• Sonuç bulunamadı

1.3 II DÜNYA SAVAŞI SONRASINDA DÜNYADA MEYDANA GELEN GELİŞMELER (1945-1950)

1.3.1 Dünyada Meydana Gelen Gelişmeler

1.3.2.3 Çok Partili Yaşama Geçiş

İnönü Devri’nin iç politik gelişmeleri içerisindeki en önemli unsur, Türkiye’nin yeniden demokrasinin gereği olan çok partili rejime geçişidir. İnönü Devri’nde yaşanan bu yenileşmeyi, önceki girişimlerden ayıran en önemli kriter, Türkiye’de çok partili yaşamın artık kurumsallaşarak sürekli hale gelmesi, Türkiye demokrasi tarihinde ‘Çok Partili Yaşam’ı başlatmış olmasıdır. Atatürk döneminde gerçekleşen çok partili girişimler istisna tutulursa, Türkiye’nin demokrasi tarihinin tek bir partiden ve görüşten meydana geldiği söylenebilir. Erken dönem cumhuriyet tarihinde, ilk çok partili demokrasi girişimi olan Terakkiperver Cumhuriyet Partisi, 17 Kasım 1924 tarihinde Hüseyin Rauf Bey’in önderliğinde Halk Fırkası’ndan ayrılan 32 kişi tarafından kurulmuştur. Erik Jan Zürcher’e göre yeni partinin isminde ‘cumhuriyet’ ibaresini kullanacağının duyulması Halk Fırkası’nın ismini Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) olarak değiştirmesine neden olmuştur. Terakkiperver Cumhuriyet Partisi, yayınladığı parti programına göre, CHF gibi laik ve milliyetçi bir hüviyete sahipti. Onu CHF’den ayıran fark ise güçler ayrımını, tependen inme olmayan bir gelişmeyi, adem-i merkeziyetçiliği ve liberal ekonomiyi savunmasıydı. 154 Terakkiperver Cumhuriyet Partisi’nin (TCF) Meclis’te Mustafa Kemal’e karşı, muhalif cephe olması, kısa bir süre içerisinde Mustafa Kemal’i rahatsız etmiştir. İsmindeki ‘terakki’ ifadesinden partinin İttihat ve Terakki Partisi’nin devamı olduğundan, kurucularının irticacı olduğuna kadar çeşitli iddialar ortaya atılmıştı. İçerisinde olunan süreçte,

152 Bilâ, CHP 1919-1999, s. 118-122.

153 Hüseyin Yürük, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1908-1950), 1.Cilt, Alternatif Yayınları Ekim 2009,

s.371.

154 Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, çev., Yasemin Saner, 28. Baskı, İstanbul, İletişim

39 TCF’nin uzun ömürlü olmayacağına kesinlik kazandırmıştı. Muhalefetin TCF etrafında partileşmesinden üç ay sonra başlayan ‘Şeyh Said İsyanı’ ile TCF arasında münasebet bulunduğu gerekçesiyle, 4 Haziran 1925 tarihinde parti fesh edilmiştir.155

1925 sonrasında muhalefetin yer almadığı tek partili siyasal sistemin getirdiği huzursuzluk ve bunalım havası, 1930 yılının başından itibaren yolsuzluk dedikodularına, rüşvet ithamlarına ve dış ülkelerde bile yankılanan dikta söylentilerine yol açmıştır. Mustafa Kemal tüm bu söylentilere son vermek ve siyasal sistemi hareketlendirmek adına o günlerde Paris’teki Büyükelçilik görevinden izinle yurda dönmüş bulunan Fethi Okyar’a, Mahmut Goloğlu’nun ifadesiyle ‘güdümlü muhalefet’ için 12 Ağustos 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkasını (SCF) kurdurtmuştur.156 Mustafa Kemal’in kız kardeşi Makbule Hanımın partiye katılması, Atatürk’ün partiye verdiği desteğin kanıtıydı. Yeni parti toplumda büyük bir heyecan dalgası meydana getirmişti. Fethi Bey’in İzmir ziyareti sırasında yaşanan kargaşa ile birlikte Mustafa Kemal, bağımsız tavır takındığı siyasi atmosfere son vererek CHF’nin tarafına geçmiştir. Bu gelişme, Mustafa Kemal’in SCF’nin ve onun misyonuna artık önem vermediğinin bir işareti olarak algılanmıştır. Mustafa Kemal’in ilk tarafgir tutumu sonrasında gerçekleşen Belediye Seçimleri akabinde Meclis’te yaşanan şiddetli SCF-CHF tartışması sonrası, Mustafa Kemal açıkça taraf belirterek, Fethi Okyar’a tarafsız kalamayacağını bildirmiştir. Bu gelişmeler üzerine Okyar, Atatürk’ün şahsına karşı mücadele etmek istemediğinden dolayı, 16 Kasım 1930’da partiye son vererek bir devri, ikinci çok partili yaşam geçiş dönemini kapatmıştır.157

Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapanması sonrasında tek parti iktidarı, çok partili yaşama geçilmesine kadar, aralıksız olarak sürmüştür. CHP’yi Meclis içerisinde dengelemek için bağımsız milletvekilliği uygulaması kullanılmış olsa da bu uygulama tek parti iktidarını dizginleyememiştir. Mustafa Kemal’in ölümüne kadar herhangi bir girişim olmamış, İnönü Devri’nin başlamasıyla birlikte ise tek partili uygulama sürdürülmüştür. II. Dünya Savaşı nedeniyle, Türkiye adeta her şeyin dondurulduğu bir devreye girmiştir. Savaş şartları, iktidarın kontrolünün arttığı bir

155 Yürük, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi, s. 196-215.

156Mahmut Goloğlu, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi – I Devrimler ve Tepkileri, Türkiye İşbankası Kültür

Yayınları Mayıs 2007, s.299-307.

40 devreydi. Özellikle bu dönemde siyasal gelişmelere yol verilmesi mümkün olmamış, İnönü Devri’nin ilk dönemi olan 1938-1945 döneminde tüm bu sebeplerle demokratik bir girişim meydana gelmemiştir. Savaşın sona erdiği 1945 yılı sonrasında ise Türkiye’nin Birleşmiş Milletlere girmesiyle birlikte demokratikleşme yolunda önemli adımların da atılmasının gerekliliği ortaya çıkmıştır. BM’nin demokrasi temelli bir örgüt olması, Türkiye’nin uluslararası bağıtlara dahil olması için demokratik girişimi zorunlu kılmıştır. Gerek savaş şartlarının getirdiği Tek Parti iktidarına bakış, gerekse uluslararası gelişmeler Türkiye’nin çok partili yaşama geçişini sağlamıştır. İnönü’nün 19 Mayıs 1945'teki söylevinde çok partili yaşama geçileceği müjdesini vermiştir. Dış dinamiklerin adeta kaçınılmaz kıldığı, iç dinamiklerin ise öne çıkarması neticesinde, 1945 yılında Milli Kalkınma Partisi kurularak Türkiye’de çok partili hayata geçişin üçüncü evresi başlamıştır.158

CHP Genel Sekreterliği tarafından, ‘İmparatorluk ve Cumhuriyet Devrinde siyasî partiler ve karakterleri’ hakkında hazırlattırılan etüt, II. Dünya Savaşı sonrasında kurulan partilerin mahiyetlerini gözler önüne sermektedir. Ankara Milletvekili Naki Cevat Akkerman tarafından hazırlatılan etütte çok partili yaşamda kurulan partiler aşağıdaki gibi tasnif edilmiştir;159

1) Millî Kalkınma Partisi: Liberal Muhafazakâr

2) Türkiye Sosyalist Demokrat Partisi: Sosyalist kolektivist

3) Türkiye İşçi ve Çiftçi Partisi: Sosyalist (karakterinde tezatlar var) 4) Sosyal Adalet Partisi: Mutedil Sosyalist

5) Ergenekon ve İşçi Partisi: Hem Sağcı hem Sosyalist “tezatlar var” 6) Liberal Demokrat Parti: Liberal

7) Demokrat Parti: Sosyal Liberal

8) Türk Sosyalist Partisi: Komünist (kapanmıştır) 9) Türk Sosyalist İşçi Partisi: Sosyalist

10) Türk Sosyalist emekçi ve köylü Partisi: Komünist (kapatılmıştır) 11) Yalnız Vatan İçin Partisi: Mutedil Devletçi veya Sosyal Demokrat. 12) Arıtma, Koruma Partisi: Reaksiyoner (dağılmıştır)

13) Türk Muhafazakâr Partisi: Liberal Muhafazakâr

158Cemil Koçak, Türkiye’de İki Partili Siyasî Sistemin Kuruluş Yılları (1945-1950) İkinci Parti, Cilt 1,

İstanbul, İletişim Yayınları, 2010, s. 674-675.

159CHP Genel Sekreteri Konya Milletvekili T. Fikret Sılay’dan CHP İl İdare Kurulu Başkanlığına

Gönderilen yazı, 10.11.1948, BCA, Fon No: 490 1 0 0 Yer Numarası: Kutu No: 574 Dosya Gömleği No: 2283 Sıra No: 3 Dosya Numarası: 2. Büro

41 14) İslâm Koruma Partisi: Reaksiyoner (kapatılmıştır)

15) Çiftçi, köylü Partisi: Sosyalist

16) Yurt Görev Partisi: Mahiyeti belli değil ıslahatçı görünmüştür, kapanmıştır. 17) İdealist Partisi: Sağcı, Muhafazakâr

