• Sonuç bulunamadı

Peygamberliğin Doğal Özellikleri ve Ön Şartları

I. BÖLÜM

2.5. ESERİN ANA HATLARIYLA PLANI VE ANA KONULARI

2.5.2. Peygamberlik

2.5.2.1. Peygamberliğin Doğal Özellikleri ve Ön Şartları

İbn Meymun, peygamberlere ait vasıfları, Yahudi geleneği bağlamında işlemektedir. Yahudiliğin kutsal metinleri önemli bir eğitim aracı olarak kullanılmasından hareketle bu tür kutsal yazıları ve sözleri söyleyenler bu büyük insanları, yani peygamberleri konu edinmenin kaçınılmazlığına işaret etmektedir. Yahudi geleneğinde bu tür ilahi sözleri

650 Guide, II, 351 651 Tekvin, 1/27 ve 2/60 652 Guide, II, 353-355 653 Guide, II, 355-359

aktaran veya kaleme alan erkek ve kadın peygamberler bulunmaktadır. Her iki cinsten peygamberler bağlamında peygamberlik kurumu vahyin kaçınılmaz bir yansıması hükmündedir. Bu noktada İbn Meymun şu soruları sormaktadır: Peygamberler kimlerdir? Tanrı neden onları seçmiştir? Peygamberler “normal” insanların yoksun oldukları niteliklere mi sahiptirler? Herkes peygamber olabilir mi? Tanrı peygamberleri eğitir mi yoksa onlar bu statüyü kesbederek mi elde ederler? İbn Meymun, insanların peygamberliğe bakışının, aynı zamanda yaratma dahil birçok teolojik konudaki görüşleri yansıttığını açıklamıştır. Bu konuda insanlar arasında üç görüşün bulunduğunu; bunlardan ikisinin iki uç noktada olduğunu, birinin ise kutsal metinler ışığında kendi uzlaştırıcı yaklaşımı olduğunu belirtmiştir. Ona göre aşırı uçlar, peygamberlere doğal ve doğaüstü konum veren yaklaşımlardır. Uzlaştırıcı yaklaşım ise bu iki uç noktayı dengelemektedir.654

Doğaüstü yaklaşım, anlaşılması daha kolay olduğu için öncelikle bu konudaki görüşleri sıralamamız yerinde olacaktır. Doğaüstü peygamberlik anlayışı, pagan milletlerde ve bazı Yahudiler arasında mevcut bir görüştür. Bu anlayışa göre peygamberlik tam bir mucizedir. Tanrı, dilediği kişiye bu konumu bahşeder. Bu kişinin cahil veya akıllı, yaşlı veya genç, zengin veya fakir olması bu yaklaşıma göre önemli değildir. Bu yaklaşımda kimin peygamber olacağı veya bu rol için ne gibi bir metodun gerekli olduğu bilinemez sorulardır. Kimin peygamber olacağını sadece Tanrı bilir. Bazen peygamber bir prens olabilirken bazen bir rahip veya çoban olabilir. Bu görüş ışığında söylenebilecek tek şey, Tanrının bazı insanları elçileri olarak seçmesi ve onlardan mesajını anlatmasını istemesidir.655

İbn Meymun’un bahsettiği ikinci uç yaklaşım, naturalist filozofların görüşüdür. Buna göre peygamberlik ancak bilgi kazanımıyla elde edilen bir statüdür. Bunun için de fizik, matematik gibi aklî bilgileri öğrenmek gerekir. Keskin bir zeka ve kişinin özel alışkanlıkları veya zihinsel disipliniyle geliştirilmiş dinamik bir akıl da gerekir. Ancak peygamber olmak, kesinlikle kolay bir süreç değildir ve hiçbir gizemli özellik içermez. Biz

654 Guide, II, 360 655 Guide, II, 360-361

insanları peygamber olmaktan engelleyen şey Tanrı’nın iradesi değil, gerekli niteliklere sahip olamayışımızdır.656

