• Sonuç bulunamadı

TĠTRK. kapsamında kurulan rehin hakkının kapsamının ne olduğu konusunda Kanunun 5, 6 ve 7. maddelerinde düzenlemeler bulunmaktadır. Rehnin kapsamına öncelikle md. 5 hükmünde sayılan taĢınır varlıkların kendisi girer. TĠTRK. md. 6 hükmüne göre, rehnedilen taĢınır malın bütünleyici parçaları ve eklentileri de rehnin kapsamına dâhildir. Kanunun 7. maddesi hükmüne göre ise rehnedilen taĢınır varlığın gelecekteki her türlü faiz, sigorta gibi hukuki getirileri ile doğal ürün ve ikamesi mallar da kendiliğinden rehnin kapsamına girer.

Öncelikle belirtmek gerekir ki Kanunun 7. maddesi 7099 sayılı Kanun ile yapılan değiĢiklik ile bahsedilen halini almıĢtır. DeğiĢiklikten önce “birleşme ve karışma” baĢlıklı 7. maddede birleĢen ve karıĢan taĢınır varlıkların rehne konu edilebilmesi ve bu halde rehnin kapsamının nasıl olacağı düzenlenmekte idi. Ancak değiĢiklikten sonra rehnedilen taĢınır varlığın hukuki getirileri ve doğal ürünleri ile ikamesi malların da rehne dâhil olacağı düzenlenmiĢtir. Bu Ģekilde TĠTRK. kapsamında kurulan rehin hakkının kapsamı ile TMK. gereğince kurulan rehin hakkının kapsamı arasında benzerlik sağlanmıĢtır. Nitekim taĢınmaz rehninin kapsamına da taĢınmazın kendisi (TMK. md. 862/1), bütünleyici parça ve eklentileri (TMK. md. 862/2), taĢınmazın kira getirileri (TMK. md. 863) ve sigorta tazminatı (TMK. md. 879) girmektedir.

Yeri gelmiĢken kira getirilerinin de inceleme konusu edilmesi gerekir. TĠTRK.’nda rehnedilen taĢınır varlığın kira getirilerinin rehnin kapsamına dâhil olacağı konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak bu durumdan kira getirilerinin rehnin kapsamına girmeyeceği sonucuna varılamaz. Zira TĠTRK. md. 7/1 hükmünde tercih edilen “her türlü faiz, sigorta gibi hukuki getiriler” ifadesi bilinçli bir tercihtir. Bu ifadenin ucu açık bırakılmak sureti ile hukuki ürün olarak değerlendirilebilecek diğer unsurların da rehnin kapsamına gireceği kabul edilmiĢ bulunmaktadır. Kira gelirlerinin ise hukuki ürün kapsamına girdiği, doktrinde genel olarak kabul edilmektedir251. Kaldı ki TMK. md. 863 hükmünde de rehnedilen taĢınmaz malın kira gelirlerinin de rehnin kapsamına dâhil olduğu düzenlenmiĢtir. Bu sebeple, rehnedilen taĢınır varlığın varsa kira gelirlerinin de kendiliğinden rehnin kapsamına girdiğinde herhangi bir duraksama bulunmamalıdır.

Bir diğer önemli husus ise, TĠTRK. md. 7/1 hükmü ile kendiliğinden rehnin kapsamına gireceği düzenlenen faiz, sigorta tazminatı, kira geliri gibi unsurların tek baĢına, bağımsız olarak rehne konu edilmesinde de bir engel bulunmamaktadır. Nitekim TĠTRK. md. 5/1-g hükmüne göre kira gelirleri, 5/1-e hükmüne göre ise her türlü kazanç ve iratların rehne konu olabileceği düzenlenmiĢtir.

b- TaĢınır Varlık

Bilindiği üzere TĠTRK. kapsamında kurulan rehin hakkının konusu münhasıran taĢınır varlıklar olabilir (TĠTRK.md. 1/3). TaĢınmaz mallar üzerinde TĠTRK. kapsamında rehin hakkı tesis edilemez (TĠTRK. md. 1/5). TaĢınır varlık, Kanunun 2/1-h maddesinde, TĠTRK. md. 5 hükmünde sayılan varlıklardır Ģeklinde tanımlanmıĢtır. Bir sonraki ana baĢlıkta bu taĢınır varlıklar tek tek ele alınmaya çalıĢılmıĢtır. Ancak genel bir değerlendirme yapmak gerekirse TĠTRK. md. 5 hükmünde, TMK. md. 762/1 hükmündeki tanıma paralel olarak, nitelikleri gereği, eĢyanın kendisine zarar vermeden bir yerden baĢka bir yere taĢınabilen maddi Ģeyler252

düzenlendiği gibi hak ve alacaklar Ģeklinde tezahür eden gayrı maddi mallar da düzenlenmiĢtir.

