• Sonuç bulunamadı

1.3. Hükümet Sistemleri

1.3.1. Parlamenter Sistem

1.3.1.2. Parlamenter Sistemin Avantajları

Parlamenter sistemin üzerinde yükseldiği değerler ve sahip olduğu mekanizmalar uyarınca birtakım avantajlara sahiptir. Bu avantajları şu şekilde sıralamak mümkündür (Yavuz, 2013: 31-36; Mainwaring ve Shugart, 1997)

a) Sistemde yaşanabilecek tıkanıklıkların önlenebilmesi

Çoğunluk tarafından kabul gören geleneksel görüş, parlamenter sistemlerde, kilitlenmenin asla gerçekleşmeyeceği yönündedir. Nitekim parlamenter sistemlerde, hükümet ve yasama organı arasında herhangi bir kilitlenme olduğunda, ya hükümetin değişmesiyle ya da yasama organının değişmesiyle sonuçlanan bir işleyiş mevcuttur. Bu nedenle, parlamenter sistemlerde bölünmüş hükümet yapıları (örneğin azınlık hükümetleri gibi) mevcut olmasına rağmen, bu sistemlerde hükümetin ancak onun yerini alabilecek alternatif çoğunluk olmadığı sürece var olması, onları başkanlık rejimlerinden ayıran bir gerçektir. Sonuçta, parlamenter sistemlerde başkanlık sistemlerindekiyle aynı anlamda bir kilitlenme yaşanmaz (Cheibub ve Limongi, 2002: 156).

Parlamenter sistem karşılıklı bağımlılığı gerektirir. Parlamenter sistemde bir hükümet kurulabilmesi için yasama organında çoğunluk tarafından desteklenmelidir. Zira meclisten güvenoyu alamaması halinde kurulamadığı gibi, kurulduktan sonra da düşebilir. Hükümette (normalde devlet başkanıyla birlikte) yasama organını dağıtma kapasitesine sahiptir ve böylelikle seçime giderek yasama organını yeniden şekillendirilmesini sağlayabilir. Bu koşullar çerçevesinde başbakan ve hükümeti, yasama çoğunluğunun pasif desteği olmadan hayatta kalamaz. Karşılıklı bağımlılık ilişkisinde yer alan milletvekillerinin sistemin doğasında bulunan mekanizmaları, yürütmenin parlamentoyu dağıtma hakkı ve yasama organının güven oylaması isteme ve gerçekleştirme hakkı, kullanma imkânları sistemde kilitlenmeyi engelleyen araçlardır. Bu mekanizmalar çerçevesinde işleyen sistem, işbaşına gelen hükümetin politikaları formüle etmede etkin olacağını garanti etmeyeceği gibi hükümetin istikrarını da kesinleştirmez. Fakat parlamento çerçevesinde mevcut olan karar

mekanizmaları, çıkmaza giren veya verimsiz hükümetleri (yöneticiler ve parlamentolar) kaldırmak için anayasal araçlar sağlar. Çoğunluğu olmayan bir hükümetin kararname ile yönetme tehlikesi, parlamento çoğunluğunun (Başbakanın koalisyon müttefikleri ya da kendi partisi) hükümetin yeniden şekillenmesini sağlayan güvenoyu mekanizması ile bertaraf edilmektedir (Stepan ve Skach, 1993: 3,18).

İngiltere’nin uygulamış olduğu iki partili ve tek meclisli parlamenter sistemin sosyal ve ekonomik zorluklara başkanlık sistemine nazaran daha hızlı yanıt verebileceği ileri sürülmektedir. Zira bu noktada temel argüman, başkanlık sistemlerinde yer alan aktörlerin politika değişikliğindeki girişimleri engelleyebildikleri çoklu veto noktaları (Temsilciler Meclisi, Senato ve Başkan) ile karakterize olmasından dolayı, sistemlerin sosyal ve ekonomik zorluklara tepkisinin genellikle sorunlu olmasıdır. Buna karşılık, tek bir veto noktasının (çoğunluk partisi) varlığı, Westminster sistemlerinde zorluklara daha kolay yanıt verilmesini sağlar (Hammond, 2003: 75).

