• Sonuç bulunamadı

Antik Yunan’da Kamu

Site, üyelerinin inançları konusunda seçim şansı vermiyordu. Sitenin dinine inanılması ve boyun eğilmesi zorunluydu. Diğer sitelerin tanrılarına tapınılmayabilirdi ya da hor görülebilirdi. Junon, Kibele ve Jüpiter gibi genel tanrılara inanıp inanmamak serbestti. Ama örneğin Atina’da yaşayan bir yurttaşın Atina’nın efsanevi kralları Erecthea, Athena ya da Kekrops’tan kuşku duymaması gerekirdi. Çünkü dinden kuşku duyulması site ve polisten de kuşku duyulması anlamına gelirdi. Site bu inançsızlığı cezalandırırdı. Sokrates’in de ölüme mahkûm edilmesinin nedeni budur. Sitenin inançlarına karşı düşünce ve ifade özgürlüğü yoktu. Tapınma kurallarına uyulması, dinsel alaylara katılınması ve kutsal yemeklerde bir araya gelinmesi zorunluydu. Yurttaşlık törenlerine, kutsal yemek törenlerine katılmayanlara ceza verilirdi.204

Olumsuz açıdan Yunanlıların resmi açıdan kurumsallaşmış güç ayrımı yoktu. Kim yönetirse -bir kişi, bazıları, herkes- yürütme açısından olduğu kadar yasama yargı açısından da yönetiyordu. Bir mesele hatta kavram olduğu sürece, egemenlik, sivil itaat için güç sağlayacak “egemenlik” kanunu (ya da kanunları) anlayışını belirleyen modern kanun koyucu çabalarına rağmen, muğlak kaldı. Dahası, modern anlamda siyasi parti olmadığı için, sadık muhalefet gibi bir kavram olamazdı – hatta muhalefet meşru değildi.

Son olarak, yukarıda bahsedilen sitenin kanun ve nizam güçlerinin olmaması da burada katkı nitelikli bir rol oynuyor.205

O halde yurttaşların sitenin hayatından bağımsız bir özel yaşamı da evlatlarına vereceği dini eğitimin serbestliği de yoktu. Yurttaş site içinde erimiş bir katmandı. Site ve sitenin aziz ve ilahi otoritesi karşısında yurttaşın hiçbir değeri yoktu. Modern düşüncenin aksine site sadece yurttaş için var olmuyordu. Sitenin çıkarı gündeme

204 Pollux, VIII, 46. Ulpien, schol. İn Démosth.i İn Midian Akt. Coulanges, s. 132.

205 Cartledge, s. 30.

geldiğinde, daha önceden suç olarak tasnif edilmemiş bir davranışa dahi ceza verebilirdi.

Örneğin; Aristides suç olarak bilinen davranışlardan birini yapmamıştı, hatta şüphe altında bile değildi. Ama sitede hareketleri ve söylemleriyle oldukça etki yaratan ve yanlış bir söylem ve harekette bulunduğu takdirde site için tehlikeli de olabilecek olan Aristides, sadece site öyle istedi diye site topraklarından kovulabilmişti. Bu uygulamaya uzaklaştırma veya sürgün anlamına gelen ostrakismos denilirdi. Megara’da Argos’da, Siraküza’da ve Yunan sitelerinin birçoğunda bu uygulama vardı.206 Site bir gün kendisini edeceğinden kuşku duyduğu yurttaşlara karşı böyle önlemler alabilirdi. Atina’da bir insan siteye şefkat eksikliğinden suçlanabilir ve yurttaşların haklarına saygı göstermediği için mahkûm edebilirdi. Eğer sitenin çıkarı söz konusuysa site içinde erimiş bir katman olan insan yaşamının önemi yoktu. Adalet, hukuk, ahlak, sitenin çıkarları önünde boyun eğmeliydi.

Antik Yunan demokrasisi de sadece kurumsallaşmış bir sistem değil, toplumsal bir fenomen ve kültürdü. İkincisi Atina’nın da içinde yer alacağı şekilde bütün antik demokrasiler aşağıda 6 temel şekilde bütün modern demokrasilerden ayrılır. (1) Onlarınki doğrudan modern demokrasi temsilidir. (2) Antik demokraside demos (kitle, çoğunluk, fakir) gücü (krotos) kontrol edebiliyordu. (3) Antik demokraside ne teoride (anayasal ve felsefi) ne gerçek siyasi pratikte güçler ayrılığı vardı. (4) Antik demokrasilerde ve hangi idari ya da ideolojik görüntüye sahip olursa olsun tüm Yunan polisinde yurttaşlar etkin biçimde katılımcı paylaşma bağlamında yorumlanır ve inşa edilirdi. (5) Demokratik Atinalıların da dâhil olduğu -ve belki de özellikle- Antik Yunanlılar elbette bir özel kamusal alan ayrımına sahipti ama korudukları ya da destekledikleri “haklar” insan ya da

206 Aristoteles, Pol., VIII, 2, 5. Scholiaste d’Aristoph., Cheval., 851 Akt. Coulanges, s.

210.

azınlık hakları değil, vatandaş, vatandaşlık haklarıydı. (6) ve son olarak bireyi devletten koruma gibi bir kaygı yoktu.207

