• Sonuç bulunamadı

Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin tasavvufî yönü ve tarikatlar ile münasebeti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin tasavvufî yönü ve tarikatlar ile münasebeti"

Copied!
147
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Temel Ġslâm Bilimleri Anabilim Dalı

Tasavvuf Bilim Dalı

Yüksek Lisans Tezi

SELÂHADDÎN-Ġ EYYÛBÎ‟NĠN TASAVVUFÎ YÖNÜ VE

TARĠKATLAR ĠLE MÜNASEBETĠ

Ömer TAY

15914001

DanıĢman

Yrd. Doç. Dr. M. Sait MERMUTLU

(2)

T.C

Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Temel Ġslâm Bilimleri Anabilim Dalı

Tasavvuf Bilim Dalı

Yüksek Lisans Tezi

SELÂHADDÎN-Ġ EYYÛBÎ‟NĠN TASAVVUFÎ YÖNÜ VE

TARĠKATLAR ĠLE MÜNASEBETĠ

Ömer TAY

15914001

DANIġMAN

Yrd. Doç. Dr. M. Sait MERMUTLU

(3)

I

TAAHHÜTNAME

SOSYAL BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

Dicle Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğine göre hazırlamıĢ olduğum " Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin Tasavvufî Yönü ve Tarikatlar ile Münasebeti " adlı tezin tamamen kendi çalıĢmam olduğunu ve her alıntıya kaynak gösterdiğimi ve Tez Yazım Kılavuzu‟na uygun olarak hazırladığımı taahhüt eder, tezimin kâğıt ve elektronik kopyalarının Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü arĢivlerinde aĢağıda belirttiğim koĢullarda saklanmasına izin verdiğimi onaylarım. Lisansüstü Eğitim-Öğretim yönetmeliğinin ilgili maddeleri uyarınca gereğinin yapılmasını arz ederim.

Tezimin tamamı her yerden eriĢime açılabilir.

Tezim sadece Dicle Üniversitesi yerleĢkelerinden eriĢime açılabilir.

Tezimin 1 yıl süreyle eriĢime açılmasını istemiyorum. Bu sürenin sonunda uzatma için baĢvuruda bulunmadığım takdirde, tezimin tamamı her yerden eriĢime açılabilir.

22/05/ 2017 Ömer TAY

(4)

II

KABUL VE ONAY

Ömer TAY tarafından hazırlanan " Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin Tasavvufî Yönü ve Tarikatlar ile Münasebeti" adındaki çalıĢma, 22 / 05 / 2017 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda jürimiz tarafından Temel Ġslâm Bilimleri Anabilim Dalı, Tasavvuf Bilim Dalında YÜKSEK LĠSANS TEZĠ olarak oybirliği ile kabul edilmiĢtir.

Prof. Dr. Abdurrahman ACAR (BaĢkan)

Doç. Dr. Abdurrahim ALKIġ

Yrd. Doç. Dr. M.Sait MERMUTLU

Yrd. Doç. Dr. Ġhsan AKAY

(5)

III

ÖNSÖZ

Ġslâmî ilimlerden biri olan tasavvuf, müslümanların manevi yönünü güçlü tutmak için tarih boyunca önemli görevler üstlenmiĢtir. Nitekim Ġslâm toplumuna büyük hizmetlerde bulunmuĢ birçok önemli Ģahsiyetin yetiĢmesinde tasavvufun büyük bir etkisi olmuĢtur. Ġslâm bunlar sayesinde yayılmıĢ ve asırlar boyunca hâkimiyetini devam ettirmiĢtir. Bugün kan gölüne dönen Ġslam coğrafyasının, geçmiĢ örneklerden ders çıkartarak içinde bulunduğu durumu anlaması ve istikbaline yönelik doğru planlar yapabilmesi için muhakkak bu Ģahsiyetlerin tasavvufi yönleri üzerinde önemle durması gerekir. KuĢkusuz tasavvufun çok derinden etkilediği Ģahsiyetlerden birisi de Selâhaddîn-i Eyyûbî'dir. Dostları ve sevenleri bir yana düĢmanları tarafından dahi takdir edilen Selâhaddîn-i Eyyûbî'nin tasavvufi yönünün etraflıca ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu yüzden Miladi XII. Yüzyıla damgasını vuran ve tarih sahnesinin önemli Ģahsiyetlerin den olan Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin tasavvufî yönünün detaylı bir Ģekilde incelenmediğini gördük. Bundan hareketle biz de Selâhaddîn-i Eyyûbî gibi büyük bir Ģahsiyetin Müslümanlara bıraktığı mîrası tanıtmak üzere onun tasavvuf yönünü incelemeye karar verdik. AraĢtırmamız neticesinde Selâhaddîn-i Eyyûbî devrinin, tasavvufun en verimli dönemlerinden biri olduğu kanısına vardık. Bizim açımızdan önem arz eden " Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin Tasavvufî Yönü ve Tarikatlar ile Münasebeti " tez konusu olarak seçtik.

Tez çalıĢmamız, giriĢ ve üç bölümden oluĢmaktadır. GiriĢ bölümünde çalıĢmamızı hazırlarken istifâde ettiğimiz eserler hakkında bilgi verdikten sonra, Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin tasavvufî yaĢamına yön veren Zengîler devletinin tasavvufa verdikleri önem hakkında bilgi verdik daha sonra Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin iktidarı devr aldığı Fâtımîler‟in tasavvufa bakıĢ açılarını ele aldık. Birinci bölümde Eyyûbî

(6)

IV

ailesinin ana yurdu, kökeni, Zengîlerle irtibatları, Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin hayatı, eğitimi, Ġslâm esaslarına bağlılığını özet Ģeklinde aktardıktan sonra Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin tasavvufî yönü, Fâtımîlerle mücadelesinde tasavvuftan yararlanması, Sünnî inancını ihyasındaki gayreti, tasavvufî kiĢiliği, mutasavvıflara saygısı ve verdiği önem, son olarak tasavvuf anlayıĢını detaylı bir Ģekilde incelemeye çalıĢtık. Ġkinci bölümde Selâhaddîn-i Eyyûbî döneminde ortaya çıkan tarikatları ve onlarla olan irtibatlarını, Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin inĢâ ettiği hânkâhları ele aldık. Üçüncü bölümde ise Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin görüĢtüğü ve istifâde ettiği mutasavvıfları inceledik.

ÇalıĢmamızın asıl amacı, daha çok askerî ve siyâsî baĢarılarıyla öne çıkan Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin tasavvufî yönünün de en az askerî ve siyasî yönü kadar güçlü olduğunu hatırlatarak ilim dünyasının dikkatini yeniden bu alana çekmek olacaktır.

Tezin hazırlanması, kaleme alınması ve düzeltilmesi safhalarında kıymetli mesâîlerini harcayan muhterem hocam Yrd. Doç. Dr. M.Sait Mermutlu‟ya tenkid ve tashihleriyle tezi bitirmemi sağlayan değerli hocalarım Prof. Dr. Abdurrahman Acar, Prof. Dr. Metin Bozan, Doç. Dr. Abdurrahim AlkıĢ, Yrd. Doç. Dr. Ġhsan Akay, Yrd. Doç. Dr. M. ġirin AyiĢ‟e sonsuz müteĢekkirim. Tezin her safhasında görüĢlerinden istifâde ettiğim, teĢvîk ve yardımlarını esirgemeyen arkadaĢlarıma özellikle teknik açıdan bana yardımcı olan oda arkadaĢım Nihat Tarı‟ya teĢekkürü bir borç bilirim.

Ömer TAY Diyarbakır-2017

(7)

V

ÖZET

Bu çalıĢmamızda “Salâhü‟d-dünya ve‟d-dîn” lakabına mazhar olmuĢ, tarih sahnesinin önemli Ģahsiyetlerinden olan Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin tasavvufî yönünü detaylı bir Ģekilde incelemeye çalıĢtık. ÇalıĢmamızın giriĢ bölümünde Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin iktidarı devraldığı Zengîler ile Fâtımîler‟in tasavvufa bakıĢ açılarını irdeledik. Birinci bölümde Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin kısaca hayatını ve Ġslâm esaslarına bağlılığını anlattıktan sonra onun tasavvufî yönünü, Fâtımîlerle mücadelede mutasavvıflardan nasıl yararlandığını ve mutasavvıflara verdiği önem üzerinde durmaya çalıĢtık. Ġkinci bölümde Selâhaddîn-i Eyyûbî döneminde ortaya çıkan tarikatları ve onlarla olan irtibatlarını, Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin ġâm, Mısır ve Hicaz‟da inĢâ ettiği hânkâhları ele aldık. Üçüncü bölümde ise Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin görüĢtüğü ve istifâde ettiği mutasavvıfları kaleme aldık.

Anahtar Sözcükler

Selâhaddîn, Mutasavvıf, Hânkâh, Zengîler, Fâtımîler, Eyyûbîler, Tasavvuf, Tarikatlar, Haçlı.

(8)

VI

ABSTRACT

In this work I investigated the sufistic side of Salah ad-Din Yusuf ibn Ayyub who is one of the most important persons in history and is known by his epithet

Salah ad-Dunya ve‟d-Din, meaning Righteousness of the World and the Faith. He

came to power after the Fatimid and Zengid dynasty. I discussed the viewpoint of Zengids and Fatimids to Sufism in the introduction of this work. In the first chapter, I examined the life of Saladin, his commitment to Islam and his sufistic side. Also, I searched that he gave particular importance to Sufis and how he benefited from Sufis on the struggle with Fatimids. In the second chapter, I hold the religious sects which was emerged in the Ayyubid period and Saladin‟s relations to these sects and

hankahs where was built in Damascus, Egypt, Al-Hijaz. In the final chapter, I

examined the Sufis who Saladin met and consulted with them. Key words:

Saladin, Sufis, Fatimids, Zengids, Ayyubids, Hankah, Sufism, Sect, Crusade.

