• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1. CHP HÜKÜMETLERİNİN DIŞ POLİTİKASI DOĞRULTUSUNDA PROPAGANDA ALGISI VE

1.1 CUMHURİYET HALK PARTİSİ VE İKTİDAR

Ankara’daki yeni siyasal oluşumun Cumhuriyet’in ilanından önce Saltanatı kaldırması, Lozan görüşmelerinde tek kuvvet olarak yer alması, Osmanlı Devleti’ne karşı Ankara’nın konumunu pekiştiren atılımlardı.167 Fakat bunlar cumhuriyetin ilanı sonrasında toplumun yeni oluşumu kabulünü, mümkün kılmamıştı. Hamza Eroğlu, yeni bir devletin doğabilmesi için ülke, nüfus ve hakimiyet unsurlarının yeni devletin yerine geldiği eski devletinkinden tamamen farklı olması gerektiğini söylemektedir. Eroğlu’na göre, hükümet şekli değişmekle devlet değişmez. Bu sebeple Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanı ile birlikte devletin ve halkın temelli olarak dönüşüme taşınması gerekmekteydi. Atatürk’ün yeni devlete dair tasarıları, toplumun tepeden tabana doğru değişmesini zorunlu kılmış, bunu ise Cumhuriyet Halk Partisi üzerinden gerçekleştirmiştir. Gerek Atatürk gerekse İnönü devirlerinde toplumsal faaliyetler, CHP’nin vasıtasıyla sağlanmıştır.168

166BİR YAZI, Neleri Unutmamalıyız, Ne Diyorlar, Neleri Söylemiyorlar, Sonuç, Broşür 1946,BCA, Fon

No: 490 1 0 0 Yer Numarası, Kutu No: 107 Dosya Gömleği No: 429 Sıra No: 1

167 Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, s. 247.

168 Hamza Eroğlu, Devlet Kurucusu Atatürk, Ankara, Türk Devrim Kurumu Atatürk ve Devrimleri

44 Cumhuriyet Halk Partisi’nin toplumsal dönüşümdeki başat rolü, cumhuriyetin henüz ilan edilmediği 1922 yılında, Meclis’te kurduğu Müdafaa-i Hukuk Grubu’nda aranmalıdır. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin (A-RMHC) 1922 Temmuz’unda iç tüzüğünü oluşturduktan hemen sonra Mustafa Kemal tarafından Halk Fırkası’na (HF) dönüştürüleceği açıklanmış ve alınan karar uyarınca siyasal bir örgütlenme meydana getirebilmek adına A-RMHC, Halk Fırkası’na dönüştürülmüştür.169 Halk Fırkası’nın 9 Eylül 1923 yılında A-RMHC’nin devamı olarak kurulması, HF’nin veya CHP’nin, A-RMHC’nin mirasına sahip olması sebebiyle, devletin kurtarıcı ve kurucu unsuru olmasından aldığı güçle, devletin CHP ile eş anlamlı sayılmasına neden olmuştur.170 HF’nin kurulmasından hemen sonra, yeni fırkanın ayrıntılı ve düzenli programının hazırlanarak üyelerinin tartışmasına sunulması kararı alınmasına rağmen bu kararın hemen uygulanmadığı, ancak 1931’da uygulandığı görülür.171 Parti’nin 10 Mayıs 1931’de toplanan Üçüncü Büyük Kongre’de alınan kararlar neticesinde ilk kez yapılan parti programında, ‘Parti devlet ve inkılâp hayatı için temel olan bütün ana fikirler’ bir araya getirilmiştir.172

Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 10-18 Mayıs 1931 tarihinde gerçekleştirdiği, Üçüncü Büyük Kongresi’nde partinin ihtiyacı olan parti programı kabul edilmiştir. Kabul edilen programda, güçler birliği ilkesi onaylanmış, tek dereceli seçimlerin temel amaç olduğu belirtilmiş, kadınlara oy hakkı tanınması ile CHP’nin ana ilkelerine devletçilik ve inkılâpçılık eklenerek Altı Ok tamamlanmıştır. Kongre öncesinde Fırka Sekreterliği’ne getirilen Recep Peker, partiyi örgütsel yönden ve doktrin bakımından güçlendirmeye çaba harcayarak partinin devlet örgütü ile hükümet üzerinde denetim kurabilecek ölçüde bir oluşum olmasına uğraşmıştır.173

