• Sonuç bulunamadı

Alacak hakkı genel olarak, borç iliĢkilerinden doğan, niteliği itibari ile nispi bir hak olmakla ancak o borç iliĢkisinden dolayı borç altına giren kiĢiye karĢı ileri sürülebilen ve dolayısıyla ancak bu kiĢi tarafından ihlal edilebilen, eĢya üzerinde doğrudan doğruya bir ayni hak meydana getirmeyen haklardır283. Alacak hakkı,

alacaklıya alacağa konu olan edimin ifasını talep ve dava hakkı verir. Alacak, borçlu tarafından usulünce ifa edilmez ise alacaklının bu alacak için takip ve dava yollarına

281 28/7/1953 tarih ve 8469 sayılı Resmi Gazete. 282 16/6/2006 tarih ve 26200 sayılı Resmi Gazete.

baĢvurma hakkı bulunur. Alacak hakkı, kural olarak hukuki iĢlemden (sözleĢmeden), haksız fiilden ve sebepsiz zenginleĢmeden doğar.

TĠTRK. mad. 5/1-a hükmünde herhangi bir sınırlama getirilmeksizin alacaklar üzerinde rehin hakkı tesis edilebileceği düzenlenmiĢtir. Ancak Kanunun 5/5. maddesinde, her türlü sözleĢmelerden doğacak alacakların rehne konu edilebileceği düzenlenmiĢtir. Bu iki düzenlemenin birlikte değerlendirilmesi sonucunda TĠTRK. kapsamında rehin hakkına konu olabilecek alacakların sadece sözleĢmeden doğan alacak olabileceği, haksız fiil ve sebepsiz zenginleĢmeden doğan alacakların rehin hakkına konu edilemeyeceği sonucuna ulaĢılmalıdır284

.

Rehin hakkı, alacaklısına rehne konu eĢyanın değerinden yararlanma hakkı veren bir ayni haktır285

. Bu sebeple parasal karĢılığı bulunmayan (örneğin kiĢilik hakları) unsurlar üzerinde rehin hakkı tesis edilmesi mümkün değildir. Ancak para ile ölçülebilen değeri olması koĢulu ile gayrı maddi mallar ve haklar üzerinde de rehin hakkı tesis edilebilir. Rehin hakkına iliĢkin bu genel kurallar Ģüphesiz ki TĠTRK. kapsamında kurulacak rehin hakları bakımından da uygulanır.

Öte yandan üzerinde rehin hakkı tesis edilecek alacaklar baĢkasına devredilmesi mümkün alacaklardır (TMK. md. 954/1). Bu sebeple baĢkasına devri mümkün olmayan intifa hakkı (TMK. md. 806) ve sükna hakkının da (TMK. md. 823) rehne konu edilmesi söz konusu değildir286.

TĠTRK. kapsamında alacaklar üzerinde kurulacak rehin hakkı bakımından bu konuda TMK.’nda düzenlenmiĢ genel nitelikteki hükümlerin de incelenmesi gerekir. TMK. 955. maddesinde rehne konu alacaklar bakımından “senede bağlı olan” ve “senede bağlı olmayan” alacak ayrımına gidilmiĢ ve senede bağlı olmayan alacaklar üzerinde kurulacak rehin hakkının geçerliliği yazılı Ģekilde yapılmasına bağlanmıĢ, senede bağlı alacaklarda ise bu Ģartın yanında senedin alacaklıya teslim edilmesi Ģartı düzenlenmiĢtir. Ancak TĠTRK. kapsamında kurulacak rehinler bakımından Kanunda bu Ģekilde bir ayrım yapılmamıĢ, rehne konu alacağın belirtildiği sözleĢmenin Sicile tescili rehin hakkının doğması bakımından yeterli kabul edilmiĢtir. TĠTRK.’nun

284 Aynı yönde, Antalya / Acar, sy. 76. 285 Akipek / Akıntürk, sy. 622. 286

düzenlemesine bakılırsa senede bağlı alacakların rehninde bu Ģart dıĢında senedin alacaklıya teslimi gerekmez.

Doktrinde, senede bağlanmamıĢ olan alacakların rehnedilmesi bakımından TĠTRK.’nun getirdiği sözleĢme ve tescil sisteminin TMK.’ndaki düzenlemeye göre iĢlem güvenliği açısından daha uygun olduğu genel olarak kabul edilmektedir287

. Ancak senede bağlanmıĢ alacaklar bakımından aynı durumdan söz etmek mümkün değildir. Zira TĠTRK.’nda senede bağlanmıĢ alacaklar bakımından senedin alacaklıya teslimi Ģartı düzenlenmemiĢtir. Bu durum, uygulamada bazı aksaklıklara yol açabilir. Rehne konu taĢınır varlıkların ayırt edici özelliklerinin rehin sözleĢmesinde yer almasını zorunlu kılan TĠTRK. md. 4/6-c hükmü sebebi ile rehne konu senedin bir çek olması halinde büyük bir sorun ile karĢılaĢılmaz. Zira çeklerin seri numaralarının rehin sözleĢmesinde belirtilmesi ile rehne konu çek bakımından belirlilik ve aleniyet unsuru gerçekleĢtirilmiĢ olur. Ancak rehne konu senedin bir bono veya poliçe olması halinde, bu tür senetlerde bir seri numarası yahut baĢkaca bir ayırt edici özellik bulunmadığından çeklerde ortaya çıkan etkiye benzer bir etki oluĢturulamayacaktır. Bu hali ile rehne konu bono veya poliçe rehin borçlusunun zilyetliğinde kaldığından yapılacak bir ciro ile senedin üçüncü kiĢiye devredilmesi halinde rehin hakkının alacaklısının hakları tehlikeye atılmıĢ olur288