Parlamenter sistemlerde devlet başkanı ve bakanlar kurulunun yürütmeyi oluşturması, oluşabilecek tıkanıklıkların aşılmasında pozitif bir rol oynayabilmektedir. Zira devlet başkanı, bakanlar kurulu ve meclis arasında çıkan çatışmalarda pozitif bir rol üstlenebilmekte ve sistemde yaşanan tıkanıklığı ortadan kaldırabilmektedir (Turhan, 1989: 38). Nitekim Türkiye’de hükümetin yasama organını feshetmesi mümkün değilken, devlet başkanı olan Cumhurbaşkanı’nın yasama organını feshetme yetkisi mevcuttur. Nitekim Türkiye’de ilk defa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kullanılan bu yetki ile 7 Haziran seçimlerinden 45 gün sonra seçimlerin yenilenmesini sağlayarak, yasama organı içerisinden hükümet oluşturulamaması krizini çözmüştür.

b) Sistemin esnek olması

Parlamenter sistemler, başbakan ve bakanlar kurulunun görevi meclis tarafından herhangi bir zamanda sonlandırılabilir olması ve parlamento çoğunluğu tarafından seçimler her an istenebilmesi sebebiyle esnek bir yapıya sahiptir. Esneklik yasama-yürütme arasında ortaya çıkabilecek bir tıkanmayı hızlı bir biçimde gidermeye yönelik halkın hakemliğine başvurmayı öngörmektedir. Diğer taraftan

başbakan ve bakanlar kurulunun ortaya koyduğu kötü yönetimin parlamento tarafından ve seçime gitmeksizin hızlıca bertaraf edilebilmesi de sisteme esneklik kazandırmaktadır. Yürütmenin görev süresindeki bu esneklik, dolaylıda olsa sistemin halkın tepkilerine daha duyarlı davranmaya ve daha hızlı cevap vermeyi mümkün kılmaktadır. Bu imkân beraberinde hükümetlerin yaşam sürelerinin kısa olması sonucunu getirdiği görülmektedir. Dolayısıyla bir hükümet istikrarsızlığından bahsetmek mümkündür. Ancak söz konusu istikrarsızlıkların birçoğunun temelinde sistemin halkın tepkileriyle eşgüdümlü olarak esnek görev süreleri yatmaktadır (Kalaycıoğlu, 2005: 22-23; Yazıcı, 2005: 128-129).

c) Sistemin kutuplaşmayı önlemesi

Parlamenter sistemlerde seçimler sonucunda bir parti hükümet kurabilecek, hatta anayasa değiştirebilecek bir çoğunluğu elde edebilse de, genellikle çok sayıda parti parlamentoda yer alır. Meclis aritmetiğinin tek parti iktidarına izin vermediği durumlarda iktidar paylaşımı ve koalisyon kurulması bir zorunluluk olarak ortaya çıkar. Dolayısıyla iktidarı tesis etmeye aday olanlar ve hükümetler en küçük partilerin bile arzularına ve menfaatlerine duyarlı olurlar. Küçük partilerin bile sistem içerisinde ya iktidar içerisinde yer alarak yahut iktidara belirli konularda destek vererek bir bütün olarak sistemin işleyişinde çıkarları olması kaçınılmazdır (Linz, 1995a: 147). Diğer taraftan, bir parti tek başına iktidar dahi olsa, başbakanın parti içi dengeleri gözetmesi ve parti içindeki farklı hizipleri dikkate alması hükümetin ve partinin selameti için bir zorunluluktur. Koalisyon hükümetlerinde bu durum daha da fazla göze çarpmaktadır (Onar, 2005: 93).

Parlamenter sistemlerde halkın siyasal meşruiyeti parlamentoya vermesi ve hükümetin parlamento içerisinden çıkması iki açıdan sistemde kutuplaşmayı önlemektedir. Birincisi siyasal meşruiyet kaynağının sadece parlamentoda olması hükümet-yasama ilişkilerinde çatışmayı ve kutuplaşmayı engellemektedir. Dolayısıyla hükümeti meclis ile beraber çalışmaya zorlamaktadır. İkincisi ise parlamento içerisinde yer alan muhalefet-iktidar ilişkisini teşvik ederek, çıkacak kararların diğer sistemlere nazaran daha uzlaşmaya dayalı olmasını sağlamaktadır (Kalaycıoğlu, 2005: 19; Mainwaring ve Shugart, 1997: 452-453). Muhalefetin parlamentoda yer alarak görüşlerini kendisine sistemin sunduğu imkânlarla ifade

edebilmesi, muhalefetin kendini çaresiz ve etkisiz hissetmesinin önüne geçmektedir. Bu çerçeve de kendini çaresiz hisseden ve karar alma mekanizmalarında hassasiyetlerine riayet edilmediğine inanan muhalefetin varlığı durumunda ortaya çıkabilecek olan siyasal bunalım ve toplumsal gerginliğin artması da engellenmektedir. Diğer bir ifadeyle, Parlamenter sistemde seçim kaybedenler, sistemin tamamen dışında kalmazlar (Gözler, 2010: 612)

