• Sonuç bulunamadı

Mutasavvıflara Saygısı ve Onlara Değer Vermesi

D. SELÂHADDÎN-Ġ EYYÛBÎ ÖNCESĠ TASAVVUF

1.2. SELÂHADDÎN-Ġ EYYÛBÎ‟NĠN TASAVVUFÎ YÖNÜ

1.2.3. Mutasavvıflara Saygısı ve Onlara Değer Vermesi

Kaynaklar, Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin sûfî bir kiĢiliğe sahip olduğunu ve yaĢamı boyunca mutasavvıflara destek çıktığını belirtirler. Örneğin Makrîzî ve Sûyutî gibi tarihçiler Mısır‟da ilk hânkâhın Selâhaddîn-i Eyyûbî tarafından inĢâ edildiğini aktarırlar. Bunun yanısıra Filistin ve ġam topraklarında da hânkâhlar inĢâ etmiĢti. Bu hânkâhların baĢına da takva ve ilimleriyle meĢhur olmuĢ mutasavvıfları getirmiĢti. Bu hânkâhların geçimi için ise vakıflar tahsis etmiĢti.151

Selâhaddîn-i Eyyûbî, mutasavvıflar için bütün imkanları seferber ederdi. Aynı zamanda halkın onların manevi yaĢamlarından istifâde etmeleri için de her gittiği yere bir medrese ve yanına da bir hânkâh inĢâ ederdi. Kudüs‟ün fethi (583/1187) sırasında Hıristiyan mabedine yakın bir yerde ġafiîler için bir medrese ve hemen bitiĢiğinde mutasavvıflar için bir hânkâh inĢâ etmesi ve masraflarını karĢılamak için de vakıflar tahsis etmesi bunun bariz bir delilidir..152

Yine Akka‟nın fethi sırasında Patriğin evinin yarısını hânkâh; diğer yarısını da medrese için tahsis ettiğini görüyoruz.153

Ġbn Cübeyr‟de Mısır‟a olan seyahetinde Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin mutasavvıflara olan desteğini Ģöyle dile getirir: "Bu Ģehrin güzelliklerinden birisi de burada Sultan tarafından sûfîler için ihtiĢamlı hânkâhların inĢâ edilmesidir. Bu muhteĢem hânkâhları da yaptıran Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin tâ kendisidir. Allah ondan razı olsun."154

150

Ġbn ġeddâd, en-Nevâdiru‟s-Sultâniyye ve‟l-Mehâsinu‟l-Yûsufiyye, s.68; es-Sallâbî, Selâhaddîn

Eyyubi ve Kudüs‟ün Yeniden Fethi, s.274; Gürbüz, Selâhaddîn Eyyûbi, s.236.

151

el-Makrizî, el-Mevâ„iz ve‟l-Ġ„tibâr bi-Zikri‟l-Hıtat ve‟l-Âsâr, c.2, s.415; el-Hafız Celalü‟d-Din Abdurrahman es-Suyûtî, Hüsnü‟l-Mühadere fî Târîhi‟l-Mısri ve‟l-Kâhire, Muhammed Ebu‟l- Fadl Ġbrahim (Thk.), Kahire 1980, c.2, s.141.

152 el-„Ġmâd el-Kâtib el-Ġsfahânî, Hurûbu Selȃ huddȋ n ve Fethu Beyti‟l-Makdis el-Musemmâ bi‟l-

Fethi‟Kussî fi‟l-Fethi‟l-Kudsî, Metbeatü‟l-Mevsû„ât, Kahire 1905, s.145.

153

Ġbn Kesîr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, c. 12, s. 327; Ebu‟l-Yümn el-Kadî Mücirüddin el-Hanbelî el- „Âlimi, el-Ünsü‟l-Celîl bi Târîhi‟l-Kudsi ve‟l-Halil, (Thk.) Mahmud Kabine- Muhammed Ebu Tebane, Mektebetu Dendis, Halil-Filistin, 1998, c.1, s.350.