18) Serbest Demokrat Partisi: Liberal, muhafazakâr

Sürekli Çok Partili yaşma geçişle birlikte kurulduktan kısa bir süre sonra kapanan ve yahut ta kapatılan partilerin birçoğu geniş katmanlı bir işleve sahip olamamışlardır. Ankara’da 7 Ocak 1946 yılında Celâl Bayar, Fuat Köprülü, Refik Koraltan ve Adnan Menderes tarafından kurulan Demokrat Parti (DP), CHP’nin içinden çıkan ve İnönü Devri’nin 1945-1950 döneminde en etkin siyasal partisi olmuştur. DP’nin özellikle 1950 seçimlerini, büyük bir oranda kazanması ise bu durumun en açık göstergesidir.160 Akkerman, etüdünde İktisadi ve siyasi doktrin ve ideoloji bakımından DP’nin CHP’nin benzeri olduğu ancak teferruatta farkların olduğunu söylemektedir. CHP’nin DP’ye bakışını ise CHP İstanbul Vilayeti 1949 Yılı Kongresi’nde İl İdare Kurulunun 1948 ve 1949 yılları çalışma raporunda şu şekilde görmekteyiz:

“…Bugünkü siyasi faaliyet ve mücadele daha ziyade Partimizle Demokrat Parti ve Millet

Partisinde tekâsüf etmiş bulunmaktadır. Bu iki partinin, bilhassa Demokrat Partinin program itibarile bizden pek de belli başlı ayrılık tarafları yoktur. Buna rağmen, siyasî alandaki mücadele tarzları maalesef hoş görülecek bir manzara arzetmemektedir. Bunların faaliyet ve mücadelelerini fikir sahasında yapmamaları bizim için üzücü olduğu kadar tarihin de kendileri hakkında iyi not vermiyeceği aleyhte vakalar olarak

kalacaktır.”161

DP’nin CHP’nin isteği ile kurulduğu, gerek döneminde gerekse döneminde sonra oldukça tartışılmıştır. Cemil Koçak’a göre 3 Aralık 1945’te istifa eden Celal Bayar, 4 Aralık tarihinde İsmet İnönü ile görüşerek kurulacak siyasi parti konusunda görüş birliğine varmışlardır.162 4’lü takrir sonucu partiden istifa eden isimlerle ve Celal Bayar’la kontrolün daha kolay olacağını düşünen İsmet İnönü, CHP’den kopan bir grubun parti kurmasını daha uygun bulmuştu.163 Bir anlamda, kaderi Serbest

160Yılmaz Gülcan, Cumhuriyet Halk Partisi (1923-1946), Alfa Yayınları, Mart 2001, s.245.

161CHP İstanbul Vilayeti 1949 Yılı Kongresi, İl İdare Kurulunun 1948 ve 1949 yılları çalışma raporu,

30.12.1949,BCA, Fon Kodu: 490 1 0 0 Kutu No: 200 Dosya Gömleği No: 793 Sıra No: 1 Dosya

Numarası: 1. Büro

162 Koçak, “Siyasal Tarih”, s. 147-148. 163 Yürük, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi, s. 347.

42 Cumhuriyet Fırkası’na benzetilen Demokrat Parti’nin kuruluş süreci de SCF’nin kuruluş sürecine benzemektedir. Atatürk-Okyar ilişkisi, İnönü-Bayar ilişkisine benzemekteydi ve her iki partide cumhurbaşkanı tarafından muhalefet oluşturmak maksadıyla kurdurulmuştu. İnönü’nün parti içi kontrolü sağlamak için kurduğu Müstakil Grubu, II. Dünya Savaşı sonrası şartların getirdiği netice itibariyle partileştirmişti.164

Çok partili yaşama geçiş, İnönü’nün dış ve iç gelişmelerin neticesi olarak verdiği bir karardır ve bu kararın alınması demokratikleşmeye uygun olarak tabandan gelen bir hareket olarak gelişmemiştir. Yaşanılan güvenlik endişesinin giderilmesi için dahil olunmak istenen devletler arası yapının bir zorunluluğuydu. Her ne kadar bu zorunluluk dış tesirlerin ve iç gelişmelerin bir neticesiyse de en nihayetinde İnönü’nün verdiği bir karar olduğu hatırda tutulmalıdır. Zira 1946 seçimleri sonrasında Nihat Erim’in İsmet İnönü ile yaptığı bir sohbet esnasında Erim’in seçim sonucunda yapılan ‘neşriyat Türkiye’yi anarşiye götürürse’ sözü üzerine İnönü; “Ben ihtilalci ve kuva-yı milliyeci İsmet’im. Bu devleti yoktan bu hale getirdik. Üç-beş çapulcuya maskara ettirmeyeceğiz. Yaptığımız bir tecrübedir. Muvaffak olursa ne ala. Olmazsa vazgeçer birkaç sene daha eski usulde gideriz. Sonra yeniden tecrübe ederiz”165 diyerek çok partili yaşama geçişin tabandan gelen bir hareket olmadığını ifade etmiştir. Bu dönemi öncekilerden ayıran farklılık ise demokrasinin beklenen yapıya uygun gelişme göstermesi olmuştur.

164 Koçak, İktidar ve Demokratlar, s. 16-17. 165 Erim, Günlükler, s. 59.

43