(9)

VII

ĠÇĠNDEKĠLER

ÖNSÖZ ... III ÖZET... V ABSTRACT ... VI ĠÇĠNDEKĠLER ... VII KISALTMALAR ... XI

GĠRĠġ

A. ĠÇERĠK VE YÖNTEM ... 1 1. Konunun Amacı ... 1 2. Konunun Önemi ... 1 3. Konunun Sınırlandırılması ... 2 B. KAYNAKLARIN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ ... 3

C. XII. ASIRDA ĠSLÂM DEVLETLERĠNDE GENEL DURUM ... 5

D. SELÂHADDÎN-Ġ EYYÛBÎ ÖNCESĠ TASAVVUF ... 7

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

SELÂHADDÎN-Ġ EYYÛBÎ‟NĠN TASAVVUFÎ YÖNÜ

1.1. HAYATI ... 15

1.1.1. Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin Doğumu ... 18

1.1.2. Eğitimi ... 21

1.1.3. Vefatı ... 23

1.1.4. Eyyûbî Devleti‟nin KuruluĢu ... 25

(10)

VIII

1.1.6. Cihad AĢkı ... 29

1.1.7. Ġslâm Birliğini Kurma Fikri ... 31

1.2. SELÂHADDÎN-Ġ EYYÛBÎ‟NĠN TASAVVUFÎ YÖNÜ ... 33

1.2.1. Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin Tasavvufî KiĢiliği ... 35

1.2.1.1. Zühdü ... 36 1.2.1.2. Tevekkülü ... 37 1.2.1.3. Sabrı ... 39 1.2.1.4. YumuĢak Huyluluğu ... 40 1.2.1.5. Cömertliği ... 42 1.2.1.6. ġefkati ... 43 1.2.1.7. Adaleti ... 44 1.2.1.8. Dini Hamiyyeti ... 46 1.2.2. Ġbadet hayatı ... 48 1.2.2.1. Namazı ... 48 1.2.2.2. Orucu ... 49 1.2.2.3. Beytûllah Sevgisi ... 49

1.2.2.4. Kur‟an-ı Kerîm‟e Olan Saygısı ... 50

1.2.2.5. Resûlullah (s.a.v.)‟ın Hadislerine Verdiği Önem ... 50

1.2.3. Mutasavvıflara Saygısı ve Onlara Değer Vermesi ... 51

1.2.4. Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin Tasavvufa BakıĢı ... 54

1.2.5.Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin Fâtımîlerle Mücadelesinde Mutasavvıflardan Destek Görmesi ... 55

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

SELÂHADDÎN-Ġ EYYÛBÎ DÖNEMĠNDEKĠ

TARĠKATLAR VE KURULAN HÂNKÂHLAR

2.1. SELÂHADDÎN-Ġ EYYÛBÎ DÖNEMĠNDEKĠ TARĠKATLAR ... 60

2.1.1. Kadirîyye Tarikatı ... 60

2.1.2. Rifâîyye Tarikatı ... 64

2.1.3. Sühreverdîyye Tarikatı ... 66

(11)

IX 2.2.1. Hânkâh ... 69 2.2.1.1. Hânkâhın Tanımı: ... 69 2.2.1.2. Ġlk Hânkâh: ... 70 2.2.1.3. Hânkâhların Yapısı... 72 2.2.1.4. Hânkâhdaki Eğitim: ... 72

2.3. SELÂHADDĠN-Ġ EYYÛBÎ‟NĠN YAPTIRDIĞI HÂNKÂHLAR ... 74

2.3.1. Filistin‟deki Hânkâhlar ... 74

2.3.1.1. Salâhiyye Hânkâhı ... 75

2.3.1.2. Salıhiyye Hânkâhı ... 75

2.3.1.3. Hıttın‟daki Salâhiyye Hânkâhı ... 76

2.3.1.4. ġeyh Cürrah Zaviyesi ... 76

2.3.1.5. Hanefiyye zaviyesi ... 76 2.3.2. Mısır‟daki Hânkâh ... 76 2.3.2.1. Sa‟îdu‟s-Su‟adâ Hânkâhı ... 77 2.3.3. Hicaz‟daki Hânkâh ... 79 2.3.1.1. Zencebîlî Hânkâhı ... 79 2.3.4. DımaĢk‟taki Hânkâhlar ... 79 2.3.4.1. Sımsatiyye Hânkâhı ... 79 2.3.4.2. Nasıriyye Hânkâhı ... 80

2.4.SELÂHADDÎN-Ġ EYYÛBÎ AĠLESĠNĠN ĠLERĠ ... 80

GELENLERĠ TARAFINDAN YAPILAN HÂNKÂHLAR ... 80

2.4.1. Necmiyye Hânkâhı ... 80

2.4.2. Esediyye Hânkâhı... 80

2.4.3. Hüsâmiyye Hânkâhı ... 81

2.4.4. Ġsmetûddîn Âmine Hatun Hânkâhı... 81

2.4.5. Rabîa Hatun Hânkâhı ... 81

(12)

X

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

SELÂHADDÎN-Ġ EYYÛBÎ‟NĠN GÖRÜġTÜĞÜ VE

ĠSTĠFÂDE ETTĠĞĠ SÛFÎLER

3.1. ABDÜLKÂHĠR SÜHREVERDÎ ... 84

3.2. KADÎB EL -BÂN ... 85

3.3. LĠSANÜDDĠN EL-BELHÎ ... 88

3.4. ġEYHÛ‟ġ-ġUYÛH AĠLESĠ ... 88

3.4.1.„Ġmâdüddîn Ebu‟l-Feth Hamûyye el-Cüveynî ... 90

3.4.2. Sadreddin Muhammed b. Hamûyye el-Cüveynî ... 91

3.5. KUTBEDDÎN EN-NÎSÂBÛRÎ ... 92

3.6. HAYÂT EL-HARRÂNÎ ... 94

3.7. NECMÜDDÎN EL- HUBÛġÂNÎ ... 97

3.8. ZEYNÛDDĠN B. NÜCEYYE ... 100

3.9. EBU ÖMER ĠBN KUDÂME ... 102

3.10. ESEDU‟ġ-ġAM ABDULLAH B. OSMAN EL-YUNĠNÎ ... 107

3.11. MUVAFFAKUDDÎN ĠBN KUDÂME ... 108

3.12. ġĠHÂBÜDDÎN ES-SÜHREVERDÎ EL-MAKTÛL ... 109

SONUÇ

... 115

(13)

XI

KISALTMALAR

bkz. : Bakınız b. : Ġbn, Bin bs. : Baskı c. : Cilt çev. : Çeviren

DİA : Türkiye Diyânet Vakfı ĠslâmAnsiklopedisi

h. : Hicrî haz. : Hazırlayan hz. : Hazreti İA : Ġslâm Ansiklopedisi m. : Mîlâdî nşr. : NeĢreden ö. : Ölümü, ölüm tarihi s. : Sayfa thk. : Tahkîk Eden ts. : Tarihsiz

(14)

1

GĠRĠġ

A.ĠÇERĠK VE YÖNTEM

Ġçerik ve yöntem baĢlığı altında, konunun amacı, önemi, sınırlandırılması, sunulması gibi baĢlıklarla çalıĢmamızın ana hatlarını belirlemeye çalıĢtık.

1. Konunun Amacı

AraĢtırmamızın amacı, Ġslâm toplumuna büyük bir miras bırakan Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nSelâhaddîn-in tasavvufSelâhaddîn-i yönünü gün yüzüne çıkarmaktır.

Yerli ve yabancı kaynakları incelediğimizde Selâhaddîn-i Eyyûbî hakkında yazılan bütün eserlerin onun siyasi ve askeri baĢarıları hakkında yazıldığını ve neredeyse hiçbirinin Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin tasavvufi yönünü detaylı bir Ģekilde ele almadığını gördük. Bu yüzden Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin tasavvufi yönünü önemli gördüğümüz için, zikrettiğimiz konuyu detaylı bir Ģekilde araĢtırmayı uygun gördük.

2. Konunun Önemi

Günümüz müslümanları, Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin adını günlük hayatta sık sık kullanmalarına rağmen; birçoğunun kendisi hakkında çok az bilgiye sahip olduklarını düĢünüyoruz.

Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin Mısır‟da devletin baĢına geçtiği dönemde Ġslâm birliği parçalanmıĢtı. Ġslâm toprakları her taraftan Haçlı iĢgaline maruz kalmıĢtı. Böylesine çalkantılı ve buhranlı bir devirde müslümanların ızdırabını teskin ve siyasi birliği sağlayabilmek için manevi yönü güçlü bir lidere ihtiyaç duyulmuĢtu. ĠĢte tam

(15)

2

da bu dönemde Selâhaddîn-i Eyyûbî gibi tasavvufî yönü güçlü ve zamanın promlemlerini iyi okuyabilen bir lider ortaya çıktı.

Onun döneminde Ġslâm coğrafyası ilim ve tasavvuf alanında en parlak dönemlerinden birini yaĢamıĢtır. Sadece askerî olarak değil, ilmî olarak da halifeler döneminden sonra Ġslâm dünyası üzerinde en iyi intiba bırakan kiĢilerden biridir. Günümüzde Ġslâm topraklarında acı bir tabloyla karĢılaĢan Müslümanların, bu acı tablodan kurtulmaları ve daha önceki baĢarıları yakalayabilmeleri için baĢta yöneticilerimizin genelde tüm müslümanların Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin dönemi üzerinde basiretle durmaları gerektiğini ve bunun bizim açımızdan önem arzettiğini belirtmek istiyoruz.

Ġslam dünyası günümüzde Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin yönetime geçmeden önceki döneme benzer bir süreç içerisinden geçmektedir. Bunun için gençlerimize ve çocuklarımıza Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin tasavvufi yönünü tanıtmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.

3. Konunun Sınırlandırılması

Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin dönemi çok kapsamlı olduğundan Selâhaddîn-i Eyyûbî devrini bütün yönleriyle ele almak imkânsızdır. Bu yüzden çalıĢmamızı sadece Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin tasavvufi yönüyle sınırlı tuttuk.

(16)

3

B. KAYNAKLARIN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

Eyyûbîlerin 567-589/1171-1193 yıllarını içeren “Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin Tasavvufî Yönü ve Tarikatlar ile Münasebeti” adlı çalıĢmamızda, faydalandığımız eserleri değerlendirmeye çalıĢacağız. ÇalıĢmamızın giriĢ bölümünde en çok yararlandığımız eserlerin baĢında Ali Muhammed Sallâbî‟nin,

ed-Devletü‟z-Zengîyye, Salâhuddîn el-Eyyûbî ve Cuhûduh fi‟l-Kadâ‟i‟alâ Devleti‟l Fâtımîyye ve Tahriri Beyti‟l Makdis adlı iki eseridir. Bu iki eser ana hatlarıyla Zengîler ve

Eyyûbîlerin siyasi tarihini ele almakla birlikte Eyyûbîlerin ekonomik durumu ve sosyo-kültürel hayatıyla son bulmaktadır.

Tezimizin birinci bölümünde, Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin biyografisi hakkında en çok istifâde ettiğimiz kaynakların baĢında, Bahâuddîn b. ġeddâd (ö.632/1234)‟ın

en-Nevâdiru‟s-Sultâniyye ve‟l-Mehâsinû‟l-Yûsufiyye isimli kitabı gelir.

Bahauddin Ġbn ġeddâd, Selâhaddîn-i Eyyûbî ve ailesinin hocalığını yapmıĢ aynı zamanda Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin baĢdanıĢmanlık vazifesini yürüten büyük bir Ģahsiyettir.1

Söz konusu bu eser; Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin biyografisi hakkında yazılan en önemli kaynaktır.

ÇalıĢmamızın ikinci bölümünde Sultân Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin ġam bölgesinde inĢâ ettiği hânkâhları ele alırken Ġzzeddîn b. ġeddâd‟ın (ö. 684/1286)

el-A‟lâkü‟l-Hatîre fî Zikri Ümerâi‟Ģ-ġâm ve‟l-Cezîre‟ile Nu‟aymî (ö. 927/1521)‟nin ed-Dâris fî Târîhi‟l-Medâris isimli kitaplarından istifâde ettik. Ġzzeddîn b. ġeddâd,

1 ez-Zehebî, ġemsüddin Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Osman, Siyeru A„lâmi‟n-Nubelâ,

BeĢĢâr „Avvâd Ma„rȗ f, Muhyi Hilâl es-Sirhân (Thk.), Muessesetu‟r-Risâle, Beyrut 1985, c. 22, s. 385.