154 Ebu‟l-Hasan Muhammed b. Ahmed el-Kefafi Ġbn Cübeyr, Rihletu Ġbn Cübeyr, Daru Mektebi‟l-

52

Selâhaddîn-i Eyyûbî, maddi anlamda sûfîlere destek çıktığını belirtmiĢtik. Ancak Selâhaddîn-i Eyyûbî, olaya sadece maddi açıdan bakmıyordu. Zira olayın bir de manevi boyutunun olduğunu farkındaydı. Bu yüzden manevi açıdan da onlardan istifade etmeyi ihmal etmiyordu. Nitekim devlet iĢlerinde sürekli onlara danıĢır, fikirlerine değer verirdi. SavaĢlara çıkmadan önce muhakak bu zatlarla istiĢare edip dualarını alırdı. Selâhaddîn-i Eyyûbî sûfîleri kendine her zaman yakın tutar ve mâneviyatını güçlü tutmak için sık sık onları ziyaret ederdi.155

DanıĢmanlarına, mutasavvıfları gördükleri takdirde onlara ikramda bulunmak için muhakkak kendisine haber vermelerini tembihlerdi. Ġbn ġeddâd, Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin sûfîlere olan düĢkünlüğünü Ģöyle anlatır: "Sultan, tasavvuf meĢayihlerini çok önemserdi. Yoldan geçen meĢayihlere ikramda bulunur, yol azıklarını temin eder, hayır dualarını alıp öylece gönderirdi. Bir gün, kendini ilme adamıĢ Allah dostlarından biri Sultanın çadırına uğradı. Onu karĢıladım hâl hatırını sorduktan sonra niçin buraya geldiğini sordum? O da hac dönüĢünde Kudüs‟e uğradığını orada Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin yaptığı faaliyetlerinin hoĢuna gittiğini bu yüzden Sultan‟ı görmeyi arzuladığını söyledi. Ben de Sultana haber verdim. Sultan bizi huzuruna kabul etti. Adamla gece yarılarına kadar hadis dersi yaptıktan sonra çadıra döndük. O gece yanımda kaldı. Adam, sabah erkenden namaz kılıp benimle vedalaĢtı. Ona Sultanı görmeden gitmemesini söyledim ama beni dinlemedi. Ben alacağımı aldım. Onu sadece görmek için gelmiĢtim baĢka bir amacım yok deyip çekip gitti. Sultan daha sonra bana uğrayıp adamı sordu. Ben de gittiğini söyledim. Nasıl olur, bana haber vermeden nasıl gönderirsin. Böyle zatların bize gelip de onları eli boĢ göndermek bize hiç yakıĢmaz. Onun çok kızdığını yüzünden anladım hemen o zatı bulmak için etrafa haber saldım adamı bulup geri getirdim. Sultan onu görünce neĢesi yerine geldi. Adamı birkaç gün yanından hiç ayırmadı. Ona bir merkep ve birçok hediye verip memleketine uğurladı.156

Selâhaddîn-i Eyyûbî, âlim ve mutasavvıflara, dinin hamîleri ve Resûlüllah‟ın varisleri olmaları itibariyle gayet mütevazı ve saygılıydı. Hatta zaman zaman onların azizliğine uğramıĢ olsa bile onlara karĢı saygısını korumuĢtur. Selâhaddîn-i Eyyûbî

53

gittiği memleketlerde haberdar olduğu bütün Allah dostlarını hânkâhlarında ziyaret eder; hayır dualarını alırdı.157

Bunlardan biri Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin Halep‟te Ömer b. Abdülaziz (ö. 101/720)‟in mezarını ziyaret ettiği sırada hemen bitiĢiğinde bulunan Ebû Zekeriya el- Mağrîbî adındaki zattır. Kendisini hânkâhında ziyaret edip duasını aldı. Ġbn Esîr, Ebû Zekeriya el- Mağrîbî‟nin keramet sahibi bir veli olduğunu bildirmektedir.158

Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin, Allah dostlarına niçin değer verdiğini, onun Musûl seferinden anlıyoruz. Sefere çıkmadan önce Urfa‟da oturan büyük zatlardan Hayat b. Kays el-Harrânî (ö.581/1185)‟nin duasını aldıktan sonra Musûl fethi hakkında onunla istiĢare de bulundu. ġeyh Harrânî, Selâhaddîn-i Eyyûbî „ye acele etmemesini seferi ertelemesini söyledi. Ama Selâhaddîn-i Eyyûbî gitmekte kararlıydı. Fakat ordu Musûl‟u alamadan geri döndü.159

Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin ailece ziyaret ettiği sohbetlerinde bulunduğu Ģeyhler de vardı. Bu Ģeyhlerden biri büyük âlim, muhaddis, fakîh, mutasavvıf, Hafız es- Selefi el -Ġsbehani (ö.579/1183)‟dir.160 Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin hürmet ettiği ve değer verdiği Ģeyhlerden biri de Edebu-s Sulûk kitabının sahibi tabip, sûfî ve mücahid olan ġeyh Abdulmun‟îm el-Cîlanî el-Endulüsî (ö.602/1205)‟dir. Bu zat Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin çıktığı savaĢların çoğuna katılmıĢtır. Ġbn ġakir Fevatul

