• Sonuç bulunamadı

2.4. BİLİRKİŞİLER

2.4.1. RESMİ BİLİRKİŞİLER

Yargı organlarının ihtiyaç duyması halinde, onlara yardımcı olmak ve bilirkişilik yapmak üzere kanunla görevlendirilen kişi ve kurumlara resmi bilirkişi denir.287

Bir konuda bilirkişilik yapacak mercii önceden kanun tarafından belirlenmişse, yani resmi olarak kurulmuş bilirkişilik kurumları varsa, hakim, özel ve teknik bilgi elde etmek için zorunlu olarak bu kurumlara başvurmalı ve bilirkişiyi bunlar arasından seçmelidir.288

Bazen kanunlar bilirkişi olarak görüşüne başvurulacak kişi veya makamı ya ismen belirtir ya da niteliklerini sayarak hakimi açıkça yönlendirirler. Bu haller ise hakimin özel ve teknik bilgisinin yetmeyeceğinin önceden varsayım olarak kabul edildiği hallerdir.289 Bu durumda, özel ve teknik bir konuda bilirkişilik yapmak üzere özel kanunla kurulmuş kurumun tek görevi kendisine tevdii edilen konularda bilirkişi incelemesinin yapılması ve mahkemenin ilgili hususta aydınlatılması oluşturur. Bilirkişilik yapmak amacıyla kanunla kurulmamış, ancak kanunlardaki özel hükümler nedeniyle bir konuda bilirkişilik yapmakla görevlendirilmiş olan kurum veya kişiler de resmi bilirkişi olarak kabul edilir.

Kanunların görüş bildirmekle yükumlü kıldığı resmi bilirkişilere, görevlendirildikleri konularda öncelikle başvurulmalıdır. Daha açık bir ifadeyle, eğer bir konuda resmi bilirkişi mevcutsa, bu duramda bölge adliye mahkemesi adalet komisyonu bilirkişi listesine müracaat edilmeden de resmi bilirkişiler mahkemece görevlendirilebilir. Mahkemelerce en çok başvurulan resmi bilirkişilerin Adli Tıp Kurumu290, Yüksek Sağlık Şurası291, Polis Enstitüsu Fizik Şubesi292 ve Darphane293 287 DERYAL, Türk, s.21. 288 AYDİLEK, s.17. 289

KURU, C.III, s.2663; KURU\ARSLAN\YILMAZ, Medeni, 2013, s.513;

PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, Medeni, 2004, s.427; AYDİLEK, s.40; ARSLAN, Bilirkişi, 2000, s.201; ATALAY, Bilirkişi, s.176, 182; ULUKAPI, s.295.

290

2659 sayılı Adli Tıp Kanununa göre, “Adalet işlerinde bilirkişsilik yapmak üzere Adli Tıp

Kurumu kurulmuştur (m.1). Adalet Bakanlığı`na bağlı olan Adli Tıp Kurumu, “mahkemeler ile hakimler ve savcılar tarafından gönderilen adli tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlüdür.”(m.2). Adli Tıp Kurumu`nun verdiği raporun hakimi bağlamayacağı kuralı

usul kanunlarına paralel olarak Adli Tıp Kanununun 23 ncü maddesinde de düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; “Adli Tıp Kurumu`nun resmi bilirkişi olarak verdiği raporlar kesindir; Fakat bu

71 olduğu görülmektedir. Tıbbi konularda sıklıkla başvurulan Yüksek Sağlık Şurası ile Adli Tıp Kurumu`ndan ihtiyari olarak yararlanılması gerektiği ve bu kurumların zorunlu bilirkişilik kurumu olmasına son verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir. Bu görüşe göre, resmi bilirkişi sıfatıyla görev yapıyor olsalar da, raporlarının yargı için kesin bir bağlayıcılığı bulunmadığı, fakat kararlarının yargıyı doğrudan doğruya etkilediği, hatta bazen bizatihi görev yaptıkları alanın hukuk olduğunu unutup sadece etik veya diğer moral ilkelerden hareketle değerlendirme yaparak yargı organının hatalı karar vermesine de yol açmakta oldukları söylenebilir.294

hakim, bu raporlarla bağlı olmayıp bu raporlardan tamamen bağımsız bir şekilde hüküm kurabilecektir.”