Henüz cumhuriyet kurulmadan başlayan siyasal oluşum, devletle arasındaki makası hızla kapatmıştır. 27 Haziran 1933’de CHP ile Hükümet’in uyum içerisinde çalışması için verilen talimatta CHP’nin; “…Devlet merkezinden köylere kadar millî bir şebeke halinde bütün vatan yurtlarına yayılan teşekküllerile kendi sinesinden doğan devlet teşkilâtı birbirini tamamlayan bir külden ibaret” olduğu söylenmiştir. Talimatta yer alan İkinci madde ise “Fırka programının tatbik ve icra mes'uliyetini

169 Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyet’inde Tek-Parti Yönetimi’nin Kurulması (1923-1931), 3. Baskı,

İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1999, s.37-43.

170Cumhuriyet Halk Partisi ve Seçim Mevzuatı, Seçim Yayınları: 1, s.3. 171 Tunçay, Türkiye Cumhuriyet’inde Tek-Parti Yönetimi’nin Kurulması, s. 44. 172C.H.P. 1936 İl Kongreleri, 1937, s.6.

45 üzerine almış olan hükümet bu vazifesini yaparken nasıl kendi fırkasının programını tahakkuk ettirmeği esas prensip kabul etmiş ise fırka teşkilâtınında kendi hükûmetinin otoritesinin mahfuz kalmasına ve hükûmetin her sahada muvaffak olması için bütün kuvvetile yardımcı olması kadar tabiî bir şey olamaz” 174 denilmiştir. Talimatlardan da anlaşıldığı gibi parti ve devlet arasındaki bağın oluşmasını sağlamak üzere parti ile devlet arasındaki çizginin oldukça inceldiği hatta yok olma seviyesine getirildiği görülmüştür.

Devlet ile partinin birlikte çalışma usullerini belirlemek için parti nizamnamesine dayanılarak oluşturulan talimatta ise bakanlıklardan CHP genel sekreterinin sorumlu olduğu bildirilmiştir. Ayrıca Genel Sekreterlik, herhangi bir işin hallolması için bakanlıklara gönderdiği talimatların kaynağının mahrem tutulmasını istemiştir.175 Gönderilen talimatla partininin ağrılıklı bir surette devlet yönetiminin içerisinde yer aldığı görülmüştür. Her ne kadar açık bir talimatla parti ile devlet arasındaki durum izah edilmişse de ‘mahrem’ kalması devletin bir parti devleti olarak anılmak istenmemesi ile yorumlanabilir. Ayrıca CHP programının tatbikinde bakanlıklar ile Genel Sekreterlik arasındaki ihtilafın çözüm yerinin parti divanı olarak tayin edilmesi, CHP’nin 1933 yılında devletten dahi önce geldiğini ve CHP’nin ‘mahrem’ iktidara sahip olduğunu göstermektedir.

1935 yılında gerçekleşen 4. Parti Kurultayı’na katılan 544 delegeden 384’ünün milletvekili olması, parti ve devlet giriftliğinin tezahürüydü. Milletvekillerinden geriye kalan delegelerin çok azı il örgütlerindendi. Kurultay’da konuşma yapan Atatürk ise parti genel başkanından çok devlet başkanı olarak hükümet işlerinden söz etmişti.176 Parti Tüzüğünde yer alan 5. Kısım’a göre; “Parti, kendi bağrından doğan hükümet örgütü” ile birlikte hareket edecektir. Hükümetin CHP’den kaynağını aldığını vurgulaması, CHP ile hükümet arasındaki ilişkilerde ayrım olmadığını gösteren bir başka örnektir.177 Parti örgütü ile yönetim arasındaki

