• Sonuç bulunamadı

D. SELÂHADDÎN-Ġ EYYÛBÎ ÖNCESĠ TASAVVUF

2.3. SELÂHADDĠN-Ġ EYYÛBÎ‟NĠN YAPTIRDIĞI HÂNKÂHLAR

2.3.1. Filistin‟deki Hânkâhlar

2.3.1.5. Hanefiyye zaviyesi

Kudüs fethi sırasında Selâhaddîn-i Eyyûbî tarafından h.587 yılında Mescid-i Aksa civarında inĢâ edilen bu zaviye, ġeyh Celaleddin eĢ-ġâĢî (ö.616/1219) adındaki Ģeyhe vakfedilmiĢtir.239

2.3.2. Mısır‟daki Hânkâh

Selâhaddîn-i Eyyûbî Mısır‟a hakim olduktan sonra Sünnî tasavvufu yaymak için baĢka memleketlerden gelen mutasavvıflara özellikle Kahire‟de birçok medrese

236

el-Kadî Mücirüddin, el-Unsü‟l-Celîl bi Tarihi‟l-Kudsi ve‟l-Halil, s.386; Kürd Ali, Hıtatu‟Ģ-ġâm, c.4, s.151; Arif, el- Müfassal fî Tarihi‟l- Kudûs, s.179.

237 Kürd Ali, Hıtatu‟Ģ-ġâm, c.6, s.152.

238 el-Kadî Mücirüddin, el-Unsü‟l-Celîl bi Tarihi‟l-Kudsi ve‟l-Halil, c.2, s.399. 239 Kürd Ali, Hıtatu‟Ģ-ġâm, c.6, s.148.

77

ve hânkâh yaptırmıĢtır. Bunun en bâriz örneği Fâtımî vezirlerinden Saîdu-sSûâda‟nın köĢkünü Mısır dıĢından gelen sûfîler için barınma yeri yapmasıdır.240

Mısır hicri altıncı asrın ikinci yarısından sonra Selâhaddîn-i Eyyûbî sayesinde hânkâhlarla tanıĢtı. Hânkâhlarda yetiĢen derviĢler hayatın her alanında faaliyet gösteriyorlardı. Hânkâh Ģeyhleri zahırî ilimlerde mutahasıstılar. Bunun yanısıra kalp tezkiyesi ile ilgilendikleri için hânkâhlara olan rağbet artıyordu. Selâhaddîn-i Eyyûbî Mısır‟a hakim olduktan sonra Sünnî mezhebi yaymak için Ġslâm coğrafyasının değiĢik diyarlarından gelen 300‟e yakın sûfîyi bu hânkâhlara yerleĢtirmiĢti. Çünkü dinin anlaĢılmasında tasavvufun etkili olduğu kanaatindeydi. Bu zatları Mısır‟a getirip onlar için hânkâhlar yaptırmıĢtı. Selâhaddîn-i Eyyûbî bunları desteklemekte haklı çıkmıĢtı. Çünkü Cuma günü bu zatların camiye gittikleri sırada Kahire‟nin birçok yerinden insanlar, bu zatların bereketinden istifâde etmek için gelirlerdi. Selâhaddîn-i Eyyûbî bu zatlara yüksek maâĢlar vermiĢ ve hiçbir imkânı onlardan esirgememiĢti. 241

2.3.2.1. Sa‟îdu‟s-Su‟adâ Hânkâhı

Diğer adı Salâhiyye Hânkâhı olan Sa‟îdu‟s-Su‟adâ Hânkâhı, Mısır‟ın ilk hânkâhı olma özelliği taĢıdığı için birçok tarihçinin dikkatini çekmiĢtir.

Kahire‟nin Cemaliyye semtinde yer alan bu hânkâh, daha önce Fâtımî vezirlerinden Sa‟îdu‟s-Su‟adâ (vezir Kânber, ö.544/1149)‟in köĢküydü. Bu köĢk Fâtımîler döneminde baĢvezir için tahsis edilirdi. Selâhaddîn-i Eyyûbî 569 / ll71 tarihinde, Mısır‟daki idareyi ele geçirdikten sonra bu görkemli binayı Ġslâm coğrafyasının değiĢik yerlerinden gelen sûfîler için hânkâha dönüĢtürmüĢtü.242

Ġmam Sûyutî bu hânkâhın Ġmam ġafiî‟nin kabrinin yakınında olması ve Selâhaddîn-i Eyyûbî gibi büyük bir komutan tarafından vakf edilmesi hasebiyle

240

Rızk, Hânkâvâtu‟s-Sûfiyye fî- Mısr, c. 1, s. 127-159.

241

el-Makrîzî, el-Hıtat, s. II,414; es-Sallâbî, Selâhaddîn Eyyubi ve Kudüs‟ün Yeniden Fethi, s.290.

