• Sonuç bulunamadı

Mitoloji ve Edebi Eserlerin Halktaki Karşılığı

Gerçekliği son derece şüpheli olan ama içerisinde gerçeğin de bulunduğuna çok az şüphe olan bu hikayelere inanan ve nesilden nesile aktaran insanlar kandırmaca yaratma amacında veya kötü niyetli değillerdi; hakikate ulaşmak için o zamana dek uygulanagelmiş yöntemi takip ediyorlardı.

Mitolojinin ve doğa kanunlarını aşan bu hikayelerin inanılması güç olması, bugünün toplumunda hakikate ulaşmada yöntem olarak; bilimsel yönteme inanılmasından kaynaklanmaktadır. Bugün yaşadığımız toplumda hakikatin bilimsel yöntemin dışında; aşkın varlıkların emir ve talimatlarında olduğuna inananlar da vardır.

Belki de çok uzak gelecekte hakikate ulaşmak için daha elverişli bir yöntem olduğuna inanılırsa bilimsel yöntem de terk edilebilir. Böylesine bir durumda da bugünün bilimsel yönteme inanmamız; gelecek kuşakların ilgisini çekecektir. Fakat bu çıkarıma dahi bilimsel yöntemle ulaşmamız; hakikate ulaşmada daha iyi bir yol hayal edemememizden kaynaklanmaktadır. Aksi takdirde geçmişi heyecanlı masallar olarak kabul edip, Yunan hayatında neden mitlerin olduğunu anlayamayız.

İnançların ve yasaların karşılaştırılarak yapılan çıkarımda, din; Yunan ailesini oluşturur, evliliği ve baba otoritesini (autorite paternelle) yerleştirir, akrabalığı belirler, miras ve mülkiyeti ortaya çıkarır. Aileyi genişleten ve yayan din, aile içinde olduğu gibi sitede de hüküm sürer. Eskilerin idare ve özel hukuku denilebilecek kurumlarını kurar.

Sitenin ilkelerinin, kurallarının, göreneklerinin, yetkili mercilerin kaynağı dindir. Aynı

31 Cartledge, s. 40.

zamanda, bu eski inançlar değişime uğrar ya da kaybolur, değişimle beraber özel hukuk ve idare hukuku kurumları da değişime uğramak zorunda kalır.32

Dinin kendisi de Antik Yunan için yıllar içinde birikmiş kültürün ürünüdür. Antik Dünya için din ile kültür arasında kesin bir kategorik ayrım bulunmamaktadır. Eski şair ve sanatçılar içinde yaşadığı topluma hitap edebildiği sürece kabul görürler. Kabul gördükten sonra da ortaya çıkardıkları tanrı imgeler; hitap ettikleri toplumun canlı karmaşasından kaynaklanmış olurdu. Böylelikle toplumun inancına yeni bir biçim vermekte, tanrıları çağdaş yaşama uygun hale getirirlerdi. Tanrıların giderek insana ait özelliklere sahip olmaları, şairlerin tanrıları çağdaş yaşama uyarlamalarından kaynaklanmaktaydı.33

Kimi Yunanlar ise mitleri ya yaşlı saf kadın masalları olarak görüyor ya da gerçekleşmesi zor olağanüstülükler karşısında, tarihsel gerçeklik ve uydurma sorununun anlamı olmadığı yönündeki tavrını koruyordu.34

Kültürel birlik sağlayan mitlerdeki, insanların gündelik tecrübelerinden uzak kabuller doğru veya yanlış değildi. Ayrıca yalan da değildi, çünkü mitleri aktaran, aktardığı mitlerden bir kazancı yoktu ve yarar sağlamıyordu. Çıkar gözetmeyen bir aldatmaca, yalan değildir. Bu sebeple mit doğru veya yanlış değildi. Bugüne uyarlamak gerekirse bilimsel yöntem açısından profesyonel otorite tarafından doğrulanmasa veya yanlışlanmasa, Einstein doğru veya yanlış yalancı olmazdı.35

32 Fustel De COULANGES, Antik Site (Çev.: İsmail Kılınç), Epos Yay., B.: 1, Ankara 2011, s. 12.

33 Bkz. Ayrıntılı bilgi için Bonnard, İlyada’dan Panthenon’a, C.: I, s. 170 vd.

34 Paul VEYNE, Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmış Mıydı? (Çev.: Mehmet Alkan), Alfa Yay., B.: 1, Temmuz 2016, s. 65.

