• Sonuç bulunamadı

Polis: Şehir mi, Devlet mi?

Hansen, örgütlenme açısından düşünüldüğünde “Bir polis kısmen şehir kısmen devlettir.”19 demektedir. Buna karşılık Berent, “Antik Yunan’da böyle dar bir devlet – ya da devlet – tanımı yoktu. Polis, daha ziyade, siyasi açıdan yetkilendirilmiş ve aktif katılımcı vatandaşlardan devletsiz (başsız değil) bir cemaat, bir vatandaş devletiydi.”20 demektedir. Yönetirken ve yönetilirken vatandaşların sahip olduğu karşılıklı güçler ve görevlerin aksine kanuni açıdan sabitleştirilmiş haklar yoktu – bırakın soyut insanı, vatandaşın dahi yoktu. Bu çıkarımla anlatmak istediğim şey: özellikle güçlü, şahsi olmayan ve müdahale etme ihtimali bulunan devlete karşı sabitlenmiş “birey hakları”nın olmamasıdır. Birey haklarının olmadığı antik Yunan toplumunu yönetmesi için özel

18 Tekin, s. 59.

19 Hansen, s. 58.

20 Ayrıntılı bilgi için bkz. Moshe BERENT, In the search of the Greek State: rejoinder to M. H. Hansen, Polis, 21, 2. s. 107-146.

vekaleti olan seçilmiş hükümet kavramı da gelemez; terimsel olarak “hükümet” bile yanıltıcı olacaktır. Yunan vatandaş grupları yetkilileri aşağıda inceleneceği üzere çeşitli yollarla seçiyordu. Bu yetkililer, bırakın ortak bir ideoloji ve platformları paylaşan bir partinin üyeleri olmayı, Romalıların kullandığı etkin anlamıyla magistrati bile değildi.

Yunan vatandaş toplulukları daha ziyade sırasıyla kendilerini yönetiyor ve bunu nomos aracılığıyla gerçekleştiriyordu. Nomos, hem müspet kanun -yani hükümetin uygun biçimde atanmış ve yetki verilmiş organlarının kararları- hem görenek anlamına gelen muğlak bir terimdir. Görenek anlamında alındığında, hem alışkanlığa dayanarak bir şeyleri gerçekleştirme tarzlarını hem de bilinçli olarak seçilmiş ve değer verilmiş görgü ve adetleri kapsıyordu. Bir Antik Yunan polisinde siyaset bu yüzden hem kuramsal (anayasal dediğimiz şey) hem de kültüreldi (hem kamusal hem özel vatandaşlık normlarına dair, sürekli müzakereye tabi bir mesele). Politika kelimesi de “polise ait işler, güçler vs.” anlamında polis kelimesinden türetilmiştir.21

Siyaseti ahlakla zenginleştirmek politikanın esas konusuydu. Dahası ahlakları bize ait olmayan doğa anlayışlarının da dahil olduğu radikal varsayımları içeriyordu.

Mesela politika Aristoteles’e göre herhangi uygulamalı evrensel anlamında “siyaset”

değildi, polisi spesifik olarak ilgilendiren meselelerdi ve onun yorumladığı haliyle polis sadece genel insana içkin, doğal, iyi hayat yaşama amacını elde ettiği doğal bir organizmaydı.22 Bu hayat siyasi faaliyetlerden biri olarak tanımlanıyordu ama tüm ahlaki ve felsefi faaliyetin üstündeydi, praksis ve theoria’nın ideal kombinasyonuydu.

Arisoteles’in siyasi kurgusu bir nebzeye kadar kendi düşünce sistemine has bir teoloji

21 CARTLEDGE, s. 25.

22 ARISTOTELES, (Çev: Furkan Aldemir), Say Yay., B. 1, Ankara 2011, s. 44.

içeriyordu ama sadece devlet teorisinden çok daha fazlasını kapsadığı için göze çarpacak ve diğerlerinden ayrışacak kadar Antik Yunandı.23

Bugün siyaset doğal bir faaliyet ve daha temel fikir ve değerler üzerinden yargılanacak daha düşük seviye bir olgu değil, yapay ve resmi bir iş gibi görünmektedir.

Antik Yunanlıların fikirleri daha farklı hatta zıt olamazdı.