251 Sirmen (EĢya), sy. 665.

Rehne konu olan taĢınır varlığın devredilmesi durumu da Kanunda ve Yönetmelikte ayrıca düzenlenmiĢtir. Zira TĠTRK. kapsamında tesis edilen rehin haklarında, rehne konu olan taĢınır varlığın zilyetliği alacaklıya devredilmediğinden, bu taĢınır varlığın mülkiyetinin ya da zilyetliğinin rehin veren tarafından üçüncü kiĢilere devredilmesi her zaman mümkündür. ĠĢte bu ihtimalde TĠTRK. md.8/1 ve 12/6 hükümleri uygulanma alanı bulur. Söz konusu düzenlemelere göre, rehinli taĢınır varlığın devredilmesi bu devrin Sicile tescil edilmesi sureti ile mümkündür. Uygulama Yönetmeliği md. 28/1 hükmüne göre de rehinli taĢınır varlığın mülkiyetinin ya da zilyetliğinin devri, aksi belirlenmiĢ olmadıkça, borçlunun sorumluluğunda ve teminatta bir değiĢiklik oluĢturmaz. Yönetmeliğin 28/2. maddesine göre ise mülkiyetin devredilmesi durumunda yeni malik borcu üstlendiği takdirde rehin alacaklısı, kendisine baĢvurma hakkını saklı tuttuğunu bir sene içerisinde yazılı olarak önceki borçluya bildirmezse, borçlu borcundan kurtulur.

Bu hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, taĢınır varlığın mülkiyetinin devredilmesi halinde, rehin alacaklısı ve rehin verenin aksi yönde anlaĢma yapması hali saklı kalmak üzere, alacaklının sahip olduğu haklarda herhangi bir değiĢiklik olmayacağı ve alacaklının borcun ifa edilmemesi halinde rehinden doğan haklarını kullanabileceği anlaĢılmaktadır253. Kanunun 8/1. maddesindeki rehinli taĢınırın

devredilmesinin Sicile tescil Ģartına bağlanmıĢ olması durumunu, Ģayet böylesi bir devir Sicile tescil edilmezse alacaklının hakkının sona ereceği Ģeklinde anlamak kanımızca doğru olmaz. Bu hükmü aleniyetin sağlanması bakımından getirilmiĢ bir destekleme hükmü olarak değerlendirmek gerekir. Nitekim TĠTRK. md. 16/1-d hükmüne göre de rehinli taĢınır varlığın devrinin Sicile tescil edilmemesi durumu adli para cezası ile yaptırım altına alınmıĢtır. Öte yandan rehinli taĢınır varlık devredildiğinde rehin borçlusunun borçtan kaynaklı sorumluluğu devam eder. Farklı deyiĢle, rehinli taĢınır varlığın devredilmesi halinde, borcun ifa edilmemesi durumu söz konusu olursa alacaklı rehinli taĢınır varlıktan elde edemediği alacağı için borçlunun malvarlığına yönelebilir. Ancak Yönetmeliğin 28/2. maddesinde düzenlenen kurala göre, Ģayet yeni malik borcu da yüklenirse, eski borçlunun

253 Ancak bir taĢınırın rehinli olduğunu bilmeyen veya bilmesi gerekmeyen iyi niyetli üçüncü kiĢinin

sorumluluğunun devam etmesi, alacaklının kendisine baĢvurma hakkını saklı tuttuğunu bir sene içerisinde yazılı olarak bildirmesine bağlıdır.

c- Bütünleyici Parça

TĠTRK. md. 6/1 hükmüne göre rehnedilen taĢınır varlığın bütünleyici parçaları kendiliğinden rehnin kapsamına dâhil olur.

