• Sonuç bulunamadı

1.2.1. Konum

Antik Yunan dünyası denilince Ege dünyası, Ege dünyası denilince de kabaca, Ege Denizine kıyı coğrafi alan akla gelir. Ege sözcüğünün kökeni; birkaç mitolojik öyküye bağlanıyor. Bu hikâyeler arasında en çok bilineni, efsanevi kahraman Theseus’un, babası Aigaios ile ilişkili olan hikâyedir. Hikâyeye göre: Theseus, Girit’te tehlikelerle dolu bir labirentin içinde yaşayan boğa başlı Minotauros canavarını öldürmek üzere yola koyulur. Babasına yolculuğa çıkmadan önce; canavarı öldürürse gemiye beyaz yelken çekip döneceğini söylemiştir. Ama canavarı öldürmesine rağmen, babasına söylediği sözü unutmuş ve siyah yelkenle dönmüştür. Baba Aigaios, siyah yelken gördüğünde, oğlunun canavar tarafından öldürüldüğünü düşünür ve denize atlayıp intihar eder. Bu nedenle de denize onun adı verilerek Aigaios Pontos yani Ege Denizi adı verilir.8

7 Robert Pirsig’in Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı isimli eserinde de bilimin hayaleti anlatıldığından edebi bir çığır açımı söz konusudur.

8 Oğuz TEKİN, Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yay. B. 10, İstanbul 2016, s. 35.

Bu dönemde Ege Denizi tanıdık yolları ile bir Yunan gölüdür. Platon;

“Karıncaların ve kurbağaların küçük bir gölün çevresinde yaşaması gibi biz de Phasis’ten (Karadeniz kıyılarında) Herakles Sütunları’na (Cebelitarık Boğazı) kadar olan denizin çevresinde, dünyanın küçük bir bölümünde yaşıyoruz.” demektedir.9

Makedonya, Trakya, Batı Anadolu; Antik Yunan dünyası içindedir. Ege denizinin sınırları bu ülkelerin içlerinde bulundukları coğrafi alanla belirlemektedir. Kuzeyde Makedonya-Trakya, batıda; Yunanistan yarımadası ve doğuda ise; Batı Anadolu kıyıları Ege dünyasının kapsamı içerisinde sayılabilir.

Coğrafya isimlerinin kültür bağlantısında ipucu olacağı düşünüldüğünde;

Anatolie adı da Yunanca’da “Güneşin doğduğu yer” ya da doğu anlamındadır. Türkçeye çevrilmiş biçimi Anadolu’dur. Aynı ipucundan yola çıkarak Tarihçi Heredotos’tan öğrenildiğine göre dönemin Pers Komutanı Megabyzos; Kalkhedon (Kadıköy) halkını, boğazın diğer yakasında tarımsal olarak elverişli olan Byzantion arazisi yerine bu yeri seçtikleri için “kör” olarak tanımlamıştı.

Güneyde de Girit adasının Antik Yunan kültürüne sahip olduğu kabul edilebilir.

Ege Denizi’ndeki belli başlı adalar; kuzeyinde Thasos, Smothrake, Imbros ve Lemnos;

Batı Anadolu kıyılarında, kuzeyden güneye doğru; Lesbos, Khios, Samos, Kos ve Rhodos; Batı Yunanistan’a yakın adalar; Euboia, Kiklad Adaları ve Girit adasıdır.

9 Phaidon (Çev.: Hamdi Ragıp Atademir - Suut Kemal Yetkin). MEB Yayınları, İstanbul 1989, 109 B.

Anakara Yunanistan ekolojik açıdan özellikle avantajlı bir konumda değildi.

Vadilerinin toprağı Avrupa'nın pek çok başka alanına göre daha az verimliydi fakat tarımsal alan açmak için ilk başta çok fazla çaba gerekmediğinden, demir saban tarımı yapan ilk topluluklar için ortalamadan daha iyi bir fırsat maliyeti sunuyordu. Çorak tepeleri ve geniş kayalık kıyı şeridi siyasi birleşmeyi ihtimal dışı bırakıyordu ve deniz arayışlarını muhtemel kılıyordu. Kara yolu ile ulaşım deniz yolu ile ulaşıma göre oldukça külfetlidir. Fakat tüm bunların yanında coğrafya konusu, polisin, deniz gücünün ya da klasik Yunanistan uygarlığının ortaya çıkışına ilişkin bir tahminde bulunmak üzere daha fazla açıklama yapmaz.

Yunanistan, Avrupa ile Yakın Doğu arasındaki uç pozisyonundaydı. Avrupa'nın sabanla tarım yapılan arazileri arasında Yakın Doğu uygarlığına en yakın olanıydı.