242Rızk, Hânkâvâtu‟s-Sûfiyye fî- Mısr, c. 1, s. 127-159; Yılmaz, "MeĢîhatüĢĢüyûh”un DoğuĢu",

78 dünyanın en kiymetli hânkâhı olduğunu243

söyler. Bu hânkâha atanan Ģeyhlere "ġeyhu‟Ģ-ġuyûh " lakabı verilirdi. Selâhaddîn-i Eyyûbî tarafından bu hânkâhın ilk Ģeyhu‟Ģ-Ģüyuhluğuna Necmeddîn el-HubûĢanî atanmıĢtır. Onun vefatından sonra yine Selâhaddîn-i Eyyûbî tarafından bu hânkâhın baĢına Sadruddin Muhammed b. Hamûyye el-Cüveynî (ö. 617/1220) getirilmiĢtir.244

Hânkâhta kalan sûfîlerin ihtiyaçlarını karĢılamak için Selâhaddîn-i Eyyûbî tarafından birçok dükkân ve Kahire dıĢında yer alan bazı arâziler vakf edilmiĢti. Hânkâh gelirleri vergiden muaf tutulmuĢtu. Hânkâhta yaklaĢık üçyüz sûfî kalmaktaydı. Hânkâhta yaĢayan sûfîlere her gün etli yemekler gönderilirdi. Özellikle ayda bir tatlı ikram etmek âdettendi.245

Hânkâhta kalanlara sabun, kiyâfet almak için yılda kırk dirhem verilirdi. Yıkanmaları için hânkâhın hemen bitiĢiğinde sûfîler için hamam inĢâ edilmiĢti. Hatta sûfîler baĢka bir yere seyahat etmek istediklerinde bütün masrafları devlet bütçesinden karĢılanırdı.246

Sa‟îdu‟s-Su‟adâ Hânkâhını diğer hânkâhlardan ayıran en önemli özellik Mısır‟da kurulan ilk hânkâh olmasıydı. Bu hânkâhın bir baĢka özelliği buraya atanan ġeyhu‟Ģ-ġuyûh un Mısır‟ın bütün hânkâhlarından sorumlu tutulmasıydı. Bu hânkâha atanan Ģeyh, Mısır‟ın sosyal ve dini yaĢantısında son derece etkiliydi. Gerek devlet adamları gerekse halk nezdinde bu sûfîlere büyük değer verilirdi. Dualarını almak için Mısır‟ın değiĢik yerlerinden insanlar kitleler halinde bunları ziyarete gelirlerdi. Cuma günü gerçeklerĢtirilen merasimde bunu barîz bir Ģekilde görmek mümkündü. Makrîzi Hıtât adlı eserinde cuma günü gerçekleĢtirilen bu merasimi Ģu Ģekilde tasvir ediyor: "Cuma günü halk, bu Ģeyhleri görmek için ta uzaklardan gelip, Ģeyhin geçeceği gözergâhta toplanırlardı. Hânkâh Ģeyhi Cuma saati hânkâha yakın olan Cami‟ü‟l Hakîm camisine doğru vakûr bir Ģekilde yürürdü. PeĢinden diğer sûfîler onu takip ederdi. Bu sırada halk onları görmek için âdeta izdiham yaĢardı.

243 Suyûtî, el-Hafız Celalü‟d-Din Abdurrahman, Husnu‟l-Muhadere fî Târîhi‟l-Mısr ve‟l- Kâhire

Muhammed Ebu‟l-Fadl Ġbrahim (Thk), Kahire 1980, c.2, s.257

244

Rızk, Hânkâvâtu‟s-Sûfiyye fî- Mısr, c. 1, s. 127-159.

245 Ali PaĢa Mubârek, el-Hıtatü‟t-Tevkifiyyetü‟l-Cedide li Mısrı‟l-Kahire ve Müdüniha ve

Biladihe‟l-Kadime ve‟Ģ-ġehire, el-Heyetü‟l-Mısriyyetü li‟l-Kitab, Kahire 1987, c.4, s.211; es-

Suyûtî,Husnu‟l-Muhaderefî Târîhi‟l-Mısr ve‟l- Kâhire,c.2, s.257; Yılmaz,"MeĢîhatüĢĢüyûh”un DoğuĢu", s.1-21.

246

el-Makrizî, el-Mevâ„iz ve‟l-Ġ„tibâr bi-Zikri‟l-Hıtat ve‟l-Âsâr, c.3, s.570. es-Suyûtî, Husnu‟l-

Muhadere fî Târîhi‟l-Mısr ve‟l- Kâhire, c. 2, s.260; Rızk, Hânkâvâtu‟s-Sûfiyye fî- Mısr, c. 1,

s. 127-159;Mahmut Dündar, "Mısır Eyyûbilerinde Eğitim Ve Öğretim Faaliyetleri",(Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal bilimler enstitüsü Felsefe ve din bilimleri anabilim dalı, Erzurum 2014), s.92.