TMK. md. 684 hükmüne göre bütünleyici parça, yerel âdetlere göre asıl eĢyanın temel unsuru olan ve o eĢya yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiĢtirilmedikçe ondan ayrılması mümkün olmayan parçadır254

. Madde metninde “ve” bağlacının kullanılması sebebi ile yerel âdetlere göre temel unsur olma ve eĢya yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiĢtirilmedikçe ondan ayrılması mümkün olmama Ģartlarının bütünleyici parça olma noktasında birlikte arandığı gibi bir anlam çıksa da esasen bu iki Ģart seçimlik Ģartlardır. Yani bu iki Ģarttan herhangi birisini barındıran parça, bütünleyici parça olmaktadır255. Öte

yandan TMK.’nda bu Ģartların var olup olmadığına bakılmaksızın bazı unsurların kanun gereğince bütünleyici parça olacağı düzenlenmiĢtir. TMK. md. 685 hükmüne göre, doğal ürünler asıl eĢyadan ayrılıncaya kadar onun bütünleyici parçası sayılır. Ayrıca TMK. md. 718 hükmüne göre yapılar ve dikili bitkiler de kanun gereğince bulundukları taĢınmazın bütünleyici parçasıdır.

ĠĢte hangi Ģekilde olursa olsun, TĠTRK. kapsamında rehne konu edilen taĢınır varlığın bütünleyici parçaları kendiliğinden rehne dâhil olacaktır256

. Ancak sonradan bütünleyici parça vasfı kazanan parçalar kendiliğinden rehne dâhil olmaz257

. Bütünleyici parçanın ayırt edici özelliklerinin bulunması durumunda, bunların ayrıca rehin sözleĢmesinde belirtilmesi gerekmektedir (Uygulama Yönetmeliği md. 14/1).

Doğal ürünler bakımından Ģu hususa değinmekte fayda bulunmaktadır: Doğal ürünler, kanun gereği bütünleyici parça sayılmasına rağmen doğal ürünlerini bir alt baĢlığı niteliğinde olan hukuki ürünler bu kural dâhil sayılmamaktadır. Daha açık

254

Eren, Fikret: Mülkiyet Hukuku, 4. Baskı, Ankara, 2016, (Mülkiyet), sy. 56; Akipek / Akıntürk, sy. 50; Esener / Güven, sy. 226; Oğuzman / Seliçi / Oktay Özdemir, sy. 290; Saymen / Elbir, sy. 216.

255

Oğuzman / Seliçi / Oktay Özdemir, sy. 291.

256 TMK. md. 862 ve 947 hükümlerinde de bütünleyici parçaların kendiliğinden taĢınır ve taĢınmaz

rehinlerinin kapsamına gireceği düzenlenmiĢtir.

anlatımla hukuki ürünler kanun gereğince asıl eĢyanın bütünleyici parçası olarak değerlendirilmemektedir258

. Ancak TĠTRK. md. 7/1 hükmünün açık düzenlemesi karĢısında rehinli taĢınır varlığın kira geliri, sigorta tazminatı gibi hukuki ürünlerinin rehnin kapsamına girdiğinde herhangi bir duraksama bulunmamaktadır.

ç- Eklenti

TMK. md. 686/2 hükmüne göre eklenti, asıl eĢya malikinin anlaĢılabilen isteğine veya yerel âdetlere göre, iĢletilmesi, korunması veya yarar sağlaması için asıl eĢyaya sürekli olarak özgülenen ve kullanılmasında birleĢtirme, takma veya sair bir biçimde asıl eĢyaya bağlı kılınan taĢınır maldır259

. Görüldüğü üzere eklenti, bağımsız eĢya niteliğini koruyan ve her ihtimalde taĢınır eĢya olan bir varlıktır. Ancak eklentinin bağımsızlığını koruması asıl eĢya ile arasında hukuki ve ekonomik yönden bir bağlantısı olmadığı anlamına da gelmemektedir. Bütünleyici parça kadar kuvvetli olmasa da asıl eĢyaya ile eklenti arasında da bir birlik bulunmaktadır260

. Nitekim asıl eĢyaya iliĢkin hukuki iĢlemler kural olarak eklentiyi de kapsamaktadır261

(TMK. md. 686/2).

