• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.5. ESERİN ANA HATLARIYLA PLANI VE ANA KONULARI

2.5.1. Tanrı Hakkındaki Görüşleri (Teoloji)

2.5.1.1. Tanrı Fikrinde İmge ve İnsana Benzeme

2.5.1.1.3. Canlıların Organlarına veya Eylemlerine İşaret

İbn Meymun, canlı varlıklara bilhassa insan veya hayvanlara ait organ veya eylemlerin (yüz, sırt, kalp, ruh, nefs, canlılık, kanat, göz, işitmek vb.) Tanrı’ya nispet edildiğinde kazandığı mecazî anlamları ele almıştır.

O, öncelikle “yüz (panim)” kelimesinin kutsal kitap metinlerindeki çoklu anlamlarına işaret ederek bu konuya giriş yapmaktadır. Ona göre bu kelime, çokça mecazî kullanıma sahip bir terimdir. Bu mecazlar arasında “öfke” ilk sırayı almaktadır. Bu

424 Çıkış, 23/25; Guide, I, 83-84 425 Tesniye, 20/16; 20/18 426 Guide, I, 84 427 B.T. Hullin, 13a 428 Guide, I, 85

bakımdan “Rabbin yüzü”, ibaresi “Rabbin öfkesi” anlamına gelmektedir.429 Terim aynı zamanda “bir bireyin varlığına” veya “karşılıklı oluş durumuna” da işaret eder. Tanrı ile ilgili olarak bu anlamlar çoktur.430 Bu aynı zamanda melek gibi bir aracı olmaksızın konuşmaları da ima eder. Bu yüzden İbn Meymun’a göre “Tanrı’nın yüzünün görülmeyeceğine” dair ifade,431 aslında “O’nun Gerçek Varlığı’nın beşer tarafından hiçbir şekilde kavranamayacağına” işaret etmektedir. Yüz terimi aynı zamanda önceki veya kadim zamanları ifade eden bir zaman zarfı hükmündedir.432 Son olarak, yüz terimi koruma ve kadere433 işaret eder ki bu anlamda bilhassa İlahi kaderin insanla sıkça yüzleştiği vurgulanmıştır.434

İbn Meymun, “sırt (ahor)” kelimesinin “bir kişinin yaptıklarını taklit etmek veya izinden gitmek” anlamına geldiğini, Tanrı’ya atfedildiğinde435 ise “O’na kulluğu idame ettirmek ve ‘O’nun amel, irade ve emirlerini izlemek” anlamı kazanacağını ifade ederek terimi fiziksel organ anlamından uzaklaştırır.436

Ona göre “kalp (lev)” terimi de iki anlama gelen kelimelerden olup öncelikle hayatiyet organına işaret etmektedir. Mecazî olarak her şeyin ortası, örneğin göğün ortası,437 ateşin ortası,438 anlamına gelir. Kalp, aynı zamanda “düşünce ve görüş” demektir.439 Kalp aynı zamanda “irade”440 ve “akıl”441 anlamlarını ihtiva eder. “Tanrı’yı

429 Mersiye, 4/16; Mezmurlar, 34/17 430 Tesniye, 5/4; 4/12 431 Çıkış, 33/23 432 Rut, 4/7; Mezmurlar, 102/26 433 Sayılar, 6/26 434 Guide, I, 86-87 435 Tesniye, 13/5; Hoşea, 11/10 436 Guide, I, 87 437 Tesniye, 5/11 438 Çıkış, 3/2

439 Sayılar, 15/39; Tesniye, 29/17; I. Tarihler, 12/39

440 Yeremya, 3/15; II. Krallar, 10/15; I. Samuel, 2/35; I. Krallar, 9/3 441 Eyüp, 11/12

tüm kalbinizle seveceksiniz”442 ibaresi, mecazî olarak kalbin içerdiği bütün güçlerle Tanrı’yı sevmeyi ve O’nu idrak etmeyi, bütün amellerin aslî gayesi yapmayı ima eder.443

İbn Meymun, “ruh (ruah)” teriminin Tanrı ile ilgili olduğunda mecazen “peygamberlerin üzerinde gezinen ilahi akl”444 veya “Tanrı’nın mutlak iradesi ve amacı”445 anlamına geleceğini açıklamıştır.446

