• Sonuç bulunamadı

Türk edebiyatında yazılmıĢ Mevlânâ hilyelerinin ilk örneği olarak kabul edilen Lütfî Dede‟nin (ö.1737) Hilye-i Mevlânâ adlı eserinde Mevlânâ, beyaz yüzlü, açık alınlıdır. Kara kaĢlarının arası açık, gözleri iri ve siyahla sarı arasında bir renktedir. Düzgün bir burnu, çok etli olmayan yanakları vardır. Orta boyludur ve ĢiĢman olmayan vücudunda kıl yoktur (Erdoğan, 2008: 9-13). NakĢî Mustafa Dede (ö. 1854) ile Bursalı Ali Rızâ‟nın (ö. 1905) Hilye-i Mevlânâ‟larında ise Mevlânâ parlak, yuvarlak bir yüze; açık, parlak bir alna; ince, kavisli kaĢlara; geniĢ, mahmur, açık kahverengi gözlere; ince, düzgün ölçülü bir burna ve normal dolgunlukta pembemsi yanaklara sahiptir. Mevlânâ‟nın saçı yer yer koyu olsa da genelde kumral ve incedir. Orta boylu olan Mevlânâ‟nın normal kilodaki vücudu beyaz, tüysüz ve temizdir (Dağlar, 2009: 166-167). Furûzanfer de Mevlânâ‟nın zayıf, sarı yüzlü ve ince vücutlu bir zât olduğunu bildirmektedir. Sarı çehresi zayıflığı ile beraber gayet nuranî, muhabbetli, azamatliydi. Gözleri ise çok cezbeli, keskin ve coĢkunlukla doluydu. Gözlerinin nurundaki parıltı ile coĢkunluğundan dolayı hiçbir yaratık onun gözlerine bakmaya muktedir olamaz, bakanlar da gözündeki nurun paralayıĢından ötürü derhal çekinir ve yere bakarlardı (Furûzanfer, 1990: 190). Tahlil edilen divânlar içerisinde bu Ģekilde tasvir edilen Mevlânâ portresine tesadüf edilmemiĢtir. ġairler, klâsik Ģiir geleneğindeki sevgili tipine

45

bağlı kalarak Mevlânâ‟nın boyunu, vücudunu, yüzünü, dudağını, kirpiğini, kâkülünü ve benini çeĢitli teĢbihlerle zikretmiĢlerdir.

1.5.1. Vücut, Boy

Klâsik Ģiirde sevgilinin boyu daima uzun ve düzgündür. Sevgilinin boyu yer yer selvi, gül fidanı, nihal, kalem, livâ, sancak, elif olur. Sevgili bu boyla yürüyünce fitne koparır, kıyamet olur (Pala, 2002: 84-85). „Adnî de aĢağıda beyitte Mevlânâ‟nın boyunu, divân Ģiiri geleneğine uyarak düzgünlüğü ve hoĢ salınmasıyla anmıĢtır:

Râst-revlik iden yolunda senün

Kâmetün gibi hoĢ-hırâm olsun („Adnî K. 20/18)

Senin yolunda doğru giden, senin endamın, boyun gibi hoşça salınsın.

ġair aynı zamanda Mevlânâ‟nın yolunun doğru yol olduğuna da iĢaret etmiĢtir. Bu yolu tercih edenlerin tıpkı Mevlânâ‟nın düzgün boyu gibi doğru olmasını ve hoĢça salınmasını dilemiĢtir. ġair baĢka bir beyitte ise Mevlânâ‟nın vücudunu kıyamete teĢbih etmiĢtir:

Bir kıyâmetdür vücûdun nefh-i sûr-ı „ıĢkile

Hâsıl-ı ser-mâye-i ervâh-ı mevtâ sendedür („Adnî K. 19/19)

Ölülerin ruhlarının sermayesinin hâsılı sendedir. Aşk sûrunun üflenmesiyle vücudun (adeta) bir kıyamettir.