79

Hutbe bittikten sonra bu sûfîler hüĢû içinde hânkâha dönerlerdi. Bu, o dönemde Mısır‟ın en güzel âdetlerinden idi".247

Söz konusu hânkâh, miladi 1196-97‟de mimari açıdan büyük oranda elden geçirilmiĢ ve adına vakıflar tahsis edilmiĢtir. Hânkâh dikdörtgen Ģekilli bir avlu ile onun etrafına yerleĢtirilmiĢ odalardan meydana gelmektedir. Bunlardan kuzey doğudaki, eyvân Ģeklinde, diğerleri sütun ve kemer dizileri ihtiva etmektedir. Kuzeybatı ve güneydoğudaki bölümlerde üçer, güneybatıdaki kısımda iki kemer dizisi mevcuttur. Kuzeybatı bölümünde ayrıca on altı adet talebe hücresi bulunmaktadır.248

2.3.3. Hicaz‟daki Hânkâh

2.3.1.1. Zencebîlî Hânkâhı

Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin valilerinden Emir Ġzzeddin Zencebîlî (ö.579/1183) tarafından Mekke‟de inĢâ edilmiĢtir. Bu hânkâhın baĢına Mısır‟da eğitimini alan Ebu‟l Vefa Sıddîk b. Yusuf b. KureyĢ atanmıĢtır.249 Aynı isimle Zencebîlî‟ye ait Medine‟de de bir hânkâh bulunmaktadır. 250

2.3.4. DımaĢk‟taki Hânkâhlar

2.3.4.1. Sımsatiyye Hânkâhı

Ebu‟l Kasım Ali b. Muhammed Sımsatî (ö.453/1061) tarafından kaldığı evi hânkâh olarak mutasavvıflara vakfetmiĢtir. Bazı rivayetlere göre bu evin Ömer b. Abdulaziz (ö.101/720)‟e ait olduğu söylenir. DımaĢk‟ın en eski hânkâhıdır. Bu hânkâhın Ģeyhi aynı zamanda bütün DımaĢk hânkâhlarından sorumluydu.251Kaynaklarda, Nûreddîn tarafından h. 577 yılında bu Hânkâhın baĢına Ebu‟l-Feth Muhammed b. Ali b. Muhammed b. Hamuyye el-

247

el-Makrizî, el-Mevâ„iz ve‟l-Ġ„tibâr bi-Zikri‟l-Hıtat ve‟l-Âsâr, c.3, s.571; Rızk, Hânkâvâtu‟s-

Sûfiyye fî- Mısr, c. 1, s. 127-159.

248 Yılmaz, "MeĢîhatüĢĢüyûh”un DoğuĢu", s.1-21 Rızk, Hânkâvâtu‟s-Sûfiyye fî- Mısr, c. 1, s. 127-

159.

249 Muhammed b. Ahmed el- Hasanî el- Fasî Takyüddin, el-Âkdu‟s-Semîn fi- Târîhi‟l -Beledi‟l-

Emin, Müessesetu‟l-Risale, Mekke 1986, c.5, s. 39.

250

Ebû ġâme, Kitâbu‟r-Ravzateyn fî- Ahbâri‟d-Devleteyn, c.2, s.26.

251 Abdulmuîn Muhammed Tahır ġevvaf, "DımaĢk beyne Sukuti‟l Fatımîyyine ve Zuhûri‟l

Eyyubîyyine" (YayımlanmamıĢ Doktora Tezi) DımaĢk 2008, s.246; Nu'aymî, ed-Daris fi Tarihi‟l-Medaris, c.2, s.120; Ġbnü‟l-„Ġmâd, ġezerâtu‟z-Zeheb, c.4, s.272.

80

Cüveynî(ö.577/1181)‟nin atandığı kaydedilir. Nûreddîn Zengî‟nin vefatından sonra Ġslâm sancağını eline alan Selâhaddîn-i Eyyûbî, selefi Nûreddîn gibi Cüveynî‟ye hürmet etmekte kusur etmemiĢtir Selâhaddîn-i Eyyûbî döneminde Ebu‟l-Feth el- Cüveynî bu göreve devam etmiĢtir. Cüveynî‟nin vefatından sonra Selâhaddîn-i Eyyûbî tarafından Cüveynî‟nin büyük oğlu Sadreddin bu hânkâhın Ģeyhu‟Ģ- Ģuyühluğuna atanmıĢtır.252

2.3.4.2. Nasıriyye:

Hânkâhı Selâhaddîn-i Eyyûbî Mısır‟a yerleĢtikten sonra DımaĢk‟ta kaldığı evi hânkâha dönüĢtürüp sûfîlere vakfetmiĢtir.253

2.4.SELÂHADDÎN-Ġ EYYÛBÎ AĠLESĠNĠN ĠLERĠ GELENLERĠ