• Sonuç bulunamadı

D. SELÂHADDÎN-Ġ EYYÛBÎ ÖNCESĠ TASAVVUF

3.7. NECMÜDDÎN EL HUBÛġÂNÎ

Künyesi Ebu‟l-Berekât olup adı, Muhammed bin Muvaffak bin Sa‟îd bin Ali bin Hasan bin Abdullah‟tır. 510/1116 yılında NiĢâbûre yakın olan HubûĢân köyünde dünyaya geldi. Doğduğu yere nisbetle HubûĢânî diye meĢhur olmuĢtur. Ġslâm dînine olan büyük hizmetinden dolayı kendisine Necmüddîn (dinin yıldızı) lakabı verilmiĢti. 12 Zîlka‟de 587/1191 yılında ÇarĢamba günü Kâhire‟de vefât edip Ġmâm-ı ġafiî‟nin yakınına defnedildi.319

HubûĢân da temel dini bilgileri ve gramer ilimlerini öğrendikten sonra NiĢâbûr‟a giden Necmüddîn HubûĢânî, Ġmâm-ı Gazâlî (ö.505/1111)‟nin öğrencisi ve oradaki Nizamiye Medresesi müderrisi Muhammed bin Yahyâ NiĢâbûrî‟den fıkıh derslerini almaya baĢladı. Daha sonraki yıllarda hocasının ġafîî mezhebinde yazmıĢ

316 Ġbn Cubeyr, Rihletu Ġbn Cubeyr, s. 219-220. 317

eĢ-ġettanufî, Behçetu‟l-Esrar, s. 236

318

eĢ-ġettanufî, Behçetu‟l-Esrar, s. 36; Cihat Kürkçüoğlu, Tarih ve Tarım ġehri Harran, Ankara 1995, s. 34; Ali Bakkal, Harran Okulu, Ġstanbul 2009, s. 338.

319 Ġbnü‟l-Furât, Târîhu Ġbnü‟l-Furât, (thk). Necla Ġzzeddîn-Konstantin Züreyk, Basra 1969, c.4, s.

98

olduğu el-Muhît fî ġerhi‟l-Vasît adlı eserine Tahkiku‟l- Muhit adlı on altı ciltlik bir Ģerh yazdı. 320Hadîs, tasavvuf, fıkıh ve kelâm ilimlerinde mahirdi.321

Necmüddîn HubûĢânî, 565/1169 yılında Mısır‟a gitti. Orada iken onun tavsiyesi üzerine Selâhaddîn-i Eyyûbî, Ġmâm-ı ġafiî için bir türbe yaptırdı. Yine türbenin yanına Selâhaddîn-i Eyyûbî tarafından yaptırılan hânkâha 575/1180 yılında ġeyhu‟Ģ Ģuyûhluğuna atandı.322

Selâhaddîn-i Eyyûbî, ġeyh HubûĢânî‟yi çok sever, ona hürmet ve ikramda kusur etmezdi. Selâhaddîn-i Eyyûbî, bu Ģeyhin Ehl-i sünnet i‟tikâdını ve sahabe sevgisini yayması için elinden gelen bütün imkânları seferber ederdi. ġeyh HubûĢanî "emr-i bi‟l ma‟rûf ve nehy-î âni‟l münker" görevini hiç kimseden çekinmeden yapardı. Selâhaddîn-i Eyyûbî, çıktığı seferlere ġeyh HubûĢânî‟nin duâsını almadan çıkmazdı.323

Selâhaddîn-i Eyyûbî Mısır‟a vezir olduktan sonra bu sert mizaçlı Ģeyh, ġam‟dan Mısır‟a gelir ve rivayetlere göre koyu bir Sünnî olan ġeyh HubûĢanî, kâsten Fâtımî sarayına yakın bir camiyi tercih eder. Vakit kaybetmeden Ġsmaîlî mezhebini kötülemeye baĢlar. Çok geçmeden saraydakilerin kulağına gider. Fatımî halifesi Onu susturmak için bir elçiyle büyük miktarda para gönderir, ama Ģeyhin öfkesini hesaba katmamıĢlardı. ġeyh elçiyi gördüğü an çileden çıkar. Asasıyla elçinin kafasına bir darbe indirip ağıza gelmeyecek beddualarla adamın kafasına paraları fırlatır. Elçi neye uğradığını ĢaĢırır. Fatımîler, ġeyh HubûĢanî‟nin parayla satın alınacak bir Ģeyh olmadığını ve kolay yenilecek lokma gibi görünmediğini bu hadiseden sonra bâriz bir Ģekilde anlamıĢlardı.324

Bu sert mizaçlı Ģeyh doğru bildiğini hiç kimseden çekinmeden her yerde dile getirirdi. Öyle görünüyorki bu öfkeli Ģeyhten, Selâhaddîn-i Eyyûbî de dâhil nasibini almayan yok gibiydi. Rivayet edildiğine göre: Selâhaddîn-i Eyyûbî, Haçlı ordusuna karĢı Remle tarafına sefer hazırlıklarını yaparken, ġeyh HubûĢânî kendisini

320 es-Sübkî, Tabakâtü‟Ģ-ġâfi„iyyeti‟l-Kübrâ, c. 7, s.14; Ġbn Hallikân, Vefeyâtü‟l-A„yân, c.4, s.

239; Basuğuy, Selâhaddîn-i Eyyûbi Devrinde Ġlmi Faaliyetler, s. 77.