. Bu sebeple aleniyeti ve belirliliği sağlayan bir yöntem kabul edilmedikçe bono ve poliçede bulunan alacak üzerinde ayni hakkın kurulmaması gerektiği ileri sürülmüĢtür289

. Kanımızca da aynı gerekçelerle bono ve poliçeden doğan alacaklar bakımından ortaya çıkan bu eksiklik TĠTRK.’nun genel olarak iĢlem güvenliğini temel alan amacına aykırılık teĢkil etmektedir.

TĠTRK. kapsamın alacaklar üzerinde kurulacak rehin hakkı bakımından bir diğer eksiklik de TMK. md. 961 hükmünde yer alan rehin alacaklısının korunmasına yönelik bir düzenlemenin TĠTRK.’nda bulunmaması Ģeklinde ortaya çıkmaktadır. Alacaklar üzerinde rehin hakkının kurulması ile alacağın sahibi olan rehin borçlusu, bu alacak üzerindeki tasarruf yetkisini kaybetmemektedir. Rehin alacaklısı, bu tür

287 Antalya / Acar, sy. 77; Kandemir, Süleyman: Ticaret Hukuku ve EĢya Hukuku Boyutuyla Ticari

ĠĢlemlerde TaĢınır Rehni Kanunu, Ankara, 2018, sy. 65.

288 Antalya / Acar, sy. 77.

289 Antalya / Acar, sy. 77; Arvas, Mehmet Mücahit: Türk Hukukunda Alacak Rehni, Bankacılar

rehin ile sadece rehni paraya çevirme yetkisini elde etmektedir290. Dolayısıyla rehne

konu alacağın takibi, dava konusu edilmesi ve tahsiline iliĢkin iĢlemler yine rehin borçlusu tarafından yapılacaktır. Ancak TMK. md. 961 hükmüne göre, özenli bir yönetim, rehne konu alacağın korunmasına iliĢkin iĢlemelerin yapılmasını gerektiriyor ise rehin alacaklısı, rehin borçlusunu bu yönde zorlayıcı tedbirler alınmasını isteyebilir. Bu kapsamda rehin alacaklısı rehnedilmiĢ alacağın muacceliyetinin ihbarını ve tahsil edilmesi için takip yapılması veya dava açılmasını rehin borçlusundan isteyebilir. Rehin kendisine ihbar edilmiĢ olan borçlu, borcunu rehin borçlusu olan alacaklıya veya rehin alacaklısına diğerinin muvafakatinin bulunması Ģartı ile ödeyebilir. Ancak taraflar bu yönde bir muvafakat göstermez ise borçlu, borcunu tevdi etmekle yükümlüdür.

Rehin alacaklısının korunmasına yönelik olarak getirilen bu hükümler, TĠTRK.’nda yer almamıĢtır. Bu yöndeki eksiklik de doktrinde eleĢtiri konusu olmuĢ ve borçlunun durumunun tarafı olmadığı rehin sözleĢmesi ile ağırlaĢtırılmaması gerektiği, bu sebeple rehne konu alacağın borçlusunun durumunun özel olarak düzenlenmesi gerektiği ileri sürülmüĢtür291

.

Tüm bu eksiklik ve eleĢtiriler, esasen TĠTRK.’nun ilk halinde cevabını bulmakta idi. Zira TĠTRK.’nun değiĢiklikten önceki 18/1. maddesine göre bu kanunda hüküm bulunmayan haller için açıkça TMK.’nun taĢınır rehnine iliĢkin düzenlemelerine atıf yapılmıĢtı. Bu sebeple hem senede bağlı alacakların rehnedilmesinde ortaya çıkan belirlilik sorunları ve hem de rehin alacaklısının korunmasına iliĢkin sözü edilen eksiklikler TMK. hükümlerinin uygulanması sureti ile aĢılabilir durumdaydı. Ancak 7099 sayılı Kanunun 33. maddesi ile yapılan değiĢiklikten sonra TĠTRK. md. 18/1’de, Kanunda hüküm bulunmayan hallerde TMK.’nun taĢınmaz rehnine iliĢkin düzenlemelerinin uygulanacağı kuralı benimsenmiĢtir. Dolayısıyla Ģu aĢamada TMK.’nun taĢınır rehnine iliĢkin kurallarının TĠTRK. kapsamında kurulacak rehin haklarına uygulanmasının kanuni bir dayanağı yoktur. Kanımızca TĠTRK.’nda, TMK.’nun taĢınır rehnine iliĢkin

290 Akipek / Akıntürk, sy. 867. 291 ġit Ġmamoğlu, sy. 28.

hükümlerinin niteliğine uygun düĢtüğü ölçüde kıyasen uygulanabileceği yönelik bir kanuni düzenleme yapılması konusunda bir ihtiyaç bulunmaktadır292

.

C- Özellik Arz Eden Durumlar