İbn Meymun’a göre bir başka canlılık parçası da “nefis (nefeş)” olup tüm his sahibi varlıklardaki cana işaret eder. Tanrı ile ilgili olarak kutsal metinlerde geçen nefs’e ilişkin atıfları değerlendiren İbn Meymun, bu bölümlerde Tanrı’nın canından bahseden tabirlerin447 İrade ve amaç anlamlarına geleceğini açıklamıştır.448 Ona göre “canlılığa (hay)” işaret eden kutsal ifadeler bile ilk anlamıyla büyüyen veya hissedilen bir varlığa işaret etse de, Tanrı eğer canlılık vermişse aynı zamanda bir kişiye “bilgi bahşetmiş” olduğu anlamına gelmektedir.449 Son olarak, Talmud geleneğinde “ölü ama doğru olanların canlı sayıldıklarını, buna karşın kötü ama hayatta olanların ise ölü kabul edildiklerini450 aktararak hayatın iyilik, ölümün ise şer anlamına geleceğine işaret etmiştir.451

Tanrı’nın veya bedenleri olmayan meleklerin “kanatlarından (kanaf)” bahseden kutsal metinlerin,452 aslında mecazî olarak gizlemeye veya örtmeye işaret ettiğini açıklamıştır.453 Yine “göz organı veya su kaynağı (ayin)” terimi Tanrı’ya nispet edildiği yerlerde ilahi kaza ve gaye454 veya duyulara bağlı olmayan aklî kavrayış455 anlamlarına 442 Tesniye, 6/5 443 Guide, I, 88-89 444 Sayılar, 11/17; 11/25 445 İşaya, 40/13 446 Guide, I, 90-91 447 I. Samuel, 2/33; Hakimler, 10/16 448 Guide, I, 91. 449 Meseller, 3/22; 8/35; 4/22; Tesniye, 30/15 450 B.T. Berakhoth, 18a-b 451 Guide, I, 93 452 Rut, 3/9; 2/12; İşaya, 6/2 453 Guide, I, 94 454 I. Krallar, 9/3; Tesniye, 11/12 455 II. Krallar, 19/16; Mezmurlar, 11/4

gelmektedir.456 İbn Meymun, tıpkı göz gibi “işitmek (şmo’a)” fiilinin de Tanrı’ya nispet edildiğinde bir organa ait olmayan bir kavrayışa457 veya Tanrı’nın dua edenlere cevap verdiği458 anlamına geleceği neticesine varmaktadır.459

İbn Meymun, bir şeyin varlığı hakkında bilgiye götüren “rehberlik” ile bir cevherin gerçekliği ve maddesini “incelemek” arasında derin farklılıklar bulunduğunu açıklamıştır. Bunun sebebini, bir şeyin varlığı hakkında bilgiye götüren gerçek bir rehberliğin, ancak o şeyin arazları veya hareketleri bilindiği takdirde mümkün olabileceği şeklinde izah etmiştir. Örneğin bir yerin idarecisinin, kendi memleketindeki bir bölge halkı tarafından bilinmesini istiyorsak, onlara bu idareci hakkında bilgi sunmamız gerekir. İbn Meymun, buna “arazlarla bilgilendirmek” adını vermiştir. Ona göre idarecinin etrafında atlı, yaya veya kılıçlarını çekmiş büyük bir arkadaş topluluğuna sahip olduğu, bir kalede ikamet ettiği ve memleketi için bir köprü yapmalarını istediği gibi eylemler veya ilişkilerinden bahsetmemiz de mümkündür. Böylece birisi onu sorarsa kolayca yanıtlamak artık mümkündür. İbn Meymun bu betimlemeyi, bir idarecinin anlatılabileceği bir tarz olarak yorumlamıştır.460