174CHP ile Hükümet’in uyum içerisinde çalışması için verilen talimat, 27.06.1933, BCA, Fon Kodu: 490

1 0 0 Kutu No: 59 Dosya Gömleği No: 229 Sıra No: 5

175BCA, Fon Kodu: 490 1 0 0 Kutu No: 59 Dosya Gömleği No: 229 Sıra No: 5

176Mahmut Goloğlu, Tek Partili Cumhuriyet (1931-1938) Türkiye Cumhuriyet Tarihi İkinci Kitap,

Ankara, Kalite Matbaası, 1974, s.189.

46 ilişkiyi, merkezde parti genel sekreteri ile bakanlar ya da bunların adına yetkili olanlar, illerde ise il başkanları ile valilerin kurmasına hükmedilmişti.178

Tek Partili Cumhuriyet düzenin sahibi olan CHP’nin 1935’deki Büyük Kongresi’nde bir parti programı yerine ‘Devlet Düzeni Programı’ hazırlanması, altının çizilmesi gereken bir husustur. Parti Genel Sekreteri, Recep Peker’in bu konudaki görüşleri kongrede şu şekilde yankılanmıştır; ‘Türkiye Cumhuriyeti bir Parti devletidir. Parti, devletle beraber çalışır.’179 15 Haziran 1936’da Parti Genel Sekreteri Recep Peker’in görevinden alınması sonrasında, İsmet İnönü, yayınladığı bir genelge ile parti ile devletin birleştirildiğini açıkladı. Artık Genel sekreterlik ile İçişleri bakanlığı, il başkanlığı ile de valilik birleştirilmişti. Bu birleşme ile devlet-parti arasındaki yapının yekpare hale gelmesi sağlanmış oldu.180

CHP’nin devletle ilişkileri, 1930’lu yıllarda kongrelerde alınan kararlar neticesinde kurumsallaşmıştır. Atatürk’ün ölümü sonrasında bu yapı sürdürülmüştür. 1945-1950 devresinde ise mevcudiyetini daralmayla da olsa devam ettirmiştir. Devletin kurucu unsuru olması hasebiyle, Cumhuriyet Halk Partisi’nin cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Hükümet-CHP ayrımını ortadan kaldırdığı görülmektedir. Fakat 1946 yılı itibariyle başlayan Çok Partili Yaşam kısa sürede etkisini göstererek devlet-parti arasındaki ilişkilerin ayrışmasına neden olmuştur. 10 Mayıs 1946’da gerçekleşen CHP’nin Olağanüstü Kongresi’nde İsmet İnönü’nün ‘Değişmez Genel Başkan’ ünvanının değişerek genel başkan haline getirilmesi gelişen şartların neticesidir.181

Çok partili yaşamla birlikte, CHP’nin devlet ile olan ilişkisi tıpkı daha önce vurgulandığı üzere mahrem bir hale gelmiştir. Meşruiyetini Milli Mücadele’den alan, hatta I. Kurultay’ı Sivas Kongresi (1919)182 olarak kabul eden bir parti için devletten çekilmek hiç kolay olmamıştır. CHP, alışık olduğu sistemi kimi zaman açıkça, kimi zaman ise mahrem olarak sürdürmeye devam etmiştir.

20 Mart 1948 tarihinde CHP Genel Sekreteri Tevfik Fikret Sılay tarafından, ‘Genel İdare Kurulu tarafından hazırlanan ve Parti Divanına sunulması mukarrer

178Cumhuriyet Ansiklopedisi 1923-2000 Cilt 1 1923-1940, 3. Baskı Yapı Kredi Yayınları, Mayıs 2002, s.

240.