(17)

4

A‟lâk adlı eserinde Eyyûbîlerin siyasi ve sosyal hayatı hakkında bilgi verdikten sonra

Ģehirlerin coğrafi yapısını ve bu Ģehirlerdeki var olan sosyal ve kültürel müesseseleri geniĢ bir Ģekilde izah etmektedir. Ġbn ġeddad‟ın söz konusu eseri Eyyûbîler dönemindeki ġam ve Cezîre bölgelerinin sosyo-kültürel tarihi açısından önemli kaynaklardan biridir.

Nu‟aymî ise ed-Dârîs adlı ünlü eserinde DımaĢk mıntıkası hânkâhları ve bu hânkâhlarda yetiĢen süfileri inceleyip onlarla ilgili detaylı bilgiler aktarmaktadır.

Nu‟aymî, eserini kaleme alırken Ġzzeddîn b. ġeddâd‟ın el-A‟lâkü‟l-Hatîre adlı eserinden büyük oranda istifâde etmiĢtir.

Selâhaddîn-i Eyyûbî döneminde Mısır‟da inĢâ edilen hânkâhlar hakkında en çok Makrizî (ö.845/1242)‟nin el-Mevâ‟iz ve‟l-Ġ‟tibâr bi-Zikri‟l-Hıtat ve‟l-Âsâr adlı eserinden yararlandık. Mısırlı olan ünlü tarihçi el-Hıtat adlı eserinde Mısır‟ın ekonomik durumu, coğrafî yapısı, sosyo-kültürel hayatı ve mühtelif müesseselerinden bahseder. Bugün Mısır‟ın sosyo-kültürel tarihi hakkında bildiklerimizin yarısından fazlası bu esere dayanmaktadır. Söz konusu eser, Mısır‟da inĢâ edilen hânkâhlar hakkında birinci derecede kaynak kabul edilir.

ÇalıĢmamızda Selâhaddîn-i Eyyûbî döneminin meĢhur süfîlerini ele alırken değiĢik kaynaklardan istifâde etmeye çalıĢtık.

Faydalandığımız eserlerin baĢında Sıbt Ġbnü‟l-Cevzî ġemsu‟d-Din Ebu‟l-Müzaffer Yusuf et-Türkî (ö.654/1256)‟nin Mirâtü‟z-Zamân fî Târîhi‟l-A‟yân adlı eseri, Ġmâdüddîn Kâtip el-Ġsbehânî (ö.597/1201)‟nin el-Fethü‟l-Kussi

fi‟l-Fethi‟l-Kudsi adlı eseri Ġbn Hallikân (ö.681/1282)‟nin Vefeyâtü‟l-A‟yân‟ı, Zekiyüddîn

el-Münzirî (ö.656/1258)‟nin et-Tekmile li-Vefeyâti‟n-Nakale adlı eseri, Zehebî (ö.748/1347)‟nin Târîhü‟l-Ġslâm ile Siyeru A‟lâmi‟n-Nübelâ adlı eserleri ve Ġbn Ebî Usaybia‟nın (ö.668/1269)‟nın Uyûnü‟l-Enbâ‟ fî Tabakâti‟l-Etibbâ adlı eserleri gelmektedir.

Yukarıda bahsettiğimiz kaynakların dıĢında Safedî (ö.764/1363)‟nin

Kitâbü‟l-Vâfî‟si, Ebu ġâme (ö. 665/1258)‟nin Kitâbü‟rRavzeteyn‟i ve Ġbnü‟l‟Ġmâd

(18)

fi‟t-5

Târîh‟i, Ġbn Vâsıl (ö. 697/1298)‟ın Müferricü‟l-Kürûb‟u, Sübkî (ö. 771/1370)‟nin Tabakâtü‟l-Kübrâ‟sı ve Bündârî (ö.643/1254)‟nin Senâ‟l-Berku‟Ģ-ġâmî adlı

eserlerden faydalandık.

Son olarak Nathan C. Hofer tarafından Amerika Arizona Devlet Üniversitesinde yükseklisans tezi olarak hazırlanan “Sufism, State, and Society in Ayyubid and Early Mamluk Egypt, 1173-1309” (Mısır‟da Eyyûbî ve Erken Memluklar‟da Tasavvuf, Devlet ve Toplum, 1173-1309-) adlı çalıĢmadan yararlandık.

Bunlar dıĢında Selâhaddîn-i Eyyûbî dönemi hakkında direkt veya dolaylı bağlantısı olabilecek onlarca kitap ve makaleye imkanlar ölçüsünde ulaĢmaya çaba sarfederek elde ettiğimiz öz bilgileri bu mütevazı çalıĢmaya sığdırmaya çalıĢtık.

C. XII. ASIRDA ĠSLÂM DEVLETLERĠNDE GENEL DURUM

Selâhaddîn-i Eyyûbî (ö.589/1193) tarafından kurulan Eyyûbî Devleti, tarih sahnesine çıktığı sırada Ġslâm coğrafyasının siyasal açıdan genel görüntüsü Ģu Ģekildeydi: Öncelikle Eyyûbîler tarih sahnesine çıktıkları dönemde Ġslâm coğrafyası her açıdan zayıflamıĢ ve Haçlı iĢgaline maruz kalmıĢtı. Ġlk Haçlı hareketinin Ġslâm topraklarına yöneldiği sırada, Ġslâm coğrafyası mezhep ve siyasi mücadelelerle çalkalanmakta, birçok irili ufaklı yapı, bölgede dağınıklık arzetmekteydi. Bu mücadelelerin neticesi olarak bölge siyasi ve askeri birlikten yoksundu.2

Ayrıca Eyyûbîler ortaya çıktığı dönemde Ġslâm toprakları üzerinde Ġki hilafet vardı:

Bağdat‟ta Sünnî Abbasiler; Mısır‟da ise ġiî Fatımîler hüküm sürüyorlardı.Bu durum, Haçlıların iĢini kolaylaĢtırmakta müslümanların konumunu zayıflatmaktaydı. Haçlılar Ġslâm dünyasına girdikleri bu sıkıntılı günlerde; Ġngiliz tarihçi Stanley Paul‟un deyimi ile “Haçlı ordusu sanki çürük bir ağaca çivi çakar gibi Ġslâm

2 Ġbrahim Halil UlaĢ, "Selâhaddin-i Eyyûbi ve Ġslam Birliği Politikası" (Doktora Tezi, Niğde

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Orta çağ Tarihi Bilim Dalı, Niğde 2010), s. 21.

(19)

6

topraklarına girdiler.”3

Ģeklinde ifade eder. Ancak ileride değineceğimiz üzere Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin ortaya çıkması ile Haçlıların ilerleyiĢi duracaktır.4

Abbasiler, 750 yılında Emevî devletini devirip yerine güçlü bir iktidar kurdular. Ġki yüz yıl boyunca geliĢme gösteren Abbasiler Harun ReĢid (ö.193/809) döneminde gücünün doruğuna ulaĢtılar. Ancak zamanla giderek gerilemeye baĢladılar. Abbasiler, miladi X. yüzyılın ikinci yarısından sonra eski gücünü yitirdiler. Hilafet yetkisi sadece isimde kaldı. Halife, dini ve siyasi otoritesini kulanamaz hale geldi. Artık ömrünün sonuna gelen Abbasiler, imparatorluk kenti olan Bağdat sokaklarını zar zor denetim altına alabiliyordular. Miladi 945‟te halifenin siyasi otoritesi, Deylem5 bölgesinden gelen ġiî olan Büveyhîler (932/1062)‟in Bağdat‟ı ele geçirmesiyle fiilen son buldu. Sünnî halifeye küçük düĢürücü bir aylık tahsis ederek onu hanesi dıĢında yetkisi az, sözde bir öndere indirgediler. Ve kendi adlarına sikke bastırıp Cuma hutbesi okuttular.6

Eyyûbîlerin tarih sahnesine çıktığı dönemde Fatımîler‟de de durum, Abbasilerden pek farklı değildi. Fatımîler kendilerinin Hz. Ali ve Hz. Fatıma vasıtasıyla Hz. Resûlüllah‟ın soyundan geldikleri iddiasıyla hareket ederek bu münasebetle Hz. Fatıma‟ya nisbetle Fâtımiler adını almıĢlardır. Bu iddianın doğruluğu o tarihlerden itibaren gerek mütekaddim gerek çağdaĢ ilim adamları arasında hep tartıĢma konusu olagelmiĢtir. Zira Bu iddianın hem lehinde hem de aleyhinde birçok görüĢ ileri sürülmüĢtür. Afrika‟da ortaya çıkan Fâtımî hilafetinin ya da devletinin dinî ve siyasî temeli, aslında Ġsmâililik düĢüncesine dayanmaktadır.7

Ġsmâililik hareketi ya da Ġsmâîlî mezhebi, Ġmâmiyye (Ġsna aĢeriyye)‟nin altıncı Ġmâmı olan Cafer (ö.148/765)‟in ölümünden sonra Ġmâmın kim olacağı

3 Ebu‟l-Hasan Ali en-Nedevi, Ġslam Önderleri Tarihi, Yusuf Karaca (Çev.), Kayahan Yayınları,

Ġstanbul 1998, s. 330; UlaĢ, "Selâhaddin-i Eyyûbi ve Ġslam Birliği Politikası", s. 24.

4

Ramazan ġeĢen, Selâhaddîn Devrinde Eyyûbiler Devleti, Çağ Yayınları, Ġstanbul 1987, s. 27; UlaĢ, "Selâhaddin-i Eyyûbi ve Ġslam Birliği Politikası", s. 21.

5 Ġran‟ın kuzeyinde Gîlân eyaletinin bir bölümünü teĢkil eden, Hazar deniziyle Kazvin arasındaki

dağlık bölgenin ismidir.

6 Abdulrahman Azzam, Selâhaddîn Eyyûbî, Pınar Arpaçay (Çev.), Alfa Yayınları, Ġstanbul 2010, s.

20; Mahmut Dündar, "Mısır Eyyûbilerinde Eğitim Ve Öğretim Faaliyetleri", BasılmamıĢ Doktora Tezi Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 2014, s.13.

7 Eymen Fuâd es-Seyyid, "Fâtımîler", DĠA, Ġstanbul 1995, c.12, s. 228-237; Süleyman Genç, "Fâtımî

Abbâsî Selçuklu Münasebetleri ve Besâirî Ġsyanı", Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi,

(20)

7

hususunda baĢlatılan tartıĢmalar sonrasında ortaya çıkmıĢtır. Zira Ġsmâilîler, Cafer‟in sağlığında büyük oğlu Ġsmâil‟i nass yoluyla kendisinden sonra Ġmâm olarak atadığını kabul ederken; buna karĢılık Ġmâmiyye ise, babası hayatta iken 145/762‟de Ġsmâîl‟in vefatı sebebiyle Ġmâmetin kardeĢi Mûsâ el-Kâzım‟a geçtiğine inanırlar. ĠĢte altıncı Ġmam Cafer es- Sadıktan sonra baĢlayan bu ihtilaf ve ortaya çıkan Ġsmâîlî Ġmamet anlayıĢı daha sonra Fatımî devletinin de esasını teĢkil etmiĢtir.8

Fatımîler, Haçlı iĢgali sırasında Abbasilerle mezhep çatıĢması yaĢıyordular. Abbasi topraklarında Ġsmaîlî mezhebini yaymak için yoğun propaganda içindeydiler.9

D. SELÂHADDÎN-Ġ EYYÛBÎ ÖNCESĠ TASAVVUF

Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin tasavvuf yönünü ve Ġslâm‟a olan katkılarını anlamak için yaĢadığı dönemi iyi bilmek gerekir. Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin yaĢadığı çağ (XII-XIII), tasavvufun en verimli olduğu bir döneme rastlamaktadır. Bu dönemi tarikatların teĢekkül dönemi olarak nitelendirebiliriz. Çünkü büyük tarikatların Ģeyhleri, Abdulkadir Geylanî (ö.562/1167), Ahmed Rifâî (ö.578/1182), Ahmed Yesevî (ö.562/1167), Ebu Medyen (ö.590/1194) Sühreverdîler (Ebû Necip, Ebû Ömer, Sühreverdi Maktûl) gibi ünlü tarikat pirleri bu dönemde yaĢamıĢlardır.

Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin yaĢadığı dönemde Ġslâm coğrafyasının her köĢesinde salih ve meĢhur Ģeyhlere rastlamak mümkündü. Tabi bu da Ġslâm toplumunda tasavvuf hayatını yaĢamayı normal günlük hayatın bir parçası haline getirmiĢti. Selâhaddîn-i Eyyûbî kendinden önceki çağın tasavvufî düĢüncesinden etkilendiği gibi kendisinden sonra kurulan tasavvufî ekollerin kurulması ve geliĢiminde büyük rol oynamıĢtır. Bu dönem, düĢünce ve pratiğiyle sonraki çağların tasavvuf anlayıĢının seyrini belirleyen pek çok sûfiye ve tasavvuf ekolüne Ģahitlik etmiĢtir. Çünkü Muhyiddin Arabî (ö.638/1240), Sadreddin Konevî (ö. 671/1272), ve Mevlâna (ö.672/1273) gibi mutasavvıfların, Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin kurduğu medrese ve hânkâhlarda yetiĢtiklerini görürüz.10

8 Genç, "Fâtımî Abbâsî Selçuklu Münasebetleri ve Besâirî Ġsyanı", s. 43. 9 Genç, "Fâtımî Abbâsî Selçuklu Münasebetleri ve Besâirî Ġsyanı", s. 337. 10 ġeĢen, Selâhaddîn Devrinde Eyûbiler Devleti, s. 404.

(21)

8

1. Zengîler Dönemi

Zengîler, 1127-1233 yılları arasında Musûl ve Halep merkez olmak üzere, Kuzey Irak ve Suriye‟de hüküm sürmüĢ bir devlettir. Ġlk kurucusu, Îmadüddin Zengî (ö.541/1146)‟dir. Musûl‟da Îmadüddin Zengî tarafından kurulmuĢ olan Zengî Devleti, Suriye topraklarında eğemenliğini kuvvetlendirmek için gittiği Ca‟ber11

kalesi muhasarası esnasında bir adamı tarafından suikasta uğramıĢtır. Onun ölümünden sonra Devlet, oğulları arasında paylaĢılmıĢ, büyük oğlu I. Seyfeddin Gazi (ö.544/1149) Musûl beyliğini, Nûreddîn Mahmud Zengî (ö.569/1174.) ise Halep beyliğini, yönetmiĢtir.12

Zengî ailesi, Ġslâm‟a birçok hizmette bulunmuĢ, Müslümanları Haçlı saldırılarına karĢı korumuĢtur. Nitekim daha sonraki süreçte tarihe Müslümanlar nezdinde ismi altın harflerle yazılan ve Eyyûbî devletinin kurucusu olan Selâhaddîn-i Eyyûbî gibi önemli Ģahsiyetlerin yetiĢmesinde büyük katkıda bulunmuĢtur.13

Zengîler‟in en görkemli dönemi hiç Ģüphesiz Nûreddîn Zengî dönemidir. Nûreddîn Zengî‟nin baĢarısının sırrı Allah‟a olan îmanı ve sûfî kiĢiliğinde saklıdır. Nûreddîn âbid, zâhid, mütevazı, günlük vîrdlerine ve gece namazına müdavim bir sultandı. Kaynaklar, onu keramet sahibi evliyalar arasında zîkreder. Hatta onu âbdâllardan sayanlar bile vardır.14

Nûreddîn Zengî mutasavvıfları sık sık ziyaret eder, onlara saygı gösterir ve savaĢlara çıkmadan önce muhakkak dualarını alırdı.15

11

Suriye‟nin kuzeyinde yer alan Ca‟ber kalesi Rakka‟nın 50 km. batısına düĢer.

12

Ali Muhammed Sallâbi, ed- Devletü‟z-Zengîyye, Darü‟l Mâ‟rife, Beyrut, Lübnan 2010, s.156-160.

13 Kemalüddin Ömer b. Ahmed b. Ebi Cerâde, Ġbnû‟l-Âdim, Büğyetü‟t-Taleb fî Târîhi Haleb ,

(Thk.) Süheyl Zekar, DimaĢk 1989, c.2, s.285; es-Sallâbî, Selâhaddîn Eyyubi ve Kudüs‟ün

Yeniden Fethi, s.171; Bahattin Kök, "Nûreddin Zengî Mahmud", Diyanet Ġslâm Ansiklopedisi,

Ġstanbul 2007, c.33. s. 259-262.

14

Nuredddin hakında anlatılan meĢhur mankîbelerden birisi de Ģudur:

"Nûreddîn Zengî, Halep'te olduğu sırada bir gece Resülüllah‟ı rüyasında görür; Peygamber Efendimiz, mübarek parmağıyla iki adamı iĢaret ederek: "Nûreddîn, Ģu iki adamdan beni kurtar!" buyurur. Heyecanla uykudan uyanan Nûreddîn, kalkıp abdest alır, iki rekât namaz kılar ve tekrar yatar; fakat aynı rüyayı, aynı gece üç defa görür. Her defasında Resülüllah: "Nûreddîn, Ģu iki adamdan beni kurtar!" diye buyurur. Sabah erkenden her zaman arkasında sabah namazını kıldığı camideki Hoca‟ya gider ve rüyasını anlatır. Hoca efendi: "Resulüllah, bir tehlikeye maruzdur. Rasûlüllah'ın emri var. Medine'ye gitmeniz gerekiyor Sultanım!" Ģeklinde rüyayı yorumlar. Hemen yola çıkan Nûreddîn, yanına birçok kıymetli hediye alarak, Medine'ye doğru yol alır. Medine‟ye vardığında ilk önce Resülüllah'ın ravza‟sını ziyaret eder. Sonra bütün Medine halkını, getirdiği hediyeleri dağıtmak üzere oraya toplar. Nûreddîn hediyeleri dağıtırken bu esnada gelenlerin

(22)

9

Ġbn Esîr (ö.630/1233), Nûreddîn Zengî‟nin mutasavvıflara olan tutumunu özetle Ģöyle anlatır; "Nûreddîn, mutasavvıfları gördüğü gibi onlara hürmet eder ve

sık sık onları saraya davet ederdi. Hatta onları kapıda karĢılar, kucakladıktan sonra en üst köĢede kendi minderinin üzerine oturturdu".16

Saray hayatından uzak durmak

isteyip ona gelmeyen mutasavvıflara ise bizzat kendisi ziyaretlerine gider ve onlarla istiĢarelerde bulunurdu. Bunların baĢında hâl ve keramet sahibi olan ġeyh Hayat el-Harrânî (ö.581/1185) gelir. Nûreddîn Zengî onu sürekli ziyaret eder ve duasını alırdı.17

Nûreddîn Zengî‟nin ziyaret ettiği sûfîler arasında ġeyh Ġmadûddin Ebu‟l-Feth b. Hamuyye (ö.577/1181) „de vardı. Tasavvufta eĢi benzeri olmayan bu zat, ġam‟a geldiğinde Nûreddîn Zengî onu karĢılamıĢ ve ġam‟da kalması için ısrar etmiĢtir. Ġsâbetli görüĢlerinden dolayı Nûreddîn Zengî onu sık sık ziyaret eder ve ona danıĢırdı. Nûreddîn, ġam‟da onun için büyük bir hânkâh inĢâ etti. Onu meĢihatû‟Ģ-Ģüyûh makamına getirip ġam hânkâhlarının yönetiminden sorumlu kıldı.18

Nûreddîn Zengî‟nin değer verdiği bir diğer Ģeyh ise Ġbnu‟s- Sâbunî (ö.581/1185)‟dir. Mısır‟a giderken, ġam‟a uğramıĢ Nûreddîn onu görünce yanında

yüzüne dikkatle bakar rüyasında kendisine gösterilen adamları, gelenler içinde göremez. Bu sefer halka tekrar sorar: "Hediye almayan kimse kaldı mı?"

Evet, derler. Ġki yıl önce Endülüs'ten gelen iki kiĢi var ki son derece cömert, sürekli evlerine kapanıp ibadet ederler. Hiçbir hediye kabul etmezler. ĠĢte o iki zat gelmemiĢler. Nûreddîn: Derhal bu iki Ģahsın evine götürün beni der. Nûreddîn kapıyı çalar ama kimse açmaz. Güç bela kapıyı açtırınca, bir de bakar ki Resülüllah'ın rüyada gösterdiği kiĢiler. Evin içini iyice kontrol eder fakat hiçbir Ģey göremez. Evin içinde geniĢ bir halı serili, fakat onun dıĢında hiçbir Ģey yok.

Nûreddîn kilimin kaldırılmasını emreder. Askerler halıyı kaldınnca, bir de bakarlar yerin altına doğru bir tünel kazılmıĢtır. Meğer adamlar bu tünelden Resulüllah‟ın mezarına kadar bir mahzen açmıĢlardır. ĠĢte o sıralar da kazıyı bitirmiĢ tam altına geldikleri Ravza-i Mutahhare'yi kırıp, peygamberimizin mübarek naaĢını memleketlerine kaçırmaya hazırlanmıĢlardır. Medinelileri hayretlere düĢüren bu olay Nûreddîn sayesinde bertaraf edilimĢ ve Resulüllah‟ın naâĢına kasd eden canilere gereken ceza verilmiĢtir.

Nûreddîn Zengi bu gizemli olaydan sonra Ravza-i Mutahhare'nin etrafını kazdırarak kurĢun duvar çektirir." Ebû ġâme, Kitâbu‟r-Ravzateyn fî- Ahbâri‟d-Devleteyn, c.1, s.78; Ġbnü‟l-„Ġmâd,

ġezerâtu‟z-Zeheb, c.4, s.227.

15 Asâd Hatîb, el Bütûletu ve‟l- fidau înde‟s- Sûfiyeti, Daru‟t-Takva, DımaĢk 1995, s.105.

16 Ġbnu'l-Esîr, et-Tarihu‟l-Bâhir, s.171; Ebû ġâme, Kitâbu‟r-Ravzateyn fî- Ahbâri‟d-Devleteyn,

c.1, s.9; Takyûddin Ahmet, Ġbnü‟l Kâdi ġûhbe el- Kevâkibû‟d- Dûrîyye fi- Sîreti‟n- Nûriyye, Muhammed Zayid (Thk.), Beyrut 1971, s.38.

