• Sonuç bulunamadı

POZİTİVİZMİN HALLERİ: POZİTİVİZM’İN ÇEŞİTLİLİĞİNİN TARİHSEL, BİLGİBİLİMSEL VE YÖNTEMBİLİMSEL KÖKENLERİ

7 Markalaşma Alma

POZİTİVİZMİN HALLERİ: POZİTİVİZM’İN ÇEŞİTLİLİĞİNİN TARİHSEL, BİLGİBİLİMSEL VE YÖNTEMBİLİMSEL KÖKENLERİ

Yukarıdaki tartışmalar hem felsefe, bilim felsefesi ve bilim ilişkisini hem de bu alanlarda yaşanan düşünce zenginliği ve çeşitliliğini açıklamak için yeterlidir. 19. Yüzyılın başlarından doğal bilimlerin ulaştığı göz kamaştırıcı nokta toplumsal olguları da sadece metafizik ve felsefenin değil, bilimin konusu yapmak adına akademik çevreleri cesaretlendirmiş ve heveslendirmiştir. Bunun düşünsel altyapısını özellikle bilimsel faaliyeti dini olandan ayırma yolunda atılmış 17. ve 18. yüzyıl bilim ve felsefe camiası zaten oluşturmuştu. Şimdi sorun sosyal olguların da tıpkı doğal olgular gibi mi yoksa daha farklı yöntemlerle mi incelenmesi konusuydu. Doğal bilimlerin başarısı bu alanda kullanılan bilimsel yöntemlerin sosyal alana da uygulanabileceği fikrini kolaylıkla doğurdu. Bu düzlemde pozitivizmin toplumsal,

5Rickert,Max Weber’in arkadaşıdır ve Weber’e atfedilen birçok görüşün aslında Rickert’e ait olduğu söylenir (Wagner ve Harpfer, 2015:172).

6 Mekanik, doğal bilimler içinde genellemeye, tarih ise kendine özgüye en uygun disiplinlerdir. Diğer bütün disiplinler fizik, kimya, biyoloji, psikoloji, sosyal bilimler ve kültürel bilimler ve tarihsel bilimler bu ikisinin arasında yer alan“melez biçimler” olarak tanımlanırlar (Wagner ve Harpfer, 2015:171).

43

tarihsel, kültürel olgulara da uyarlanabileceğine ilişkin başyapıt eserler verilmeye başlandı. Özellikle Fransız ve Alman geleneği bu alanda öncü rolü üstlendiler. Aşağıda Pozitivizmden Pozitivizm Karşıtlığına uzanan yolda bazı kilometre taşlarından örneklerin yer aldığı çizim bu durumu ortaya koymaktadır.

Tarafımızca kaba dokunuşlarla ortaya konan pozitivizmin ana akımları ve temsilcilerine ilişkin üsteki çizim özellikle Türkçe yazında sıkça karıştırılan bir konuyu aydınlatmayı amaçlamaktadır. Post-pozitivizm pozitivizmin temel bazı varsayımlarını (örneğin bilimsel bilginin birikimsel olması, bilimsel bilginin yegâne makbul bilgi olması) reddetmekle birlikte pozitivist yöntembilim esaslı üretilen bilgiyi reddetmez. “Bu da önemli bir bilgi kategorisidir, diğer bilgi kategoriyle var olmalıdır” önermeleri ile pozitivist bilgiyi meşrulaştırır. Buna karşılık Anti-Pozitivizm sosyal olguların pozitivist yaklaşımla anlaşılamayacağını, pozitivizmin nesnellik, açıklama ve nedensellik, genelleme ve yasa koyma gibi varsayımlarının bu olgularda işleyemeyeceğini iddia eder ve pozitivist bilgiyi bu nedenlerle reddeder. Çizimdeki okların yönüyle kastedilen budur.

Pozitivizmin Kısa Hikâyesi: Fransız, Alman ve Amerikan Geleneğinden

Örnekler7

Pozitivizm kavramı August Comte’e(1798-1857) atfedilse de kendisi pozitivizm hakkında değil “pozitif felsefe” ve “pozitif yöntem” ile ilgili yazmıştır. Hatta Comte’dan önce Saint-Simon “pozitif felsefe” savunuculuğunu yapmıştır. Bu akımın Fransız Devriminin sonuçlarıyla da yakından ilgili olduğu ve pozitivizm kavramının benimsenmesinde Saint Simon’un 1820’li yıllarda yaptığı “artık devrimler ve yıkımlar ve olumsuzluklar dönemi sona erdi, şimdi olumlu (pozitif) ve yapıcı olma dönemi” tespitinin belirleyici olduğu söylenmektedir (Bryant, 1085: 1. bl.).