Polis’in siyasal haklara ve görevlere layık gördüğü kesimleri örgütleyerek oluşturduğu güç dışında ayrı bir ordusu olmadığı gibi aynı şekilde kendisine dışsal bir dini de yoktur: Polis, dinin ta kendisi olduğu gibi, yurttaşların ve yönettiği bütünün ta kendisidir. Tanrılar diniyle kuşatılmış olması polisle tanrılar arasında bir mesafe olduğunu göstermemekte, tersine bizzat polisin kendisinin tanrısal bir kutsallığa sahip olduğunu göstermektedir. Aynı şekilde, polis askeri bir birimdir ama bu birim polisin savaş dönemi örgütlenmesinden başka bir şey değildir.

Polis, devletin kendisini ifade eder. Ancak bu polisi meydana getiren yurttaşların eşitliği anlamına da gelmemektedir. Bileşenlerinin matematiksel toplamına indirgenemeyeceği gibi ondan da soyutlanamaz. Polis içindeki toplumsal-sınıfsal mücadelelere bakıldığında; örneğin demos’un aristokratlara karşı mücadelesi aristokratlara karşıydı, polise karşı değildi. Bu yanıyla polis aristokratların yönetimi altında bile olsa, polisle aristokratik yönetim arasında bir mesafe vardı ve polis tam da bu mesafe sayesinde kendisini bütün bileşenlerine ait olarak sunabiliyordu. Tüm bu bileşenlerin toplamı olarak kendini sunabildiği ölçüde de polis aslında bileşenlerinden ayrı bir siyasal birim olarak yoktu ve özgüllüğünü de tam bu yokluğundan alıyordu.

Polis; temel erek olan mutluluğu sağlayacak toplumsal siyasal birliğin ya da bütünlüğün ta kendisidir. Antik Yunan insanı için mutluluk hayatın amacıdır. Polis;

mutluluğun düzen içinde sağlanması gereken bağlamdır. Yasalar da bu bağlamın

23 CARTLEDGE, s. 25.

mutluluğuna işaret eden bütünlüğün iradesinden başka bir şey değildir. Polis özellikle pozitif yasalar yoluyla yurttaşlarının mutluluğunu sağlamaya çalışır. Dolayısıyla mutluluğun ancak tümel olabileceği yani polisle birlikte var olduğu gözetildiğinde;

yurttaşlara düşen, yasalar kendi aleyhlerine bir sonuç ortaya çıkarsa bile, yasaya kayıtsız koşulsuz itaat etmeleridir. Çünkü belirli bir tekillik çerçevesinde yurttaşın gözüne yasa kendisine kötülük yapıyor gibi gözükse bile gerçekte ona iyilik yapmaktadır. Yurttaşlar yasaya uygun davrandığı ölçüde polis yani devlet güçlenecek ve sağlığı anlamına gelen uyumu koruyabilecektir ki devlet, güçlü ve uyumlu bir birlik oldukça tümel mutluluğun cisimleşmiş hali olur. Sokrates’in de polisin her şey demek olduğuna dair inanışı mevcuttur. Polisin, yönetim şeklinin ne olduğunun bir önemi yoktur. Polisin yönetiminin ne olduğu; geçici ve değişken dünyaya aittir. Esas olan polisin ta kendisidir. İçinde yaşadığı toplumun aynası olan ünlü düşünür Sokrates de; polisi ne olursa olsun inanılması gereken, “en iyi” olarak görür. Bu nedenle sürekli korunup kollanması, gözetilmesi gereken mutluluğun ölçüsü olarak görülen şeydir.24

Sokrates, yasa denildiğinde de bu poliste tezahür eden pozitif ve tanrısal iradeyi anlamaktadır. Ancak aynı Sokrates çepeçevre polislerden oluşan bir coğrafyada yaşamaktadır. Nasıl yönetiliyor olurlarsa olsunlar, ne kadar polis varsa; o kadar yasa bulunur. Polislerle bu örülü bu coğrafyada her bir polis, tümel polis karşısında tekil bir nitelik taşır; aynı şekilde yasalar da birbirine göre tekillikle maluldür. Eğer Sokratik düşünüşle sınırlı kalınacaksa ve bu düşünüş temel olarak bütünü gözetiyorsa bu düşünüş ölçeğinde önemli olması gereken, şu ya da bu polisin tekil karakteri, şu ya da bu poliste

24 Mehmet Ali AĞAOĞULLARI, Sokrates’ten Jakobenlere Batı’da Siyasal Düşünceler, İletişim Yay., B.: 4, İstanbul 2013, s. 34.

geçerli yasanın konumu değildir. Önemli olan şey doğrudan her birine polis dememizi sağlayan tümel nitelik polis ve yasa’dır.25