Vefayat adlı kitabında bu zatın iyi bir edip maharetli bir tabip ve aynı zamanda hal

sahibi bir zat olduğunu söyler.161

Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin yazıĢtığı ve fikirlerine inandığı tasavvuf Ģeyhlerinden biri de Kadîb el-Bân (ö.570/1174) diye tanınan Ebû Abdullah Ali b. Hüseyin el -Kadirî el- Bağdadî‟dir. Bu zat Eyyûbîleri Haçlılara karĢı düzenlenen kurtuluĢ savaĢlarında teĢvik edenlerin baĢında gelir. Ölümünden hemen önce Kudüs‟ü düĢman boyunduruğundan kurtarmak için Selâhaddîn-i Eyyûbî‟ye birkaç oğlunu göndermiĢtir.162

157 Abdulkadir Nuri, Siyâsetu Selâhaddîn fî Biladi‟Ģ-ġâm ve‟l-Cezîre, Bağdat,1976, s. 438. 158 Ġbnü‟l-Esîr, el-Kâmil fi‟t-Târih, c.12, s.20.

159

ez-Zehebî, Siyeru A„lâmi‟n-Nubelâ, c.21, s.182; Ġbn Kesîr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, c.13, s. 7.

160

Hâmîs Hûzî, Sûalâtû‟l-Hâfız es-Selefî, DımâĢk, 1983, s.14.

161 Muhammed Ġbn ġakir el-Kütübi, Fevâtü‟l-Vefeyât ve‟z-Zeylü „Aleyha, (Thk.) Ġhsan Abbas,

Darü‟s-Sekafe, Beyrut 1973, c. 7, s.307.

54

Ġslâm tarihinde Sultanlar, hiçbir zaman âlimlere karĢı saygıda kusur etmemiĢlerdir. Ama Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin âlimlere olan saygısı bir baĢkaydı. Öyleki her Sultanın yapabileceği türde olmayan aĢağıdaki Ģu hadise buna tanıklık etmektedir: ġeyh Necmeddîn el- HubûĢânî adında sert mizaçlı bir Ģeyh vardı. ġeyh el- HubûĢânî‟nin bu sert mizacından nasibini almayan yok gibiyidi. Çünkü dobra dobra bir insandı. Hiç kimseden çekinmez karĢısındaki Selâhaddîn-i Eyyûbî olsa bile doğru bildiğini söylerdi. Allah‟tan baĢka hiç kimseden korkmazdı. Bir gün Selâhaddîn-i Eyyûbî Frenklere karĢı sefer hazırlıklarını yaptığı sırada, ġeyh HubûĢânî onu uğurlamak için huzuruna çıktı. ġeyh HubûĢânî, fırsattan yararlanarak halka yönelik Fatımîlerden kalma bazı vergilerin Ġslâmî olmadığı gerekçesiyle kaldırılmasını talep etti. Sultan da Ģimdi sırası değil, ben önemli bir sefere çıkıyorum. ĠnĢallah dönüĢte konuĢuruz dedi. O sırada ġeyh HubûĢânî, bütün herkesin huzurunda yüksek bir sesle: "Bu savaĢı kazanmaz ve Allah ona yardım etmez" dedi. Ardından Sultan‟a doğru ilerlerdi, yetiĢtiği gibi asâsıyla kafasına bir darbe indirdi. Öyle ki Sultanın miğferi yere düĢtü. O yiğit Sultan ona hiçbir Ģey demeden baĢını öne eğerek çekip gitti. Olay burada bitmemiĢti. Selâhaddîn-i Eyyûbî savaĢı kazanamadan geri döndü. Döner dönmez HubûĢânî‟nin ziyaretine gitti elini öptü ve ondan özür diledi.

163

Zira Selâhaddîn-i Eyyûbî, mağlubiyetin nedenini dua yerine beddua aldığına bağlamıĢtı. Kanaatimizce bu olay tek baĢına bile Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin Ġslâm‟a ve mutasavvıflara ne kadar çok bağlı olduğunu gösteren yeterli bir anektodtur. Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin gösterdiği bu alicenaplık insanları birkez daha kendine hayran bırakmıĢtır.