Hukuk, tıbbın müspet bilgilerinden istifade ederek insanların zarara uğradığı her olayda hekimin tıbbi görüşüne ve fikrine danışması sonucunda adli tıbbın doğmasına yol açmıştır. Adli Tıp, insan vücudunu ve insan davranışlarının sonuçlarının, yargılama aşamasında doğru değerlendirebilmesi için gerekli bilimsel verileri ve yapılacak araştırma yöntemlerini içeren, kendine göre ilkeleri olan, psikoloji, hukuk, kriminoloji, sosyoloji, genetik, biyoloji, biyokimya, patoloji ve ilgili calışma alanlarıyla birlikte çalışan ve tedavi edici, koruyucu tıp dışında bilirkişilik boyutunda, hukuka yakındır. POLAT, s. 11-13.

291

Yüksek Sağlık Şurası resmi bilirkişilik yetkisini 24.04.1930 gun ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunundan almaktadır. Adli Tıp Kanununun 23 ncü maddesi, Yüksek Sağlık Şurasını resmi bilirkişi olmasını sağlayan Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 10 ncu maddesini saklı tuttuğu için Yüksek Sağlık Şurasının resmi bilirkişi olduğu konusunda herhangi bir şüphe yoktur. Şura, sadece hekimin tıbbi müdahaleleri sonucunda ortaya çıkan zararlar halinde hekimin sorumluluğunu değerlendiren ve kusurunu irdeleyen bir resmi bilirkişilik kurumudur. GÜNDOĞMUŞ/BİLGE/ KENDİ/HANCI, s.127. Yüksek Sağlık Şurası, resmi bilirkişi olmasına rağmen HMK anlamında başvurulması zorunlu olan bir resmi bilirkişi değildir. Hukuk mahkemesi, Şuranın görev alanı içerisine giren konularda Yüksek Sağlık Şurasına başvurabileceği gibi, Adli Tıp Kurumuna veya hekimlerden oluşan bir kurula da başvurabilir. Hukuk Mahkemelerine tanınan bu yetki, Ceza Mahkemelerine tanınmamıştır. Yargıtay`ın yerleşmiş içtihatları bunun açık göstergesidir. Şura`nın görev alanına giren konuda, Ceza Mahkemesi bilirkişi olarak Yüksek Sağlık Şurasının gürüşünü almak zorundadır. Bütün bilirkişi incelemelerinde olduğu gibi, Yüksek Sağlık Şurasının raporu hakimi bağlamaz (HUMK m. 286/ HMK m. 282).

292

1967 yılında Polis Enstitüsü`nden tamamen ayrılarak oluşturulan Kriminal Polis Laboratuarları, adli bilimler alanında hizmet veren kurumlardandır. İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Kriminal Polis Laboratuarları Dairesi Başkanlığı`na bağlı olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Kriminal Polis Laboratuarları Daire Başkanlığı Ankara`da olup, ayrıca Ankara İstanbul, İzmir gibi büyük iller başta olmak üzere 10 ilde laboratuar müdürlükleri bulunmaktadır. Bu birimlerde, değeri ve resmi niteliği olan her türlü belgenin sahte ya da tahrifatlı olup olmadığı, el yazısı ve imzaların belirli bir kişi elinden çıkıp çıkmadığı, makine yazılarının şüpheli bir makineden çıkıp çıkmadığı incelenir.

21 Aralık 1987 tarihli Jandarma Genel Komutanlığı onayı ile Kriminal Laboratuar kurulması çalışmalarına başlanmıştır. Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığı ve Bölge Kriminal Laboratuar Şube Müdürlükleri Görev ve Yetkileri Yonetmeliği`nin 14 ncü maddesinde Grafoloji ve Sahtecilik bölümünün görevleri belirtilmiştir. Buna göre, her türlü yazı, imza, mühür ve damga kaşeleri, banknot, kağıt, pul ve benzeri değerli evrak üzerinde bilimsel incelemeler yaparak sahte olup olmadıklarını, çeşitli yöntemler ile yapılan tahrifatlarda ya da tümü ile sahte olarak düzenlenen belgelerde iğfal kabiliyeti ile sahtecilik suçu unsurlarının teşekkül edip etmediğini tespit etmek ve bu kanunlarla ilgili bilirkişi raporlarını düzenlemektir.

293

Kalpazanlık ve para sahtekarlıklarında ise, CMUK 84 ncü maddesi ile birlikte 1567 sayılı Kanunun hükümlerine göre darphane tarafından inceleme yapılması zorunludur.