1.4.1. Agora

Agoranın etkili olduğu alan dünyevi işlerdir. Kentin merkezinde yer alan, asıl işlevi pazar yeri olan açık alanı tanımlar. Her kentin en hayati merkezidir ve kutsal yapılar çoğu zaman onun yakınında yer alır. Yunanistan'da din; tanrıyla kişisel bir ilişkiden çok dinsel törelere uymaktır ve evdeki ya da tapınaktaki günlük basit sunulardan, akşam yemeklerinde sunulan sıvı adaklarına, söylenen ilahilere kült üyeleriyle halkın iç içe katıldığı büyük bayramlara kadar yaşamın içine girmiştir. Tek uğraşları din olan insanlar olmadığı için zaman zaman herkes, erkekler, kadınlar ve çocuklar dini roller üstlenebilmektedirler. Bunun ne anlama geldiği ilerleyen kısımda ayrıntılı olarak açıklanacaktır.

Agora, yine de Yunan demokrasisinin bir mikro evreni gibidir. Agoraya gelmiş bir yurttaş, buradaki gruplar arasında dolana dolana şehirde neler olup bittiğini en son değişiklikleri, tartışma ve kavga konularını bunların taraftarlarını muhaliflerini, vs.

hemen her şeyi öğrenme ve tartışma olanağına da sahiptir. Agora, söz, yasa ve gücün kentliler arasında dolaştığı, deyim yerindeyse değiş tokuş edildiği bir alandı. Aynı zamanda kentin tüm çeşitliliğinin de yan yana geldiği ve tüm bu çeşitlilik içinde eştitsizliklerin de görüldüğü bir alandı. Bu nedenle demokrasi karşıtları agoranın bu rahatsız edici görüntüsünü kendi iddialarını ispatlamak için kullanırdı. Demorasi karşıtı olan Aristoteles de Politika adlı eserinde; Agora ile Kamu meydanının ayrılmasını öneriyordu.

25 Ağaoğulları, s. 46.

Agora’da Aristoteles’in rahatsız olduğu bu çeşitlilikten bahsetmek gerekirse;

Örneğin; bankerler ve para bozanlar masalarda işlem yaparlardı (Eski Yunanca’da

“masa” anlamına gelen sözcük, modern Yunanca’da banka yerine kullanılmaktadır).

Komedya şairi Euboulos’tan yararlanarak, Atina’da bir arada satılan şeylerin listesine bakarak, buranın atmosferini biraz olsun hissedilir, üzüm, incir, şalgam,elma, armut, davalar için şahit, mahkeme celp kağıdı, mahkeme giysisi, muşmula, gül, sakatat, nohut, ineğin ilk sütü, mersin çileği, ekşimik, oy sandığı, su saati, çan çiçeği, kuzu, su saati, iddianameler, kanunlar(Athenaios XIV. 640). Agora hakkında söylenecek pek çok şey söylenebilir.26

1.4.2. Stoa

Yunana özgü bir mimari olan stoa; gün boyunca aylaklık yapan, sallana sallana dolaşıp etrafı izleyen kalabalığın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde planlanmıştır. Üzeri çatı ile örtülmüştür. Saatler boyu sohbet edilebilecek kadar rahat ve gölgelidir.

Buluşmalar için de havadar bir mekân sağlar. Bazı Stoa’lar, ek mahkeme salonu olarak hizmet vermiştir. Öyle ki Sokrates kendisine yöneltilen suçlamaları yanıtlamak için, agoranın kuzey batısında yer alan Kral Stoası’na gitmek zorunda kalmıştır. Günümüzde, bir tren yolunun böldüğü bu Stoa’ya; Drakon ve Solon’un kanunlarını içeren yazıtlar kazınmıştır. Daha kuzeyde olan Stoa Poikile, yani resimli stoa Atina'nın tarihindeki önemli anları ve efsaneleri betimleyen ve bu adı almasını sağlayan muhteşem duvar resimlerinin yanı sıra adını verdiği felsefe okuluyla da ünlüdür. Bu okulun kurucusu Zenon İÖ. 4. ve 3. yüzyıllarda burada ders vermiştir ancak eğlence bu kadarla da kalmaz.

Zira Stoa kalabalığın toplanmasından yararlanan kılıç yutanlar, dilenciler, balık satıcıları

26 Hilary J. DEIGHTON, Antik Atina Yaşantısında Bir Gün (Çev.: Hande Kökten), B.

3, Homer Yay. İstanbul 2016, s. 38.

ile şenlenir. Agora ve çevresinde birkaç Stoa daha bulunmakta ve bu mimari form Antik Yunan yaşam stiline mükemmel şekilde uymaktaydı.27

27 Deighton, s. 34.

İKİNCİ BÖLÜM

İNANÇ MESELESİ