17 ez-Zehebî, Siyeru A„lâmi‟n-Nubelâ, s.182.

18 el-Bündarî, el-Feth b. Ali, Sena‟l-Berku‟Ģ-ġamî, Fethiye en-Nebravî (Thk.), Mektebetü‟l-Hanci,

(23)

10

kalması için ısrar eder. Ancak Ġbnu‟s- Sâbunî, Mısır‟da bulunan Ġmam ġafiî‟nin türbesini ziyaret etmek için yola çıktığını belirtir. Nûreddîn, onu bu husustaki kararlılığını görünce kendisine birçok hediye takdim ettikten sonra onu Selâhaddîn‟in babası olan Necmeddîn Eyyûb‟un himayesinde Mısır‟a uğurlar.19

Ayrıca Nûreddîn Zengî‟nin değer verdiği Ģeyhler arasında Adabu‟l-Mürîdin adlı eserin sahibi Abdulkahir Ebû Necîb es–Sühreverdî (ö.563/1168)‟yi unutmamak gerekir. Nitekim Sühreverdî ġam‟a uğradığı sırada Nûreddîn onu karĢılamıĢ ve ikramda bulunmuĢtur. Bir süre ġam‟da Nûreddîn Zengî‟nin yanında kalan Sühreverdî daha sonra Bağdat‟a geri dönmüĢtür.20

Nûreddîn Musûl‟u feth ettiği (566/1170) sırada ġeyh Molla Ömer (ö.570/1174)‟i zaviyesinde ziyaret etmiĢ ve daha sonra aralarında sıkı bir dostluk oluĢmuĢtur. Nûreddîn bu Ģeyh‟ten fazlasıyla etkilenmiĢtir. Zira ġeyh Molla Ömer, salih, cömert, Allah‟ın kullarına karĢı merhametli ve dünyadan el etek çekmiĢ bir veliydi. Bu zat Aynı zamanda Nûreddîn Zengî‟ye mürĢidlik yapmıĢtır. Nûreddîn, bütün iĢlerinde ona danıĢırdı. ġeyh Molla Ömer‟in Fikirlerine değer verirdi. Onunla sürekli yazıĢırdı. Nûreddîn Musûl‟dan çıkarken, amir ve komutanlara, ondan habersiz hiçbir Ģeyin yapılmaması konusunda uyarmıĢtı.21

Sultan Nûreddîn, ġeyh Molla Ömer‟in takvasına güvendiği için her yıl Ramazan ayında kendisinden iftarını açmak için bir Ģeyler talep ederdi. ġeyh Molla Ömer de Nûreddîn Zengî‟ye kuru ekmek kırıntıları ve yufka gönderirdi. Nûreddîn Zengî de de Ramazan ayı boyunca ġeyh Molla Ömer‟in gönderdiği bu ekmek kırıntıları ve yufkalarla iftarını açardı.22

Nûreddîn Zengî‟nin sûfîlerle samimi olmasından dolayı zaman zaman en yakın adamları tarafından bile eleĢtiriliyordu. Örneğin bir defasında Nûreddîn Zengî‟nin yakın danıĢmanları, kendisini mutasavvıflara olan aĢırı hürmetinden dolayı eleĢtirirler. Nûreddîn buna çok kızar ve: "Bir kavim kendi durumunu değiĢtirmedikçe

Allah onların durumunu değiĢtirmez." 23

âyetini okuduktan sonra da: Bana duaları

19 Ebû ġâme, Kitâbu‟r-Ravzateyn fî- Ahbâri‟d-Devleteyn, c. 2, s.128. 20 Ġbn Hallikȃ n, Vefeyâtü‟l-A„yân, c.3, s. 204.

21

el-Bündarî, Sena'l-Berk eĢ-ġamî, c.1, s.98; Ġbn Kesîr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, c. 12,s.282; Ġbn Kâdî ġühbe, Tabakâtü‟Ģ-ġâfi„iyye, s.68.

22 Ġbn Kesîr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, c.12, s. 263; Ebû ġâme, Kitâbu‟r-Ravzateyn fî-

Ahbâri‟d-Devleteyn, c.1, s.116.

(24)

11

sayesinde düĢmanlara karĢı oklarımızın hedefini hiç ĢaĢırmadığı bir gruptan iliĢkimi koparmamı nasıl söylersiniz, demiĢtir. Bu sözleriyle mutasavvıfları kasdettiği açıktır.24

Endülüslü seyyah Ġbn Cübeyr (ö.614/1217), ġam‟a uğradığında, oradaki mutasavvıflara verilen değeri görünce, Ģu cümleleri sarf eder; "Bu diyarların gerçek

melikleri, burada yaĢayan mutasavvıflardır".25

Ġbn Cübeyr‟in sözlerinden de anlaĢıldığı üzere, o dönemde sûfîlere çok değer verilirdi.

Ġbn Cübeyr baĢka bir yerde ise, ġam‟a (DımaĢk) ziyareti sırasında Ģu bilgileri aktarır: "ġam‟da sûfîler için gözleri kamaĢtıran geniĢ avlulu saraya benzer

hânkâhlar inĢâ edilmiĢti."26

Nûreddîn, birçok hânkâh inĢa edip bu hânkâhların idamesi için ise vakıflar tahsis etmiĢtir. Öreneğin ġeyh Ebü‟l-Beyan el-KureĢi eĢ-ġafiî ez-Zahid27

(ö.551/1156) için bir hânkâh inĢâ etmiĢ ve bu hânkâhın yapımında on bin dirhem harcamıĢtır.28

Bu konuyu bitirmeden önce Ģunu ifade etmek istiyoruz. Kanaatimize göre birçok kiĢi, Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin selefi olan Nuredddin Zengî‟nin sûfî yönünü pek bilmemektedir. Oysa onu "Sûfî Sultan" lakabıyla nitelendirmemiz yerinde bir tespit olacaktır. Nûreddîn Zengî‟nin sûfîleri sürekli kendine yakın tutması, mutasavvıflara değer vermesi ve yönetimi altındaki diyarlarda, onlar için ribat ve hânkâhlar açması, bunun kanıtlarından birkaç tanesidir.

1.1.Zengîler Döneminde Yapılan Hânkâhlar

Zengîler, devleti ve toplumu ayakta tutmak için tasavvufa ve mutasavvıflara çok önem vermiĢlerdi. Mutasavvıfları her zaman kendilerine yakın tutmuĢ ve onlara memleketin birçok yerinde hânkâhlar inĢâ etmiĢlerdi.29

24 Ġbn Hallikân, Vefeyâtü‟l-A„yân, c.5, s.188; Ġbn Kâdî ġühbe, Tabakâtü‟Ģ-ġâfi„iyye, s.162. 25 Ġbn Cübeyr, Rîhletu Ġbn Cübeyr, s. 221.

26 Ġbn Cübeyr, Rîhletu Ġbn Cübeyr, s.263. 27

Asıl adı Benâ b. Muhammed b. Mahfûz el-KureĢî‟dir. Ebu‟l-Beyân, zahırî ilimlerde uzmandı. Zahid ve takva sahibi bir kiĢiliğe sahipti. Ġbn Kesîr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, c.12, s. 235; Ġbnü‟l-„Ġmâd,

ġezerâtu‟z-Zeheb, c.5, s. 160.

28 Ġbn Kesîr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, c.12, s. 235.

(25)

12

Zengîler‟in tasavvufla olan iliĢkileri, bir tez konusu olacak kadar geniĢtir. Bu yüzden detaya inmeden sadece bu hânkâhların meĢhur olanlarını aĢağıda zikretmeye çalıĢacağız.

a. Halep Hânkâhları

Nûreddîn Zengî tarafından Halep‟te inĢâ edilen en önemli hânkâhlar arasında Ģunları söyleyebiliriz: - Hânkâhû‟l-Kâdim - Hânkâhû‟l- Kasr - Nefer Hânkâhı, - Mecduddin b. Dayê Hânkâhı, - Ġbnü‟l- Mîkdam Hânkâhı,

Ayrıca Ġbn ġeddâd, Halep‟te miladi 1158 yılında Nûreddîn Zengî tarafından sadece bayanlara yönelik yapılan bir hânkâh olduğunu da aktarmaktadır.30

- Ġbnü‟l- Âcemî hânkâhı ise Nûreddîn Zengî tarafından inĢa edilmemiĢtir. Bu

hânkâh, Zengîler döneminde yaĢayan ġemseddin Ebu Bekr b. Âcemî (ö.531/1136)‟nin evi olup vefatından kısa bir süre önce onu sûfîlere vakfetmiĢtir.31

b. DımaĢk Hânkâhları - Sımsatiyye Hânkâhı32 - Hânkâhü‟l- Kasr33 - Ġbn Beyan Ribatı - Tahûn hânkâhı34 30

Muhammed Kürd Ali, Hıtatu‟Ģ-ġâm, Matbaatü‟l-Müfîd, DımaĢk, 1928, c. 6, s.131; Ebu‟l- Fadl Muhammed Ġbnu‟Ģ-ġûhne, ed-Dürrü‟l-Müntahib fî Târîhi Memleketi Haleb, Darü‟l-Kitab‟l-„Arabî, DımeĢk 1982, s.108 -109; Ġzzeddîn Ġbn ġeddâd, el-A„lâku‟l-Hâtîre fî- Zikri

Ûmerâi‟Ģ-ġâm ve‟l-Cezîre, ( Thk.) Yahya Zekeriyyâ, Vezâretü‟s-Sekâfe, DımaĢk 1991, c. 1, s. 233-240;

es-Sallâbî, Selâhaddîn Eyyubi ve Kudüs‟ün Yeniden Fethi, s.315.

31 Mûzeynî, el-Hâyatû‟l- Ġlmiyye fî- âhdi Zengîyye, s.412. 32

Bu hânkâh Ebü‟l-Kasım Ali b. Muhammed es-Sülemî el-HübeyĢebî (ö.453/1061)‟ ye nisbet edilir. Bu zat Zengîler döneminde, DımaĢk‟ın ileri gelen meĢayihlerinden sayılırdı. Kendisi Nûreddîn Zengî döneminde bu hânkâhın Ģeyhliğine atanmıĢtı. Sallâbi, ed- Devletü‟z-Zengîyye, s.316.

33 Bu hânkâh, Nuredddin tarafından sûfîlere vakfedilmiĢti. Yüksek bir tepede geniĢ bir bahçeye

(26)

13

- Hânkâhü‟l Esediyye35

c. Musûl Hânkâhları

- Seyfeddin Gazi Ribatı.

- Vezir Cemaleddin El -Ġsfehani Hânkâhı. -Emir Zeynuddin Ali b. Puktegin Hânkâhı. -Ġbn ġehrezurî Ribatı.36

2. Fâtımîler Dönemi

Fâtımîler, ġiî mezhebine mensup oldukları için bazı konularda Sünnîlerden farklı düĢünürler. Fâtımîler, çalıĢmamızın ana teması olmadığından burada Fâtımîlerin sadece tasavvufa bakıĢlarını ve Sünnîlerden farklı düĢündükleri konuları ele almaya çalıĢacağız.