Denize doğru uzanan dağlık kara parçası ve adalarıyla bu ikisi arasındaki ticareti ve kültürel alışverişi kesintiye uğratması en olası olanıydı. Bundan da öte, Yunan olarak

kabul edilen Dorlar, İyonyalılardan gelen ilk hareket aslında Avrupa ve Asya'yı aynı anda kucaklamıştır. 10

Antik Yunan kültürü, Mikenlileri izleyen başlangıç dönemi olan İÖ. 1.200’lerden itibaren Anadolu'nun kıyıları boyunca uzanan çok sayıda koloni biçiminde Asya'da var oldu. Yine de doğu ve batı arasındaki ayrımın daha sonraki dönemlere ait olduğu asla unutmamalıdır. Her gelişmede antik yakın doğu uygarlığının pratikleri ile batının demir çağı çiftçilerinin pratiklerini birleştirmiş görünüyorlar. Yine de Yunanların şaşırtıcı gelişmesini de basitçe yerli kaynaklara dayanan bir gelişme olarak görmemeliyiz.

1.2.2. Arazi

Yunanistan, dağları 3.000 metreye ulaşan da engebeli bir coğrafyaya sahiptir.

Yükseltiler çok sıktır; uzayıp gider ve bazen çok sarp olmak üzere bütün yönlere doğru yerleşim devam eder. Engebeli coğrafya, deniz kıyısında birçok küçük yerleşimden oluşan dağınık bir yerleşim sunuyordu. Bu da; Yunanların; “site” dedikleri yaşama uygun bir kültür ortaya çıkarıyordu. Yönetim; coğrafyanın da zorlamasıyla kantonal biçimde ve savunması kolay küçük yerleşimlerin kendi idari teşkilatlarından oluşmaktaydı. Bunun için ideolojiye gerek yoktu.

Yüksekten bakıldığında, birkaç site aynı andan görülebilecek kadar yakın kurulmuş olabilirler. Yamaçların altında sıklıkla köyler bulunur. Akropolis (siyasi merkez) üstünde kurulmuş bir kasaba, yönetim işlerinin yürütüldüğü merkez olabilir.

Merkez istila halinde köylülerin sığındığı kale, barış halinde ise pazarın kurulduğu yerdir.

Korsan saldırılarından kaçınmak amacıyla kent deniz kenarına kurulmaz. Yine de her kentin bir limanı vardır ve merkeze oldukça yakındadır. Köyler, tarlalar, Antik Yunan yaşayışı karşılayacak şekilde düzenlenmiş kentsel bir kasaba; Yunan sitesinin parçaları

10 Tekin, s. 37.

birbirine yakın bilindik görüntüsünü sunar. Bir Yunan sitesi sitesi, kent ve dükkanlar, liman ve gemiler olduğu kadar köy ve tarlalardır da; tüm Atinalı halk, denize açılan geniş penceresi ile duvar gibi dağın arkasında kalır: Attika adı verilen bölge işte burasıdır.

Başka siteler de benzer şekilde tahkim edilmiştir.

Siteler arasında birçok alanda rekabet vardırr. Aralarında, yalnızca beş yıl, on yıl, en çok da otuz yıllık kısa vadeli suskunluk dönemleri olur. Ardıdan ittifak bozularak savaş başlar. Otuz yıl süren savaşlar, otuz yıl süren barış dönemlerinden daha fazladır. Rekabet, yarış olarak görülür. Bu güne değin aktarılan spor ve kültür müsabakalarına dahi yansır.

Yarış, Yunan rekabet kültürünün tercih edilen türüdür. Olimpiyatlar da (spor yarışları), rekabet ve yarış kültürüyle oluşturulmuş etkinliklerdendir. Şenlik olarak değerlendirdikleri Olimpiyat günlerinde tragedya, komedya yarşları, spor yarışları, şiir yarışları düzenlenir. Ödül sarmaşık çelengi ya da incir sepeti olabilir. Buna karşın sağlanan ün çok daha fazladır.11

Rekabetin içindeki çatışma-birleşme; karşıt ve birbirini tamamlayıcıdır.

Toplumsal yaşamın iki zıt kutbunu belirler. Antik Yunan dünyasında yarışma ve rekabet topluma bağlılığın duygusunu, toplumsal birliği pekiştirir.

Yarışmada kendi klanını canlandıran temsilci anlayışı kendini gösterir. Antik Yunan siteleri arasındaki savaşlar ve yarışmalar, sitelerin kendi içindeki siyasal çatışmalar, sitelerin kendi özgün dinleri teknik açıdan birbirini izleyen gelişmelere sahne olur.12

11 Bonnard, Antik Yunan Uygarlığı İlyada’dan Panthenon’a, C.: I., s. 30.

12 Ayrıntılı bilgi için bkz. Vernant, Antik Yunan Siyasi Düşüncesinin Kaynakları, s. 46.

Toplumsal yaşamın, mücadeleci kavramı içindeki bu anlayış, Yunan savaşçı aristokrasisinin anlayışını gösteren özelliklerinden birisidir ve erk kavramına yeni bir içerik kazandırmaya yardımcı olur.13