294

72 HMK m.268/1-2 uyarınca, “Bilirkişiler, yargı çevresinde yer aldığı bölge adliye mahkemesi adlı yargı adalet komisyonları tarafından, her yıl düzenlenecek olan listelerde yer alan kişiler arasından görevlendirilirler. Listelerde bilgisine başvurulacak uzmanlık dalında bilirkişinin bulunmaması halinde, diğer bölge adliye mahkemelerinde oluşturulmuş listelerden, burada da yoksa liste dışından bilirkişi görevlendirilebilir. Kanunların görüş bildirmekle yükümlü kıldığı kişi ve kuruluşlara görevlendirildikleri konularda bilirkişi olarak öncelikle başvurulur.295

Bu düzenlemeler ışığında, resmi bilirkişiler, “yargı organlarının ihtiyaç duyması halinde bilirkişilik yapmak için kanunla görevlendirilmiş kişi ve kurumlar” olarak tanımlanabilir.296 Bir başka tanıma göre, özel bir mesele ile ilgili olarak oy ve görüşünü beyan etmek üzere hükumet tarafından tayin edilmiş bilirkişilere, resmi bilirkişi adı verilmektedir.297

Bazen kanunlar bilirkişi olarak görüşüne başvurulacak kişi veya makamı ya ismen belirtir ya da niteliklerini sayarak hakimi açıkça yönlendirirler. Bu haller ise hakimin özel ve teknik bilgisinin yetmeyeceğinin önceden varsayım olarak kabul edildiği hallerdir.

1951 tarihli ve 5805 sayılı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Teşkiline ve Vazifelerine Dair Kanun ile oluşturulan Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu, yurt içinde korunması gerekli tarihi ve mimari değerde eserler ve anıtlarla ilgili uyusmazlıklar konusunda mahkemelere “ilmi mütalaa” bildirmekle görevli ve yükümlü iken; 1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu (m.76) ile yürürlükten kaldırılmıştır.

Yeni oluşturulan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ise, sadece “uygulamada doğan güncel sorunları değerlendirerek görüş vermek suretiyle Bakanlığa yardımcı olmakla” (m.51/c) görevlendirilmiş olup, HUMK.rn.276/II anlamında mahkemeler nezdinde zorunlu-resmi bilirkişi sıfatına sahip değildir. Bununla birlikte, yine de Kültür Bakanlığının davanın tarafı olmadığı durumlarda

295

Mülga HUMK m.276/II`de ise “mesaili mahsusada rey ve mütalaaların beyan etmek için

Hükumet tarafından müntehap ehlivukuf varsa ehlivukufun bunlar arasından intihabı lazımdır”

denilmekte idi. Fakat buradaki “Hükumet” ifadesi, “yürütme organı” veya “Bakanlar Kurulu” anlamında değil, aksine yasama organı tasarrufu yani “kanun” anlamında kullanılmıştı. bkz. KURU, II ilaveli, s.1821.

296

KUNTER\YENİSEY, s.560. 297

73 teknik uzman bir kurul olarak bu yüksek kurul veya bölge kurullarından görüş alınması mümkündür.298

Aynı şekilde, ormanların kadastrosunun tamamlanmasına ve kesinleşmesine kadar bir toprak parçasının orman niteliğinde olup olmadığı konusunda, Orman Bakanlığının “resmi bilirkişi” sıfatıyla gerekçeli mütalaası alınmasına ilişkin Orman Kanununun muvakkat 1. maddesi hükmü, 1984 tarihli ve 6831 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırıldığından ve orman tarifi de değiştirildiğinden, artık orman tarifine ilişkin uyuşmazlıklarda Orman Bakanlığının resmi bilirkişi sıfatıyla görüşünün sorulmasına gerek kalmamıştır.

Reklamda aldatıcılık bulunup bulunmadığı konusunda mahkemelerin genellikle konu ile ilgili görülen Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü, Telekomünikasyon Kurumu gibi üniversiteler ya da Bakanlıklardan uzman bilirkişi raporu alarak karar verdikleri görülmektedir.299

5000 sayılı Türk Patent Enstitüsü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, “zorunlu lisans işlemlerinde arabuluculuk faaliyetlerinde bulunmak ve mahkemelerde bilirkişilik yapmak” TPE`nin görevleri arasında sayılmaktadır (m.3/b).

Tekinalp, TPE`nin görevlerini; genel, idari ve tesciller ile itirazların sonuçlandırılması gibi hukuki sonuçları olan görevler olarak üçe ayırmakta ve TPE`nin zorunlu lisans işlemlerinde arabuluculuk ve mahkemelerde bilirkişilik faaliyetlerini idari görevler arasında saymaktadır.300

Böylece, Hukuk usulü düzenlemesine bakıldığında, herhangi bir konuda bilirkişi gürüşüne ihtiyaç duyan hakimin, öncelikle o konuda bilirkişilik yapmakla görevli bir resmi bilirkişi bulunup bulunmadığını araştırmak ve bulunması halinde öncelikle bu resmi bilirkişiyi görevlendirmek durumunda kalacağı anlaşılmaktadır.