Fâtımîler iktidarda oldukları dönemde, Ġslâm dünyasının büyük bir bölümünde fikir, inanç ve kültür alanında değiĢiklikler yaptılar. Onların iktidarda oldukları dönemlerde Ġslâm dünyası tuhâf inançlar, enteresan hükümlerle dolup taĢmıĢtı. Örneğin meĢhur tarihçi Makrizî (ö.845/1242), el-Hıtat ve‟l-Âsâr‟ adlı eserinde özetle Ģunları aktarmaktadır:

"Fâtımîler, h.362 senesinde mîras kanununda değiĢiklik

yaptılar. Bu kanuna göre ölen babânın kızı varsa miras tamamen kızların olur; oğullara ve diğer mirasçılara herhangi bir pay düĢmez. Bu kanuna karĢı gelmeyi Hz. Fâtma (r.a)‟ya düĢmanlıkla eĢ kabul ettiler. Farklı bir uygulama ise Ramazan ayında oruca baĢlamak için Hilâli gözetlemek bütün Mısır‟da yasaklandı. Ramazan orucuna baĢlamak ve bayram yapmak onların yaptığı hesab ve takvime göre yapılmaya baĢlandı. Yine h.393 yılında 13 kiĢi kuĢluk namazı kıldılar diye, suçlanarak dövüldü ve sürgün edildiler. Diğer bir uygulamada

34 Ġbn Beyan Ribatı ve Tahûn hânkâhı‟da Nûreddîn tarafından DımaĢk‟ta inĢâ edilen hânkâhlar

arasında sayılır. Kürd Ali, Hıtatu‟Ģ-ġâm, c.6, s.131; Nu'aymî, ed-Daris fi Tarihi‟l-Medaris, c.2, s.129; . es-Sallâbî, Selâhaddîn Eyyubi ve Kudüs‟ün Yeniden Fethi, s.317.

35

Bu hânkâh, Selâhaddîn‟in amcası ve Nûreddîn‟in baĢkomutanı olan Eseduddin ġirkûh (ö.564/1168) tarafından inĢâ edilmiĢtir. Mûzeynî, el-Hâyatû‟l- Ġlmiyye fî- âhdi Zengîyye, s.455; Kürd Ali,

Hıtatu‟Ģ-ġâm, c.6, s.131.

(27)

14

ise h.595 yılında Mısırlıların çok sevdiği (bir sebze olan) melûhiye, Hz. Muâviye (r.a) sevdiğinden, Roka otunu ise Hz. ÂiĢe (r.anh.) çok sevdiği için yasaklı hale getirildi."37

Fâtımîler, Sahâbeler konusunda Sünnîlerin aksine çok cüretkâr davranırlar. Hatta birkaç sahâbe dıĢında diğer sahâbelerin, Hz. Peygamber‟in vefatından sonra mürted olduklarına inanırlar. Fâtımîler, Mısır‟da merkeblerin üzerine, dükkânların kapılarına Sahâbe‟yi yeren pankartlar asmıĢtılar. Sünnî mezhep mensûplarnı çoğu zaman ölümle sonuçlanan iĢkencelere maruz bırakmıĢtılar.38

Ġmam Malik (ö. 179/795)‟in mezhebine göre fetva verilmesini yasaklamıĢ ve Muvattâ adlı kitabını okuyanları ölümle cezalandırmıĢtılar. Ezânlara (hâyye âle‟l- hâyri‟l âmel) cümlesini eklemiĢ, teravih namazını tamamen yasaklamıĢtılar. O dönemde Sünnî âlimler tarafından yazılan birçok eser yakılmıĢtır.39

Fatımilerin Ehl-i Sünnet tarzında tasavvufla ilgilendikleri söylenemez. Onların genellikle felsefe ilmiyle ve felsefe hakkında yazılan eserleri neĢretmekle uğraĢtıkları görülür.

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

SELÂHADDÎN-Ġ EYYÛBÎ‟NĠN TASAVVUFÎ YÖNÜ

37 Takiyüddin Ebu Abbas Ahmed bin Ali el-Makrizî, el-Mevâ„iz Ġ„tibâr bi-Zikri‟l-Hıtat

ve‟l-Âsâr, Daru‟t-Tabaat‟il-Mısriyye, Kahire 1988, s.340 -355; Ebu‟l-Hasan Ali ,en-Nedevi,, Ġslam Önderleri Tarihi, Yusuf Karaca (Çev. ) Kayahan Yayınları, Ġstanbul 1991, s. 356-359.

38

Ġbrahim, Tîhâmî, Cûhûdu Ûlemaû‟l- Mağrib‟i fi‟d-Difâ‟î ân Akîdeti Ehli‟s- Sûnneti, Lübnan 2005, s.291; es-Sallâbî, Selâhaddîn Eyyubi ve Kudüs‟ün Yeniden Fethi, s.535.

39 ez-Zehebî, Siyeru A„lâmi‟n-Nubelâ, c.15, s.374; Tîhâmî, Cûhûdu Ûlemaû‟l- Mağrib‟i

fi‟d-Difâ‟î ân Akîdeti Ehli‟s- Sûnneti, s.309; es-Sallâbî, Selâhaddîn Eyyubi ve Kudüs‟ün Yeniden Fethi, s.537.

(28)

15

Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin müslümanlar nezdinde önemli bir Ģahsiyet olmasından ve çalıĢmamızı daha da önemli hale getirmek amacıyla onun tasavvufî yönünü aktarmadan önce kısaca onun hayatına değinmeyi uygun gördük.

1.1. HAYATI

Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin ailesi, kaynakların ittifakıyla Azerbaycan sınırındaki Arran bölgesinde olduğu söylenen Duvîn40

Ģehrindendir.41 Eyyûbîler, Kürtlerin Hezbaniyye aĢiretinin Revadiye koluna mensuptur.42

Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin dedesinin ismi ġâdî el-Kürdî‟dır. Eyyûbîlerin bilinen Ģeceresi buraya kadardır. Ġbn Hallikân, Eyyûbîlerin nesebi için birçok araĢtırmalarda bulunduğunu; hatta bizzat Necmeddîn Eyyûb ile kardeĢi Esedüddîn ġîrkûh‟un vakfiyelerinde bulunan birçok kitapta dahi neseb olarak ġâdî‟den daha yukarısını görmediğini anlatmaktadır.43

Bazı kaynaklar ise bu ailenin soyunu Araplara dayandırmaktadırlar.44

Bunlara göre bu aile Arap-Kürt karıĢımı bir ailedir. Fakat Eyyûbî Devleti‟nin kurucusu Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin uzun süre inĢâ kâtipliğini yapmıĢ olan Ġbn ġeddâd, Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin bu tür iddiaları kesin bir dille reddedip bunların asılsız iddialar olduklarını ifâde ettiğini aktarır.45

40 Duvin, Bugünkü Ermenistan‟ın baĢkenti Erivan‟ın güneyinde yer almaktadır.

41 el-Kadi Bahaüddin Yusuf b.Rafii‟ Ġbn ġeddad, Siretu Selâhaddîn (en-Nevadirü‟l-Sultaniyye

ve‟l-Mehasinü‟l-Yusufiyye), Kahire 1988, s.31; Ġbn Hallikȃ n, Ebu‟l-„Abbȃ s ġemsuddȋ n Ahmed b.

Muhammed, Vefeyâtu‟l-A„yân ve Ebnâ‟u‟z-Zamân, Ġhsan Abbas (Thk.), Daru Sâdır, Beyrut 1949, c.7, s. 139; Ġzzuddin Ali b. Ebi‟l- Kerem Muhammed b. Muhammed b. Abdilkerim eĢ-ġeybanî Ġbnu‟l-Esîr, et-Târîhu‟l-Bâhir fî‟d-Devleti‟l-Atâbikiyye, (Thk.) „Abdulkȃ dir Ahmed Tuleymât, Dȃ ru‟l-Kutubi‟l-Hadîse, Kahire 1963, s.119.

42 Ebu ġâme ġihabuddin Abdurrahman b. Ġsmail el- Makdisî, er-Ravdeteyn fî Târîhi Devleteyn:

en-Nuriye ve‟s-Selahiye, (2.bs.), (Thk.) Muhammed Hilmi, Muhammed Ahmed,

Darü‟l-Kutubu‟l-Mısriyye, Kahire 1998, c.1, s. 354; Abdulhalim Oflaz, "Eyyûbî Sultanı I. Melik Âdil Döneminin

Siyasî Tarihi", (Dokttora Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ġslâm

Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı, Isparta 2016), s. 23.

43 Ġbn Hallikân, Vefeyâtü‟l-A„yân, c.7, s.140; Ebû ġâme, Kitâbu‟r-Ravzateyn fî-

Ahbâri‟d-Devleteyn, c.2, s.163; Oflaz, “Eyyûbî Sultanı I. Melik Âdil Döneminin Siyasî Tarihi, s. 24.

44

Cemaluddin Muhammed b. Salım b. Vasıl, Müferricu‟l-Kurub fi Ahbari Ben-i Eyyûb, (Thk.), Cemalüddin eĢ-ġiyal, Kahire 1953, c.1, s.5; Oflaz, “Eyyûbî Sultanı I. Melik Âdil Döneminin

Siyasî Tarihi, s.26.

45 Ġbn Hallikân, Vefeyâtü‟l-A„yân, c.7, s.141; Oflaz, “Eyyûbî Sultanı I. Melik Âdil Döneminin

(29)

16

Eyyûbî ailesinin Kürt olduğu hususunda genel bir kanaat mevcut iken hâlâ bazı tarihçilerin Eyyûbî ailesinin Arap kökenli olduğunu ısrar etmeleri de ilginçtir. Zira onlara göre tüm Ġslâm kahramanlarının bir Ģekilde Arap soyuna dayanması gerekmekte ve tüm üstün vasıflara sahip olabilmek, asalet ve medeniyet kurmak ancak Araplara mahsustur. Onlara göre Arap olmayan müslümanlar, liderlik yapamaz ve bu dine ne kalemiyle ne de kılıcıyla katkı sağlayamaz. Hâlbuki tarihi olay ve kaynaklar göz önünde bulundurulduğunda Ġslâm‟a katkı sağlayanların kahir ekseriyetinin Arap olmayan milletlerden olduğu görülecektir. Nitekim Fatih Sultan Mehmet ve Nûreddîn Zengî bir Türk aileye mensup oldukları gibi, Selâhaddîn-i Eyyûbî de Kürt kökenli bir aileden gelmektedir. Ayrıca burada sayamayacağımız birçok Ġslâm büyüğü de âcem kökenlidir.46

Eyyûbî ailesinin asıl vatanları olan Duvîn‟den ne zaman çıktıkları hakkında kaynaklarda net bilgiler yoktur. Fakat bu ailenin hicrî VI. milâdî XII. asrın baĢlarında Duvîn‟den çıkıp Irak‟a göç ettiklerive Irak Selçuklularının en nüfûzlu beylerinden Bağdat ġıhnesi47

(SubaĢısı) Bihrûz el-Hâdim‟in48 hizmetine girdikleri hususunda tarihçiler görüĢ birliği içindedirler. Sultan Mesûd, Bihrûz‟u 502/1108 yılında Bağdat ġihneliğine atadı ve Dicle Nehri‟nin kenarında kurulmuĢ Tikrit‟i de ona iktâ olarak verdi. Ardından Bihrûz, iktâsı olan Tikrit‟e kadim dostu ġâdî‟yi hâkim/yönetici olarak atadı. ġâdî Tikrit‟te ölünce (ki kabri Tikrit‟te olup üzerine bir kubbe inĢa

46 Abdullah Nasıh Ulvân, Kudüs Fatihi Selahaddîn-i Eyyûbî, Mustafa Salih Çakmaklı (Çev.), Çıra

yayınları, Ġstanbul 1992, s.17.