35 Veyne, s. 68.

Aristokrat kesim, mitler konusunda takınacağı tutum hakkında tereddütlüydü: ya halkın mitlere inanma konusundaki saflığını paylaşmak ya da saflığın bir sonucu bu küçük düşürücü bu boyun eğmeyi kendi adına reddetmek.36

Kendini yetiştirmiş kişiler, filozofların istisnalar hariç büyük bir kısmı tanrıları eleştirmiyordu. Daha çok onlarda, tanrısal yüceliğe uymayan kısımların varlığını araştırıyorlardı. Din açısından yapılan eleştiri, Tanrı düşüncesini batıl inançlardan arıtmayla ilgiliydi.37

Saflığa, kuşkuculuğa ve inanılması çok da kolay olmayan olaylara konu olan mit;

zamanla yanlış anlaşılmalara karşı özenle bahsedilmesi gereken bir konu olmuştur. Bu konulara girildiğinde şairler, filozoflar, yaşlılar kesin konuşmaktan kaçınırlar;

düşüncelerini, “deniliyor ki…”, “mite göre” şeklinde dile getirirler. Buna karşın aynı efsanenin bir başka yerinde oldukça kesin ifadelerle konuşabilirler.38

Mitoloji karşısında oldukça kuşkulu davranan Aristoteles ve Polybos, konformizm veya siyasi taktik ve pozisyonlar nedeniyle, rüzgarın kralı Aisolos’e inanmamışlar, yine de reddetmek uğruna uğraş vermemişler, fakat aşırılıkları uyarlamışlardır. Uyarlamaya çalışmalarının nedeni; kendilerince uyarlamaya çalıştıkları mitlerin güvenilmemesi gereken mitler olmamalarındandır. Mitleri reddetmediler. Çünkü mitlerin tarihsel karşılıktan tamamen yoksun olduğuna hiçbir zaman inanmadılar. Mit antik dönemde, iki dogma ile kabul görür: hiçbir mit başı ve sonu itibarıyla tümden uydurmaca olamaz. Çünkü anlatılagelen hikayeler gerçekte yaşananların aynasıdır.

Gerçek ve yansıma ne kadar iç içe geçse de hiçbir zaman birbirinin aynısı olamaz. Aynı zamanda anlatıcıyı da araya sokar. Mitleri eleştirmek daha ziyade yanlışığını ortaya

36 Veyne s. 73.

37 Veyne, s. 89.

38 Veyne, s. 114.

koymak değil, daha çok ondaki gerçeğe uygun olan şeyi bulmak demekti. Çünkü gerçek etrafında bir çok ekleme ile kaplıydı ve bunlardan sıyrılmalıydı.39

Yani mit, hakikatin bir benzemesi, gerçeğin deformasyonuydu.

Tıpkı Dürziler’in; leoparın oruç tutmasına inandığı halde ondan sakındığı gibi, Yunanlılar da mitlere bir yandan inanıyor bir yandan da inanmıyorlardı. Ondan destek aldıkları zaman inanıyor, çıkarları kalmadığında vazgeçiyorlardı. Yanlışlık çıkarcılıklarından ziyade inanışlarındadır: çünkü bilginlerin yadsıdığı, yarı cahil olanlara ait batıl inanıştan başka bir şey değildi. Bununla birlikte çelişkili hakikatlerin.40