321 es-Sübkî, Tabakâtü‟Ģ-ġâfi„iyyeti‟l-Kübrâ, c.7, s.14; Ġbn Hallikân, Vefeyâtü‟l-A„yân, c.4, s. 239. 322

es-Sübkî, Tabakâtü‟Ģ-ġâfi„iyyeti‟l-Kübrâ, c. 7, s.14-15; Ġbn Kâdî ġühbe, Tabakâtü‟Ģ-ġâfi„iyye, c.2, s.45

323 es-Sübkî, Tabakâtü‟Ģ-ġâfi„iyyeti‟l-Kübrâ, c. 7, s, 14-15; Ġbn Hallikân, Vefeyâtü‟l-A„yân, c.4, s.

239.

99

uğurlamaya gelir. O esnada ġeyh HubûĢânî, Fâtımî döneminden kalan uygunsuz vergilerin halkın üzerinden kaldırımasını Sultan‟dan talep eder. Selâhaddîn-i Eyyûbî Ģimdi sırası olmadığını ĠnĢallah daha sonra bu meseleyi konuĢuruz Ģeklinde belirtir. HubûĢânî bu hâle çok incinir. Ve “ Allah sana yardım etmesin” diye beddua eder. Bu sert mizaçlı Ģeyh bununla da yetinmeyip Selâhaddîn-i Eyyûbî „ye doğru ilerleyip âsâsıyla Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin kafasına bir darbe indirir. Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin miğferi yere düĢer. Selâhaddîn-i Eyyûbî, hiç ses etmeden oradan ayrılıp savaĢa gider. SavaĢ neticesinde Haçlı askerlerine (Kral Mont Gisard yenilgisi) 325

karĢı muzaffer olamaz. Ordusu dağılır. 326Aslında Selâhaddîn-i Eyyûbî, çıktığı bütün savaĢlarda el-

HubûĢânî‟nin duâsını alırdı. Fakat kendisi bu savaĢta baĢarısız olmasının nedenini Ģeyhin gönlünün kırılmasına ve duâ yerine bedduâ almasına bağlar. SavaĢtan döner dönmez, ilk önce HubûĢânî‟nin huzuruna çıkar, elini öpüp ondan özür diler. 327

ġeyh HubûĢânî, Mısır‟daki ilk hânkâh özelliğini taĢıyan Sa‟idü‟s-Sü‟ada Hânkâhının Ģeyhû‟Ģ Ģuyûhluğunu yapmıĢtır. Aynı zamanda Necmüddîn el- HubûĢânî, DımaĢk‟taki Sümeysâtî Hânkâhında da kalmıĢ burada iken Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin babası ve amcasıyla tanıĢma Ģansı bulmuĢ ve onlar tarafından büyük bir hürmet görmüĢtür. 328

ġeyh HubûĢanî, dünyâ malına hiç önem vermezdi. BaĢkalarının önem verdiği, mal, makam, mevki ve rütbe umurunda değildi. Bütün serveti bir kilimden ibaret olan ġeyh HubûĢanî, sahip olduğu bu kilim Mısır‟a, doğduğu yer olan HubûĢân‟dan gelirken getirmiĢti. Bu kilim hayattayken döĢeği, vefâtında kefeni olmuĢtu. Vefat ettiğinde Kilimi satıp, parasıyla kefen alınmıĢtı. Sultanlardan çok ilgi görmesine rağmen, onlara hiç iltifât etmedi. Bir kuruĢ paralarını almadı.329

325

Azzam, Selâhaddîn Eyyûbî, s.187.

326 ez-Zehebî, Siyeru A„lâmi‟n-Nubelâ, c.21,s.205; Basuğuy, Selâhaddîn-i Eyyûbi Devrinde Ġlmi

Faaliyetler, s.86; Siracûddin ebû Hafs Ömer b. Ali b. Ahmed, ibn Mûlâkkîn, el-âkdû‟l-mezheb fî tabâkati hâmleti‟l mezheb, Eymen Nâsr el-Ezherî-Seyyid Mihenî (Thk), Darû‟l Kûtubû‟l-

Îlmîyye, Beyrût 1997, c.1, s.145.

327

es-Sübkî, Tabakâtü‟Ģ-ġâfi„iyyeti‟l-Kübrâ, c. 7, s.16; Azzam, Selâhaddîn Eyyûbî, s.165.

328

ez-Zehebî, Siyeru A„lâmi‟n-Nubelâ, c.21,s 205.

329 es-Suyûtî, Husnu‟l-Muhadere fî Târîhi‟l-Mısr ve‟l- Kâhire, c.1, s.406. el-Esnevî, Tabakâtü‟Ģ-

ġâfi„iyye, „Abdullâh el-Cubûrî (Thk), Dârü‟l-„Ulûm, Riyad 1981, I, 493; ez-Zehebî, Siyeru A„lâmi‟n-Nubelâ, c. 21, s. 206; Ġbn‟l-„Ġmad, ġezeratü‟z-Zeheb, c.4, s.,335.

100

Ġlim, zühd, vera‟ ve takvâda asrının en zahidlerindendi. Ömrünü, sâdece Allah‟ın rızâsını kazanmak için tüketti. Onun rızâsına muhalif bir söz söylememeye, bir iĢ yapmamaya gayret ederdi. Ġnsanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmekle meĢgûl olurdu. Hakikâte ısrarla yapıĢmıĢ, zahid garîp ahvalli, samimi bir sûfî idi.330