d) Daha demokratik bir yönetim sunması

Parlamenter sistemlere sahip ülkelerin daha köklü demokrasilerinin olduğu ve demokratik sistemleri sürdürebilme noktasında daha başarılı oldukları yapılan araştırmalardan yola çıkılarak görülmektedir (Mainwaring ve Shugart, 1997; Hekimoğlu, 2009: 124). Parlamenter sistemlerin demokratik bir yönetim sağladığını ortaya koyan bir başka araştırmada da benzer sonuçlara ulaşılmıştır. Bu araştırmanın nihayetinde, parlamenter sistemlerin demokratik işleyişi neden daha fazla destekleyici bir anayasal çerçeve sunduğunun açıklaması, şu teorik olarak öngörülebilir ve ampirik olarak gözlemlenebilir nitelikteki eğilimler olduğuna inanılmaktadır: hükümetlerin programlarını uygulamak için büyük çoğunluğa sahip olma eğilimi; çok partili bir ortamda hakim olma kabiliyeti; yöneticilerin anayasanın sınırlarını zorlar bir biçimde hareket etme eğiliminin düşük olması ve bunu yapan bir yöneticiyi ortadan kaldırma kapasitesi; Askeri darbeye karşı daha olumsuz bir tutuma sahip olma durumu; politik topluma sadakat ve tecrübe kazandıran uzun parti-devlet kariyeri sunma eğilimi daha yüksektir (Stepan ve Skach, 1993: 22).

Başkanlık sistemi, köklü demokrasilere sahip ülkeler arasında kötü temsil edilmekle birlikte, başkanlık sistemlerinin Latin Amerika'da ve Afrika'da dünyanın diğer bölgelerine göre daha fazla kabul gördüğü bilinmektedir ve dünyanın bu bölgelerinde hükümet biçimi ne olursa olsun demokrasinin işlemesinin önünde aşılması daha zor engellerin var olduğu göz ardı edilmemelidir. Buna karşın, parlamenter sistem çoğu Avrupa'da ve eski İngiliz sömürgelerinde (bunların büyük kısmı mini devletlerdir) tercih edilen rejim biçimi olmuştur ve buralarda demokrasinin işlemesine yönelik şartlar genellikle daha elverişli olmuştur. Bu nedenle, parlamenter sistem ile demokratik sisteme erişme ve sürdürebilme başarısı arasındaki korelasyon, kısmen mevcutta bulunan uygulamaların ve koşulların bir

ürünüdür. Bu çerçevede parlamenter sistemi benimseyen ülkelerin bu sistemi anayasal olarak tercih etmeden sahip oldukları mevcut kurumsal kapasiteleri ile yakından ilgili olması, daha demokratik olma başarısını sadece parlamenter sistem tercihine bağlamayı anlamsız kılmaktadır (Mainwaring ve Shugart, 1997: 460).

e) Profesyonel yöneticilerin görev almasına daha elverişli olması

Parlamenter sistemlerde parti başkanlarının değişimleri başkanlık sistemlerine nazaran daha farklı işlemektedir. Zira bir seçimde başkan seçilemeyen kişi bir dahaki seçimde aynı partiden aday olması pek mümkün değilken, parlamenter sistemde seçimi kazansa da kaybetse de parti yöneticileri makamlarını uzun süre koruyabilmektedirler. Dolayısıyla siyasal ve yönetim tecrübesi daha çok artmış bireyler hükümetin içerisinde yer alabilmektedirler. Başkanlık sistemlerinde ise söz konusu deneyim, başkanın değişmesi ile birlikte kaybolma eğilimindedir. Başkanlık sistemleri hükümet başkanları seçimi noktasında siyasal bir yabancının seçime girip kazanması noktasında parlamenter sisteme nazaran daha elverişlidir. Siyasal yabancıların seçilmesi durumunda beraberinde ciddi handikaplar getirmesi beklenebilir. Ancak burada istisna olan bazı durumlar mevcuttur. Kurumsallaşmış parti sistemlerine sahip başkanlık sistemlerinde siyasal yabancıların göreve gelmesi istisnadır. Örneğin Arjantin en son, Peron’un henüz parti inşa etmediği 1945’te bir yabancı başkan seçmiştir. Parlamenter sistemlerde istikrarsız yönetimlerde bile kabine üyeleri tecrübe kazanırlar ve bu tecrübe birikimlerinden sistem oldukça fazla yararlanır (Mainwaring & Shugart, 1997: 456; Linz, 1995b: 180). Diğer taraftan muhalefette veya iktidarda yer alanların parlamento aracılığıyla hemen hemen tüm kararların alınış sürecine iştirak etmeleri nedeniyle, sistem içerisinde yer alan birçok aktörün yürütmenin işleyişine ilişkin tecrübeler biriktirmesi mümkün olmaktadır. Bu bağlamda yürütmede yer alan ve alacak aktörlerin yürütme süreçlerinde daha bilgili olması mümkün görünmektedir. Ayrıca İngiltere’deki “gölge kabine” uygulaması da yürütmede yer alacak tüm olası şahısların profesyonelleşmesini temin etmektedir.