Ancak TĠTRK. kapsamında kurulan rehin haklarına, rehne konu olan taĢınır varlığın eklentileri kendiliğinden rehne dâhil olmamaktadır. TĠTRK. md. 6/2 hükmüne göre, rehne konu edilen taĢınır varlığın mevcut veya sonradan ilave edilen eklentileri, tarafların bu konuda anlaĢması Ģartı ile rehne dâhil olabilmektedir. Hâlbuki taĢınmaz rehinleri bakımından TMK. md. 862 hükmü ve taĢınır rehinleri bakımından TMK. md. 947 hükmü gereğince eklentiler kendiliğinden rehnin kapsamına dâhil olmaktadır. Kanun koyucu, TĠTRK. kapsamında kurulacak rehin haklarında genel rehin düzenlemesinden farklı bir düzenleme tercih etmiĢtir.

Öte yandan, TĠTRK.’nun söz konusu md. 6/2 hükmü ile md. 5/2 hükmü arasında bir çatıĢma da bulunmaktadır. Öyle ki Kanunda bir taraftan eklentilerin kendiliğinden rehne dâhil olmayacağı düzenlenmiĢken (md. 6/2), diğer taraftan

258 Oğuzman / Seliçi / Oktay Özdemir, sy. 297; Aybay / Hatemi, sy. 11. 259

Eren (Mülkiyet), sy. 72; Akipek / Akıntürk, sy. 72; Esener / Güven, sy. 231; Saymen / Elbir, sy. 230.

260

Akipek / Akıntürk, sy. 78; Acar, Faruk: Rehin Hukukunda TaĢınmaz Kavramı ve Özellikle Belirlilik Ġlkesi, Ankara, 2008, sy. 272.

261 Eren (Mülkiyet), sy. 81; Altay, Sümer / Eskiocak, Ali: Türk Medeni Hukukunda TaĢınmaz

iĢletmenin tamamı üzerinde rehin hakkı tesis edilmesi halinde rehnin kuruluĢu anında iĢletmenin faaliyetine tahsis edilmiĢ olan her türlü varlığın rehnedilmiĢ sayılacağı düzenlenmektedir (md. 5/2). Kanunun md. 5/2 hükmüne bakılacak olursa, iĢletmenin tamamı üzerinde rehin hakkı tesis edilmesi halinde iĢletmeye dâhil tüm varlıkların eklentileri de kendiliğinden rehnin kapsamına girmektedir. Bu halde, iĢletmenin tamamı üzerinde rehin hakkı tesis edilmesi durumunda Kanunun 5/2. maddesine öncelik tanınması, zira bu hükmün içeriğinin doğrudan Kanun tarafından belirlenmesine rağmen md. 6/2 hükmünde taraf iradelerine serbesti tanındığı Ģeklinde ileri sürülen görüĢe262

tarafımızca da iĢtirak edilmektedir.

Üçüncü kiĢilerin mülkiyetinde bulunan eklentiler bakımından da Kanunun 6/2. maddesi hükmü gereğince, Ģayet taraflar bu konuda anlaĢmıĢlar ise üçüncü kiĢinin mülkiyetindeki eklentinin rehnin kapsamına gireceği kabul edilmelidir. Bu Ģekilde bir anlaĢma bulunmadıkça rehin alacaklısı, malını borçlunun borcu için rehin veren üçüncü kiĢinin sahip olduğu eklentiler üzerinde herhangi bir hak iddia edemez. Aksi durumda alacaklı, üçüncü kiĢinin mülkiyetindeki eklentiler üzerinde de rehinden doğan haklarını kullanabilir. Ancak bu konuda 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman ġirketleri Kanununun 22/5. maddesindeki özel düzenlemeye dikkat etmek gerekir. Bu hükme göre, tescil veya Ģerhten sonra, üçüncü kiĢilerin finansal kiralama konusu eĢya üzerindeki ayni hak iddiaları kiralayana karĢı ileri sürülemez. Dolayısıyla finansal kiralamaya konu edilen eklentiler üzerinde rehin alacaklısı herhangi bir hak kazanamamaktadır.