Acem Ģairler sevgilinin boyunu serve, Araplar Türklerin bey söğüdü, sorgun söğüdü dedikleri ban ağacına, Türk Ģairler ise Acem Ģairlere uyarak selviye benzetmiĢlerdir (Onay, 2000: 343). Beyitte de Mevlânâ‟nın boyu serviye teĢbih edilmiĢtir. ġair, gönlünü ırmağın kenarındaki serviye hasret çeken bir âĢık gibi, Mevlânâ‟yı da servi boylu bir sevgili gibi tasavvur etmiĢtir:

Hasret-i serv-i kâmetin çekemem

Nigerân-ı kenâr-ı cûy-ı dilem („Adnî K. 22/13)

46 1.5.2. Yüz

Klâsik Ģiirde yüz, rengi ve tazeliği münasebetiyle gül, gonca, lale, karanfil, erguvan, yasemin, berg, ateĢ, mum, çerağ vb. olarak düĢünülür. Sevgilinin yüzü ve yanağı cennet ile kıyaslanır. Yüz parlaklık, saflık ve aydınlık münasebetiyle güneĢ, ay, sahab, seher, tan, gök, gün, gündüz, Zühre, yıldız, su, deniz, ayna vb. olarak düĢünülür. Yüz kıymeti ve değeri bakımından ise altına, hazineye vb. teĢbih edilir. Sevgilinin yüzü yönelinecek kutsal bir yer olarak kabul edilip, Kâbe‟ye, kıbleye, camiye, mescide de teĢbih edilir. Tüm bu benzetmelerin yanı sıra yüz ile Mushaf, âyet, nüsha, Hz. Yûsuf, Mısır, Bağdat, Rum, meydan, kiĢver, cennet, bağ, bostan, GülĢen, lalezâr, bahar, peri, melek, peri, gülsuyu, Ģarap, hisar, burc, kafûr, bayram vb. arasında iliĢki kurulur (Gönel, 2010: 298-321). Mevlânâ‟nın yüzü de parlaklığı ve etrafını aydınlatması yönüyle güneĢe teĢbih edilmiĢ. Ancak bu güneĢ öylesine bir güneĢ değildir, onun doğduğu yer gayb âlemi yani manevî ve ruhani bir âlemdir. Mevlânâ‟nın yüzü böyle bir güneĢe benzetilmiĢ ve ve âĢıkların onun yüzünü görmesiyle mutlu olacakları bildirilmiĢtir. Çünkü âĢıklar onun yüzüne baktıklarında adeta gayb âleminin sırlarını görecektir:

Matla„-ı gaybdan yüzün güneĢin

Göster „uĢĢâka Ģâd-kâm olsun („Adnî K. 20/41)

Yüzünün güneşini gayptan doğmasıyla âşıklara göster (ki) mutlu olsunlar.

Mevlânâ‟nın yüzü aya; mezarının toprağını ise bulut perdesine benzetilmiĢtir. Nasıl ki bulutlar ayı kapatıyorsa, mezarın toprağı da ay gibi olan o parlak yüzü perdelemiĢ, kapatmıĢtır:

Mâh-ı ruhsâra merkâdün hâki

Tâ-be-key perde-i gamâm olsun („Adnî K. 20/42)

Ay yüzüne mezarının toprağı ne zamana kadar bulut perdesi olsun.

Âlemin sevgilisi olarak nitelendirilen Mevlânâ‟nın yüzünün güzelliğine de değinilmiĢtir. Mevlânâ‟nın yüzü o kadar güzeldir ki onu gören âĢıkların ĢaĢkına dönmemeleri kaçınılmazdır:

N‟ola meftûn eylesen „âĢıkların her vechile

47

Âlemin sevgilisisin ki güzel yüz sendedir. Âşıklarını her vesileyle şaşkına çevirirsen buna şaşılır mı?

1.5.3. Dudak

Divân Ģiirinde sevgilinin güzellik unsurlarından biri de dudaktır. ġiirlerde dudak, yüze verdiği güzellik, kırmızı rengi, tadı, küçüklüğü ve darlığı, sır oluĢu, konuĢması, ağzın varlığına delil olması, kenarında ben olması ve etrafında ayva tüylerinin bulunması gibi hususiyetlerden dolayı söz konusu edilir. Dudak renk ve Ģekil itibariyle la„l, yakût, mercân, akîk, Ģarap, câm, sâkî, gonca, gül, hokka, hatem, mim, nokta vb.; tatlılığı itibariyle Ģeker, helva, Ģirin vb. olarak düĢünülür. AĢk derdiyle muzdarip olan âĢığın ilacı sevgilinin dudağıdır. Bu yüzden dudak dârü‟Ģ-Ģifâ, dermân, tiryak, dârû, dârû-yı telh, devâ, em, ilâc vb. Ģekillerde de teĢbihlere konu olur (Gönel, 2010: 375-398). „Adnî de Mevlânâ‟nın dudağından söz ederken la„li açık istiare yoluyla doğrudan dudak yerine kullanmıĢ ve dudağı Süleyman‟ın mührüyle birlikte anmıĢtır:

„IĢk-ı hayâl-i hâtem-i lâ„lünle kâ‟inât

Mahkûm-ı hükm-i mühr-i Süleymân olur bana („Adnî K. 18/32)

Kâinat, lâ„l taşından yüzüğe benzeyen dudağının hayalinin aşkıyla bana Süleyman‟ın mührünün hükmünün mahkûmu olur.