Siteden bağımsız bir birey özgürlüğüne sahip olunduğuna inanılmamıştır. Hatta bireysel özgürlük düşüncesi dahi yoktur. Site ve sitenin tanrıları karşısında bireyin site bir hakkı olabileceğine inanılmıyordu. Aşağıda anlatılacağı gibi sitenin yönetilme biçimleri değişse dahi hükmedenlerin sınırsız gücünde azalma olmadı. Yönetim biçimi farklı zamanlarda aristokrasi, monarşi, demokrasi oldu. Değişimlerden ve devrimlerden hiçbiri bireysel özgürlük vaat etmedi ve yönetime geldikten sonra da vermedi. Yurttaşlık hakları kamu görevlisi olmak, yüksek kamu görevlilerini atama ve oy kullanma özgürlüğünden ibaretti. Ama yurttaş daima devlete kayıtsız şartsız itaat etmesi gereken kimse olarak kalıyordu. Yunanlılar düzen fikrini, toplumun olmanın önemini her şeyden önceye koymuşlardı. Bu önem toplumun daha doğduğu andan itibaren kuşandığı geleneksel ve kutsal inançlarına bağlıdır.208

Sitenin kaybolup gitme nedenlerini ikiye indirgeyebiliriz. Birincisi, insan etkinliğindeki doğal gelişmedir. Fikirlerin zaman içinde değişime uğraması inançların değişmesine yol açtı. İnançların değişmesi inançların eklemlendikleri fikirlerin ayakta tuttuğu toplumsal anıtın kaybolmasına yol açtı. İkincisi ise sitenin örgütlenmesi dışında kalan, acı çeken, çıkarı sitenin yıkılmasında olan bir sınıf/zümrenin varlığıdır.

Bir toplumsal rejim; o rejimin üzerine kurulduğu inançlar zayıfladığında ve insanların çoğunun çıkarı rejimle uyuşmadığında çöker. Hiçbir site bu dönüşüm yasasından kurtulamadı.

Sosyal ve siyasal yaşamın kendine has örgütleniş biçimi sitenin akrabalığa dayalı örgütleniş biçiminin hiyerarşisinden oluşan şemaya dayanır. Bu şema polis (çoğulu

207 Cartledge, s. 75.

208 Coulanges, s. 212.

poleis) adı verilen kent-devleti üzerine oturur. Polis’in nasıl kurulduğuna ilişkin bir görüşe göre; Dor baskısıyla Anadolu’nun güneyine inen ve Yunancanın farklı ağızlarını konuşan topluluklar, Batı Anadolu’da, kent-devletleri kurmuşlardır. Kurulan ilk kent devletleri; hâlihazırda var olan kent merkezlerinin işgaliyle yeniden iskân edilmesi sonucu kurulmuştur. Batı Anadolu ve Anadolu’nun diğer bölgelerinde ve Yunanistan yarımadasında da çok sayıda kent devleti kurulmuştur. Batı Anadolu’daki Smyrna’yı en erken kurulan kent devletlerinden biri olarak kabul etmek yanlış olmayacaktır. Tarihçiler, Smyrna’nın kuruluşunu İÖ. 11. yüzyıla kadar götürmektedir. Keza Miletos da oldukça eski bir yerleşim merkezidir. Kent devletleri tek bir kent merkezinden oluşmakla birlikte kimi zaman aynı kent devleti içinde birkaç kent merkezinin de yer aldığı görülmektedir.

(synoikismos).

Sonuç olarak Ege’de polislerin tam olarak ne zaman kurulduğu sorusunun tam olarak yanıtlanamadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Tarihçilerden bazıları, ilk kent oluşumlarını Minos dönemindeki Girit’e kadar götürmektedir. Bazı tarihçiler ise tiran ya da kral gibi bir tek kişinin egemenliğindeki yerleşimlere kent adı verilemeyeceğini söylemektedir. Dolayısıyla ilk kent yerleşimlerinin İÖ. 6. yüzyılın sonlarında demokratik rejimlerin kurulmasıyla meydana geldiğini söylemektedir. Buna karşılık, yönetim şekli ister oligarşik ister demokratik olsun bir topluluğun, kendisi için iktidar şekli seçmesinin yeterli olduğunu söyleyenler de vardır. Bu ölçüt kabul edildiği takdirde kentlerin kurulması İÖ. 9. yüzyılın başlarına kadar gitmektedir; ancak bölgedeki yerleşimlerin gelişkin kent devleti olarak ortaya çıkmalarına ilişkin yaygın görüş İÖ. 8. yüzyıldır.

Kent devletleri ilk olarak monarşiyle yönetilmekteydi. Kent devletinin başında basileus adı verilen bir kral vardı. Aristoteles de monarşi döneminde övgü ve özlemle söz etmektedir. Aristoteles’e göre ilk dönemlerde akıllı, erdemli ve üstün insanlar vardı. Bu insanların yaşadığı dönemde monarşi ile yönetim en doğru yönetim usulüydü. Sonrasında krallıklar yerini aristokratik nitelikli oligarşiye bırakmıştır. Bu arada birçok kent

devletinde de tiranlıklar egemenkiklerini devam ettirmişlerdir. Sonrasında Atina’daki demokrasi rüzgarının yayılmasıyla tiranlar devrilmiş ve yerlerine demokratik yönetimler kurulmuştur.