47 ġıhne, Selçuklular döneminde hükümdar soyundan olmayan ve geniĢ askerî ve idârî yetkilere sahip

eyalet yöneticisine denir.

48

Bihrûz el-Hâdim, Duvîn‟de ġâdî‟nin arkadaĢı idi. Ġkisi beraber büyüyüp yetiĢmiĢlerdi. Bihrûz, Duvîn‟in beylerinden birisinin eĢiyle zinâ etmekle suçlanınca iğdiĢ edilerek cezalandırıldı ve bundan sonra utancından Duvîn‟de kalamayarak orayı terk etmek zorunda kaldı. Irak‟a giderek Selçuklu sultanlarının hizmetine girdi. Dönemin Selçuklu Sultanı Muhammed b. MelikĢâh‟ın indinde itibarı artan Bihrûz, sultanın çocuklarının lâlâlığına kadar yükselebildi. Onun bu konumu Sultan Muhammed‟in yerine geçen oğlu Sultan Mesût döneminde de devam etti. Nihâyet 502/1108 yılında Sultan Mesût b. Muhammed b. MelikĢâh‟ın kendisine verdiği görevi eksiksiz ve en güzel bir Ģekilde yerine getirince Bağdat Ģıhneliğine atandı ve Tikrit de kendisine iktâ olarak verildi. Ġbn Hallikân, Vefeyâtü‟l-A„yân, c.1,s. 256; Ayrıca Bihrûz‟un, sultan tarafından Bağdat Ģıhneliğine atandığı hususu için bkz. Ġbnu'l-Esîr, et-Tarihu‟l-Bâhir, c. 9, s.133; Oflaz, “Eyyûbî

(30)

17 edilmiĢtir)49

Bihrûz, bu sefer 524/1130 yılında onun oğlu Necmeddîn Eyyûb‟u onun yerine atadı.50

Hicrî 525 yılından çok kısa bir süre önce /milâdî 1130 yılında Tikrît‟e vâlî olarak atanan Necmeddîn Eyyûb, kardeĢi Esedüddîn ġîrkûh ile birlikte bir süre orada valîlik yaptı. Necmeddîn Eyyûb, sahip olduğu dînî değerlere bağlılık, iyilikseverlik, âdil yönetim, misafirperverlik, insanlarla iyi iliĢkiler ve ilim ehline oldukça ehemmiyet vererek onları yüceltmek gibi hasletleriyle halkın gönlünde taht kurdu.51

Necmeddîn Eyyûb‟un liderliğindeki Eyyûbî ailesi ilk defa 526/1131 yılında dönemin Abbâsî halîfesi MüsterĢid ile Irak Zengîlerinin baĢındaki Ġmâdüddîn Zengî arasında cereyân eden bir olay üzerine tarih sahnesine çıktı.

Selçuklu Sultanı Mahmûd‟un 525/1131 yılında ölmesi üzerine çıkan taht kavgalarına Abbasî halîfesi MüsterĢid de Sultan Sencer lehine müdahil olunca Selçuklu Sultanı Mesûd b. Muhammed b. MelikĢâh ve Ġmâdüddîn Zengî birlikte hareket ederek Bağdat‟ı muhâsara ettiler. Bunun üzerine halîfe, Karâcâ Sâkî‟den yardım istedi. Bu çağrı üzerine harekete geçen Karâcâ Sâkî, 526/1132 tarihinde Ġmâdüddîn Zengî‟yi hezîmete uğrattı. Askerlerinden birçoğu öldürülmüĢ, Ġmâdüddin Zengî de yaralı bir Ģekilde zar zor Tikrit surlarının dibine vardı. Yaralı ve bitkin bir halde bulunan Ġmâdüddîn Zengî, Necmeddîn Eyyûb‟e sığındı.52 Necmeddîn Eyyûb ve ġîrkûh karĢı taraftan(Abbasîler) olmaları hasebiyle onu hemen orada öldürmeleri gerekirdi. Ancak bu asîl aile, düĢmanları bile olsa kendilerine sığındıkları takdirde kendilerine dokunulmayacaklarını herkese göstermiĢ oldular. Onu bir iple kaleye çekerek yaralarını tedâvi ettiler. Necmeddîn Eyyûb, onu 15 gün orada tedâvi ettikten sonra korumalar nezaretinde memleketine gönderdi. SavaĢtan arta kalan inek sürüsü ve mal varlığına hiç dokunmadan ardından gönderdi. Ġmâdüddîn Zengî, bunları görünce çok etkilendi. Onların bu mertliğine hayran kaldı. Tabi bu ileri de etkisi

49 Ġbn Hallikân, Vefeyâtü‟l-A„yân, c.7, s.140; Oflaz, “Eyyûbî Sultanı I. Melik Âdil Döneminin

Siyasî Tarihi, s. 26.

50 Ġbn Hallikân, Vefeyâtü‟l-A„yân, c.1, s. 256; Oflaz, “Eyyûbî Sultanı I. Melik Âdil Döneminin

Siyasî Tarihi, s. 26.

51

Ebû ġâme, Kitâbu‟r-Ravzateyn fî- Ahbâri‟d-Devleteyn, c.2, s. 165; Oflaz, “Eyyûbî Sultanı I.

Melik Âdil Döneminin Siyasî Tarihi, s. 27

52 Ġbnu'l-Esîr, et-Tarihu‟l-Bâhir, c.9, s.262-263; Oflaz, “Eyyûbî Sultanı I. Melik Âdil Döneminin

(31)

18

fazlasıyla hîs edilecek bir dostluğa zemin hazırladı. Nitekim kısa zamanda Eyyûbî ailesi, Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin doğduğu yıl (532/1138) Tikrit‟ten Musûl‟a hareket ederek Zengîlerin himayesine girdiler. 53

1.1.1. Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin Doğumu

Asıl adı, Ebü‟l-Muzaffer el-Melikü‟n-Nâsır Salâhuddîn Yûsuf b. Necmuddîn Eyyûb b. ġâdî‟ olan Selâhaddîn-i Eyyûbî, h.532 m.1138 yılında Tikrît54„te

doğmuĢtur.

Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin doğumu da yaĢamı gibi zor ve sancılı bir gecede olmuĢtur. Bu gecenin Eyyûbî ailesi adına ne kadar çetin ve zor olduğunu anlamak için kısaca olayı hatırlatmakta yarar vardır. Kaynaklarda anlatıldığına göre; babası Necmeddîn Eyyûb, Selçuklular‟ın Bağdat valisi olan Bihrûz el-Hâdım tarafından kardeĢi ġîrkûh‟la birlikte Tikrit valisi olarak atanmıĢtı.55

Necmeddîn, cömert, âdil, sakîn, halk tarafından sevilen bir kiĢiydi. KardeĢi ġîrkûh ise sert mizaçlı yaptığı iĢlerin pek sonunu düĢünmeyen bir kiĢiliğe sahipti. ġîrkûh bir gün kaleyi dolaĢtığı sırada, Bihrûz‟un komutanlarından biri kale de yaĢayan bir kadına saldırır ve kadın imdat diye etraftakilerden yardım ister. O sırada oradan geçmekte olan ġîrkûh, kadına yardım etmek için o tarafa doğru gider. Haddi zatında sert mizaçlı olan ġîrkûh, olayın ırza yönelik bir eylem olduğu hakikatine vakıf olunca, gözü tam kararır, kılıcını çekip adamın kafasını hemen orada uçuruverir. Diğer bir rivayete göre ise o komutanı kaleden aĢağı attığı nakledilir.56

53 Ġbn Hallikân, Vefeyâtü‟l-A„yân, c.2, s. 277; Ramazan ġeĢen," Eyyûbîler", DĠA, Ġstanbul 1995,

c.12, s. 20-31; Azzam, Selâhaddîn Eyyûbî, s. 43; Ebû ġâme, Kitâbu‟r-Ravzateyn fî-

Ahbâri‟d-Devleteyn, c.2, s.211; Oflaz, “Eyyûbî Sultanı I. Melik Âdil Döneminin Siyasî Tarihi, s. 28;

Beyyûmî, KuruluĢ Devrinde Eyyûbîler, s. 68; Nu'aymî, ed-Daris fi Tarihi‟l-Medaris, c.2, s.137.

54 Bağdat'ın 140 km kuzeybatısına düĢen bir Irak Ģehridir

55 Ebû ġâme, Kitâbu‟r-Ravzateyn fî- Ahbâri‟d-Devleteyn, c.2, s. 210; Ramazan ġeĢen,"Eyyubiler"

DoğuĢtan Günümüze Büyük Ġslam Tarihi, Çağ Yayınları, Ġstanbul 1989, c.6, s.302-345; Hülya

Çakıroglu, "Müferricü‟l Kurub‟a göre Selahaddîn Eyyübî sonrası ve el–Melikü‟l-Âdil

Dönemi (h. 590–615/m.1194–1218)", (Yüksek lisans tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Tarih Programı, Trabzon 2008), s.20.

56 Nu'aymî, ed-Daris fi Tarihi‟l-Medaris, c.2, s.136 ; Ġbn Kesîr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, c. 12,

(32)

19

Bihrûz olayı haber alınca, daha önce düĢmanları olan Ġmâdüddîn Zengî‟yi kaleye alarak ona yardımcı oldukları ve sonradan da onu salıverdikleri için onları azarlamıĢtı. Bihrûz bu olaydan sonra, aileye mektup yazarak bir an önce iktâsı olan Tikrît‟ten ayrılmalarını istedi.57

Onlar da bir gece ansızın ailenin tüm fertlerini alıp kaderi belli olmayan bir sefere koyulurlar. Bu seferi ilginç kılan Ģey ise Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin tam bu gecede doğmuĢ olmasıdır.