Ancak pozitivizmin yaygın şekilde Comt’un ardılları tarafından kullanıldığı söylenebilir. Zamanlar pozitif felsefe ve pozitif yöntemden pozitif epistemolojiye geçilerek “deneyin” bütün bilgilerin temeli olduğu dile getirilmiştir. Ardından bunu tamamlayıcı şekilde pozitivist varlıkbilimin temel ilkesi olarak gözleme konu edilebilecek nesne (böylece hakkında bilgi edinmek mümkündür) ile konu edilemeyecek nesneler (hakkında bilgi edinilmesi bu nedenle olanaklı olmayan) ayrımı benimsenmiştir. Bu bilgibilimsel ve varlıkbilimsel varsayımlar ile

7 Biz burada doğal olarak bir seçki yaptık. Pozitivizmin gelişim aşamaları, bu aşamaların adlandırılması halen tartışılmakta ve alana yeni katkılan akmaya devam etmektedir. Bu alanda Fay (2015, orijinal baskı 1975) Kolakowski (1968) ve Brayant (1985) hem pozitivizmi sınıflandırma ve dönemlendirme hem de tartışmaları özetleme bakımından önemli çalışmalar olarak sayılabilir. Özellikle Kolakowski’nin çalışması alanın belirleyicilerinden olmasına rağmen Durkheim, Weber gibi başat aktörleri görmezden gelmesinin nedeni tarafımızca anlaşılabilmiş değildir.

Bir not daha düşmek gerekirse, aşağıda pozitivizmle ilgili görüşler aktarılırken kronolojik değil, pozitivizme dair görüşlerin belli kategoriler altında incelenmesi için bir sıralama yapılmıştır.

44

günümüzdeki anlamıyla pozitivizm kavramının oluştuğu söylenebilir. Bu varsayımların sosyal olgular için de uygulanabileceği görüşü ile “sosyal bilimler” ve sosyal bilimlerin daha “bilimselleştirilmesi” çabaları da başlamış oldu. Pozitivizmin dayandığı yukarıda sözü edilen varsayımlar çevresinde yürütülen tartışmalar da günümüze dek uzanan pozitivizm çeşitliliğinin kaynaklarını oluşturur: “Bilginin temeli olarak deney”, “gözleme konu edilebilecek nesne” ve “bilim” nedir (Fay, 2014: 2. Bl.; Bryant, 1985: Giriş)?

Bu ayrışmaların bir nedeni de ülkelerin felsefe ve bilim geleneklerinin farklılığıdır. Sonuçta Fransa ve Almanya bu alanda önemli düşünürler yetiştirdiler. Son dönemlerde ise Amerikan sosyoloji geleneği bu alanda kendine farklı bir konum edinmeye başlamıştır. Aşağıda bu konuda seçilmiş düşünürlerden hareketle bazı yöntembilimsel ve yöntemsel çıkarımlar yapılmaktadır.

“Pozitivizmin romantik çağı” (Kolakowski, 1968: 3. bl.) olarak adlandırılan dönemin önemli temsilcisi August Comte’un ne denli pozitivist olduğu hakkında geniş tartışmalar vardır. Yaşamında ve düşüncelerinde dönemsel tutarsızlıklar olduğu iddia edilir. Kesin olan konu ise Comte’un ardılları üzerinde önemli etkiler bıraktığıdır (Kolakowski, 1968:48-50. Fransız geleneğinden olan Comte “Üç Hal Kanunu” yaklaşımında şu görüşleri öne sürer: İnsanlık dinsel, metafizik ve ardından da pozitif düşünme evresine ulaşmıştır. Dinbilimsel alanda olgular «tanrısal güç»; metafizik alanda «soyut kavramlarla» açıklanır. Pozitif evrede ise olgular arasındaki ilişkiler nedensellik ile yani «sebep-sonuç» bağlantılarıyla gözleme ve deneye konu edilerek açıklanır. Bu nedenle toplumsal yapı ve düşüncedeki bulanıklığı gidermek adına pozitif düşüncenin sosyal bilimlere de uygulanması gerekir. Ayrıca bir dönem sekreterliğini yaptığı ve birlikte çalıştığı Saint Simon ile fikirlerinin bazen iç içe geçtiğini de dikkate almak gerekir.

Comte’a göre pozitivist anlayış çerçevesinde bilim olayları gözleyerek gerçeğe ulaşır. Bilim, olgular arasındaki ilişkilere dair edinilen sistematik bilgidir. Matematik, astronomi, kimya, fizik, biyoloji gibi sosyoloji de artık soyuttan somuta, genelden özele ve yalından karmaşığa doğru evrilmelidir.

Comt’un etkisi daha sonraki dönemlerde giderek belirginleşecektir. Doğal bilimlerdeki gibi toplumsal bilimlerin de nedensellik ilişkisine tabi tutulabileceği, toplumsal olguların da belli bir sistematik içinde ve nesnel olarak ele alınabileceğine ilişkin anlayış günümüzde de sosyal bilimlerde güçlü bir etkiye sahiptir.

Burada akımın kurucu babalarından A. Comte’a göre pozitivizmin ne anlama geldiğini hatırlatmakta yarar vardır:

45