179 Goloğlu, Tek Partili Cumhuriyet, s.189. 180Koçak, “Siyasal Tarih”, s. 115-116.

181 Gülcan, Cumhuriyet Halk Partisi, s.232-233. 182Cumhuriyet Halk Partisi ve Seçim Mevzuatı, s. XV.

47 olan Temas Yönetmeliği Tasarısı'nın bir nüshası’, Başbakan Hasan Saka’ya gönderilmiştir. Tasarıya göre, parti-hükümet ilişkisi, 1948 yılı itibariyle Batı’daki gibi iktidar partisi ile hükümetin ilişkisine benzetilmek istenmiştir. Tasarı ile daha resmi bir çizgide sürdürülmesi tasarlanan hükümet-parti işleri, özü itibariyle CHP’nin parti ile devlet ilişkilerini düzenlemeye yöneliktir. Tasarı neredeyse 1933’te gönderilen talimatın aynısıdır ve hükümet-parti arasındaki ilişkinin nasıl bir yapıda olduğu ve nasıl yürütüleceği ile anlaşmazlıkların nasıl giderileceğine yöneliktir. Ayrıca yazışmalarda mahrem kalınması gerekliliği on beş yıl sonra yine keskin olarak vurgulanmıştır. Partinin iktidarının mahrem tutulmasındaki ana faktör, dönemin şartları gereği Türkiye’deki demokratik gelişmelerin yanlış aksettirilmemesi olduğu kadar DP tarafından kamuoyunu etkilemek maksadıyla kullanılabilecek olmasından ileri gelmektedir.183

Milli Mücadele’nin temeli olan Sivas Kongresi ile kurultay sürecini başlatan CHP’nin Atatürk ve İnönü Devirlerinde, parti-hükümet ilişkileri CHP’nin politik bir kurum yerine devletin esas unsuru sayılmasından dolayı, Mahmut Goloğlu’nun ifadesiyle Tek Partili Cumhuriyet, ‘Partisiz Cumhuriyet’ düzenine yönelmiş, CHP dışında alternatifin olmaması bu durumu perçinlemiştir.184 II. Dünya Savaşı sonrası yaşanan gelişmelerin Türkiye’yi çok partili yaşama sürüklemesi ve Türkiye’nin şartların icabı olarak anti demokratik görünmeme gerekliliğini ortaya çıkarmış, bunun neticesinde ise parti-hükümet ilişkileri mahrem bağlar arasında tutulmuştur. Dış etkenler belirleyici olsa dahi 1950 seçimlerinin kaybına kadar CHP ile hükümet arasında birkaç istisna dışında ayrım görülmemiştir. Hükümet ile CHP ilişkilerini

183Parti kendi program ve prensiplerinin tahakkuku emrinde merkezden köylere kadar yayılan

teşkilatıyla kendi hükümetini birbirini tamamlayan bir birlik görür; Parti Hükümetinin Parti program ve prensiplerini tahakkuk ettirmek için çalışması, Parti teşkilâtımızın da kendi hükümetinin her yönden muvaffak olması bütün gayretiyle yardımı esastır; Parti ve hükümet teşkilâtının bu yönetmelikte yazılmış veya yazılmamış bütün işlerde gözetecekleri tek gaye Türk milletine hizmet ve Parti programını tatbiktir. Aralarında her hangi bir ayrılık ve başkalık zehabına yer verilemez; Parti ile Hükümet arasında yapılacak temaslar: Devlet merkezinde Partinin Bakanları ile Parti Genel Sekreteri veyahut bunların namlarına harekete salahiyetli zatlar arasında; İllerde: Parti hükümetinin Valisi ile Partinin oradaki Başkanları arasında; Anlaşmazlığın halli hususunda aşağıdaki usul ve tertibe riayet olunur: Genel Sekreterlikle Bakanlar arasındaki anlaşmazlık Başbakanca halledilemezse Genel Başkan veya vekilinin direktifiyle veya Divanca hallolunur. Temas Yönetmeliği Tasarısı, 20.03.1948, BCA, Fon Kodu: 490 1 0 0 Kutu No: 453 Dosya Gömleği No: 1867 Sıra No: 7 Dosya Numarası: 1. Büro

48 düzenleyen talimatnamelerin ve yazışmaların varlığı ise bu durumu açıkça gösteren kaynaklar olmuşturlar.185