Benzer bir durum Tanrı bilgisi konusunda da vardır. Buna bağlı olarak göklerin ve yerin mevcudiyeti gibi olmayan ama yaşayan, bilgi ve kudret sahibi, aktif bir Tanrı vardır. Tanrı’ya çoğu kez insanlar tarafından cismani ve hareket edebilen bir varlık olduğu tahayyül edilerek inanıldığını aktaran İbn Meymun’a göre, bir beden veya bizzat bir bedende var olmayan bir varlık olarak O’nun işitip gördüğü ancak betimlemelerle izah edilmektedir. Tanrı’nın bazı insanlar yoluyla iletişim kurması peygamberlik kavramının gerçek anlamını oluşturur. Bundan dolayı bir organın kendisi veya bir organa ait olan işitmek, konuşmak, koklamak gibi herhangi bir eylem Tanrı’yla alakalı olarak kesinlikle mecazî anlamdadır. Çünkü ağız, dil ve ses sonuçta eylemler için gerekli beşerî vasıtalardır.

456 Guide, I, 95

457 Sayılar, 11/1; Çıkış, 16/7

458 Çıkış, 22/22; 22/26; II. Krallar, 19/16; Tesniye, 1/45 459 Guide, I, 96

Bu gibi özellikler İbn Meymun’a göre Tanrı için sadece mükemmelliğinin gösterilmesinde kullanılan araçlardır.461

İbn Meymun’a göre, canlılık veren gizli organlardan yalnızca kalp Tanrı’ya nispet edilir. Kalp, çoğu kez mecazen akla işaret etmektedir. Tanrı’nın doğası itibarıyle bir organa, dolayısıyla bir bedene sahip olamayacağını açıklayan İbn Meymun, İlahi eylemlerin aslında Zatı vasıtasıyla olduğunu, herhangi bir organ yoluyla gerçekleşmediğini ifade etmiştir. Ona göre Tanrı, herhangi bir uzuv veya meleke taşımamaktadır. Öyle ki tam olarak tahkik edilecek olsa, Tanrı’nın Zatî, gerçekten var olan bir sıfatını bulmak mümkün değildir.462

İbn Meymun, aynı zamanda meleklerle ilgili ibarelerin de Tanrı’nın cismaniliği konusunun anlaşılmasına olumlu katkı sağlayabileceğini düşünmüştür. Ona göre melekler, bedenleri olmayan ama maddeden ayrı olan akıllardır. İbn Meymun, onları İlahi Varlık’tan farklı tutmak üzere bir eylemin objeleri (mef’ulleri) olarak görmektedir. Meleklerin Tanrı tarafından yaratıldıklarını belirten İbn Meymun, onların herhangi bir cismanî şekle sahip olamayacaklarını açıklamış ve peygamberlerin müşahedesindeki melek tasvirlerini463 tahayyül edici kapasitenin bir eylemi olarak görmüştür.464

Ona göre akıl ile bilinebilen ile tahayyül edilen, hatta sadece tahayyül edici bir kavramayla anlaşılabilen şeyleri birbirinden ayırt etmek birçok kişi için oldukça zordur. Bu tür insanlar için tahayyül edilen her şey vardır veya var olabilir, tahayyül alemine girmeyen ise onun için gayr-ı mevcut veya var olmaya güç yetiremeyendir. Onlar için peygamberlerin kitapları zahiren melekleri cismanî varlıklar olarak tanıtmaktadır. Aslında onların insan şeklinde tasvir edilmeleri, onların canlı, mükemmel ve akıl varlıkları olduklarının delilidir. Ona göre meleklerin bu tür anlatımları bile Tanrı ile bağlantılıdır. Buna rağmen meleklerin varlıklarını ve gerçekliklerini Tanrı’nın zatına benzer göstermenin sadece avamın bir algısı olduğunu belirten İbn Meymun, meleklerin varlık

461 Guide, I, 98-99 462 Guide, I, 102-106 463 Zekeriya, 5/9 464 Guide, I, 108-108

mertebesini İlahın varlık mertebesinden aşağıda görmüştür. O, Yaratıcı’nın varlığı konusunda anlaşılması gereken şeylerin aslında meleklerin varlığı konusunda anlaşılan şeylerden daha mükemmel olduğunun altını çizmiştir. Meleklerin Tanrı katındaki durumu, insanların akılsız hayvanların yanındaki durumuna benzemektedir.465