Üçüncü görüş, İbn Meymun’un görüşü olup bizzat onun ifadesiyle söylersek “Yahudi öğretileri ışığında Musa Şeriatı’nın kutsal metinlerinden hareketle, felsefî görüşü ıslah ederek” geliştirdiği yaklaşımdır. Filozoflardan ayrıldığı tek nokta Tanrı’nın cahil birisini peygamber yapmayacağı fikridir. Tanrı, ona göre, entelektüel zeminde uygun olan bir kişiden peygamberlik statüsünü de çekebilir. Bu fikrinden yola çıkarak İbn Meymun’un yaklaşımının neden uzlaştırıcı olduğunu açık bir şekilde anlayabiliriz. Çünkü Talmud’a göre “peygamber, hikmetli, güçlü ve zengin bir adam olmalıdır.657 Doğaüstü yaklaşım, peygamberlik için gerekli olan şeyin Tanrı iradesi olduğunu savunurken, naturalist yaklaşım onun tam bir akıl işi olduğunu iddia eder. İbn Meymun ise uzlaştırıcı anlayışı ile her ikisini de kabul ederken peygamberin kadın veya erkek olarak kendi entelektüel kapasitesini geliştirdiğini ve Tanrı’nın başka bir seçenekle adım atmayacağını ileri sürmektedir. Son olarak İbn Meymun, özellikle sürgün döneminde bazen peygamberlerin vahiy alamadıklarını belirtmiştir.658

İbn Meymun, peygamberlik konusunda temel Yahudi prensibine uygun bir eğitim ve mükemmel bir konumda bulunmanın zaruretine işaret etmektedir. Tanrı’nın kudreti ancak böyle bir zemin üzerine inebilecektir. Zaten her insanda mevcut olan doğal özellikler, her peygamberde de bulunması gereken şartlardır.659

İbn Meymun, dindar bir kişinin peygamberlik konusundaki fikirlerinin bile emirleri uygulamadaki titizliğine ait olduğunu ifade etmektedir. Tüm peygamberlerin en büyüğü olan Musa’nın İsrail’e getirdiği şeriat kanunları ile Samuel, Davud, Amos, Yeremya ve Hezekiel gibi Peygamberler tarafından yapılan yorumlar bu bağlamda öne çıkar. Eğer bir kişi doğaüstü yaklaşımı benimserse muhtemelen peygamberlik makamını bir tür vecd ve

656 Guide, II, 361

657 B.T., Şabbath, 92a; B.T., Nedarim, 38a 658 Guide, II, 361-362

şairane ilham çizgisinde yorumlayacaktır. Şairlerin ilhamı da tuhaf zamanlarda ve tuhaf şekilde olmaktadır.660

İbn Meymun, peygamberlere gelen vahiy şekillerinden de bahsetmiştir. İsrail, Sina eteklerindeki muzaffer duruşuyla tek bir zamanda tek bir ses işitti. Musa ve İsrail bunu on emrin ilk emrinde somut olarak “Ben” ve ikinci emrinde “Sen…” şeklinde kavradı. Ona göre Yahudi geleneği bu sesi korkutucu ve dehşete düşürücü özellikte “ses” olarak görür.661 Bunun yanında ateşler görüp şimşek gürültüsüne benzeyen662 hatta davul sesi gibi sesler işittiler. Ona göre Tanrı’nın sesi, Tanrı sözünden anlaşılan mahluk söz olarak Tevrat’ı okudukları zaman insanların işittikleri sestir.663

İbn Meymun, Tevrat’ta peygamber ile melek teriminin özdeş olabildiğini belirtmiştir. “Önüne melek yollayacağım”664 sözünü “bir peygamber ortaya çıkaracağım” şeklinde anlamıştır. Melek, kalabalıklara kendini göstermediği ve insanlara emir ve yasaklar vermediği için, bir melek vasıtasıyla onlara emir ve yasakların yollandığı bir peygamber kastedilmelidir. Önemli olan sestir ve ateş ya da bulut gibi belirtiler geçicidir. Musa hariç tüm diğer peygamberlere gelen vahy, bir melek yardımıyla olmuştur.665