Ġbn Halikân, Vefâyâtu‟l-âʻyân adlı kitabında Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin doğumunu Ģöyle rivayet etmektedir: "Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin babası onun doğumuna ilk baĢlarda sevinmemiĢti. Çocuğun böyle bir gece de doğmasını uğursuzluğa yormuĢtu. Bu yüzden çocuğa isim bile vermek istememiĢti. Hatta bir ara çocuğun fazla ağladığını görünce onu ölüme bile terk etmeye yeltenmiĢti. O sırada etbâından biri; „Efendim! Çocuğun doğmasına pek hoĢlanmadığınızı görüyorum. Hiçbir Ģeyden haberi olmayan bu masûm bebeğin ne günahı var! Allah‟ın kaderinde var olan Ģey muhakkak gerçekleĢir. Nereden biliyorsun? Belki de dünyanın her tarafına nâmı yayılan bir kral olur. O senin böyle bir sıkıntıda olduğunu bilseydi, hiç ağlar mıydı? 58

diye Necmeddîn Eyyûb‟u sakinleĢtirmeye çalıĢır. Bu konuĢmalar Necmeddîn Eyyûb‟ün gönlünde çok etkili olur ve Necmeddîn Eyyûb, bu konuĢmalardan sonra sakinleĢir. Necmeddîn hicri 565 yılında DımaĢk‟tan Mısır‟a gittiğinde bir sohbet sırasında odadakilere bu hadiseyi anlatınca oradakiler ĢaĢkınlık içinde söylenenleri dinlerler.59

Necmeddîn Eyyûb ve kardeĢi ġîrkûh‟un Musûl‟a gelmelerine çok sevinen Ġmâdüddîn Zengî, onları törenle karĢıladı. Kadir kiymet bilen Ġmâdüddîn Zengî, bu iki kardeĢin kendisine yaptığı iyiliği ve misafirperverliği hiç hatırından çıkarmamıĢtı. Onlara ikramda bulunup onları iki katlı ve geniĢ bahçeli bir eve yerleĢtirdi.

Vefeyâtü‟l-A„yân, c.1, s.85,II,376; Ali Beyyûmî, KuruluĢ Devrinde Eyyûbîler, Abdülhadi

TimurtaĢ (Çev.), Ġstanbul 2005, s.66.

57 Ebû ġâme, Kitâbu‟r-Ravzateyn fî- Ahbâri‟d-Devleteyn, c.2, s.166; Oflaz, “Eyyûbî Sultanı I.

Melik Âdil Döneminin Siyasî Tarihi, s. 30.

58 Macid Ursân el-Keylânî, Hâkezâ Zahere Cîlu Selâhaddîn ve Hâkezâ „Âddeti‟l-Kudüs, el-

Ma„hedu‟l-„Âlemî li‟l-Fikri‟l-Ġslamî, Herndon-Virginia, ABD 1994, s.12; Ebû ġâme,

Kitâbu‟r-Ravzateyn fî- Ahbâri‟d-Devleteyn, c.1, s.210; Ġbn Hallikân, Vefeyâtü‟l-A„yân, c.1, s.85. c.2,

s.376.

59 Alî Muhammed Muhammed es-Sallâbî, Salâhuddîn el-Eyyûbi ve Cuhûduh fi‟l-Kadâ‟i „alâ

(33)

20

Ġmâdüddîn Zengî indinde güven telkin eden bu iki kardeĢ Musul‟da hızlı bir Ģekilde yükseldiler. Kısa zamanda, Ġmâdüddîn Zengî‟nin en yakın adamlarından oldular.60

Ġmâdüddîn Zengî, 534/1139 yılında Ba‟lebek‟i alınca Necmeddîn Eyyûb‟u bu stratejik konuma sahip olan vilayete vali olarak atadı. Biraderi ġîrkûh ise Ġmâdüddîn Zengî‟nin en önemli kumutanlarından biri oldu. Ġmâdüddin Zengî‟nin 541/1146 yılındaki Ca‟ber Kalesi61

muhâsarası esnasında bir kölesi tarafından öldürülmesi üzerine yerine oğlu Nûreddîn Mahmud, baĢa geçti. ġimdiye kadar babasına büyük hizmetler de bulunan bu iki kardeĢi bundan sonra da onları Nûreddîn Mahmud‟un yanında görüyoruz.62

Nûreddîn tarafından DımaĢk alındıktan sonra Necmeddîn Eyyûb‟u buraya vali tâyin etti. ġîrkûh‟u da kendi ülkesinde ordu komutanlığına getirdi.63 Özellikle Necmeddîn Eyyûb, Nûreddîn Zengî‟nin yanında hiçbir emirin ulaĢamayacağı yüksek mevkilere ulaĢtı.64

Sonraki merhaleler Eyyûbî ailesi ve hasseten Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin yıldızının parladığını ve onun için parlak bir gelecek ile sonuçlanacak olaylarla doludur.65

Necmeddîn Eyyûb, Nureddîn tarafından DımaĢk‟a vali olarak atandıktan sonra Selâhaddîn-i Eyyûbî‟de babasıyla birlikte DımaĢk‟a yerleĢir. Bundan sonra Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin altın çağı baĢlar. Çünkü Selâhaddîn-i Eyyûbî, bir Ģehzâde gibi Nûreddîn Zengî‟nin sarayında yaĢamaya baĢlayıp en yakın adamlarından biri haline gelir. (562/1167) senesinde DımaĢk‟a uğrayan Ġmâdüddîn el-Ġsfehânî, bundan sonra Sultan Nûreddîn Zengî‟nin Selâhaddîn-i Eyyûbî‟yi yanından hiç ayırmadığını söyler.66

60 Ebû ġâme, Kitâbu‟r-Ravzateyn fî- Ahbâri‟d-Devleteyn, c.2, s.168; Ġbnu'l-Esîr,

et-Tarihu‟l-Bâhir, s.119; Oflaz, “Eyyûbî Sultanı I. Melik Âdil Döneminin Siyasî Tarihi, s. 31; es-Sallâbî, Selâhaddîn Eyyubi ve Kudüs‟ün Yeniden Fethi, s.249-250.

61

Ca‟ber Kalesi, Fırat Nehrinin üzerinde Bâlis ile Rakka arasında, Sıffîn‟e yakın bulunan tarihî bir kaledir.

62 Ebû ġâme, Kitâbu‟r-Ravzateyn fî- Ahbâri‟d-Devleteyn, c.1, s. 58; Ulvân, Kudüs Fatihi

Selahaddîn-i Eyyûbî, s.20; Bedrettin Basuğuy, Selâhaddîn-i Eyyûbî Devrinde Ġlmi Faaliyetler,

Hivda Yayınları, (1.bs.), Ġstanbul 2009. s.9.

63 Beyyûmî, KuruluĢ Devrinde Eyyûbîler, s.80; 64

Ġbnu'l-Esîr, et-Tarihu‟l-Bâhir, s.120; Ebû ġâme, Kitâbu‟r-Ravzateyn fî- Ahbâri‟d-Devleteyn, c.1, s. 355.

65 UlaĢ, "Selâhaddin-i Eyyûbi ve Ġslam Birliği Politikası", s.30;

66 Ġbn ġeddâd, en-Nevâdiru‟s-Sultâniyye ve‟l-Mehâsinu‟l-Yûsufiyye, s32; Ġbnu'l-Esîr,

(34)

21

Toplum nezdinde güvenilir ve dindar olarak tanınan Selâhaddîn-i Eyyûbî, DımaĢk Emniyet Amirliği (idaretül emn) görevinin baĢına getirilir. O baĢa geçtikten sonra DımaĢk‟ı hırsızlardan temizler. Ġnsanlar huzur içinde yaĢamaya baĢlar. ġaîr onun adaletini ve güvenirliğini Ģu mısralarla özetler:

Ey ġam hırsızları, yavaĢ olun, Size bir nasihatım bir sözüm var.

Kerem sahibi Yusuf Nebi‟nin ismini taĢıyan kiĢi size geldi, Akıl ve güzellik sahibi Yusuf.

Onun zamanında kadınların eli kesildi, Bu ise erkeklerin elini kesiyor.67

1.1.2. Eğitimi

Aslında Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin çocukluğu hakkında kaynaklarda pek fazla bilgiye rastlamıyoruz. Ancak 16 yaĢına kadar Ba‟lebek‟te yaĢadığını biliyoruz. Büyük ihtimalle ilk eğitimini oradaki hocalardan almıĢtır. Ġlk defa tasavvufla tanıĢması da burada olduğu kanaatindeyiz. Çünkü babası, Bâ‟lebek valisi iken sûfîler için hânkâh açmıĢtır. Selâhaddîn-i Eyyûbî‟nin de ilk tasavvuf sevgisini burada kazanma ihtimali yüksektir. Babası zaten sûfîlerle sürekli oturup kalkan, onlara hürmet eden salih bir insandı. Çünkü öldüğünde Medine‟ye Hz. Peygamber (s.a.v)‟in yanına gömülmesini oğluna vasiyet etmiĢti. Selâhaddîn-i Eyyûbî „de hem babasını hem de amcası ġîrkûh‟un 68isteğini yerine getirip onları Medine‟ye defnetmiĢti.69

67

es-Sallâbî, Selâhaddîn Eyyubi ve Kudüs‟ün Yeniden Fethi, s.253;

68 ġîrkûh, vefat edince Kâhire‟nin dıĢında defnedildi. KardeĢi Necmeddîn Eyyûb‟un 569/1172

yılındaki vefatına kadar mezarı orada kaldı. Necmeddîn Eyyûb da vefat edince ikisinin kabri Medîne‟ye taĢınarak orada defnedildiler. Bkz. Sıbt Ġbnü‟l-Cevzî, Mir‟âtü‟z-zamân, c.1-8, s. 278; Ġbn Hallikân, Vefeyâtü‟l-A„yân, c. 1, s.258.

69

Nu'aymî, ed-Daris fi Tarihi‟l-Medaris, c.2, s.136; Ġbn Kesîr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, c.12, s.267; Ramazan ġeĢen, "Selâhaddîn Eyubi", DĠA, Ankara 2012, c.4, s.120; Azzam, Selâhaddîn Eyyûbî, s. 44; Osman Gürbüz, Selâhaddîn Eyyûbi, Rağbet Yayınları, Ġstanbul 2012, s.29; es-Sallâbî,

Selâhaddîn el-Eyyûbi ve Cuhuduhu, s.204; Oflaz, “Eyyûbî Sultanı I. Melik Âdil Döneminin Siyasî Tarihi, s. 32.

Referanslar

Benzer Belgeler

Yazarın ileri sürdüğü gibi önemli askeri bir amacı olmayan Flandre Kontuna yardım için Haçlıların asker gücünü böldüğünü ve Bizans- Haçlı

يردق , رشع ثلاثلاو رشع يناثلا نينرقلا للاخ برغلاو قرشلا نيب عارصلا ةصق يبويلأا نيدلا حلاص. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014), 41.. 569

det-i Vücüd'un - ne tür bir yoruma girilirse girilsin - esas dayanaklarının ayet ve hadisler olduğu ortadadır. Diğer en önemli bir husus da akla güvenmeyip bütün

Belgrad muhasarası esnasında akına sevk edilen Tatar kuvvetleri karşı tarafa Sirem sahrasına geçip Varadin taraflarına kadar giderek iki binden fazla düşman askerini

Gelir dağılımına etki eden en önemli faktörlerden eğitim düzeyi ve meslekler açısından sonuçların da net bir şekilde gösterdiği gibi en alt gelir

Selahaddin, bu çerçevede 1187’ye kadar; Musul-Halep ittifakını dağıttıktan sonra haşhâşîler üze- rine yürümüş ve onları kendisi için etkisiz hale getirmiş;

Paschal’a yazdıkları mektupta, Gürboğa’nın ordusu tarafından kuşatıldıklarında, yaşadıkları müthiş açlıktan dolayı insan eti yememek için kendilerini

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Ebussuûd Efendi’nin fetvalarında zımmilerle ilgili olarak müslüman oluşları, kiliseleri, haklarındaki kısıtlamalar, şahitlikleri…