “kürt milliyetçilik fikrini neşren yaymaya çalışan ve daima hükûmet icraatını kötü göstermeğe çalışan Dicle Kaynağı gazetesini” maddi olarak destekleyen Kunduracı Ferit namında bir zatın “yaşasın Kürdistan kahrolsun Türk hükûmeti” sloganları sonrası Diyarbakır’da, tutuklandığı bildirilmiştir. Komünizm hareketinin direkt olarak bölgede görüldüğü de raporda belirtilmiştir. 1948 yılında Siirt’te posta yolu ile çeşitli makamlara gönderilen ‘orak çekiç işaretini’ taşıyan ‘kahrolsun cumhuriyet yaşasın komünistlik’ ibaresini ihtiva eden yazılar toplattırılarak adli tahkikat yaptırılmıştır. Yine aynı şekilde 1949 yılında Diyarbakır’da evlere atılan ‘orak çekiç’ işaretli kâğıtlar toplattırılmıştır. Toplattırılan kağıtlar incelendiğinde, kağıtlarda ‘Atatürk Cumhuriyeti komünistlere emanet etmiştir komünist olunuz’ gibi yazıların yer aldığı görülmüştür. Bölgenin Kars ve havalisine göre daha hassas olan yapısı, Fırat’ın bölgeyi titizlikle değerlendirilmesi gerekliliğini belirtmesine yol açmış, Hakkâri, Van, Bitlis, Muş, Siirt, Diyarbakır, Urfa ve Mardin olmak üzere sekiz ille yakından ilgilenmesini tavsiye etmiştir.410

CHP Hükümetleri, Milli Birlik Propagandasına uygun olarak Kürtlerin ayrışmacı yönlerinin milli birlik politikası içerisinde eritilmesinin sağlanmasına

408BCA, Fon Kodu: 490 1 0 0 Kutu No: 667 Dosya Gömleği No: 243 Sıra No: 1 Dosya Numarası: 4. Büro 409BCA, Fon Kodu: 490 1 0 0 Kutu No: 667 Dosya Gömleği No: 242 Sıra No: 1 Dosya Numarası: 4. Büro 410BCA, Fon Kodu: 490 1 0 0 Kutu No: 642 Dosya Gömleği No: 128 Sıra No: 1 Dosya Numarası: 4. Büro

147 uğraşmıştır. Aynı zamanda Sovyet tahrikatının gerek komünizm gerekse Kürt milliyetçiliği ile bölgeye sirayet etmemesi için, Türklük dışındaki her türlü etnik aidiyeti yok sayan bir üst kimlik içerisinde telkin faaliyeti izlenmiştir. Özellikle Kürtlük ve Kürtçenin bir şekilde engellenmesi amaçlanmış, yurt dışından bu amaca matuf gönderilen kitap, gazete ve dergilerin ülkeye girişi engellenirken, Kürtlerin Milli Birlik içerisinde kalması basın yayın vasıtasıyla telkin edilmiştir. Hatta bu doğrultuda, Şeyh Said’in oğlu dahi Milli Birlik Propagandasını uygulamak için kullanılmıştır. 1 Mart 1948 tarihli Karagöz gazetesinde ‘Al Cevabını!..’ adlı yazıda, Şeyh Said’in oğlu Rıza konuşturularak Kürtlüğün Türklük içerisinde kalması gerektiği telkin edilmiş ve Sovyetlerin Kürt meselesini kullanmak istedikleri yazılmıştır.411

Türk unsur olarak kabul edilmelerine yönelik politika nedeniyle, Milli Birlik Propagandası içerisinde Kürtler, ötekileştirmeden yekpare bir anlayışla genel kitle içerisindeki telkine tabi tutulmuşlardır. Diğer taraftan ise Kürtlerin Türk unsurdan ayrı bir oluşum olarak kabul edilmelerinin önüne geçmek için sansür faaliyeti etkin olarak kullanmıştır. Kürtçenin birleştirici propagandanın hilafına sebep olması nedeniyle, özellikle yasaklılar listesinde bulunduğu görülmektedir. 20 Ocak 1947 tarihinde İçişleri Bakanından CHP Genel Sekreteri Hilmi Uran’a, gönderilen Bitlis Valisi Turgut Başkaya’nın yazısı, Bitlis’te 130 haneli Maşuk Köyü’nde Kürtçe tedrisat yapıldığını bildirmektedir. Okulun öğretmenliğin yapan Mardinli öğretmenin öğrencileri, Türk aleyhtarı olarak yetiştirdiği ve hatta bu maksada yönelik olarak Kürtçe marş412 bile söylettirdiği kaydedilmiştir.413