ġair, Mevlânâ‟nın dudağını renginden ötürü lâ„le; Ģeklinden, küçük olmasından ötürü de mühre benzetmiĢtir. ġair, dudağı Süleyman‟nın mührüyle söz konusu ederek Mevlânâ‟nın ağzından çıkanların hüküm olarak anlaĢılması gerektiğine de dikkat çekmiĢtir. Mevlânâ‟nın dudağının hayali bile âĢıkları kendisine mahkûm etmeye yetmiĢtir.

1.5.4. Kirpik

Klâsik Ģiirde sevgilinin güzellik unsurlarından biri olan kirpik (müje, müjgan) müstakil olarak çok az kullanılır. Genellikle göz, kaĢ ve gamze ile birlikte değerlendirilir. Göz ve gamzenin tamamlayıcısı olarak görülen kirpik, Ģekil benzerliği dolayısıyla genellikle ok, kılıç, mızrak vb. Ģekillerde düĢünülür ve genellikle âĢığı yaralayıcı, öldürücü vasıflarıyla anılır. Kirpiğin en çok benzetildiği unsur ise oktur (Gönel, 2010: 285-288). „Adnî de Mevlânâ‟nın kirpiğinden söz ederken kirpiği okla birlikte anmıĢ ve Mevlânâ‟nın kirpiğini oka teĢbih etmiĢtir. ġair, Mevlânâ‟nın kirpiklerinin fikrini,

48

hayalini kendisini düĢmandan korumak için kullanılacak bir savaĢ âleti olarak tasavvur etmiĢtir:

Kahr-ı a‟dâya fikr-i müjgânun

TerkeĢ-i sînede sihâm olsun („Adnî K. 20/21)

Kirpiklerinin fikri düşmanı mahvetmek için sinemin ok mahfazasındaki oklar olsun.

1.5.5. Kâkül

Divân Ģiirinde sevgilinin güzellik unsurlarından olan saçı birçok yönüyle ele alınır. ġekil yönünden resen, riĢte, zincir, dâr, çengâl, bend, çenber, dâm, fitne, câdu…; koku yönünden nafe, misk, anber, semen, reyhân, ud, âbir ; renk yönünden gece, leyl, Leylâ, Ģâm, Hind, Ģebistân… ile birlikte teĢbih ve mecazlar yoluyla sıkça kullanılır (Pala, 2002: 397-398). „Adnî de Mevlânâ‟nın kâkülünden söz ederken onu periĢanlığı ve kokusuyla anmıĢ, Mevlânâ‟dan kâkülüyle dünya ve ahiretin meclisini hoĢ kokutmasını istemiĢtir:

Nefhâ-i kâkülün perîĢân it

Bezm-i kevneyn-i hoĢ-meĢâm olsun („Adnî K. 20/22)

Kâkülünün kokusunu perişan et ki dünya ve ahiretin meclisi hoş kokulu olsun.

1.5.6. Dâne (Ben)

„Adnî aĢağıdaki beyitte klâsik Ģiir geleneğine bağlı kalarak Mevlânâ‟nın benini dâneye; kâkülünü ise kuĢu avlamak için hazırlanmıĢ tuzağa teĢbih etmiĢtir. Sevgilinin beni ve kâkülü adeta âĢığı tuzağa düĢüren güzellik unsurlarıdır. ÂĢık bu güzellikler karĢısında sevgiliye karĢı koyamaz, yani bu güzelliklere sahip olan Mevlânâ‟ya da âĢıkların karĢı koyması mümkün değildir:

Dâne-i hâl ü kâkülün „arz it

Sayd-ı vahĢ ü tuyûra dâm olsun („Adnî K. 20/44)

Beninin danesini ve kâkülünü arz et (ki) kuşları ve vahşi hayvanları avlamak için tuzak olsun.

49

Beyitlerde gerçek anlamıyla Mevlânâ‟nın fiziksel özelliklerini bulamayız. Mevlânâ‟dan söz edilirken divân Ģiirinde olduğu gibi uzun ve düzgün bir boya sahip olan, tuzağı andıran, güzel kokulu, periĢan saçları ve beni olan, dudağı la„le benzeyen klâsik bir sevgili tipi çizilmiĢtir.